KÖŞE YAZILARI / 2017-03-14 08:53:26
Hollanda'nın
kaba, rezil ve hiçbir şart altında kabul edilemez tutumu, aslında
Avrupa'nın yaldızlı görüntüsünün altındaki gerçek yüzüdür.
Avrupa özellikle Türk milletine karşı hiçbir zaman samimi ve
sevecen olmamıştır. Tarihten gelen bir kinle, hep fırsat kolladı,
arkadan dolandı ve kazık attılar. Bu dün böyleydi, bugün de
böyle ve yarın farklı olmayacak.
AVURAPA
MI HAÇLI BİRLİĞİ Mİ?
Bizim
Avrupa ile ilişkilerimiz her zaman mesafeli oldu ve bu mesafeyi
koyan her zaman karşı taraftır. Sadece Hollanda'yı kastederek
bunu söylemiyoruz, Almanya'dan Danimarka'ya, Fransa'dan İtalya'ya
Norveç'ten Yunanistan'a kadar hepsi için durum aynıdır. Nitekim,
daha dün ortaya çıkan ve ekonomileri, siyasi yapıları,
birikimleri, müktesebatları bizim çok gerimizde olan bir çok ülke
Avrupa Birliği'ne tam üye olarak alındı, ama sıra Türkiye'ye
gelince kırk dereden su getiriliyor. Kelimenin tam anlamıyla
karşımızda bir haçlı birliği var. Bu birlik duruma, vaziyete ve
menfaate göre bazen demokrasi, hukuk ve insan hakları gibi
değerlerle kendini kamufle eder, bazen gerçek yüzünü gösterip
Nazi dönemlerini bile aratır. Bir çırpıda bu ikiyüzlülüğün
onlarca örneğini sayabiliriz. Almanya gibi soykırımın tarihini
yazmış bir ülkenin Ermeni iftiralarını bize karşı kullanmak
için meclisinden geçirmesinden tutun da, terör örgütlerine
yapılan açık ve aleni desteklere kadar ne ararsanız var. Dolayısı
ile Avrupa ile ilişkilerimiz hiçbir zaman dürüst, eşit ve ilkeli
bir mecrada olmadı, bundan sonra da olmayacak. Menfaat nereye kadar
izin veriyorsa, ilişkiler oraya kadar ilerleyebiliyor. Sonrası yok.
SÖYLEDİĞİMİZİ
YAPMALIYIZ
Bu
durum elbette, Avrupa ile kavga etmemiz, yok saymamız anlamına
gelmiyor. Ancak, bu gerçeği bilerek hareket edeceğiz. Ona göre
politika geliştirecek, ilişkilerimizi buna göre düzenleyeceğiz.
Geri çekilmemiz, taviz vermemiz bize bir şey kazandırmadığı
gibi, bu haçlı güruhuna daha ümitlendiriyor. Hollanda'nın
yaptığı karşısında millet olarak topyekün tepki vermemiz çok
isabetlidir. Ancak bu yetmez. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere,
ülke idaresini elinde bulunduranlar ve siyasi partilerimiz, haklı
olarak çok sert değerlendirmeler yapmışlardır. Özellikle
bakanlarımıza karşı yapılan kabalıkların, rezilliklerin
karşılıksız kalmayacağı ve mutlaka cevap verileceği ilan
edilmiştir. İşin püf noktası tam da burasıdır. Söylenenlerin
mutlaka arkasının doldurulması gerekmektedir. Uluslararası
ilişkilerde yüksek sesle konuşmak, esip gürlemek bir sonuç
vermiyor. Gücünüz ve bu gücü kullanma hüneriniz ne kadarsa,
etkiniz de o kadar oluyor. Ve bir önce yaptığınız, bir sonrakine
emsal teşkil ediyor. Eğer söylediğinizin arkasında durur ve
gereğini yaparsanız, bu durum daha sonra olacaklarda çok önemli
bir caydırıcı unsur olacağı gibi, benzer davranışta bulunacak
olanlara da gözdağı oluşturur. Aksi halde, sadece bugün değil,
yarın da kaybetmeye mahkum kalırsınız. Şimdi ayrıntısına
girmeyeceğiz, ama ne yazık ki, son yıllarda bunun acı örneklerini
yaşadık.
DEMOKRATİK
TEPKİ
Hollanda'ya
iki ayrı nota verdik. Yazılı özür beklediğimizi ilettik. Şimdi
bu talebimizin karşılığını bekliyoruz. Hollanda seçimleri ve
sonuçlarına bağlı olarak bazı gelişmelerin yaşanması
muhtemeldir. Diğer taraftan Hollanda ile iş yapan çevreler daha
şimdiden tansiyonu düşürmek ve her şeyin üzerine sünger çekmek
için harekete geçmişlerdir. Yatırım, ticaret, ekonomi elbette
önemlidir. Ancak, sözümüzün arkasında durmak zorundayız.
Hollanda'nın yaptığı yanına kalmamalıdır. Bunun için elimizde
çok önemli bir imkan var. Avrupa'nın her yerinde milyonlarca Türk
vatandaşı yaşıyor. Bu vatandaşlarımızın demokratik yoldan ve
tamamen yapılan haksızlığı, kabalığı ve rezilliği esas
alacak şekilde tepkilerini ortaya koymaları en doğru ve etkili
yoldur. Nitekim, Hollanda'nın bakanımıza karşı rezil tavrına,
orada bulunan Türk unsurlarının gösterdiği demokratik tepki,
bütün dünyada yankı bulmuş ve her şeyin önüne geçmiştir.
Hollanda'nın bu tepkiye itleriyle, atlarıyla cevap vermeye
kalkışması bir acizlik ve vandallık olarak öne çıkmışır.
EN
GÜZEL ÜLKE EN SORUNLU BÖLGE
Dünyanın
en güzel ülkesinde, ama en sorunlu bölgesinde yaşıyoruz. Bütün
kanlı hesapların ve Haç'ın koyduğu hedeflerin hayata
geçirilmesi, bizim varlığımızla ve direncimizle doğru
orantılıdır. Biz güçlü, iri ve diri olursak dünyaya da,
bölgeye de huzur geliyor. Bunu bildikleri için de bütün hesaplar
Türk milletinin üzerinden yapılıyor. Her fırsatı kullanıyor ve
kuşatmayı amansız hale getirmeye uğraşıyorlar. İşte biz hiç
olmadık sebepler yüzünden Hollanda ile, Almanya ile cebelleşirken,
bir baktık PKK uzantısı olan terör örgütü fırsatı kaçırmamış
ve Menbiç'de özerklik ilan etmiş. Daha doğrusu bu kanlı örgütün
asıl sahipleri kendilerine böyle bir rol vermiş. Daha önce
Irak'da ne yaptılarsa, bugün Suriye'de aynı şeyi uyguluyorlar.
Kuzey Irak'da Barzani çapulcusuna devlet kurma ümidi verenler,
Suriye'de de PKK türevi örgüt üzerinden aynı oyunu oynuyorlar.
Ne Hollanda'yı görmezden gelme, ne Menbiç'deki oldu-bittiye
seyirci kalma gibi bir şansımız yok. Hepsiyle birden mücadele
etmek zorundayız. Bunu yapacak gücümüz de, irademiz de var. Yeter
ki, hamlelerimizi doğru yapalım, kendi menfaatlerimizi her şeyin
önünde tutalım ve milletimize güvenelim.
TÜRK
CUMHURİYETLERİ
Yeri
gelmişken bir önemli hususa daha dikkat çekmek istiyorum.
Avrupa'nın kirli yüzü, bölgemizin hazin durumu bizi çok yoruyor.
Çok defa yalnız kalıyoruz ve ağır bedeller ödüyoruz. Oysa,
Türk Cumhuriyetleri var. Bu devletler bizim öz kardeşlerimiz.
Biraraya gelir ve ortak hareket edersek, çok büyük ve etkili bir
güç oluruz. Bundan bütün Türk Cumhuriyetleri karlı çıkar. Ne
yazık ki, bu imkan bugüne kadar kullanılamadık. Uğradığımız
haksızlıklar, kabalıklar ve kalleşlikler, bu gerçeği bir defa
daha düşünmemizi ve bir şeyler yapmamızı zorunlu kılıyor.