Geleneksel olarak her yıl bir ilde bir araya gelen Necatibey
Eğitim Enstitüsü mezunlarının bu yıl ki durağı MANİSA!
Ülkemizde değişik okulların mezunları zaman zaman bir araya
gelir hasret giderirler. Türkiyenin en eski ve köklü okullarından olan
Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü 1980 Mezunları da her yıl değişik yerlerde
buluşur; hasret giderirler. Yıllardır
gerçekleşen bu buluşmada sayı gittikçe artarak devam eder. Bu buluşmaya her ne
kadar 1980 mezunları da denilse zaman içinde aynı ortamda okumuş ve birçok
değeri paylaşmış olan 1976-1977-1978-1979 yıllarında mezun olanları da kapsayarak
daha da geniş katılımlı hale gelmiştir.
Bu yıl Balıkesir Necati Eğitim 1980
Mezunları 2016 Buluşması Manisa’da yapılacaktır. Proğram çalışması devam
etmekte olup, ayrıntılar kardeşlik hukuku ile birbirlerine bağlı
gönüldaşlarımıza ayrıca duyurulacaktır.
İhtiyarlasakda-bazı arkadaşlarımız dede de olsa sabırsızlık göstererek muhtemel
proğramı siz değerli arkadaşlarımızla
paylaşmak istedik.
O r g a n i z e E k i b
i A r k a d a ş l a r:
Mehmet Kaya DOĞAN 0.532.5488595 Orhan KARABİNA 0.505.6564303
Emin KEÇECİ 0.534.2209415 Faik ŞENTÜRK 0.505.7678702
Emin KEÇECİ 0.534.2209415 Faik ŞENTÜRK 0.505.7678702
Konaklama Otelimiz: Manisa Anemon Hotel
Mimar Sinan Bulvarı Kuvai Milliye Anıt Mevkiinde bulunan Manisa Anemon Hotel, Manisa Otogar’dan Çevre Yolu üzerinden 12 Km, Mimar Sinan Blv üzerinden 9 Km, Manisa D.D.Y.Garı’ndan Mimar Sinan Blv.üzerinden 7 Km, İzmir Adnan Menderes Hava Limanından 59 Km, İzmir Otogardan 29 Km mesafededir.
Konaklama Tarihleri: 5-6-7 AĞUSTOS 2016
1.GÜN
5 AĞUSTOS 2016 CUMA : Arkadaşlarımız
Manisa Anemon Hotel’de toplanacak; akşam yemeğinden sonra havuz başında sohbet
ederek hasret gidereceklerdir.
2.GÜN
6 AĞUSTOS 2016 CUMARTESİ:
Karaköy semti Çaybaşı
Mevkii’nde kadın başı şeklindeki bu kayanın göz çukuru şeklindeki
girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe’nin gözyaşları
olarak yorumlanır ve halk arasında “Ağlayan Kaya” adıyla anılırdı.Yakından bakıldığında
doğal bir kaya oluşumu, batı yönünde biraz uzaklaşılarak bakıldığında ise kadın
başı şeklinde görünen bu kaya en çok ziyaret edilen yerlerden biridir.
ULU CAMİİ VE KÜLLİYESİ (Manisa-Merkez)
Spil Dağı’nın kuzey
eteklerinde, şehre hakim bir konumda yer alan külliye cami, medrese ve türbe
ile kuzeydoğusundaki hamamdan meydana gelmiştir. Saruhan Bey’in torunu İshak
Çelebi tarafından 1366 yılında Mimar Emet Bin Osman’a yaptırılmıştır. İnşasında
kaba yonu taş, tuğla ve bazı antik mimari unsurlar kullanılmıştır.
Cami enine dikdörtgen
bir plana sahip olup sekizgen ayak sistemi üzerine oturan bir büyük kubbeyle
örtülmüştür. Tek minareli olan caminin hakiki kündekari tekniği ile yapılmış
olan minberi Beylikler Dönemi Türk ahşap oymacılığı’nın şaheserlerinden
biridir. Minber kapısı Manisa Müzesi’nde muhafaza edilmektedir.
“Fethiye Medresesi”
adıyla da anılan medrese, caminin batı bitişiğinde tek eyvanlı, iki katlı
olarak camiden on yıl kadar sonra aynı mimar tarafından yapılmıştır. Kentin en
eski medresesi olan yapının kuzeye bakan taç kapısının her iki yanında birer
çeşme bulunmaktadır.
Cami ile medrese
arasındaki geçidin güney duvarından açılan bir kapıyla girilen türbede bulunan
dört sandukanın İshak Çelebi ve ailesine ait olduğu sanılmaktadır.
Külliyenin hamamı ise “Çukur Hamam” olarak bilinmekte olup günümüzde hayli
harap bir durumdadır. Hamamın külliyeye gelir getirmesi amacıyla yapıldığı
vakfiyesinden anlaşılmaktadır.
SPİL DAĞI
Manisa'da bulunan Spil
Dağı Milli Parkı, havası şehre göre 10-15 derece daha serindir. Hem mitolojik
hem de flora bakımından oldukça zengindir. Mitolojiye göre Tanrı Kronos'un
karısı Kybele Sipylena'dan ismini alır. Bu arada Kybele, bitki, hayvan ve
bereket tanrıçasıdır. En ilginizi çekecek olan nokta ise Manisa Tarzanı'nın
mezarı olacak.
HATUNİYE
CAMİİ VE KÜLLİYESİ :
1490 yılında II.Bayezid’ın eşi Hüsn-i Şah
Sultan tarafından yaptırılan külliye cami, medrese, imarethane ve sıbyan
mektebinden oluşmaktadır.
Hatuniye Camii dikdörtgen planlı, tek minareli sade bir camidir. Ana mekan bir büyük ve iki yanda ise küçük kubbe ile örtülmüştür. Minaresi zikzak kırmalarla süslüdür.
Hatuniye Camii dikdörtgen planlı, tek minareli sade bir camidir. Ana mekan bir büyük ve iki yanda ise küçük kubbe ile örtülmüştür. Minaresi zikzak kırmalarla süslüdür.
Sıbyan mektebi dikdörtgen planlı olup tuğla
hatıllı, kaba yonu taş örgü tekniği ile inşa edilmiştir.
Külliyenin medrese ve imarethane bölümleri
Kurtuluş Savaşı sırasında yanıp yıkılmıştır.
Hükümet Konağının karşısında ve Manisa'nın
merkez camii konumundaki yapı, merkezi ezanın okunduğu ve merkezi vaazların
verildiği camidir.
SULTAN CAMİİ
Kanuni Sultan
Süleyman, annesi Ayşe Hafsa Sultan adına Mimar Acem Ali'yi cami, medrese,
sıbyan mektebi, imaret ve hankahtan meydana gelen bir külliye inşa etmesi için
görevlendirmiştir. Külliyenin ana binası olan cami, kesme taş ve tuğladan sade
bir üslupla yapılmış, ortada bir büyük, yanlarda iki küçük kubbeyle örtülmüş,
iki minareli bir camidir. Ünlü Mesir Macunu'nun halka saçıldığı cami olması
sebebiyle halk arasında Mesir Camii adıyla da anılmaktadır.
MANİSA MÜZESİ
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ ANITI
ATATÜRK KENT PARKI
SART HARABELERİ
Salihli yakınlarında,
bugünkü İzmir-Ankara yolu üzerinde, Manisa'ya yaklaşık 62 km uzaklıkta bulunan
Sart, antik çağda Lidya Krallığının başkenti olması ve tarihte ilk altın
paranın basıldığı yer olmasıyla ün yapmıştır. Arkeolojik kazılar sonucunda,
başta Artemis Tapınağı, Sinagog, Cimnazyum başta olmak üzere altın arıtımevi ve
mermerli cadde kenarındaki dükkanlar ile Artemis Mabedi yakınındaki küçük
kilise gibi birçok eser ortaya çıkarılmıştır.
Sart Ören Yeri,
Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait Ege Bölgesinde bulunan yedi kiliseden Sart
Kilisesinin bulunduğu yer olarak da yoğun bir biçimde ziyaret edilmektedir.
Yine Sart ören yerinde İzmir-Ankara yolunun kuzey kenarında bulunan Sinagog,
türünün Anadolu'daki en eski örneklerinden biri olması ve M.S. III. yüzyılda,
Sart'ta bir Musevi cemaatinin varlığına işaret etmesi bakımından önemlidir.
BİNTEPELER-LİDYA KRAL MEZARLARI
Salihli-Akhisar
yolunun güneyinde, Gediz Ovasının kenarında yaklaşık 90 kadar tümülüsü içeren
Lidya Kral Mezarlığı bulunmaktadır. İrili, ufaklı bu tümülüslerin içinde en
büyükleri Kral Alyattes ve Kral Gyges'e ait olanlardır.
SALİHLİ KURŞUNLU KAPLICALARI
“ YALANCI CENNET “ KURŞUNLU
Bozdağ’ın kuzey
eteklerinde, fokurdayıp kaynayan suların duman duman tüttüğü bir dere içinde
bulunan Kurşunlu Kaplıcaları adeta bir “
Yalancı Cennet “ görünümü ile insanları büyülüyor. Doğal güzelliklerin
kuşattığı bu büyülü vadide ben de kalmak istiyorum diyenlerin, bir telefon uzaklığındaki
kaplıcalardan önceden yer ayırtması şart. Çünkü nasıl olsa yer bulurum, ben de
kalırım diyerek Kurşunlu Kaplıcaları’nda
boş oda bulmak çok kolay değil.Kurşunlu Vadisinin büyüsüne kapılanlar, kolay
kolay bu büyüden kurtulamıyor ve Kaplıcaların müdavimleri arasına
giriveriyorlar. Kurşunlu Kaplıcaları şehir yaşamının gürültüsünden uzakta ve
doğal güzellikleri yaşamak isteyenler için ideal bir yer. Doğa bütün görkemiyle
kucaklıyor. Kurşunlu Vadisi her mevsim ayrı bir güzellik giyiniyor. Bir gün
yeşile bürünen vadi, gün içinde mavi, sarı ve kızıl renkleriyle gökkuşağını
andırıyor. Şelaleden akan suyun çıkardığı seslerin mistik bir havaya büründüğü
Kurşunlu Kaplıcaları, şifa veren termal suyu,
kuşların cıvıltıları ve büyülü atmosferiyle doğal bir tedavi sunuyor.
-Suyun Özellikleri;
Toplam 2172
mg/ltmineralizasyonu olan, bikarbonatlı, flörürlüniteliktedir . Şifalı sular,
sıcaklığı 43 ila 91 derece arasında değişen kaynaklardan sağlanıyor. Kaplıca
suyunun romatizmaya, cilt ve kadın hastalıklarına, solunum yolu
hastalıklarına,sinirsel rahatsızlıkları ve kireçlenmelerin tamamlayıcı
tedavisine olumlu etkileri görüldüğü belirtiliyor.
-Kaplıcadaki Yatak Kapasitesi; 86 Apart ve
270 yatak kapasiteli bir tesis olan Kurşunlu Kaplıcaları’nda, sadece Salihli halkına değil, çevre ilçeler
ile tüm Türkiye’den gelen konuklara Ege’nin misafirperverliği, samimi ve güler
yüzlü personel tarafından sunuluyor.
Salihli merkeze 5 kilometre , İzmir-Ankara ana yoluna ise 3 kilometre
uzaklıkta bulunan Kurşunlu Kaplıcaları’nda Bahçıvandan Servis elemanına , Resepsiyonistten Sağlık Memuruna,
Fizyoterapistten Güvenlik Görevlisine kadar 47 personel ile konaklayan
misafirlere üst düzeyde bir hizmet veriliyor.
KULA JEOPARKI
Kula Jeopark sahası
doğal, jeolojik, kültürel ve arkeolojik zenginliğinden dolayı antik dönemlerden
günümüze dek pek çok seyyahın ve araştırmacının ilgisini çekmiş ve eserlerine
konu olmuştur. Keppel (1830), Hamilton ve Strictland (1841), Texier (1862),
Bresh ve Premerstein (1891), Washington (1900), Philippson (1914) bunlardan
yalnızca bazılarıdır. Kula ve çevresinde peribacalarından karstik mağaralara,
kanyonlardan volkan konilerine pek çok doğal miras bulunur. Üstün nitelikli
jeolojik ve jeomorfolojik mirasın yanı sıra Kula, çok iyi korunmuş Osmanlı kent mimarisiyle zengin bir tarihi ve
kültürel mirasa sahiptir.
Prehistorik insan ayak
izleri ile birlikte tüm volkanik yapı ve şekiller ulusal ve uluslararası
düzeyde bilimsel, kültürel, rekreasyonal ve turistik amaçlara hizmet edebilecek
değerde doğal ve kültürel unsurlardır.Koordinatlar: 38°35′47.18″K 28°39′45.31″D
Kula Jeopark sahası
Paleozoik yaşlı metamorfik kayaçlardan (şist, gnays, serpantinit) prehistorik
volkanik püskürmelere dek yer kürenin 200 milyon yıllık geçmişine ışık tutan
zengin bir jeolojik çeşitliliğe (geodiversity) sahiptir.
Kula Jeoparkı
sahasının oluşumunda tektonik faaliyetler geniş yer tutar. Kula Jeoparkı’nın
içerisinde bulunduğu Ege bölgesi kıtasal çarpışma ve dalma batma süreçlerinin
kontrolü altında dünyanın tektonik (depremler, volkanlar) bakımından en aktif
sahalarından birisidir.
Kula’da günümüzden
kabaca bir milyon yıl önce başlayan volkanik faaliyetler üç ana püskürme
döneminin ardından nihayet günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce son
patlamalarıyla Türkiye’nin en genç geniş ölçekli volkan topoğrafyalarından
birini oluşturmuşlardır.
Kula’nın Jeopark ilan
edilme sürecinin 10 yıllık bir geçmişi vardır. Bu süreçte çeşitli
araştırmacılarca pek çok değerli eser ortaya koyulmuş olsa da planlama hataları
ve tecrübe yetersizliği nedeniyle bu girişimlerin tamamı sonuçsuz kalmıştır.
2011 yılında Kula Belediyesi himayesinde ve Jeopark uzmanı Dr. Erdal Gümüş koordinatörlüğünde hayata geçirilen “Kula
Jeoparkı Avrupa Jeoparklar Ağı Başvuru Eylem Planı 2012” inisiyatifi
neticesinde nihayet 4 Eylül 2013 tarihinde Kula Jeoparkı Türkiye’nin ilk ve tek
Avrupa ve UNESCO Jeoparklar Ağı üyesi ilan edilmiştir.
Kasım 2011’de Kula
Volkanik Jeoparkı, Avrupa Jeoparklar Ağı Başvuru projesi hayata geçirildi.
Kasım 2012’de
Türkiye’nin Avrupa ve UNESCO JeoparklarAğı’na ilk resmi başvurusunu yapıldı.
Mart 2013’de Kula
Volkanik Jeoparkı Türkiye’nin ilk Avrupa ve UNESCO Jeoparkı adayı oldu.
Haziran 2013 Kula,
Avrupa ve UNESCO Jeoparklar Ağı denetiminden geçen ilk Türk Jeoparkı oldu.
Haziran 2013 Kula’da
Türkiye’nin ilk Jeopark Ziyaretçi Merkezi ve yürüyüş rotası hizmete girdi.
Temmuz 2013’de Kula’da
Türkiye’nin ilk Jeopark Araştırma ve Uygulama Merkezi (JARUM) Celal Bayar
Üniversitesi ve Kula Belediyesi işbirliğiyle kuruldu.
Eylül 2013’de
İtalya’da düzenlenen törenle Kula Volkanik Jeoparkı Türkiye’nin ilk ve tek
Avrupa veUNESCOJeoparkı ilan edildi.