KÖŞE
YAZILARI / 2013-04-30 12:25:55
Her ne şekilde olursa olsun, bu
milletten yüzde 50 oy almış, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devleti yöneten, 10
yıldır başbakanlık koltuğunda oturan birinin; yanlışlarını, teslimiyetini,
ülkeyi soktuğu çıkmaz yolu gizleyebilmek için düştüğü durumlar, gerçekten çok
acıdır. Siyaset adına acıdır, millet adına acıdır, ülke adına acıdır, ahlak
adına acıdır, insanlık adına acıdır.
Yaklaşık çeyrek asırdır Türkiye'nin
başkentinde ve bizzat içinde siyaset takip ediyorum. Daha öncesini de okumak ve
yaşayanlardan dinlemek fırsatım oldu. Böylesi ne duyulmuş, ne görülmüştür, ne
de AKP sonrasında duyulup görülecektir. Siyasette yakıştırmalar, eleştiriler,
göndermeler, hatta uydurmalar zaman zaman olabilir. Ama AKP'nin yaptığı başka
bir şey. Bunu hiçbir ölçüyle, hiçbir değerle izah edebilmek mümkün değildir.
Bunların milleti kandırabilmek ve o koltukta kalabilmek için feda
edemeyecekleri hiçbir değer yoktur. O kadar ki tek bir istisna dahi
bulunmamaktadır. Şeref sözlerinin nereden gelip nereye gittiği sadece Türk
siyasetine değil, dünya siyaset tarihine geçmiştir. Aklınıza gelen veya
gelmeyen, olmuş veya olmamış, özel veya toplumsal her ne varsa, bu zihniyet
için malzemedir ve hiç tereddüt etmeden kullanılmaktadır.
Bu
sicille mi?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın MHP
için söyledikleri bütün bu tespitlerimizin ne kadar haklı ve doğru olduğunun
belgesidir. İnsan aklıyla alay etmenin, her değeri harcamanın da bir sınırı
olmalı. İddia ile söylüyorum, milletin kendi aralarındaki sohbetlerde,
bulduğu yakıştırmalarda çok daha fazla mantık, çok daha fazla gerçeklik, çok
daha fazla seviye var. Kim veriyor bu akılları? Söylerken hiç mi, verilecek
cevaplar kaşsında düşülecek durum akıllara getirilmiyor?
MHP'yi
İşçi Partisi ile bir araya getirirken, PKK ile kurduğunuz rezil ortaklığın
önünüze konulmayacağını mı zannediyorsunuz? Dün de yazdık, Doğu Perinçek'in
Kandil'de İmralı canisi ile görüşmesi eğer bir ölçü olacaksa, bu ancak ve ancak
sizin sicilinize ölçü olabilir. O Kandil'de görüştü, siz İmralı'da. Üstelik
onun görüşme rezilliği sadece kendini bağladı, siz koca bir ülkeyi, Türkiye
Cumhuriyeti devletini bu katilin önünde diz çökertiyorsunuz. MHP'ye laf
söylemeden önce aynaya baksaydınız, bunları görecek ve en azından bir yutkunma
gereği hissedecektiniz.
Hangi
yüzle milletin karşısına çıkacaklar?
Sayın başbakan siz nereden gelip
nereye gittiğinizi daha kendi başkanlarınıza anlatamamışsınız. Bu yüzden de
karşınıza oturttuğunuz il ve ilçe başkanlarını fırçalıyor ve yetersiz kalmakla
suçluyorsunuz. Parti olarak hızla çöküşünüzün acısını onlardan çıkarıyorsunuz.
Güya onlara taktik veriyor, ne yapmaları gerektiğini söylüyorsunuz. Ama sorulan
sorulara, gittikleri yerlerde önlerine konulacaklara verebilecekleri cevap hala
yok.
O başkanlardan zerre kadar aklı ve vicdanı
olan birisi kalkıp, "sayın başbakan MHP'yi akla hayale gelmeyecek
şeylerle karalamak iyi de, bize bu katiller ordusuna ne verdimiz soruyorlar.
Bir şey vermediğimizi söyleyince Kandilli Karayılan'ın bebek katilinin yol
haritaları ve sıraladıkları şartlar hatırlatılıyor. Bu güruhun neyin zaferini
kutladıkları soruluyor. İmralı canisinin yattığı yeri parti genel merkezine
çevirip, oradan partiyi yönetmesinin, ülkenin gündemini belirlemesinin hesabını
veremiyoruz. PKK ile kurduğumuz işbirliği önümüze konuluyor. Aylardır dağdaki
katillerin meydan okumalarına niye sessiz kaldığımızın izahını yapamıyoruz.
Bunların hiç birine cevap veremiyoruz. Siz de cevap veremediniz. Hangi yüzle
milletin karşısına çıkacağız?" deseydi, ne diyecektiniz?
Her
kafada ayrı bir soru
Bir başkası kalkıp "akil
insan diye piyasaya sürdüklerinize destek vermemizi, sahip çıkmamızı
istiyorsunuz. Bunları akıllı diye bizim önümüze geçirip piyasaya sürdünüz.
Onların akıllı sıfatlarıyla yapamadıklarını, biz nasıl yapalım? Bizi milletin
karşısına atıp, rezil etmeyin. Bırakın bu rezil olma işi onlara kalsın, biz
kendi işimize bakalım" deseydi, acaba verilecek bir cevap var mıydı? O
toplantıya katılan, her il başkanının, her ilçe başkanının kafasında bu ve buna
benzer onlarca soru olduğundan asla şüphem yok. Ve bu soruların hiç birine
cevap bulamadan, sadece MHP'ye nasıl iftira edileceğini, nasıl hakaret
edileceğini; bunun karşısında PKK ve uzantılarının meydan okumalarına nasıl
sessiz kalınacağını öğrenmiş olarak o toplantıdan ayrılacaklar. Bu arada içi
boş övünmeler konusunda, milletin aklıyla ve değerleriyle alay etmede ince
taktikler aldıklarını da izlediğimiz canlı yayında gördük.
ABD'ye
niye gidiyorsunuz?
Bu çırpınışlar beyhudedir. Takke
düşmüş, kel görünmüştür. AKP'nin ne olduğu, BOP yolunda bu ülkeyi nereye
sürüklediği, hangi akıbeti öngördüğü artık kesin ve net bir şekilde
anlaşılmıştır. Siz MHP'ye saldırmayı bırakın da, İl başkanlarınız adına bizim
sorduğumuz sorulara cevap verin.
Böyle bir süreçte ABD'ye niye
gideceğinizi, BOP yolunda hangi yeni ve derin teminatları vereceğinizi bu
millete izah edin. Kızgınlığınız, telaşınız, çabalarınız kendinizi daha çok ele
vermekten başka bir sonuç doğurmuyor. MHP'ye atılan iftiraları bu millet
ibretle izliyor. Çaresizlik içinde söylenenlerin bir sonuç doğurmadığı, Türk
milletinin MHP'ye kucaklaşmasının gün geçtiçe büyüdüğü gerçeği uykularını
kaçırıyor, kimyalarını bozuyor. Çırpındıkça batıyor, battıkça
çırpınıyorlar.