3 Mayıs 1944, o güne kadar 'edebî ve ilmî bir saha' olan Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktası, bu davanın bir harekete dönüşmesinde mihenk taşıdır. Aslen, 26 Nisan 1944 tarihinde başlayan ve dönemin hükûmetinin 'Irkçılık- Turancılık Davası' olarak adlandırdığı davanın ikinci duruşma günü; ancak Türk milliyetçiliğinin şahlanışında büyük bir adımdır.
1944 yılı içinde, Türkçülüğün fikir
babalarından Hüseyin Nihâl Atsız Orhun Dergisi'ni çıkartmakta idi. Türkçü
olduğunu ilân eden dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu'na yazdığı açık
mektuplarda, özellikle Millî Eğitim içinde bulunan komünist yapılanmayı işaret
etmiş ve kendisini göreve davet etmiştir. Bu mektuplarda, geçmiş faaliyetlerini
kaynak göstererek Sabahattin Ali'nin 'vatan haini' olduğunu belirtmiştir. Bu
mektuplar sebebiyle Sabahattin Ali tarafından kendisine hakaret davası açılmış
ve davada dönemin hemen tüm Türkçüleri yargılanmıştır.
İşte bu davanın ikinci duruşmasında, 3
Mayıs 1944'te, milliyetçi gençler adliyeyi ve çevresini tamamen doldurmuş;
duruşmadan sonra ise Ankara içinde bir gösteri düzenlemişlerdir. İstiklâl
Marşı, çeşitli şarkı ve marşlar söyleyen bu kalabalık Ankara'nın o güne kadar
görmediği bir yürüyüşle tarih yazmış; halktan da büyük bir teveccüh görmüştür.
1947 yılına kadar süren ve Türk
milliyetçiliğinin bayrak isimlerini tabutluklara, çeşitli işkence ve acılara
mahkûm eden bu dava, adeta şerden hayır doğurmuştur. Türk milliyetçiliğinin
geniş kalabalıklara açılmasına ve Türkçü-Turancı gençlerin Türk milletiyle
kaynaşmasına vesile olmuştur. Bu dönemde Atsız'ın yanında kardeşi Nejdet
Sançar, Reha Oğuz Türkkan, Fethi Tevetoğlu gibi isimler ve o zaman genç bir
üsteğmen olan Alparslan Türkeş de bulunuyordu. Yani Türkçülüğün önde gelen
simaları, yalnız fikirleriyle değil, çektikleri acıyla da hareketin doğuşuna
vesile olmuşlardır.
Türklüğün açıkça hakaret altında
bulunduğu ve devletin bütün kilit makamlarına tek tek Türk düşmanlarının
yerleştirildiği bir siyasî iklimde, birkaç cesur ismin beyanlarıyla Türk
milliyetçiliği harekete geçmiştir. Türk olduğunu ifade etmenin neredeyse suç
sayıldığı ve 'ayrımcılık' kabul edildiği bugünde ise, 3 Mayıs Milliyetçiler
Günü'nün tarihî getirilerinin asla unutulmaması lazımdır.
Selam
olsun Türk adının esir edilmek gayesine karşı dik duranlara! Selam olsun
Milliyetçilik bayrağını nesilden nesile aktaranlara!
Selam
olsun Atsız'a, Sançar'a, Başbuğ'a!
Türk
milletinin 3 Mayıs Milliyetçiler Günü kutlu olsun!