SİYASET / 2013-06-05 15:30:26
-Biliyoruz ki artık hiçbir şey eskisi
gibi olmayacak..
-Görüyoruz ki; Telefonla konuşurken bile
; "Ya sus, başımıza iş almayalım" korkusu tarih oldu..
-Telefondan korkan bir millet, panzerden
korkmaz oldu..
-MEMLEKET elden giderken bir fiske yemekten
korkup susan bir millet, TOMA'nın karşısına geçip tazyikli su yemekten
korkmadı..
-MEMLEKETİ tarumar etmeye çalışan ÇÖZÜM
İŞBİRLİKÇİLİĞİ, ağaç dallarına takılıp, yara aldı..
-Altımızdan MEMLEKETİ çekmeye çalışan,
üstündeki AĞACI dert etti.(!) Tecavüzcü Coşkun'dan, Mecnun çıkarmaya kalkıştı..
-Biber gazı milletin gözyaşlarını sele
çevirirken, dikkat buyurun, Bülent Arınç hiç ağlamadı.. Zaten milletin
ağladığına ağladığı pek görülmemişti..
-Aynı Arınç, olan bitenle ilgili olarak
ilk görüşme için bula bula Sırrı Süreyya Önder'i buldu.. Bu tavrıyla da
"Hastanın ölmeyeceği oradan belli ki, yatağı bırakıp, yastığa
pisliyor" sözünü hatırlattı..
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir
Başbakan "MİLLETİ, MİLLETLE" tehdit etti..
-Bu tehtide en anlamlı cevap genç bir
kadından geldi: "SAYIN Başbakanım, yüzde 50'yi evde zor tutuyoruz"
diyorsunuz ama, ben AK PARTİLİYİM ve evde değilim zaten, eylemdeyim..
-Eylemciler polisi "Polis
çağırmakla" tehdit etti..
-Başbakan'ın başdanışmanı Yalçın
Akdoğan, "Tayyip Erdoğan'ı kimseye yedirtmeyiz" diyerek, millete
yamyam muamelesi yaptı..
-Melih Gökçek kendisine yakışanı yaptı
ve "Vallahi sizi bir kaşık suda boğarız" dedi..
-Aynı Melih Gökçek 4 saatliğine
Twitter'dan ayrıldı.. Adap ve edep "SEVİYESİ" hızla yükselince
"RİSK OLARAK GÖRÜP", 4 saat sonra kapakları açtırdı, geri döndü..
-Şahan Gökbakar, "Üniversitedeki
profesör zulmüne" başkaldıran Recep İvedik duyarlılığının bile gerisinde
kaldı.. Korsan CD alıp, korsanlara sitem eden Recep İvedik ikilemine düştü..
-Literatürümüz yeni bir tanım kazandı;
ORANTISIZ ZEKA KULLANIMI..
-ORANTISIZ ZEKA KULLANANLAR, Afrika'yla
işbirliği yaptı.. Başbakan Kuzey Afrika'ya gidince "DİREN AFRİKA"
kampanyası başlattı..
-Yeni özlü sözlerimiz oldu; "Piknik
tüpünü çakmakla kontrol eden, gazdan mı korkacak?"
-Pankartlarda, insan doğasıyla siyasetin
doğası buluştu: BU KADAR GAZ ÇIKARAN BİR İKTİDARIN S.. SI YAKINDIR"
-Çözüm süreciyle,"Demokrasi ve
barış şampiyonu" ilan ettiği Başbakanının emriyle biber gazını yiyince,
Yavuz Bingöl de isyan etti.. Buradan da anladık ki, biber gazı nefesi tıkıyor
ama aklı açıyor..
-"Ay şekerim, demokrasi
geliyor" diye milleti oyalayan "YETMEZ AMA EVETÇİLER", bu kez
milletin değil ama ileri demokrasinin "GAZINI" aldı..
- Gelin ve damat nikahtan sonra
geldikleri Taksim Meydanı'nda Başbakan'a sordu; Sayın Başbakan, bizden de bizim
gibi 3 çocuk ister misin?
-ESAD "Erdoğan barışçıl gösterilere
sert müdahalelere son vermelidir" diyerek, dünyanın gözü önünde
Başbakanımızla alay etti..
-İktidarın, "Her konuda
mutabıkız" diyerek gururlandığı ABD bile "münafıklık" edip
uyarıda bulundu..
Tüm bunların yanında ve sonunda, en acı
haber Hatay'dan geldi.. Geçiniz siyasi kimliğini, bir genç yaşamını yitirdi..
Ölçü kaçınca akl-ı selim ağız birliği
etti ve "DEVLET" diyor.. Doğru da diyor.. Bu tecrübeden
kazandıklarımız da var, kaybettiklerimiz de.. Ancak hiçbir kazancımız ya da
kaybımız 22 yaşındaki Abdullah Cömert'in ölümünden daha önemli değil..
İnsanı yaşatamazsak, devleti nasıl
yaşatacağız?