Ahmetli’de de Su Kabağından Lamba, abajur ve avize
Yapılmaktadır.
Manisa’nın
Ahmetli İlçesinde emekli oto boyacısı Mehmet Tekeli ve tekel ve sayısal bayii
Hakan Akarsu, su kabağından lamba yapımı, abajur ve avize yapımı ile
uğraşmakta; evlerimizde kullanabileceğimiz birbirinden güzel desen ve renklerle
abajur ve avizeler ortaya çıkarmaktadırlar.
Maden, taş, ağaç vs. gibi maddelerin
yüzeylerini özel araç-gereçlerle oyarak veya delerek önceden tasarlanan şekil,
motif ve cisimleri işleme sanatı. Ağaç ve taş parçalarına böyle şekil yapmaya
“oyma”, bu işle uğraşana “oymacı”, yapılan sanata da “oymacılık” denmektedir.
Oymacılık
sanatının tarihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer ve ağaçlar üzerine
çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlar. Oymacılıkla meydana getirilen
ilk eserler heykeller olmuştur. Birçok kabartma taşlarının asırlar sonra yer
altından ortaya çıkması bunun delilidir. Eski Mısır ve Yunan medeniyetinden
kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur. Ortaçağda
Özellikle ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da gelişerek
kendini göstermiştir. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde o
zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır.
Roma'da da kabartma ve oymacılık sanatı ile
kiliseler tabiatten alınan çiçeklerin motiflerinden meydana gelen şekillerle
süslendi. Bu durum putperestliği önleme ve onun içerisine düşmek korkusuyla
yapıldı ve heykelcilik terk edildi. Aynı düşünce yedinci yüzyıldan, 12. asıra
kadar devam etti. On ikinci yüzyılda Gotik üslubunun kabartma oymacılığa
girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol açtı.
İslamiyeti
kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok kabartma ve oyma resim
şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun'da yapılan kazılarda
ortaya çıkmıştır. Türkler İslamiyeti kabul edince, put sayılan heykellerin
yapımından vazgeçip tezyini oyma sanatı ile uğraştılar. Bu sanat Türkistan'da
gelişerek altın çağını yaşadı. Buradan Selçuklulara geçti. Oymacılık
Selçuklularda cami, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve pencereleriyle
binaların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini gösterdi. Selçuklulardan
Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişti.
Oymacılık sanatında genelde iki metod takip edilir:
1. Alçak kabartma usulü: İstenen ve tasarlanan
biçim ve şekilleri sert bir aletle herhangi bir maddenin üzerine oymak.
2.
Yüksek
kabartma usulü: Oyulması tasarlanan şekillerin, oyulan cisim üzerinde
bırakılmasıdır.
Bu
şekildeki oymacılık usulleri taş vs. gibi cisimlerin tek yüzlerinin
kullanılmasında uygulanır. Şayet oymacılık sanatıyla cisimlerin her tarafı
oyulur ve kullanılır hale getirilirse buna da heykel ismi verilmektedir. Aynı
usuller ağaç oymacılığı için de geçerlidir. Ayrıca ağaç oymacılığında şebeke ve
geçme usulleri de uygulanmaktadır.
Şebeke
oyma tekniği: Tasarlanan motifleri çevreleyen düzeyin olduğu gibi oyularak
çıkarılmasıdır. Bu tekniğin uygulandığı ağaçların çok sert olmaması
gerekmektedir.
Geçme
oyma tekniği: Selçuklu Türklerinde oyma ile yapılan geometrik motifler.
Osmanlılar zamanında geçme parçalar kullanılarak tezyini değeri arttırıldı ve
canlandırıldı. Süleymaniye Camiinin tahta kürsüsü, Zağanos Paşa Camiinin kapı
kanatları bu teknikle yapılmıştır.
Selçuklular
ve Osmanlılarda taş oymacılık gerek şehircilik, gerek yapı mimarisi dalında çok
uygulanan bir sanattır. Diyarbakır, Konya, Kayseri, Erzurum gibi şehirlerde
yapılan camilerde, hanlarda, hamamlarda, çeşmelerde taş oymacılık sanatının
değişik biçimde örnekleri görülmektedir. Çeşmelerin yalaklarında ve aynalarında
kullanılan motiflerle kitabelerde rastlanan yazı şekillerinde değişik üslup
özellikleri görülmektedir. Sultanahmed'deki Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Tophane ve
Azapkapı çeşmeleri taş oyma sanatının ince özelliklerini ortaya koyan birer
eserdir.
Türklerde
ağaç oymacılık sanatı, taş oymacılığı kadar bol değildir. Selçuklu devri ağaç
oymacılığı üslup ve şekillerini Beyşehir-Eşrefoğlu Camii, Konya-Alaeddin Camii
ve Manisa-Ulu Caminin minberleri; Karamani İbrahim Beyin imarethanesi ile
Sadreddin Konevi Türbesinin pencere kanatları; Keykavus Rahlesi Selçuklu ağaç
oyma eserlerine Örnekdir.
Osmanlılar ise ağaç oyma işçiliğine kendilerine
has özel bir üslup uyguladılar. Selçukluların geometrik ve rumi süsleme şekli,
Osmanlılarda çiçekli, değişik motiflerle daha da geliştirildi. Ayrıca ağaç oyma
sanatına sedef, bağa ve fildişi kakmasını da ekleyen Osmanlılar Selçuklularda
görülen kufi yazısının yerine sulüs yazı tekniğini kullandılar.
(Kaynak: Rehber Ansiklopedisi)
Su Kabağından Lamba Yapımı
Abajur ve
Avize Yapımı
Nasıl Yapılır: İlk önce özenle seçilmiş en
uygun boyutlardaki su kabakları temin edilir (20x30 en çok kullanılan
ölçülerdir - orta boy). Genellikle bu işi yapan insanlar su kabaklarını
kendileri yetişitrirler. Kabakların üzerindeki kabuğu, pası, küfü silmek için
suya sokulur. Suyun içinde alüminyum bulaşık teliyle ovularak iyice zemizlenir.
Bu işlemi zımpara ile yapmak pek uygun değildir. Temizledikten sonra, kabağın
kuruması için beklenir. Kuruyan kabağın şekline göre bir desen tasarlanır.
Üzerine tasarlanılan motifler çizilir. Kabağın şekline, büyüklüğüne,
küçüklüğüne göre lale, karanfil, geometrik desenler veya minyatür bir resim
olabilir. Sonra desenlerin üzerinden ince uçlu küçük matkapla, küçük delikler
açılır. (Dremel kullanmak hem uclarının zenginliği hemde elde daha iyi
tutulabilecek olmasından dolayı daha rahat olacaktır.) İnce bir işçilikte bu
delikler en az 1000 - 2500 civarında olabiliyor. Bir sonraki aşamada deliklerin
boncuklarla süslenmesi gelir. Boncukları deliklere monte edip, çaktıktan sonra
yapıştırılır ve kabağın içine bir ampul yerleştiriyorum. En son işlem olarak da
ince bir vernik atılır. Bunun haricinde istenirse kabağın üzeri su bazlı
herhangi bir boya ile renklendirilebilir ve vernik sürülür.
Su
Kabağı Halk dilinde su kabağı olarak bilinen, bazı yörelerde yemeği yapılan bir
sebze diyebiliriz. Bu arada yemeğide çok lezzetli olur. Yetişmesi tohumdan
olgun bir su kabağı halini alması tam bir yıl sürer. İrili ve ufaklı olarak
büyürler. En güzeli de boğumlu olarak büyüyendir ki bunun üzerinde motif
çizmesi, delmesi, çalışması ayrı bir zevk verir. Tamamen el işçiliği
yapılmaktadır. Kuruduktan sonra içi boşaltılıp dış kısmı temizlenir.Üzerine
modeller çizilerek yerine göre cam boncuk eklenerek bir aşaması bitirilir.
Kabağın üzerine dış etkilerden korumak için vernik veya Gomalak cila atılır ki
bu onun ömrünü ikiye katlar. Daha sonra elektrik aksamı yapılır ve yine isteğe
göre asma ve abajur veya ayaklı abajur olarak tasarlanır. İşçiliğe, üzerine
konan boncuğa göre fiyatları değişir. Amerika ve Çin’de de yapılan ismi gourd
lamp, hyoutan lamp olarak geçen su kabağı işletmeciliği sadece üzeri boyanarak
ve kabartma olarak yapılmakta ve bu ülkelerde geniş sektörlere hitap
etmektedir. Resimlerde gördüğünüz su kabağı lambası elektrik aksamı, iki metre
kablo ve açma kapama anahtarı bir adet ampul ile teslim edilir. Ayrıca Üzüm
deveği dediğimiz üzüm ağacındanda sallama gece lambası modeleri de vardır. Su
kabağı; kabakgillerden olup sarmaşık türünde yetişen bir bitkidir.Latince adı
Lagenaria Vulgaris'tir. Form olarak sayısız şekilde olan su kabağı
kurutulduktan sonra tarih boyunca çeşitli alanlarda kullanılmıştır. İçi çakıl
ve tuzlu su ile temizlendiği zaman içme suyunun depolanması için kullanılmış ve
hatta sıcak yaz günlerinde suyu soğuk tutma özelliğinden dolayı bir termos
vazifesi görmüştür. Şimdiki zamanda balıkçıların kullandıkları şamandralar
önceden çoğunlukla su kabağından olmuştur. Sıcak suyu bir yerden bir yere
aktarmakta kullanılmış ve halk dilinde ''Kevki'' olarak adlandırılmıştır.
Ayrıca eski mutfakların vazgeçilmez gerecidir. Yağ, un gibi malzemeleri
saklamak için kullanılmış, evlerde şekerlik, kolonyalık ve çiçek saksıları
olarak yerini almıştır.
Ahmetli’de de Su Kabağından Lamba, abajur ve avize
Yapılmaktadır.
Manisa’nın
Ahmetli İlçesinde emekli oto boyacısı Mehmet Tekeli ve tekel ve sayısal bayii
Hakan Akarsu, su kabağından lamba yapımı, abajur ve avize yapımı ile
uğraşmakta; evlerimizde kullanabileceğimiz birbirinden güzel desen ve renklerle
abajur ve avizeler ortaya çıkarmaktadırlar.
Evinin
bir odasını atelyeye çeviren emekli oto boyacısı, boş zamanlarını değerlendirmek ve hobi olarak
başladığı ve esnaflar arasında da çizim, boya ve desen çalışmalarıyla becerikli
olduğu bilinen Mehmet Tekeli’nin evinin altındaki atelyesindeki ziyaretimizde
rafların çeşit çeşit avize ve gece lambaları ile dolduğunu gördük. Boş
zamanlarını değerlendirmek amacıyla başladığı su kabağından lamba yapımı
oymacılık sanatının güzel örneklerini ortaya çıkarmış. Tekel ve Sayısal Bayii
Hakan Akarsu da dükkanındaki boş zamanlarını değerlendirmek adına başladığı su
kabağından lamba abajur ve avize yapımı ile Ahmetli ilçesinde, su kabağından
çeşitli süs eşyalarının yapıldığı oymacılık sanatının yaşamasına vesile
olmaktadırlar.