KÖŞE YAZILARI / 2013-07-09 10:03:04
MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, Çankırı'da belediye başkan
adayını tanıtmak için düzenlenen toplantıda Mısır'daki darbeyle ilgili
hükümetin tutarsızlıklarına dikkat çekmiş, Türkiye'nin içinde bulunduğu vahim durumu
değerlendirmiş ve "başbakan tehdit mi ediliyor?" diye sormuştu. Bu
soru ve ayrıntıları gazetemizin manşetinde yer aldı.
MANTIKLI İZAHI YOK
Türkiye'nin AKP sayesinde içine düşürüldüğü durum bu soruyla
özetlenmektedir. Aksi halde aklı başında, gerçekten Türk milletine dayanan,
ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunan bir hükümetin, bu yaşananlara sebep
olması da, seyirci kalması da düşünülemez. Bu yaşadıklarımız bir akıl tutulması
veya kasıt değilse, ancak hükümetin tehditlerle teslim alınmasıyla izah edilebilir.
Kaldı ki, sadece PKK'la sınırlı kalmayan, içeride ve dışarıda akıl ve mantık
ölçüleri içinde izahı imkasınsız çok çarpıca gelişmelere de şahit
oluyoruz.
ABD'YE TEK LAF ETMEDİ
Sayın başbakanın son ABD gezisi çok gürültülü ve olağanüstü anlamlar
yüklenerek başlamış, ancak Obama görüşmesinin unutturulduğu, kırmızı oda
görüşmelerinin üzerinin kapatıldığı, kısır ve güdük seçim tartışmalarının öne
çıkarıldığı bir şekilde sonuçlanmıştı. Giderken söylenenlerin unutulması ve
unutturulması, hükümete BOP yolunda yeni ayar verildiğini ortaya koymuştu.
Nitekim, AKP hükümeti ABD ziyareti sonrasında ağır ve büyük bedeller ödemek
zorunda kaldığımız Suriye'yi unutmak, Gazze gezisini ertelemek, buna karşılık
İsrail'i ziyadesiyle memnun edecek bir gelişmeye imza atarak NATO'ya tam üye
olmasının önünü açmak durumunda kaldı. Bütün bunların üzerine bir de Mısır
tiyatrosu eklendi. ABD, Mursi'nin ordu tarafından devrilmesini
"darbe" olarak değerlendirmedi.
Her ne hikmetse Mısır'da yaşananları kendisine karşı yapılmış gibi
karşılayan sayın başbakan, içeride ve dışarıda kendi beklediği sertlikte tepki
vermeyen her ülkeyi ve her lideri topa tuttu, ancak ordunun müdahalesini
"darbe" olarak dahi nitelendirmeyen ABD için tek bir laf edemedi.
Bütün bunların AKP'nin kendi iradesiyle olduğunu söylemek imkansızdır ve
"başbakan tehdit mi ediliyor?" sorusunu haklı çıkarmaktadır. Gezi
Parkı ve Taksim olaylarının seyri ve AKP'nin bunu dış mihraklara bağlayan
beyanları bu haklılığı daha da arttırmaktadır.
HÜKÜMETE "ADIM AT" DEDİLER
İçerideki durum da farklı değildir. AKP'nin PKK ile kurduğu
ortaklık artık bütün dünyanın malumudur. Bu ortaklık Habur'da şekillenmiş,
Oslo'da detaylandırılmış, İmralı'da sonuca bağlanmıştır. Sonrasında da ortaklar
gereğini yapmak için harekete geçmişlerdir. 63 aklı karışık adam bu ihanet
ortaklığını hazmettirmek için görevlendirilmiş, sonrasında da bunu bir rapora
bağlamışlardır.
Ancak gereğinin yapılması sırasında aralarında güven bunalımı
doğduğunu ibretle gördük. PKK çekilmenin tamamlanmak üzere olduğunu ilan
ederken, sayın başbakan henüz yüzde 15'lerde kaldığını duyurmuştur. Bunun
üzerine PKK, AKP'den bu kadarla yetinmesini istemekle kalmamış biran önce
verilen sözler tutmasını istemiş ve tehditler savurmuştur. Siyasi uzantı BDP,
"hükümete adım at" mitingleri başlatmış ve baskıyı arttırmıştır.
AKP'den bu isteklere ve bu tehditlere en küçük bir itiraz gelmediği gibi, Cizre
ve Lice'de bu ortaklığın nereye varacağını acı biçimde ortaya koyan
rezilliklere seyirci kalınmıştır. Bu da yetmemiş, İmralı'daki caniden fırça
yemiş, Kandil'deki sürüngenden ikaz almıştır. Avrupa'daki ihanet güruhundan,
"AKP sözlerini yerine getirmezse, aramızda varılan anlaşmanın
ayrıntılarını açıklarız, insan içine çıkamazlar. Bu anlaşmanın belgeleri
devletin arşivlerindedir" gibi açıklamalar gelmiştir.
BDP'YLE BİRLİKTE HAZIRLIYORLAR
Bütün bunların karşılığı AKP'nin harekete geçmesi olmuştur. PKK'nın
madde madde sıraladığı, 63 akıl fukarasının rapor haline getirdiği her ne varsa
tamamını masaya koymuş ve meclisten geçirmek için hazırlıklara başlamıştır.
Atlanan veya unutulan bir şey olmaması ve yapılanların onaylanması için de
BDP'lilerle bir araya gelinerek, yapılan hazırlık gözden geçirilmiştir. Gelinen
noktada BDP ile AKP koalisyon ortağı gibidirler. Birlikte karar veriyor,
birlikte hazırlıyor, birlikte uyguluyorlar. Ancak bu kadarı bile ihanet
güruhuna yetmiyor. İmralı'daki canini bir an önce serbest bırakılması için
bastırıyorlar. AKP'nin sessizliği bu konuda da gelişmeler yaşanabileceğini acı
biçimde ortaya koyuyor.
ADINI BİLE KOYDULAR!
Bu gidişin sonunun nereye varacağını aklı başında olan herkes
görüyor. Zaten kimsenin bir şey görmesine de gerek yok, ihanet ortaklığının PKK
tarafı açık ve aleni şekilde ilan ediyor. "Bağımsızlık" diyor,
"Kuzey Kürdistan" olarak adını koyuyor, anayasa ilan ediyor ve sınır
çiziyor. Bu gidişin sonu bölünmedir ve buna sebep olanlar her iki cihanda da
hesap vermekten kurtulamayacaklar. Bu ülkenin bağımsızlığını, bölünmez
bütünlüğünü savunan ve bunu görev bilen bir hükümetin, bu durumu kabullenmesi,
desteklemesi ve gereğini yapması imkansızdır.
Bunlara, "halının altına
süpürmeyin, kullanın" diye takdim edilmeyi de eklemek gerekiyor. Bütün
gelişmeleri, bütün bu yaşananları gördükten sonra, "başbakan tehdit mi
ediliyor?" sorusu daha da bir önem ve anlam kazanıyor. Sayın Bahçeli, bu
soruyla bir defa daha AKP'nin maskesini düşürmüş ve herkesi yeniden düşünmeye
mecbur bırakmıştır.