20 Haziran 2016 Pazartesi

DOSTLUK ÜZERİNE/Cafer GENÇ



       
Bugün sizlere, 40 yıllık bir dostluk hikayesi anlatacağım. Yıl 1976... Liseyi bitiren gençler, değişik şehirlere okumaya gittiler. Ben de Balıkesir NEE (Necati Eğitim Enstitüsü) Türkçe bölümüne kayıt yaptırdım. 1980 yılında mezun oldum. Yaklaşık 2 yıl, güvenlik soruşturması sebebiyle atanamadım. Arkadaşlarımdan, hemen hemen aynı durumda olanlar, hatta görev verilmeyenler bir hayli fazla idi. 1976-80 yılları arasında, Türkiye genelinde, gençlik hareketlerinin en hararetli yılları yaşanıyordu. Dönemin gençleri çok ağır bedel ödemekteydiler. 12 Eylül ihtilalinden dolayı sağ-sol değerlendirmesi ve dengesi düşüncesiyle, yaşayanlar bedel ödemeye devam ettiler. 20'li yaşların delikanlıları gençliklerini yaşayamadılar ama geleceğin yaşanmasına vesile oldular.
         Yıllar sonra, o dönemin gençleri, o günlerde yaşadıklarını, yaptıklarını unutmamak ve paylaşmak adına bir araya geldiler. Hayatlarını, hatıralarını canlı tutmak amacıyla, her yıl, bir ilde toplanarak dostluklarını ve arkadaşlıklarını yaşatmak istediler. İşte, bunlardan birisi de Balıkesir NEE mezunlarının her yıl, bir ilde gerçekleştirdikleri geleneksel toplantılarıdır. Bu toplantılar, Balıkesir ve ilçelerinde birkaç defa olmak üzere Çorum, Sivas, Samsun, Mersin, Kırıkkale, İzmir (Ödemiş) ve rahmetli Necdet Türkkan'ın, Sabahattin Yazıcı'nın, M. Haluk Türköz'ün ve benim organize ettiğimiz Bursa'da, 2015 yılında, Yusuf Doğan dostumun muhteşem organizasyonu ile Nevşehir'de gerçekleştirildi. Bu yıl, 5-6-7 Ağustos tarihlerinde Orhan Karabina, Emin Keçeci ve Mehmet Kaya Doğan dostlarımın ev sahipliğinde Manisa'da buluşacağız.
         “Neler oluyor” diye aklınıza bir soru geliyorsa, söyleyeyim. Gelenler, ailece, gruplar halinde, birbirleriyle, sabahlara kadar sohbet ediyorlar. Ses sanatçılarımız (özellikle Sebahattin Hafızoğlu) o güzel sesleriyle ve yorumlarıyla bizleri müziğe, eğlenceye doyuruyorlar. Şiirler okunuyor, fıkralar ve anılar anlatılıyor. O yıllara ait slayt gösterileri ile anılar yaşatılıyor. Günün anısına hediyeler takdim ediliyor. Düzenlenen ilin tarihi ve turistik yerleri topluca geziliyor. Birlikte yemek, çay ve kahve sohbetleri yapılıyor. Kısacası, gençlik dönemlerinde yaşayamadıkları güzellikleri, anlamlı ve dolu dolu yaşıyorlar, yaşatıyorlar. Eşler ve çocuklar da birbirleriyle tanışarak dostluk zincirini pekiştiriyorlar. Bu mirası devralıyorlar.
         20'li yaşlarında yaşadıkları anılarını anlatarak mutlu olan, sevginin sırrını paylaşarak zamanın elinden tutan ve yıllar öncesine giden 60'lı yaşların ihtiyar delikanlıları, tam bir dostluk gösterisi sergiliyorlar. “Yok böyle bir şey, olmaz böyle bir birliktelik” dedirtiyorlar. Şöyle ki, Sivaslı Mustafa Toprak ağabeyimiz anlatıyor: “Oruçluyuz, ezan okundu, yiyecek bir şeyimiz yok, alacak paramız da yok. Arkadaşımın gözüne baktım, anladı, gitti, az sonra, nereden ve nasıl aldı bilmiyorum, elinde bir karpuzla geldi. O gün iftarımızı bir karpuzla yaptık.” diyor. Ev bulamıyoruz, 4, 6, 8, 10 kişi bir evde kalıyoruz. Ortaya bir tencere yemek geliyor. (Hemşehrim Mustafa Sağlam çok güzel yemek yapardı ve dışarıda kalanları yanına alırdı.) Yemeği hepimiz kaşıklıyoruz. Tek kişilik tas, tabak yok. Ben, bir toplantıda, yıllar sonra Sivaslı Akif Dağdelen'i gördüm. “Beni tanıdın mı?” dedim. Kendimi, hatırlaması için anlatmaya fırsat vermeden, “Cafer Hocam, hatırladım. Cezaevinde yatak sıkıntısı vardı. Ben sana, arkadaşımla yatarım diye yatağımı vermiştim.” dedi. Benim unutamadığım anımın, onun da güzel bir hatırası olduğunu anlamış oldum. Bu, yatağını ve yemeğini paylaşan bir arkadaşlık anlayışı. Ve daha niceleri... İnanın anlatmaya söz yetmez, anlatmakla da bitmez... “Ölmenin ve dövmenin” çok kolay olduğu bir dönemde birbirleri için, sırt sırta “var olma” mücadelesi verenlerin hikayesi. Bu, uzakalardan dertleşenlerin, gönülleri birleşenlerin destanı. Bu, idealleri uğruna yaşayan, idealist gençlerin efsaneleşen mücadelesi...
         Evet, çocuktuk, babalarımız ellerimizden tutar babalarının cenazelerine götürürlerdi. Büyüdük, bizler babalarımızı defnetmeye başladık. Yaşlandık,şimdi, sıra bizlere geldi. Çoğumuz dede olduk, değiştik. Ancak, gözlerimizdeki manalı bakışlarımız değişmedi. Birbirimizi gözlerimize bakarak tanıyoruz. Hayatını kaybeden arkadaşlarımıza rahmet diliyorum. Sağlık sorunu yaşayanlara acil şifalar temenni ediyorum. Hatır, gönül, vefa, dostluk ve unutmama adına hayatı anlamlı hale getirenlere de selam olsun diyorum... Manisa'da görüşmek ümidiyle...
         Hayatınızda “keşke”lerinizin olmadığı, böyle dostlukların daima yaşanması ve yaşatılması dilek ve duası ile...

(Not: Manisa toplantısından sonra, bu konuyu tekrar gündeme getireceğim.)