29 Aralık 2012 Cumartesi

Ahmetli M.H.P İlçe Başkanı Orhan KARABİNA’ dan yeni yıl mesajı



Ahmetli M.H.P İlçe Başkanı Orhan KARABİNA’ dan yeni yıl mesajı

       MHP İlçe Başkanı Orhan Karabina, yılbaşı nedeniyle mesaj yayınladı. 2012 yılını acısıyla tatlısıyla geride bırakıldığını belirten Orhan Karabina, açıklamasında, şu ifadelere yer verdi. “2013 yılının Türk Milletine, bütün insanlığa ve Ahmetlili hemşerilerimize, akraba ve dostlarımıza; huzur, sükûn ve mutluluklar getirmesini Allah'tan temenni ediyorum." Dedi.
"2012 yılında acı günler yaşadık. Özellikle peş peşe gelen şehit cenazelerinde anaların, babaların, yetim kalan yavruların göz yaşları yürekleri dağladı. Ortadoğu ve komşu ülkelerde yaşanan kaos, terör ve kanlı olaylar bizleri de derinden yaraladı.                2012 yılı Umutların tüketildiği, Bin Yıllık kardeşliğimizi bozma, şahsi menfaatlerin ülke menfaatlerinin önüne geçme yılı olmuştur. Siyasal ve ekonomik açıdan karmaşa ve kaos içinde geçmiştir. Ülkemiz adına tatsız, krizler, skandallar, operasyonlar ve polemiklerle dolu bir yıl olmuştur. Ülkemizin üniter yapısı tehdit edilmekte, adeta bir sürü açılım adı altında yaşanan anlaşmazlıklar; ortamı toplumsal gerginliğe getirerek, Türk Milletinin 1000 yıllık kardeşliğimizi zedeleyecek boyutlara ulaşmıştır.
Bu kötü günlerin son bulması, milletimizin yüzünün gülmesi, terör belasının kökünün kazınması, işsizliğin, yoksulluğun ve çaresizliğin sona erdirilmesi, acıların ve anaların göz yaşlarının dindirilmesi 2013 yılında arzuladığımız en önemli dileklerimizden bazılarıdır. Bu duygu ve düşüncelerle 2013 yılının Türk Milletine, bütün insanlığa ve Ahmetlili hemşerilerimize, akraba ve dostlarımıza; huzur, sükun ve mutluluklar getirmesini Allah'tan temenni ediyorum." Dedi.

Devamını oku...

Ülkü Ocakları Türk Milletinin gençlik aşısıdır


RÖPORTAJ / 2012-12-25 08:39:24
"Biz bir tek insanımızın dahi zayi edilmediği; sanayisi, tarımı, sanatı gelişmiş; okuyan, sorgulayan, araştıran, düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebilen, özetle yurtiçinde ve yurtdışında itibarı olan, dünya insanlığının medeniyet noktasında referans aldığı bir Türkiye yani güçlü, lider bir ülke ülküsünün peşindeyiz."
"Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli Bey'in defalarca herkese sağduyu namına gayet net beyanatları olmuştur. Ben de bir kez daha bütün ülkücü arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Kim hangi tahrikin, hangi oyunun içinde olursa olsun arkadaşlarımın tek vazifesi okullarına gitmek ve başarı ile mezun olmak olacaktır. Çünkü 2023'ün lider ülkesinin yöneticileri bugünkü arkadaşlarımız olacaktır. O zaman arkadaşlarımız okullarına gidip her türlü tahrikten uzak durarak başarı ile okullarını bitirmeli ve hem kendilerini bekleyen ailelerine hem de memleketimizin her yerinde insanımıza hizmet etmek için gayret etmelidirler. Ülkücü Türk gençliği bu hain saldırılara en büyük cevabı mezuniyet törenlerinde birincilik kürsülerinden verecektir."
"Çağın süper güçlerinin kontrolündeki ülkelerde, basın ve güç odakları temas ettikleri topraklarda, sefaletin, kan ve gözyaşının kendilerinin bencil medeniyetleri adına hüküm sürmesini istemektedir. Bizler ise bir medeniyet inşasına talibiz. Talip olduğumuz medeniyet şuurunda, " ruh cephesinin maden işçileri " olarak tarif ettiğimiz ülkücü-milliyetçi camia bir ilim ve ahlak hareketine taliptir. Sokaklardaki, üniversitelerdeki anarşinin çözümü adına devletin kolluk kuvvetleri gerekeni yapmak mecburiyetindedir."
Yıldıray ÇİÇEK'in söyleşisi
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, ilk röportajını Ortadoğu'ya verdi. Kılavuz, Ülkü Ocakları'nın yapacağı faaliyetleri, üniversitelerde yaşanan PKK saldırılarını ve gündeme dair çok önemli açıklamalar yaptı. İşte sorular, İşte cevaplar:
 Sayın Olcay Başkan, 7 aydır vekaleten yürüttüğünüz Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanlığı görevine geçtiğimiz haftalarda Ülkü Ocakları İl Başkanları ve Üniversite başkanlarının huzurunda, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin "Kur'an-ı Kerim, Türk Bayrağı ve Bozkurt flaması" takdim etmesiyle atandınız. Yeni göreviniz hayırlı olsun ve başarılar diliyorum. Bu konuda duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
ÇÖZÜM ODAKLI SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE AÇMAK ÖNCELİKLİ MESELEMİZDİR
Olcay Kılavuz:
Ülkücü harekette, hangi alanda veya hangi konumda olursa olsun vazife yapmak erişilmez bir gurur ve hizmet etme imkanı bulmak da ulaşılmaz bir arzudur
Sayın genel başkanımızın takdirleri ile verilen bu vazifeyi ben ve arkadaşlarım, Hoca Ahmet Yesevi'den günümüze ulaşan Ocak kültürü ve teşkilat geleneğimizden aldığımız ilham doğrultusunda, maziden atiye akan bir hizmet köprüsü olarak değerlendiriyoruz. Aziz milletimizin dertleriyle dertlenmek noktasında bir gönül kapısı olarak yüreğimizi ve teşkilatlarımızı sonuna kadar çözüm odaklı sosyal sorumluluk projelerine açmak öncelikli meselemizdir.
Sizlerin de nazik sorunuzda belirttiğiniz gibi Sayın Genel Başkanımız atama esnasında şahsıma Kuran-ı Kerim, Türk Bayrağı ve Bozkurt flaması takdim etmişlerdir. Öncelikle bu üç nişane tevdi edilen görevin ne kadar kutsal olduğunu işaretlemesi açısından manidardır. Yüklenmiş olduğumuz sorumluluğun muhtevasını, sınırlarını, hedeflerimizi, hareket planımızın şeklini ve dünyayı okuma biçimimizi bu kutsal emanetlerin dilinden anlamak mümkün. Ayrıca Liderimiz burada çok önemli bir hususu, daha henüz çıktığımız yolun başında bizlere hatırlatmaktadır. Bu nadide hediyelerin her biri lekelenmeden canımızdan aziz bilmek suretiyle her ne pahasına olursa olsun yaşayarak ve yaşatılarak gelecek nesillere ulaştırmak zorunda olduğumuz emanetlerdir; tıpkı bize tevdi edilen Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı makamı gibi.
Bilindiği üzere yıllardır Ülkü Ocakları Başkanlıklarının atamaları il ve ilçelerde de Kuran-ı Kerim, Türk Bayrağı ve Bozkurt flaması eşliğinde gerçekleştirilmektedir. Ülkü Ocaklarımızın kurucuları arasında yer alan bir Ocaklı olarak Sayın Genel Başkanımızın her zaman olduğu gibi burada da Ülkü Ocaklarına göstermiş olduğu hassasiyeti ve her zaman ifade etmiş oldukları gibi vermiş olduğu önemi görmekteyiz.
Kıymetli Liderimiz Dr. Devlet Bahçeli Beyefendinin ülkücü harekete hediye etmiş olduğu önemli kavramlardan bir tanesi de malum olduğu üzere yol arkadaşlığı mefhumudur. Hülasa böylece ben ve yüz binlerce genç Türk ülkücüsü Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in yürüdüğü yolda, liderimiz Devlet Bahçeli'nin izinde, Galip Erdem Ağabeyimizin veciz ifadesi ile Ülkücü olabilmek ülküsünde yol arkadaşlığı yapmak üzere ant vermiş bulunuyoruz.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı olarak önümüzdeki dönemde Ülkü Ocakları bünyesinde ne gibi çalışmaları ve faaliyetleri yapmayı planlıyorsunuz?
TÜRK DÜNYASI MÜCADELE GELENEĞİMİZDE VAZGEÇİLMEZLERİMİZDENDİR
Olcay Kılavuz:
Görevi alırken ifade ettiğim gibi, Ülkü Ocağı milletine karşı derin sevgi ve saygı taşıyan milletinin ızdırapları karşısında çözüm yoları arayan bir eğitim ve kültür vakfıdır.
Ülkü Ocakları yok edilmek istenen fikir, bilgi, iman ve ülkü açlığına terk edilmiş bir milletin yeniden kendine dönüşünü gerçekleştirilmesi için kurulmuş bir sığınaktır.
Yapacağımız AR-GE çalışmaları doğrultusunda gençliğimizin önceliklerini sağlıklı bir şekilde yerinde belirleyerek çözüm önerilerimizi ortaya koyacağız. Özellikle orta öğretim gençliği ve üniversiteli arkadaşlarımızın eğitim alanında kariyer planması ve uzmanlaşma çerçevesinde desteklenmesi için somut projeler ortaya koyacağız. Kişisel gelişim çalışmalarından akademik başarıya kadar ciddi, kalıcı, gelişime açık etkinliklerimiz olacak. Özellikle Orta-öğretim ve Üniversitelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığım döneminde teşkilatlarımızla iç içe yaptığımız çalışmalarda edindiğim intibalar bu konuda bana kaynak teşkil ediyor.
Kariyer planlaması ve uzmanlaşma özellikle üzerinde durulması gereken iki kavram. Orta öğretim gençliğimiz için Ülkü Ocakları Genel Merkezimizin bünyesinde ülke çapında kariyer planlaması için hizmet verecek bir Rehberlik ve Psikolojik Danışma- Araştırma Merkezi kurmayı planlıyoruz. Söz konusu araştırma merkezinde çok taraflı bir profille hizmet vermeyi düşünüyoruz. Bu organizasyonda orta öğretim gençlerinin temsilcileri, sosyologlar, psikologlar, eğitimciler, akademisyenler, devlet bürokrasisinden uzmanlar istihdam edeceğiz. 2023 Lider Ülke Türkiye hedefinde aktif rol oynayacak ihtiyaç duyulan meslekler ve özel hizmet alanları tespit ederek bu ihtiyaca göre bölgelerden planlı bir şekilde üniversitelere yönlendirme yapacağız.
Yine bu süreçlerden geçen liseli ülküdaşlarımızı üniversite eğitimleri esnasında takip ederek seçtikleri dallarda uzmanlaşmalarını teşvik ederek bir sivil toplum kuruluşu olarak açtığımız kurslarla, vereceğimiz özel eğitim programlarıyla sürekli geri beslemede bulanacağız. Bu hususu somutlaştırmak için sertifika programları oluşturmayı düşünüyoruz.
Türk-İslam sanatlarının kişisel beceriyi destekleyen bütün dallarında etkinlikler geliştirme gayretindeyiz.
Estetik ve sanata profesyonel ortaklarla yaklaşarak kalıcı eserler bırakmak niyetindeyiz. Bütün bunları da ulusal ve uluslararası festivallerle tüm komu oyuyla paylaşacağız.
Türk Dünyası mücadele geleneğimizde vazgeçilmezlerimizdendir. Geçmişten bugüne etkin bir şekilde kurum olarak önemli faaliyet gösterdiğimiz bu alanda özel birimler oluşturarak çalışmalarımızı yoğunlaştırmayı düşünüyoruz.
Elbette ki hareket planımızı dört temel husus üzerine kurgulayacağız. Yüce dinimiz İslam'ın temiz kaynağından kanmış, maneviyatı kamil, ruh ve moral değerleriyle sağlam; bedenen her türlü kötü alışkanlardan uzak ve muhakkak sporun en az birkaç dalıyla uğraşan, estetik ve sanat boyutuyla üretim safhasında kendini tanıma imkanı bulmuş güzeli arayan gören ve daima nezaketle takdir etmesi bilen, bilgiyi etkin bir şekilde kullanıp uzmanlaşma şifresinde ısrarcı olan bir gençlik hayal ediyoruz.
Sosyal sorumluluk ve kurumsal hareket planı üzerinde durduğum iki ana başlık olacak.
Aslında bütün bunlar zaten çağın gereği olarak başarıyı hedefleyen her kurumun karşısında duran kaçınılmaz gerçeklerdir. Ülkü Ocakları olarak bizim farkımız, Türk milleti için hiçbir şahsi menfaat beklemeden hayal kurabilen ve hayallerini nasıl gerçek kılabileceğinin yollarını arayan, gece gündüz durmadan samimiyetle çalışabilecek kol, kafa ve kalp birlikteliğinin yapılabileceği dava arkadaşı hukukunda birbirine inan bir gençlik hazinesine sahip olmamızdır.
Bu sebeple bize gerçek başarıyı proje ortakları olarak İl ve İlçe Ocaklarımızın getireceğine inanıyoruz. Dava arkadaşlarıma bu noktada güvenim tam. Özellikle bazı projeler bölgesel ihtiyaçlara göre farklılık arz edebilir. Bu sebeple İl ve ilçelerimizle olan bilgi ve tecrübe paylaşımını önemsiyorum. Daha önce İl başkanlığı görevinde edinmiş olduğum tecrübe ve Teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı göreviyle ülke çapında gerçekleştirmiş olduğum ziyaretler ve gösterdiğim faaliyetler zaman zaman çok ortaklı bölgesel faaliyetler ortaya koymanın daha doğru olacağını gösterdi.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi olarak yaptığımız her faaliyeti kurumsal bir hüviyetle sürdürülebilir kılma niyetinde olacağız.
Üniversitelerde son zamanlarda PKK'lı yapılanma artmaya başladı. PKK'lılar bu yapılanmayı etkin kılmak için Ülkücü öğrencilere saldırmakta ve malum medyada bu saldırıları sürekli "Üniversitede Sağ/Sol çatışması çıktı" şeklinde adeta üzerini örterek duyurmaktadır. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde aylardır süren olaylar buna en büyük örnektir. AKP iktidarının, üniversite yönetimlerinin ve medyanın bu yaşanan olaylardaki tutumunu değerlendirir misiniz?
ANADOLU GENCİNİ HUZURSUZ ETMEYE İSTİKBALLERİNİ ÇALMAYA KİMSENİN HAKKI YOK
Olcay Kılavuz:
Bu yaklaşım dünden bugüne değişmeyen süreçteki aktörlerin eski senaryoları yeniden dillendirmesinden başka bir şey değildir. Öncelikle sağ kavramı veya sol kavramı bizim literatürümüzde bizi çağrıştıran ifadeler değildir. Biz ülkücü olduğumuzu ve ülkücülüğümüzü de kısır siyasal söylemlere hapsetme niyetinde olmadığımızı defalarca ifade ettik. Mevcut hükümetin ve basının olayı "sağ-sol" sığlığı ile izaha kalkışması gerçekleri örtmek ve tehlikeyi ötelemeye çalışmaktan başka bir mana ihtiva etmez. Arkadaşlarımız okullarına gidip derslerine girmekten başka bir gaye gütmemesine rağmen, üniversitedeki bölücü yapılanmayı görmezden gelenler, örgüt propagandası için arkadaşlarımıza saldırmakta ve maalesef h‰kim güç arkadaşlarımızın mağduriyetlerini görmezden gelmektedir.
Buradan hem üniversite yönetimlerinin, hem basının, hem de hükümetin bu gerçekleri göz ardı etmemesi en büyük temennimdir.
Ayrıca burada gözden kaçan üzeri örtülmek istenen bir hususu vurgulamak istiyorum. Özellikle Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile Mülkiye'de maalesef öğrencilerin eğitim özgürlüklerini kısıtlayan, Başkentimizde toplumsal huzuru bozarak ailelerimizi tedhiş ile kaygılara gark eden bu bölücü illegal gruplar, ülkemizin söz konusu güzide eğitim kurumlarında kendilerinin dışında kalan önemli bir öğrenci kitlesini ötekileştirerek apolitik kısır bir dar alana hapsetmektedir. Bu demokrasi kültürümüzü hedef alan bir saldırıdır. Çünkü ülke meselelerinden uzak sadece diploma sahibi digergamlık mefhumundan bihaber bir toplumla istikrarlı bir demokrasi tesis etmek mümkün olamayacaktır. Her şey bir tarafa bu önemli iki kurum bilim üretemez hale gelmiştir. Yeni oluşan akademik profil bu çatışmada üzülerek belirtmek istiyorum taraf olmakta ve bilimin yegane mihveri olan objektif ve bağımsız düşünme melekelerini kaybetmektedirler. Yani bu saldırılır aynı zamanda Türk Bilimini de vurmaktadır. Acilen resmi makamlarımız bu hususları da göz önünde bulundurarak harekete geçmelidir. Bin bir zorlukla ailelerinin göstermiş olduğu büyük fedak‰rlıklarla bu okullara gelen inançlı, devletine ve milletine hizmet etmekten başka hiçbir maksadı olmayan yüzlerce Anadolu gencini huzursuz etmeye istikballerini çalmaya kimsenin hakkı yok!
2023'ÜN LİDER ÜLKESİNİN YÖNETİCİLERİ BUGÜNKÜ ARKADAŞLARIMIZ OLACAKTIR
Olcay Kılavuz Bu yaşanan olaylar karşısında Üniversitelerdeki Ülkücü öğrencilere tavsiyeleriniz neler olacaktır?
Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli Bey'in bu konu ile ilgili defalarca herkese sağduyu namına gayet net beyanatları olmuştur. Ben de bir kez daha bütün ülkücü arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Kim hangi tahrikin, hangi oyunun içinde olursa olsun arkadaşlarımın tek vazifesi okullarına gitmek ve başarı ile mezun olmak olacaktır. Çünkü 2023'ün lider ülkesinin yöneticileri bugünkü arkadaşlarımız olacaktır. O zaman arkadaşlarımız okullarına gidip her türlü tahrikten uzak durarak başarı ile okullarını bitirmeli ve hem kendilerini bekleyen ailelerine hem de memleketimizin her yerinde insanımıza hizmet etmek için gayret etmelidirler. Ülkücü Türk gençliği bu hain saldırılara en büyük cevabı mezuniyet törenlerinde birincilik kürsülerinden verecektir!
Bazı kişiler ve yayın organları yıllardır Ülkücülerin sokaklarda olmasını isteyen propagandalar yapmaktadırlar. Hele bazı kişilerin evlatları trilyonluk iş hayatına atılmış, yurt dışındaki en pahalı üniversitelerde okuyor. Fakat kendi evlatlarına canı gibi bakan bu kişiler, bölücüler karşısında Ülkücü gençlerin sokaklarda onlara karşı mücadele etmesi yönünde çağrılarda bulunuyorlar. Bu duruma yorumunuz nedir?
Olcay Kılavuz:
Çağın süper güçlerinin kontrolündeki ülkelerde, basın ve güç odakları temas ettikleri topraklarda, sefaletin, kan ve gözyaşının kendilerinin bencil medeniyetleri adına hüküm sürmesini istemektedir. Bizler ise bir medeniyet inşasına talibiz. Talip olduğumuz medeniyet şuurunda, "ruh cephesinin maden işçileri" olarak tarif ettiğimiz ülkücü-milliyetçi camia bir ilim ve ahlak hareketine taliptir. Sokaklardaki, üniversitelerdeki anarşinin çözümü adına devletin kolluk kuvvetleri gerekeni yapmak mecburiyetindedir.
Biz bir tek insanımızın dahi zayi edilmediği; sanayisi, tarımı, sanatı gelişmiş; okuyan, sorgulayan, araştıran, düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebilen, özetle yurtiçinde ve yurtdışında itibarı olan, dünya insanlığının medeniyet noktasında referans aldığı bir Türkiye yani güçlü, lider bir ülke ülküsünün peşindeyiz.
Bütün bunlara rağmen maalesef sizinde belirttiğiniz gibi medyada ülkücü gençlik adına talihsiz beyanatlarda bulunanlar da oldu. Özellikle Anadolu'nun dört bir tarafında imkansızlıklar içinde kavrulan ülkesinin kaderini kendi kaderi bilip yola çıkan bu cefakar yürekli gönül erleri adına konuşup onlara gömlek biçmeye kalkanların kendi çocuklarının biyografilerini çok dikkatli okumak gerek. Kendi çocuklarını Ülkü Ocaklarına göndermeye imtina ederken her türlü ticari ortaklığı meşru görerek bütün bunları bir yana bırakıp hiç kimse Ülkücü Türk Gençliği adına konuşmasın! Biz Liderimizi dikkatle takip ediyor ve anlıyoruz. Bu sebeple bu tip yaklaşımlar asla ülkücü hareketi etkilemeyecek beyhude ve talihsiz açıklamalar olarak kayıtlara geçecektir.
Merhum Alparslan Türkeş'in ülkülerini koruma ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin çizgisinde yürüme noktasında Ülkücü gençlerin yol haritası ne olmalıdır sizce?
MİLLETİMİZİN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKARAK İLİM-İMAN-AHLAK-ÜLKÜ ÇİZGİSİ YOL HARİTAMIZ OLACAKTIR
Olcay Kılavuz:
Malum olduğu üzere "Kültür emperyalizmine maruz kalan ülkelerde sosyal yapılar, kurumlar, değerler yabancı etkilerle soysuzlaşır. Kültür ikizleşmeleri, değer çatışmaları milleti rahatsız etmeye, sosyal hayatın işleyişini bozmaya, kurumların ve değerlerin fonksiyonlarını engellemeye kadar gidebilir. Millet yabancı kurum ve değerler karşısında kendi değerlerinin ikinci plana itilmesi sonucunda yaşama şevk ve ümidini kaybedebilir. Başka milletlerin kopyacısı olmaktan doğan şevksizlik milletteki dinamizmi zayıflatabilir. İşte böylece yabancı bir kültürün esaretine giren bir milletin, Bilge Kağan'ın Orhun Abideleri'ndeki narasına eş bir uyanış ile yeniden kendine dönmesi ve kendini bulmasına yardımcı olacak yeni bir ümit, şevk ve romantizm ile kendini işleyip geliştirmesi" göz ardı edilmemelidir. Buradan hareketle milletimizin değerlerine sahip çıkarak ilim-iman-ahlak-ülkü çizgisi yol haritamız olacaktır.
Olcay Başkan, son olarak kamuoyuna ve Ülkücü gençlere bir mesajınız varsa onu da alalım. Söyleşi için ayırdığınız vakit için teşekkürlerimi sunuyorum.
ÜLKÜ OCAKLARI TÜRK MİLLETİNİN GENÇLİK AŞISIDIR
Olcay Kılavuz:
Türk milletinin, Rahmetli Başbuğ'un "Yeniden Maneviyata Dönüş ve Maneviyatta Diriliş" diye ifade ettiği şuur bilinciyle bir silkiniş ve öze dönüşe ihtiyaç vardır.
Yaşatma ideali için yaşamak, diyebileceğimiz bir anlayış ile ve "Mesuliyet mefkžrelerin kaynağıdır." Şuuru ile hareket edilecek olursa sorumluluğumuzun hayatımıza yön vermesi ve o istikametin ülkemizi şekillendirmesi gerektiği görülür.
Bu anlayıştan hareketle biz milliyetçiliği bir medeniyet davası,temsilcilerini de bu medeniyet inşasındaki Gazi Dervişler, Yesevi Alperenleri ve ruh mimarları olarak görüyoruz.
Dündar Taşer'in Büyük Türkiyesi'ndeki ifade ile "her şeyi ile milli olan" ve "İ'lay-i Kelimetullah'ı milli iman haline getiren" bir hareketiz.
Arkadaşlarımızın bu anlayışla hareket etmesi vazgeçilmez önceliğimizdir.
Sizler vesilesi ile de kamuoyuna şunu son defa söylüyorum. Ülkücü hareket asla sokakların, bölücü taşeronların ve küresel güçlerin oyununa gelmeyecektir. Ülkü Ocakları Türk Milletinin gençlik aşısıdır.
Biz bu ülkeyi, bu milleti karşılıksız bir sevgi ile seviyoruz. Ve inanıyoruz ki yarının Lider Ülke Türkiye'si günümüzün ülkücü neslin omuzlarında yükselecektir. Ortadoğu gazetesi ve okuyucularına da fikirlerimizi kamuoyu ile paylaşmamıza vesile olduğu için teşekkür ederim.
Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin!

 
Devamını oku...

25 Aralık 2012 Salı

Ülkü Ocakları Türk Milletinin gençlik aşısıdır

 RÖPORTAJ / 2012-12-25 08:39:24

"Biz bir tek insanımızın dahi zayi edilmediği; sanayisi, tarımı, sanatı gelişmiş; okuyan, sorgulayan, araştıran, düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebilen, özetle yurtiçinde ve yurtdışında itibarı olan, dünya insanlığının medeniyet noktasında referans aldığı bir Türkiye yani güçlü, lider bir ülke ülküsünün peşindeyiz."
"Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli Bey'in defalarca herkese sağduyu namına gayet net beyanatları olmuştur. Ben de bir kez daha bütün ülkücü arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Kim hangi tahrikin, hangi oyunun içinde olursa olsun arkadaşlarımın tek vazifesi okullarına gitmek ve başarı ile mezun olmak olacaktır. Çünkü 2023'ün lider ülkesinin yöneticileri bugünkü arkadaşlarımız olacaktır. O zaman arkadaşlarımız okullarına gidip her türlü tahrikten uzak durarak başarı ile okullarını bitirmeli ve hem kendilerini bekleyen ailelerine hem de memleketimizin her yerinde insanımıza hizmet etmek için gayret etmelidirler. Ülkücü Türk gençliği bu hain saldırılara en büyük cevabı mezuniyet törenlerinde birincilik kürsülerinden verecektir."
"Çağın süper güçlerinin kontrolündeki ülkelerde, basın ve güç odakları temas ettikleri topraklarda, sefaletin, kan ve gözyaşının kendilerinin bencil medeniyetleri adına hüküm sürmesini istemektedir. Bizler ise bir medeniyet inşasına talibiz. Talip olduğumuz medeniyet şuurunda, " ruh cephesinin maden işçileri " olarak tarif ettiğimiz ülkücü-milliyetçi camia bir ilim ve ahlak hareketine taliptir. Sokaklardaki, üniversitelerdeki anarşinin çözümü adına devletin kolluk kuvvetleri gerekeni yapmak mecburiyetindedir."
Yıldıray ÇİÇEK'in söyleşisi
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, ilk röportajını Ortadoğu'ya verdi. Kılavuz, Ülkü Ocakları'nın yapacağı faaliyetleri, üniversitelerde yaşanan PKK saldırılarını ve gündeme dair çok önemli açıklamalar yaptı. İşte sorular, İşte cevaplar:
 Sayın Olcay Başkan, 7 aydır vekaleten yürüttüğünüz Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanlığı görevine geçtiğimiz haftalarda Ülkü Ocakları İl Başkanları ve Üniversite başkanlarının huzurunda, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin "Kur'an-ı Kerim, Türk Bayrağı ve Bozkurt flaması" takdim etmesiyle atandınız. Yeni göreviniz hayırlı olsun ve başarılar diliyorum. Bu konuda duygu ve düşüncelerinizi alabilir miyiz?
ÇÖZÜM ODAKLI SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE AÇMAK ÖNCELİKLİ MESELEMİZDİR
Olcay Kılavuz:
Ülkücü harekette, hangi alanda veya hangi konumda olursa olsun vazife yapmak erişilmez bir gurur ve hizmet etme imkanı bulmak da ulaşılmaz bir arzudur.
Sayın genel başkanımızın takdirleri ile verilen bu vazifeyi ben ve arkadaşlarım, Hoca Ahmet Yesevi'den günümüze ulaşan Ocak kültürü ve teşkilat geleneğimizden aldığımız ilham doğrultusunda, maziden atiye akan bir hizmet köprüsü olarak değerlendiriyoruz. Aziz milletimizin dertleriyle dertlenmek noktasında bir gönül kapısı olarak yüreğimizi ve teşkilatlarımızı sonuna kadar çözüm odaklı sosyal sorumluluk projelerine açmak öncelikli meselemizdir.
Sizlerin de nazik sorunuzda belirttiğiniz gibi Sayın Genel Başkanımız atama esnasında şahsıma Kuran-ı Kerim, Türk Bayrağı ve Bozkurt flaması takdim etmişlerdir. Öncelikle bu üç nişane tevdi edilen görevin ne kadar kutsal olduğunu işaretlemesi açısından manidardır. Yüklenmiş olduğumuz sorumluluğun muhtevasını, sınırlarını, hedeflerimizi, hareket planımızın şeklini ve dünyayı okuma biçimimizi bu kutsal emanetlerin dilinden anlamak mümkün. Ayrıca Liderimiz burada çok önemli bir hususu, daha henüz çıktığımız yolun başında bizlere hatırlatmaktadır. Bu nadide hediyelerin her biri lekelenmeden canımızdan aziz bilmek suretiyle her ne pahasına olursa olsun yaşayarak ve yaşatılarak gelecek nesillere ulaştırmak zorunda olduğumuz emanetlerdir; tıpkı bize tevdi edilen Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı makamı gibi.
Bilindiği üzere yıllardır Ülkü Ocakları Başkanlıklarının atamaları il ve ilçelerde de Kuran-ı Kerim, Türk Bayrağı ve Bozkurt flaması eşliğinde gerçekleştirilmektedir. Ülkü Ocaklarımızın kurucuları arasında yer alan bir Ocaklı olarak Sayın Genel Başkanımızın her zaman olduğu gibi burada da Ülkü Ocaklarına göstermiş olduğu hassasiyeti ve her zaman ifade etmiş oldukları gibi vermiş olduğu önemi görmekteyiz.
Kıymetli Liderimiz Dr. Devlet Bahçeli Beyefendinin ülkücü harekete hediye etmiş olduğu önemli kavramlardan bir tanesi de malum olduğu üzere yol arkadaşlığı mefhumudur. Hülasa böylece ben ve yüz binlerce genç Türk ülkücüsü Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in yürüdüğü yolda, liderimiz Devlet Bahçeli'nin izinde, Galip Erdem Ağabeyimizin veciz ifadesi ile Ülkücü olabilmek ülküsünde yol arkadaşlığı yapmak üzere ant vermiş bulunuyoruz.
Ülkü Ocakları Genel Başkanı olarak önümüzdeki dönemde Ülkü Ocakları bünyesinde ne gibi çalışmaları ve faaliyetleri yapmayı planlıyorsunuz?
TÜRK DÜNYASI MÜCADELE GELENEĞİMİZDE VAZGEÇİLMEZLERİMİZDENDİR
Olcay Kılavuz:
Görevi alırken ifade ettiğim gibi, Ülkü Ocağı milletine karşı derin sevgi ve saygı taşıyan milletinin ızdırapları karşısında çözüm yoları arayan bir eğitim ve kültür vakfıdır.
Ülkü Ocakları yok edilmek istenen fikir, bilgi, iman ve ülkü açlığına terk edilmiş bir milletin yeniden kendine dönüşünü gerçekleştirilmesi için kurulmuş bir sığınaktır.
Yapacağımız AR-GE çalışmaları doğrultusunda gençliğimizin önceliklerini sağlıklı bir şekilde yerinde belirleyerek çözüm önerilerimizi ortaya koyacağız. Özellikle orta öğretim gençliği ve üniversiteli arkadaşlarımızın eğitim alanında kariyer planması ve uzmanlaşma çerçevesinde desteklenmesi için somut projeler ortaya koyacağız. Kişisel gelişim çalışmalarından akademik başarıya kadar ciddi, kalıcı, gelişime açık etkinliklerimiz olacak. Özellikle Orta-öğretim ve Üniversitelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığım döneminde teşkilatlarımızla iç içe yaptığımız çalışmalarda edindiğim intibalar bu konuda bana kaynak teşkil ediyor.
Kariyer planlaması ve uzmanlaşma özellikle üzerinde durulması gereken iki kavram. Orta öğretim gençliğimiz için Ülkü Ocakları Genel Merkezimizin bünyesinde ülke çapında kariyer planlaması için hizmet verecek bir Rehberlik ve Psikolojik Danışma- Araştırma Merkezi kurmayı planlıyoruz. Söz konusu araştırma merkezinde çok taraflı bir profille hizmet vermeyi düşünüyoruz. Bu organizasyonda orta öğretim gençlerinin temsilcileri, sosyologlar, psikologlar, eğitimciler, akademisyenler, devlet bürokrasisinden uzmanlar istihdam edeceğiz. 2023 Lider Ülke Türkiye hedefinde aktif rol oynayacak ihtiyaç duyulan meslekler ve özel hizmet alanları tespit ederek bu ihtiyaca göre bölgelerden planlı bir şekilde üniversitelere yönlendirme yapacağız.
Yine bu süreçlerden geçen liseli ülküdaşlarımızı üniversite eğitimleri esnasında takip ederek seçtikleri dallarda uzmanlaşmalarını teşvik ederek bir sivil toplum kuruluşu olarak açtığımız kurslarla, vereceğimiz özel eğitim programlarıyla sürekli geri beslemede bulanacağız. Bu hususu somutlaştırmak için sertifika programları oluşturmayı düşünüyoruz.
Türk-İslam sanatlarının kişisel beceriyi destekleyen bütün dallarında etkinlikler geliştirme gayretindeyiz.
Estetik ve sanata profesyonel ortaklarla yaklaşarak kalıcı eserler bırakmak niyetindeyiz. Bütün bunları da ulusal ve uluslararası festivallerle tüm komu oyuyla paylaşacağız.
Türk Dünyası mücadele geleneğimizde vazgeçilmezlerimizdendir. Geçmişten bugüne etkin bir şekilde kurum olarak önemli faaliyet gösterdiğimiz bu alanda özel birimler oluşturarak çalışmalarımızı yoğunlaştırmayı düşünüyoruz.
Elbette ki hareket planımızı dört temel husus üzerine kurgulayacağız. Yüce dinimiz İslam'ın temiz kaynağından kanmış, maneviyatı kamil, ruh ve moral değerleriyle sağlam; bedenen her türlü kötü alışkanlardan uzak ve muhakkak sporun en az birkaç dalıyla uğraşan, estetik ve sanat boyutuyla üretim safhasında kendini tanıma imkanı bulmuş güzeli arayan gören ve daima nezaketle takdir etmesi bilen, bilgiyi etkin bir şekilde kullanıp uzmanlaşma şifresinde ısrarcı olan bir gençlik hayal ediyoruz.
Sosyal sorumluluk ve kurumsal hareket planı üzerinde durduğum iki ana başlık olacak.
Aslında bütün bunlar zaten çağın gereği olarak başarıyı hedefleyen her kurumun karşısında duran kaçınılmaz gerçeklerdir. Ülkü Ocakları olarak bizim farkımız, Türk milleti için hiçbir şahsi menfaat beklemeden hayal kurabilen ve hayallerini nasıl gerçek kılabileceğinin yollarını arayan, gece gündüz durmadan samimiyetle çalışabilecek kol, kafa ve kalp birlikteliğinin yapılabileceği dava arkadaşı hukukunda birbirine inan bir gençlik hazinesine sahip olmamızdır.
Bu sebeple bize gerçek başarıyı proje ortakları olarak İl ve İlçe Ocaklarımızın getireceğine inanıyoruz. Dava arkadaşlarıma bu noktada güvenim tam. Özellikle bazı projeler bölgesel ihtiyaçlara göre farklılık arz edebilir. Bu sebeple İl ve ilçelerimizle olan bilgi ve tecrübe paylaşımını önemsiyorum. Daha önce İl başkanlığı görevinde edinmiş olduğum tecrübe ve Teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı göreviyle ülke çapında gerçekleştirmiş olduğum ziyaretler ve gösterdiğim faaliyetler zaman zaman çok ortaklı bölgesel faaliyetler ortaya koymanın daha doğru olacağını gösterdi.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi olarak yaptığımız her faaliyeti kurumsal bir hüviyetle sürdürülebilir kılma niyetinde olacağız.
 Yarın: Lider ülke ülküsünün peşindeyiz,
Devamını oku...

23 Aralık 2012 Pazar

TSK SANIK, PKK TANIK




SİYASET / 2012-12-23 10:05:09

MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Genelkurmay Başkanlığı yapmış birisinin terörist, TSK'nın terör yuvası olarak takdimi utanç vericidir. Maalesef TSK sanık, PKK'da tanık konumundadır" dedi.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, hükümetin Suriye politikasının çöktüğünü belirterek, "Küresel güçler, Suriye ve Ortadoğu'ya; Katar, Türkiye ve Suudi Arabistan eliyle ayar ve yön vermeye çalışmaktadır. Bu girdaptan çıkılmalıdır. Suriye'deki gelişmelerle tarihsel, kültürel ve insani olarak ilgilenmek, iç savaşa taraf olmak demek değildir. Türkiye bu süreçten olumsuz etkilenecektir" dedi.
SURİYE'NİN İSTİKRARI ŞART  
- Suriye'deki olayların yoğunluğu ve kapsamı artıyor. Sizce Suriye nereye gidiyor?
Doğrudur, Suriye'deki şiddet ve iç savaş şartları gittikçe ağırlaşmaktadır. Esad yönetimi ile muhalifler arasında can pazarı yaşanmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Fas'ın Marakeş kentinde Suriye Halkları toplantısının dördüncüsü yapıldı. Bu toplantıda Suriye muhalefetine destek verildi. Doha'da yeniden yapılandırılan Suriyeli muhalifler, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu adıyla alanını genişletmeye gayret ediyor.
Toplantı sonunda Suriye muhalefeti, ''Suriye halkının meşru temsilcisi'' olarak tanındı. Marakeş'ten Beşar Esad'a ''görevi bırak'' çağrısı da yapılarak, Suriye'deki siyasi geçiş sürecini engellememesi istendi. Avrupa Birliği'nin de Suriye muhalefetini muhatap kabul ettiği görülüyor.
Ama ne olursa olsun, Esad'ın hala gücünü muhafaza ettiğini düşünüyorum. Suriye konusunda gündeme gelen görüşlerin çoğunun kamuoyu algısını şekillendirmeye dönük psikolojik operasyon olduğu kanaati taşıyorum.
Suriye'de 29 örgütün ittifakıyla şekillenen El Nusra oluşumunun etkisi giderek artıyor. Bu örgüt El Kaide'nin truva atı gibi. Muhalefet bünyesinde El Nusra'nın oldukça güçlü olduğu anlaşılıyor. Bu yapılanmanın vahşi eylemleri Esad güçlerinden geri kalmıyor.
Bundan dolayı Suriye muhalefeti sanıldığı gibi masum değil. AKP'nin yanlışı da tüm dış politika enstrümanlarını muhaliflere bağlamasıdır.
Her zaman söyledim, yeniden ifade ediyorum; hükümetin Suriye politikası çökmüştür. Küresel güçler, Suriye ve Ortadoğu'ya; Katar, Türkiye ve Suudi Arabistan eliyle ayar ve yön vermeye çalışmaktadır. Bu girdaptan çıkılmalıdır. Suriye'deki gelişmelerle tarihsel, kültürel ve insani olarak ilgilenmek, iç savaşa taraf olmak demek değildir. Türkiye bu süreçten olumsuz etkilenecektir. Bölünmüş bir Suriye'nin ateşi çevreye volkan lavı gibi düşecektir. Bunun için Suriye'nin istikrarı şarttır, toprak bütünlüğü milli güvenliğimiz açısından hayatidir.
RUSYA GERİ ADIM ATMADI
- Rusya Suriye konusunda geri adım mı attı?
Böyle düşünmüyorum. Rusya'nın, muhaliflerin lehinde görüşler sarfettiği ortaya atıldı. Zira böylesi bir haberin müşterisi çoktur. Putin'in Türkiye ziyaretinden sonra bu iddianın gündeme taşınması manidar. Ancak daha sonra Rusya gündemde dolaşan görüşleri yalanlandı.
Herşeye rağmen Rusya'nın mevcut pozisyonunu koruduğu anlaşılıyor.
TÜRKİYE EMSAL GÖSTERİLİR  
- PKK'nın uzantısı olarak isimlendirilen PYD'nin Suriye muhaliflerine katıldığına dönük bazı açıklamalar var. Siz bu gelişmeyi nasıl yorumluyorsunuz?
Önce şu hususu vurgulamak istiyorum. Suriye bir devlet olarak, uluslararası hak ve güvencelere sahiptir.
Suriye halkı henüz Esad'tan vazgeçmiş değildir. Suriye devleti de egemen bir devlet olarak bütünlüğünü ve birliğini korumayı kendisine bir vazife olarak görmektedir.
Esad'ın sertlik yanlısı uygulamaları, acımasız saldırıları, cinayetleri şüphesiz onaylanamaz. Buna ne inançlarımız, ne de insani değerlerimiz cevaz vermez.
Ancak Suriye bağımsız bir devlet olarak uluslararası sisteme dahildir ve egemenlik haklarını da kendisi kullanmaktadır. Bu egemenlik hakkını kabul etmeyen ve kendilerini muhalefet olarak ifadelendirilen gruplara karşı mücadele vermektedir.
Devlet otoritesini benimsemeyen, rejimi ve yöneticilerini reddeden muhalif gruplar tüm yerleşik kural ve anlaşmaların hilafına destek görmektedir.
Bu yeni bir durumdur. Devlet olmanın manasıyla çelişmektedir. Aynısıyla Türkiye'ye emsal gösterilme tehlikesi vardır. AKP hükümeti bunu dahi okuyamamış ve anlamlandırma sıkıntısı çekmiştir.
PYD'nin muhalif gruba katılması tamamen menfaate dayalıdır. Basına yansıdığına göre, PKK-PYD ortaklığının beklentileri Esad sonrası karşılanacaktır. Aldıkları ümit budur.
Esad yönetimi, Suriye'nin kuzey doğusunu PYD militanlarına terk etmişti. Bu yetmemiş olacak ki, PYD'ye daha fazlası vaat edildiğinde hemen tercih değiştirmişlerdir.
Sayın Başbakan farkında mı bilmem, PYD'nin muhalif saflara katılmasıyla, AKP, PKK'nın içinde bulunduğu bloğa destek verir hale gelmiştir. Bu çok acı ve faciayla özdeş bir durumdur. Bundan acilen vazgeçilmelidir.
Türkiye'nin bölgesinde pozisyonu tarafsız ve uzlaştırıcı olmalıdır. Stratejisi buna göre kurulmalı, siyasi adımlar buna göre atılmalıdır. Barzani'den sonra PKK'yla aynı kareye düşmek AKP için utançtır.
KERKÜK'ÜN ÖZEL STATÜSÜ KORUNMALI
Kerkük'te de sular ısınıyor. Irak Merkezi Yönetim ile peşmerge yönetimi karşı karşıya gelmiş durumda. Bu gelişmeler sizi kaygılandırıyor mu?
Evet, Kerkük çok sıkıntılı. Tüm hesaplar bu Türkmen kenti üzerine yapılıyor. Petrol ve doğal gaz üzerinde beklentileri olanlar Kerkük'te üstünlük kurmaya çalışıyorlar.
Kerkük'te gerilim tırmanıyor. Türkmen mahallerinde bombalar patlıyor. Daha birkaç gün önce 10'a yakın kardeşimizi kaybettik. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Kerkük'te çok dram yaşandı. PKK himayecisi Barzani, Kerkük'teki Türkmen varlığını silmek için her şeyi yaptı.
Irak Anayasası'nın 140.maddesine göre önce Kerkük'te bir nüfus sayımı yapılacaktı. Bunun sonucunda da Kerkük'ün akıbeti belli olacaktı. Bu itibarla, Peşmergeler PKK takviyeli eylemelerinde, tapu dairelerini yaktılar, demografik yapıyla oynadılar, suikastlar düzenlediler, Türkmenleri asimile etmek ve sindirmek için her rezilliği seferber ettiler.
Kerkük zulmün, vicdansızlığın ve acımasızlığın türlü yön ve yüzlerine maruz kalmıştır. Buna kimsenin hakkı yoktur. Kerkük'ün özel statüsü ihlal edilmiş ve tecavüze uğramıştır. Barzani iki cihanda da bunların hesabını verecektir.
Geçtiğimiz günlerde, Barzani yönetimi, kendi idari sınırlarına dahil olup olmadığı konusunda Bağdat yönetimiyle sorun yaşadığı, Irak Anayasası'nda 'sorunlu bölgeler' olarak adlandırılan yerler için bundan sonra 'Kürt bölgesinin dışındaki Kürt toprakları' ismini kullanacağını açıkladı.
Burada maksat Kerkük'tür. Bizim açımızdan Kerkük'ün özel statüsü korunmalıdır. Türkmenleri kimse yok farz etmemelidir, edemeyecektir.
AKP hükümeti Gazze'yi düşündüğü kadar Kerkük'ün üzerine düşmelidir. Bu bir milli haysiyet meselesidir.
Kerkük'ün geleceği Türkiye'nin geleceğidir. Türkmeneli, milli birlik ve güvenliğimizin ihlali yapılamayacak kırmızı çizgileridir.
Kerkük'ün statüsü üzerinde tahribata kalkışmak, bir zamanlar Türkiye için savaş sebebiydi. Ne var ki AKP bundan savrulmuş ve Barzani'nin dümen suyuna girmiştir. Kerkük milli vicdanların simge ve sembol şehridir. Bu milli davadan dönüş yoktur.
Bu nedenle hükümet Irak Türkmenlerinin yanında yer almalı, peşmergeye Türkmen varlığını çiğnetmemelidir.
HAK YERİNİ BULMALIDIR
- Ergenekon davası yine gündemde. Sizin görüşleriniz biliniyor, ama yine de konuyla ilgili ne diyeceksiniz?
Adaletin olmadığı yerde rahmet olmaz, bereket olmaz, insanlık olmaz. Bunun için yaklaşık 4 yıl 2 aydır devam eden bu davanın adil bir şekilde sonuçlandırılması gerekiyor. Hakkın yerini bulması en başta Silivri hâkimlerinin sorumluluğundadır. Milletimiz adaletin yerini bulmasını ve hak kayıplarının daha fazla yaşanmamasını beklemektedir.
- Ergenekon Davası'nda Mahkeme Heyeti, Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ 'un da aralarında bulunduğu 67 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Son mütalaa da hala verilemedi.
Öyle görülüyor. Genelkurmay Başkanlığı yapmış birisinin terörist, TSK'nın terör yuvası olarak takdimi utanç vericidir. Maalesef TSK sanık, PKK'da tanık konumundadır. 
BAŞBAKANIN MİLLİYETÇİLİĞİ SAKİL, UYDURMA VE YETERSİZ  
- Başbakan'ın milliyetçilikle ilgili görüşlerini nasıl buluyorsunuz? İzlediği politikalarla MHP tabanından oy devşirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Buna ne diyorsunuz?
Sayın Başbakan kıyısından, köşesinden geçmediği kavram için devamlı yorumlar yapıyor. En son olarak kendilerinin nutuk milliyetçiliği değil, fiilli milliyetçilik yaptığını iddia etmiştir.
Sayın Başbakan'ın milliyetçilikle ilgili değerlendirmeleri sakil, uydurma ve yersizdir. Kendisinin milliyetçilik tarifi, deyim yerindeyse, görme engelli birisinin fil tarifine benziyor.
Belirli aralıklarla da, etnik, dinsel, bölgesel milliyetçi olmadıklarını ifade ediyor. Aslında Başbakan milliyetçiliği inkâr için bin dereden su getiriyor. Çok ayaklı mazeret köprüsünden geçiyor. Bu kadar yorulmamalı. Kendisi geçtiğimiz Eylül ayında Talabani'ye milliyetçi olmadığını zaten söylemişti.
Tercihi bellidir. Kaldı ki, Türk milletinin 36'ya ayıran birinin milliyetçiliği ağzına alması, milliyetçilik adına talihsizliktir.
Başbakan'ın, MHP tabanından oy almak amacıyla, söz ve politikalarını şekillendirdiği değişik kalem ve fikir sahipleri tarafından yazılıp çiziliyor. Doğrusu bunları esefle izliyor ve okuyorum. MHP'ye gönül vermiş dava arkadaşlarım her söze inanacak, her çıkışa kanacak ve her beyana aldanacak kadar fikri olgunluktan uzak mıdır?
KARDEŞLERİME HAKARET KABUL EDERİM
Mesela, Başbakan Erdoğan'ın idam cezası ile ilgili düşüncelerinin MHP'ye yönelik olduğu ve akılları çelmek için bunu sarfettiği söylenmiştir. Bunu partime, dava arkadaşlarıma ve milliyetçi-muhafazakâr değerlerle bütünleşmiş kardeşlerime hakaret kabul ederim. İdam veya bir başka sebepten dolayı dava arkadaşlarımın tercih değiştireceğini düşünmek akıl fukaralığına delalettir.
Herkes şöyle mi düşünüyor acaba: Milliyetçi-Ülkücü hareketin mümtaz mensupları birilerinin keyfi doğrultusunda bazen ajite edilecek, bazen kullanılacak, bazen de siyasal malzeme konusu yapılacak. Bu olacak şey midir? Canavardan merhamet beklemek, katrandan şeker çıkarmaya benzer. Milliyetçilerin üzerinde BOP etiketi bulunan tuzağa düşmesi, Kandil şifresiyle hazırlanan sözlere itibar etmesi hiçbir zaman söz konusu olmayacaktır.
ABD'DEN ROL BEKLEMEK BAŞARISIZLIĞIN TESCİLİDİR
- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kürt sorunu ve terörle mücadelede yeni bir döneme girildiği sinyalini verdi. Bu süreçte ABD'nin daha aktif rol alacağı ifade ediliyor. Konuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?
Yıkımdan sorumlu başbakan yardımcısı durmak bilmiyor. Bölmeye kararlı. Ama bizde böldürmemeye yeminliyiz.
Terörle mücadelede yeni dönem olarak tarif edilen nedir? Mücadelenin eskisi, yenisi mi olur? AKP, mücadeleyi müzakere mağarasında karanlığa ve kaderine terk etmiştir.
Üstelik AKP'nin ABD'den daha aktif rol beklentisi de başarısızlığının tescilidir.
Bugüne kadar ABD'yle görüşmeler neye yaramıştır? İstihbarat paylaşımları hangi sonuçları vermiştir? Terörün mali, finansal, beşeri potansiyeli hakikaten kırılmak ve Kandil'deki terörist bakiye yok edilmek isteniyorsa kuşkusuz askeri güç diplomatik temaslarla temellendirilmelidir.
Terörle mücadelede laf dönemi bitmiştir.
PKK etkisiz hale getirilmelidir.
Militanlar tümüyle teslim alınmalıdır.
Sözde Kürt sorununu konuşmaktan ve yıkım projesinden vazgeçilmelidir

 
Devamını oku...

22 Aralık 2012 Cumartesi

Kalp krizinden vefat eden öğretmen Mehmet Üşenmez, gözyaşları arasında Ahmetli’de defnedildi.

Ahmetli’den haberler;22.12.2012

21 Aralık 2012 akşamı kalp krizinden vefat eden, Ahmetli Şehit Hakkı Erdoğan Çok Programlı Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Mehmet Üşenmez, bugün Ahmetli Güldede Mezarlığında defnedildi.
Geçirdiği kalp krizi sonucu vefat eden,  Manisa’nın Ahmetli İlçesi Şehit Hakkı Erdoğan Çok Programlı Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Mehmet Üşenmez, 22 Aralık 2012 Cumartesi günü Ahmetli Ali Rıza Camii’nde ikindi namazına müteakip kılınan cenaze namazından sonra görev yaptığı Ahmetli Şehit Hakkı Erdoğan Çok Proğramlı Lisesine getirilerek; kalabalık bir cemaat ve öğrencilerin katılımıyla dualar yapıldıktan sonra Güldede Mezarlığına getirilerek toprağa verildi.  
Kalp krizi sonucu vefat eden Şehit Hakkı Erdoğan Çok Programlı Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Mehmet Üşenmez, aynı okulda Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olan Fatma ÜŞENMEZ' in  eşi olup;  Ataköy Eski Muhtarlarımızdan Abdülkadir Gün’ün damadı, Abdullah Üşenmez, Dursun Üşenmez ve Adil Üşenmez’in Kardeşleri, Cihan Sarı, Kemal Özakhisar ve Kamil Yener’in bacanağıydı.
Cenaze törenine Ahmetli Kaymakamı Fuat Gürel, Belediye Başkanı Ahmet Alhan, Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mustafa Altınsoy, Milli Eğitim İl Şube Müdürü Yıldıray Demirtaş, Daire müdürleri, okul müdürleri, çok sayıda öğretmen, kalabalık öğrenci topluluğu ve vatandaşlar eşliğinde son yolculuğuna uğurlandı. Çalışkan ve efendi kişiliği ile tanınan Mehmet Üşenmez’in vefatı ailesini, yakınlarını, arkadaşlarını ve öğrencilerini yasa boğdu.
Merhuma Allahtan Rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Devamını oku...

ARINÇ'IN BASTIRILMIŞ DAĞ ÖZLEMİ VAR

ARINÇ'IN BASTIRILMIŞ DAĞ ÖZLEMİ VAR

SİYASET / 2012-12-22 10:12:50

MHP lideri Bahçeli, “Teröristbaşının eskiden yunmuş yıkanmış, hidayet içinde birisi olarak takdimi yapılıyorsa, bunda bir bit yeniği aranmalıdır” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Bülent Arınç’ın, 30 bin kişinin kanını yüzünde ve vicdanında taşıyan birisini aklama, arındırma ve ayıklama işlemine tabi tutmasının son derece pervasızca ilerletilen bölücü siyasetin bir uzvu olduğunu belirterek, “Bu şahsiyete, 2010 yılı bütçe görüşmelerinden beri bir haller oldu. İyice sendelemeye, yalpalayamaya ve saçmalamaya başladı. Tavsiyem kendisine gelmesi, ağzından çıkanları biraz kulağının duymasıdır” dedi.
Birkaç gündür Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, BDP’li bir bayan milletvekilinin geçmişiyle ilgili olarak dinlediği bir hatırattan sonra, “o BDP’li kadının yerinde olsam bende dağa çıkardım” sözleri konuşuluyor? Ne diyorsunuz bu sözlere?
Elbette zırva tevil götürmez.
Demek ki Sayın Arınç’ın bastırılmış bir dağ özlemi varmış da, bu şimdi ortaya çıkmıştır. Kendisi adına talihsiz beyanlardır. Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç’ın açıklama, mesaj, görüş, fikir ve konuşmaları skandal düzeyi çoktan aşmıştır. Sarfettiği en son sözleri PKK’yı meşrulaştırır ve masumlaştırır. Terörizme insani bir taraf kazandırır. Bu nedenle çok tehlikelidir. Şayet adım adım yürütülen planlı bir konseptin bir parçası değilse Sayın Arınç’ın ya dilinin ayarı tamamıyla kaçmış ya da basireti kurumuştur. Artık kendisi karar vermelidir. Hukuken AKP’de mi kalacak, fiilen BDP ve Kandil rezervinde mi bulunacaktır? Sanıyorum kendisi yorulmuştur, biraz dinlense hem şahsı hem de milletimiz adına çok hayırlı olacaktır.
ESİR VE İŞGAL EDİLMİŞ ZİHNİYET
-           Sayın Arınç Abdullah Öcalan’ın lise çağlarında, aralarında Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Beyin’de yer aldığı bazı kişilerle arkadaşlık hukuku içinde bulunduğunu, beraberce namaz kıldıklarını iddia ediyor. Arkasından da karanlığa düşmesinde MİT’in parmağı da olabileceğini söylüyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu düşünceler emin olun, esir ve işgal edilmiş bir zihniyetin ürünüdür. İmralı canisinin öğrencilik çağlarında, kendi halinde, ağzı var dili yok, mülayim, maneviyatına bağlı, sessiz birisi olarak tanımlanması, çok boyutlu yürütülen ve vicdanlara hitap ederek terör mahkumunun masumiyet ve insaniyet kazanmasını amaçlayan taktik mahiyetli çirkin bir propagandadır. Teröristbaşının eskiden yunmuş yıkanmış, hidayet içinde birisi olarak takdimi yapılıyorsa, bunda bir bit yeniği aranmalıdır. Bugün AKP’nin, dindar Kürtlerin oyunu kaybettiğine yönelik bazı yorumlar yapılıyor. Başbakan’ın Zerdüşt suçlamasının buna büyük katkı sağladığı anlaşılıyor. İktidar partisi bölge milletvekillerinin de bu çerçevedeki görüşlerini Başbakan’a aktardıkları kamuoyuna yansımıştır. Sayın Arınç, İmralı canisinin lise çağlarında dindar bir insan olmasını överek, buradan manevi değer istismarına kapı aralamıştır.Ve tabiatıyla İmralı canisinin farklı bir niteliğini sözüm ona gün yüzüne çıkarak bazı kesimlerle açılan mesafeyi kapatmaya çalışmıştır. Sayın Arınç’ın, 30 bin kişinin kanını yüzünde ve vicdanında taşıyan birisini aklama, arındırma ve ayıklama işlemine tabi tutması son derece pervasızca ilerletilen bölücü siyasetin bir uzvudur. Ayrıca Sayın Başbakan Yardımcısı, geçmişte Öcalanla-MİT arasında tesis edilmiş bir irtibat, temas ve ilişkiden bilgi sahibi ise bunu mutlaka açıklamalıdır. Karnından konuşmasına gerek yoktur. Ayrıca Sayın Başbakan sır küpüne bu iddiayı inceletmeli ve tahkik ettirmelidir. Sayın Arınç acaba konuşurken şuurunu mu kaybediyor, yoksa kafasının içine egemen olmuş öfke ve kin dilini siyaset mi zannediyor?
Gerçekten merak ediyorum.
Bu şahsiyete, 2010 yılı bütçe görüşmelerinden beri bir haller oldu. İyice sendelemeye, yalpalayamaya ve saçmalamaya başladı. Tavsiyem kendisine gelmesi, ağzından çıkanları biraz kulağının duymasıdır.
BAŞBAKAN DEMOKRASİYE İNANMIYOR
Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde Konya’da yaptığı bir konuşmasında, kuvvetler ayrılığından şikâyet ederek engel olarak tanımladı. Sizce de kuvvetler ayrılığı sorun çıkarıyor mu?
Kuvvetler ayrılığının özünde, devleti oluşturan ana erklerin denge, uyum ve işbirliği halinde çalışması esastır. Yasama, yürütme ve yargı devlet çarkının üç ana damarıdır. Bunların birbirlerine müdahil olmadan, belirlenmiş sınırlar içinde ve bağımsız halde faaliyet göstermesi ülkemizin gelişmesi, demokrasinin sürdürülebilirliği ve toplumsal huzur için önemlidir. Yasama ile toplum yaşamını düzenleyen kuralların oluşturulması, yürütmeyle yasaların uygulanması, yargıyla da uygulamadan doğan uyuşmazlıkların giderilmesi sağlanmaktadır.
Kuvvetler ayrılığı sorumsuz yöneticilere karşı, iktidarı sınırlama, istibdat rejimlerini önleme amacı ile ortaya atılmıştı. Buradaki hedef, yetkilerin kötüye kullanımının önüne geçmek için devletin üç ayrı görevini, üç ayrı güce vermek ve bu güçlerin birbirini dengelemesini sağlamaktır.
Şayet bu üç güç aynı elde toplanırsa her şey bitmiş demektir. Üç gücü eline alan kişi, grup ya da zümre, dilediği gibi yasa yapar, dilediği gibi uygular ve keyfince de uyuşmazlıkları çözmede yargıç olur. Bunun adı da modern tiranlıktır.
Anlaşılıyor ki Başbakan kuvvetler ayrılığından son derece rahatsız. Muhtemeldir ki, başkanlık sistemiyle ilgili ısrarının altında bu yatıyor. Oysaki başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı prensibi, parlamenter sisteme göre daha katıdır. Başbakan ve partisinin bu gerçeği bilmediğini düşünmek saflık olur. O halde hedef demokrasi değildir. Başbakan Erdoğan yeni nesil diktatörlerden birisi olmak istemektedir.
Başbakan tek adamlığa heves etmektedir. Aslında demokrasiye ve özgürlüğe inanmamaktadır. Nitekim bir zamanlar kendisi,  “eğer halk totaliter bir rejimi istiyorsa buna saygı duymalıyız”  diyordu. Totalitarizmin viraj ve uçurumlarla çevrili sisli güzergahının başlangıcı kuvvetler birliğine dayanmaktadır. Başbakan’ın aklında bu vardır.
Bu yüzden bütün güçleri resmen kendisinde birleştirmek istiyor. Gerçi bunu fiilen yaptığını söyleyebiliriz. Yürütme kendisi, yasama kendisi ve yargı da artık kontrolü altında. Peki, bu ortam içinde kuvvetler ayrılığından bahsetmek mümkün mü? Başbakan başarısızlığını ve beceriksizliğini başka yerlere yıkmasın. Önünde engel yok. Ayağına taş koyan yok. Siyasetindeki eksik ve yetersizlikleri bahanelerle kapatmasın.
-           O zaman siz Başbakan’ın bürokratik oligarşi sözüne katılmıyorsunuz?
Tabii ki katılmıyorum. Sayın Başbakan konuşurken, kavramların manasını gerçekten de biliyor mu? 10 yılı aşan bir süredir iktidarda bulunan bir partinin hala bürokratik oligarşiden sızlanması acziyet değilse, çarpıtma ve karalamadır. Sayın Erdoğan bunlardan vazgeçmelidir. Korku imalini bırakmalı, öteki oluşturma ısrarından kurtulmalıdır. Bir de “Ya Allah Bismillah” sözünün suç sayıldığını ifade ediyor. Akıl alır gibi değil. Bu ne kindir, bu ne garezdir? Müslüman bir ülkede bu kutlu sözün suç kapsamına alınması mümkün müdür? Başbakan açıkça bölücülük yapmaktadır. Değerler üzerinden provokasyona girişmektedir. Fakat milletimiz bu olan biteni görüyor. Unutmayalım ki, aynı ırmakta iki defa yıkanmak mümkün değil.
KÜRECİK RADARI İSRAİL İÇİN TESİS EDİLDİ
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad Şeb-i Aruz törenlerine davet edilmişti. Önce geleceği duyuruldu, arkasında da gelmeyeceği basına yansıdı. Bu fikir değişikliğinin arkasında sizce ne var?
2010 yılı Kasım ayında düzenlenen NATO Lizbon Zirvesi’nde füze savunma sistemiyle ilgili kararlar alınmıştı. Bu kararların bir unsuru olarak da Malatya Kürecik’e erken uyarı radar üssü kuruldu. Peşinden İran bundan bir hayli rahatsız oldu. Açıkça Kürecik erken uyarı radar üssü, İsrail’i muhtemel İran füzelerinden haberdar etmek maksadıyla tesis edilmiştir. İsrail’in güvenliğine Kürecik radar üssü adeta memur edilmiştir. İran bundan sonra artan dozda Türkiye’ye cephe almış, tehdit mesajlarını sıralamıştır. Arkasında NATO’dan Patriot füzelerinin talep edilmesi üzerine İran’ın tansiyonu daha da artmıştır. Tabii ülke olarak ne yapıp yapmayacağımızı İran’a soracak değiliz. Bu ülkeden izin ve icazet alacak halimizde yok. Bu nasıl bir gaflettir ki, bu ülke yöneticileri iki de bir akılları estiği gibi Türkiye’yi hedef almakta ve hatta bir dünya savaşı çıkacağından bahsetmektedirler. İran, Türk milletini ne zannetmektedir? İran Türkiye’ye akıl verip, hizaya getirme aymazlığına kapılacağına önce yönetimi altında bulunan Türklere insan hak ve özgürlüklerine göre davranmalıdır. Asimilasyoncu politikalardan uzak durmalı, eziyet ve işkencelerden vazgeçmelidir. AKP hükümetinin, İran’ın diklenmelerine yeterince cevap verdiği kanaatinde değilim. İktidarın milletimizin hak ve hukukunu etkili ve sonuç alıcı şekilde savunması gerekiyor. İran Cumhurbaşkanı’nın gelmemesini de bu son gelişmelere bağlıyorum. Nihayetinde gelip gelmemesi kendi bileceği bir şey.
PATRİOTLAR TÜRKİYE’Yİ Mİ KORUYACAK?
Patriot füze sisteminin Suriye’ye karşı bir savunma seçeneği olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Ortadoğu kaynıyor. Hiç bir ülke huzurlu değil. Tunus hala sıkıntılı. Libya’nın durumu bunalımlı. Mısır ise Tahrir’e saplandı kaldı. Buradan çıkamıyor. Hak ve özgürlük beklentileri yeni firavun diye nitelenen Mursi tarafından karşılanmıyor. Mısır diken üstünde duruyor. Şu günlerde oylanan anayasanın ne getirip, ne götüreceği ise tam bir muamma. Bundan dolayı belirsizlikler, riskler birikiyor. Arap Baharı aslında kan gölüne döndü. Büyük anlamlar yüklenmiş, beklentilerle desteklenmiş toplumsal hareketlerin istikrar, huzur ve güvenliğe yol açmadığı anlaşılıyor. Bunun nedeni değişim taleplerinin, özgürlük ve demokrasi çağrılarının toplumun iç dinamikleriyle beslenmemesi ve sosyolojinin imkanlarıyla güçlendirilmemesidir. Bu şartlar altında Türkiye’nin savunmasını çeşitlendirmek ve sağlamlaştırmak amacıyla Patriot füze konuşlandırması doğrudur. Ama doğru olmayan NATO’nun Türkiye’yi ve Türk milletini koruma iddialarıdır. Buna Meclis Bütçe konuşmam da temas etmiştim. Dikkat ediyorum, NATO yetkilileri aynı üsluplarını koruyorlar. Ama AKP hükümetinden hala çıt yok. Türkiye’nin kimyasal başlıklı füze tehdidi altında bulunduğuna dair iç ve dış kamuoyunda geniş bir fikir birliği bulunuyor. Hatta bunun Cumhurbaşkanı seviyesinde de seslendirildiği görülüyor. Buranın izahı şarttır. Patriot füzeleri gerçekten savunmamıza yardım mahiyetli mi gönderilmiştir, yoksa NATO merkezli bölgesel dizayn faaliyetinin bir parçası mıdır? İsrail’in korunması gözetilmiş midir? NATO, İzmir merkezli olarak bir hazırlık içinde midir? Bunun için Türkiye’nin savunulması gerekçe mi yapılmıştır? Bu soruların cevap açık değildir. Türkiye’nin hangi ilave risk ve tehlikelere maruz kaldığı net olarak ifade edilmelidir. AKP’nin kontrol veya müdahalesinin ne derece olduğunu bilemiyorum, ama bölgemizde kartlar yeniden dağıtılıyor ve sınırların çizilmesi için olağanüstü mesai sarfediliyor.
MEVLANA’YI ANLAMAMIŞLAR 
Bu yıl yapılan Şeb-i Aruz törenlerinde ilk defa protokol konuşmaları yapılmadı. Sizce bu doğru mu?
Başbakan protokol törenin ruhunu bozduğunu dile getirerek konuşmaların yapılmasını engellemiş. Buradan çıkan sonuç şudur: 10 yıldır kendisi bizzat Şeb-i Aruz törenlerinin ruhunu zedelenmiştir. Başbakan’ın gerekçesi makul değildir. Hz. Mevlana’nın vuslat gecesinde, bırakalım da, bu büyük hikmet ve irfan sahibi şahsiyetin fikirleri anlatılsın, eserleri tanıtılsın, hakkında değerlendirmeler yapılsın. Bunların kime ne zararı var?
Başbakan ile CHP Genel Başkanının tokalaşmamasını nasıl görüyorsunuz?
Hz. Mevlana’yı anlamadıkları ve boşuna Şeb-i Aruz törenlerine katıldıkları anlaşılıyor. Kendileri adına bir kayıp.




Devamını oku...