10 Ocak 2013 Perşembe

Büyükşehir Belediyesi Kanunu Manisa’da Tartışıldı



 BÜYÜKŞEHİR Belediye Kanunu’na yönelik İç İşleri Bakanlığı ve Türkiye Belediyeler Birliği işbirliği ile düzenlenen toplantıda konuşan Belediye Başkanı Cengiz Ergün, Manisa’ya büyük şehir statüsü verilme sürecinde kentteki seçilmişlerin ve vatandaşların görüşünün alınmadığını vurguladı. Kurulacak olan iki belediyeye halkın istediği Şehzadeler ve Mesir isimlerinin verilmesi talebinin bile göz ardı edildiğini söyleyen Başkan Ergün, “Katılımcı demokrasiden bahsedilemeyecek bu süreçte birileri Ankara’da oturdu ve Manisa’ya iki belediye kurma kararı verdi. Malum bir şekilde sınırlar çizildi ve oyun sahnelenmeye hazır hale getirildi” dedi.
              İç İşleri Bakanlığı ve Türkiye Belediyeler Birliği işbirliği ile 6360 Sayılı Kanun Bilgilendirme Toplantısı düzenlendi. Anemon Otel’de düzenlenen bilgilendirme toplantısına Vali Halil İbrahim Daşöz, Vali Yardımcısı Necmettin Yalınalp, Belediye Başkanı Cengiz Ergün, Belediye Başkan Yardımcıları Nursel Ustamehmetoğlu, Funda Solak, Hasan Eryılmaz, Tamer Çipiloğlu, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Selami Katran, İl Mahalli İdareler Müdürü Polat Yılmaz, belediye daire müdürleri ve idari personeli, ilçe kaymakamları, ilçe belediye başkanları katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Türkiye Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Mehmet Keleş, toplantının 6360 sayılı büyükşehir yasası çerçevesinde 13 büyükşehir belediyesi ve 26 ilçe kurulmasına ilişkin kanun ve kanun hükmündeki kararnamelere yönelik bilgi vermek amacıyla söz konusu tüm illerde düzenlendiğini belirtti.
Görüş Alınmadan Kanun Çıkarıldı
          Toplantıda yaptığı konuşmayla büyükşehir yasasının, kentin değerlerinin hiçe sayılarak, hiçbir konuda kentte yaşayanların yahut seçilmişlerin görüşlerinin alınmayarak kanunlaştığını belirten Belediye Başkanı Cengiz Ergün, bu süreçte katılımcı demokrasiden bahsedilemeyeceğini belirtti. Başkan Ergün, Manisa’nın geleceği için önemli olan fakat gerçekleştirilmesinde geç kalınmış toplantıya ev sahipliği yapmalarından duyduğu memnuniyetini ifade ederek şöyle konuştu, “Geç de olsa ilk kez Manisa için hayati önem taşıyan bir konuda, büyükşehir yasası konusunda bir bilgilendirme toplantısı düzenleniyor. Bilindiği üzere, seçim öncesi söylentilerle başlayan ve yaklaşık bir yıldır 13 il ile ilgili kanuni durumun görüşüldüğü “Büyükşehir Belediyesi Kanunu”, Kasım ayındaki son düzenlemelerin ardından genel kurulda oylanarak, ilk seçimlerin ardından uygulanacağı günü beklemeye başladı. Fakat başlayan bu süreç belirsizliklerle devam etmektedir.”
Ok Yaydan Çıktı Oyun Sahnelenmeye Başladı
         Manisa’nın büyükşehir olması sürecinin belirsizliklerle başladığını, beraberinde tartışmalar ve soru işaretleriyle apar topar kanunlaştığını söyleyen Başkan Ergün, “Yani ok artık yaydan çıktı. Hedefi tutturup tutturmayacağı kaygısı bizlere kaldı. Bizim bu süreçle ilgili kaygılarımızın yanı sıra yanlış bulduğumuz taraflar var. Öncelikle bu kanunda her fırsatta bahsedilen katılımcı demokrasiden eser olmadığını en başından gördük. Nasıl mı gördük? Birileri Ankara’da oturdu ve kanun çıkarmadan önce, merkez nüfusu yaklaşık 340 bin olan bir kente iki yeni belediye kurma kararı verdi. Bu kararı verirken de hangi hesaplar yapıldı ve neye göre sınırlar belirlendi bunlara hiç girmiyorum. Çünkü bizlerce malum bir şekilde sınırlar çizildi ve oyun sahnelenmeye hazır hale getirildi. Elbette bizi üzen konuların başında bu kentin değerlerini hiçe sayarak, hiçbir konuda bu kentte yaşayanların yahut seçilmişlerin görüşlerinin alınmaması oldu. Örneğin, henüz kanun hazırlıkları yapılırken yeni kurulacak belediyelerin isimleri açıklandı. Hem de kimseye sormadan, kamuoyunda tartışılmadan. Biz halktan gelen tepkiler üzerine müdahil olduk. Milletvekillerine konuyu aktardık, anket yaptık ve halkın istediği isimler olan Şehzadeler ve Mesir isimlerini ön plana çıkardık. Ancak sesimizi duyan olmadı” diye konuştu.
Vatandaşların Mağduriyeti Ne Olacak        
         Büyükşehir yasasıyla ilgili yaptırımlara yönelik fikirlerini şimdiye kadar hiçbir platformda açıklama fırsatı bulamadıklarını belirten Belediye Başkanı Cengiz Ergün, yasanın dezavantajlarının da göz ardı edildiğini söyledi. Başkan Ergün, “Manisa merkezde iki belediyeye gerek var mıydı? Bunu sorgulamamız lazım. Yeni geçen kanuna göre ilk yerel seçimden sonra büyükşehir belediyesi kent merkezine üç saat uzaklıktaki Demirci’nin, Selendi’nin köylerine nasıl hizmet götürecek bunu konuşmamız lazım. Kapatılacak beldelerde kazanılmış haklar ne olacak? Katılımcı demokrasinin gereği olan yerel halkın yönetime katkısı bu yasa ile bitmiş olmayacak mı? Bunu sorgulamamız lazım. Koordinasyon merkezi adı altında kurulacak bu merkez belediyelerin yaptırım gücünü elinden almayacak mı? Muhalefette kalan belediyeler yatırımlarını yaparken merkezi hükümete bağlı koordinasyon merkezleriyle ne kadar uyum içinde çalışacak? Olası bir uyumsuzlukta vatandaşın mağduriyeti ne olacak? Bunu sorgulamamız lazım. Mahalle haline getirilen köylerde vergiden bihaber vatandaşımız, sembolik bir bedelle kullandığı içme suyuna ne kadar vergi ödeyecek? Derme çatma evine ne kadar emlak vergisi gelecek? Köylerdeki, beldelerdeki esnafın vergi durumu ne olacak? Bunların cevaplarını vatandaşların öğrenmesi lazım” dedi.
Gizlenen Gerçekler Ortaya Çıkmalı
        Büyükşehir yasasıyla ilgili gizlenen gerçekleri herkesin bilmesi gerektiğini belirten Başkan Ergün, yasayla beraber vatandaşa getirilen yüke yönelik şöyle konuştu, “Köylü evi, tarlası, arsası ve arazisi için artık emlak vergisi ödeyecek. Hem de büyükşehir tarifesi üzerinden yani yüzde 100 artırımlı bir şekilde vergilendirme uygulanacak. Ayrıca bu vergilendirmelerin dışında yüzde 10’u oranında da taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı ödenecek. Her ne kadar 5 yıl vergi alınmayacak dense de köylü vatandaşımızın artık çöp vergisi ödeyecek hem de büyükşehir tarifesi uygulanacak. Yine köydeki esnaf ve sanatkarların vergi yükümlülükleri büyükşehre göre oranlanacak. Her ay KDV, üç ayda bir gelir vergisi ve stopaj beyannamesi verecek. Yine köy muhtarları ile köylerin katip korucu, imam bekçi gibi hizmetlilerine köy bütçesinden ödenen ücretler, çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretleri ile ilgili gelir vergisi istisnası kalkacak. Köylere ve köy birliklerine ait taşınmaz ve işletmeler emlak vergisi ödemeye başlayacak. Köylü vatandaşımızı 5 yıl sonra aşağıdaki vergileri büyükşehir artırımıyla ödeyecek. Bunlar; İlan Reklam, Eğlence, Haberleşme, Yangın Sigorta Vergisi, İşgal Harcı, Tatil Günleri çalışma ruhsatı, Kaynak Suları Harcı, Hayvan Kesimi Muayene ve Denetleme Harcı, Ölçü ve Muayene Denetleme Harcı, Bina İnşaat Harcı, İşyeri Açma Harcı, Sağlık Belgesi Harcıdır.”
 Vatandaşlar Önünü Göremiyor
          Yetkililerin ortaya çıkıp soruları yanıtlaması gerektiğini vurgulayan Başkan Ergün, önlerini görmeden çıkılan yolda oy kullanacak vatandaşlar ve seçilmişler olarak şuan neyle karşılaşacaklarını bilmediklerini söyleyerek, “Kimse kusura bakmasın; olumsuz bir tablo çizmek istemiyorum ama birilerinin bu sorulara cevap vermesi gerekiyor. Aslında olması gereken, büyükşehir yasa tasarısı görüşülüp kanunlaştığından itibaren yürürlüğe girmesiydi. Tüm bu belirsizlikler en azından seçim sürecine kadar aşılabilir ve seçimde vatandaş belirsizliğe değil, her şeyiyle net bir şekilde büyükşehir için oyunu kullanabilirdi.   Ancak gelinen noktada artık yapacak bir şey yok. Bekleyip neler yaşanacağını hep birlikte göreceğiz” dedi. Yeni oluşumla beraber kurulacak olan belediye ve kaymakamlıkların bina olarak nereyi kullanacaklarının da netleşmesi gereken sorunlardan biri olduğunu söyleyen Belediye Başkanı Cengiz Ergün, “Yasayla 2 tane merkez ilçe belediyesi, 2 adet kaymakamlık ve büyükşehir belediyesi için kullanılacak yeni binaların, 2014 Yerel Seçimlere kadar ne şekilde belirleneceği de netleşmesi gereken sorunlardan biri olarak karşımızda durmaktadır” dedi. 
Ortak Hizmet Projeleri İsabetlidir
         Büyükşehir yasasının uygulamadaki olumlu taraflarına da değinen Belediye Başkanı Cengiz Ergün, “Elbette bu yasanın iyi tarafları da var.  Bunlar çok fazla olmasa da özellikle belediyenin kaynaklarının artacak olması ve merkezi hükümetten gelecek ödeneğin büyükşehir statüsüne göre arttırılması yerel yönetimlerin ellerini güçlendirecek. Özellikle atık su arıtma, çöp ayrıştırma, Katı Atık Depolama Tesisleri ve çevre konularıyla, Gediz Eylem Planı kapsamında Gediz’in temizlenmesi gibi diğer büyük yatırımların hayata geçirilmesi konularında inşallah daha hızlı hareket etme olasılığı gündeme gelecektir. Yatırımların büyük kaynaklarla yapılması maddi açıdan kolaylaşacak. Yine büyük yatırımlarda ödenek artışı özellikle şuan yaşadığımız ekonomik hareket kabiliyeti sıkıntısını ortadan kaldıracak ve yönetimler yatırım yapmaktan çekinmeyecekler ve korkmayacak. Bunun yanı sıra büyükşehir belediyelerinin kamu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu yararı olan dernek ve vakıflar ile ortak hizmet projelerini gerçekleştirebilecek olması isabetli bir durum. Ayrıca mabed, amatör spor kulüpleri gibi oluşumlara belediyelerin yardım yapmaktaki olumsuz görüşün ortadan kaldırılması da şuan yaşadığımız sıkıntılı durumları ortadan kaldıracak nitelikte. Netice itibariyle her şeyin en iyisini hak eden Manisalılara büyükşehir yasasının da hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Umarım her şey yolunda gider ve süreç sorunsuz atlatılır. Toplantıya katılan ve bizleri bilgilendirecek tüm konuşmacılara şimdiden teşekkür ederim” dedi.
Kentin Plan Bütünlüğü Sağlanmalıdır
          Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün ardından söz alan Vali Halil İbrahim Daşöz de Manisa’nın büyük şehir olması ile beraber, gelecek yıllardaki nüfus artışına avantaj çalışmalar yapılabileceğini, özellikle plan bütünlüğü konusundaki eksikliklerin giderilebileceğini belirtti. Vali Daşöz şöyle konuştu, “Planlama bugünden geleceğe bakmaktır. Bu amaçla Manisa merkezinin ileride 1 milyon nüfusa sahip olacağı planlanmalıdır. Örneğin somut bir örnek verecek olursak Muradiye’de OSB var. Manisa’ya ait Türkiye’nin gelişmiş iki-üç OSB’sinden biri var. Eğer bunlar bir plan bütünlüğü içinde olsaydı Muradiye’de gecekondu gibi ikinci bir organize sanayi bölgesi olmazdı. Alt yapısı olmadığı için ya da şehir planlama bütünlüğüne uymadığı için gecekondu tabirini kullanıyorum. Büyükşehir yönetimlerinin en önemli gerekçesi imar bütünlüğünü, nazım ve master plan bütünlüğünü sağlamaktır. Ondan sonra uygulayıcı aktörlerle nazım planı arasındaki ilişki ayrı bir konudur. Dolayısıyla bu anlamda plan bütünlüğü açısından büyükşehir her zaman savunuluyor. Küçük küçük çok sayıda plan otoritesinin bazı yatırımları hızlı bir şekilde tek başına yapmaları mümkün değildir. Nitekim Gediz Eylem Planı’nda çok başarılı olduğumuz söylenemez. Aslında bu 4 ili ilgilendiren bir konu. En çok Manisa’yı ve pek çok belediyemizi ilgilendiriyor. Ama bugüne kadar sıvı ya da katı atık anlamında çok büyük mesafe kat edemedik” Vali Daşöz’ün ardından İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı İlhami Aktaş, 6360 Sayılı Yasa’ya göre yapılacak devir, tasfiye ve paylaştırma iş ve işlemleri ile mahalli idarelerde oluşacak ihtiyaç fazlası personelin tespiti ve kamu kurumlarına devrine yönelik bilgilendirmede bulundu. Toplantı soru cevap bölümüyle sona erdi. 
http://www.manisa.bel.tr/icerik/27/4610/buyuksehir-belediyesi-kanunu-manisada-tartisildi.aspx

Devamını oku...

9 Ocak 2013 Çarşamba

Devlet Bahçeli'nin son parti grubu konuşması



 


08 Ocak 2013 Salı 12:14

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2013 yılının ilk parti grubu toplantısında İmralı ile görüşme sürecine sert çıktı..
Devlet Bahçeli, 2013 yılının ilk parti grubu konuşmasında İmralı görüşmelerine çok sert çıktı. Başbakan Erdoğan'a ağır sözlerle yüklenen Bahçeli; İbrahim Tatlıses, Hasan Cemal, Cengiz Çandar'ın isimlerini de anarak BDP'li vekillerin Öcalan'a ziyaretine tepki gösterdi.
Bahçeli, 'Madem İmralı'ya ziyaret sıklaşmıştır, terörist başına gitmek kutsallaşmıştır o İmralı teröristi sizin olsun. Biz de Silivri'ye gidip terörle mücadeledede muazzam bir görev yapmış İlker Başbuğ'la en kısa sürede kucaklaşacağız.' diye konuştu.
Hükümet geride kalan 1 yılı tamamen günübirlik meselelerle geçiştirmiştir. AKP kendisine verilen demokratik krediyi cebine doldurmak için fırsat görmüştür. Türkiye'nin milli çıkarlarını ucuz siyaset malzemesi yapma girişimleri hız kazanmış, yasama yürütme ve yargı arasındaki çekinme sıklaşmıştır.
2013 YILININ NASIL GEÇECEĞİ BELLİ OLDU
Bu yılın ilk haftasındaki PKK havariliğindeki heves 2013'ün nasıl geçeceğinin sinyalini vermiştir. Tüm vatandaşlarımızın yeni yılını bir kez daha kutluyorum.
Milletimizi ilgilendiren her meselenin siyaset tarafından imkan ve kaynakların gözetilerek makul bir çözüm yoluna ulaştırılması gerekmektedir. AKP PKK İmralı arasında kurulan diyalog ve müzakere köprülerinin yeni yılla birlikte başlaması üzerine bu değerlendirmelerimizi paylaşmayı umuyoruz.
Dürüstlükten yoksun, idealden mahrum siyasi yönetimler milletimizin hak ettiği seviyelere gelmesine katkı vermemişlerdir. AKP hükümetinin tehlikeli yol geride bıraktığımız tüm olumsuzluklardan çok daha keskin sonuçlara yol açmaktadır. Etrafı ateşle çevrilmiş, kara ve ara bir dönemden geçen Türkiye millet olarak çok ciddi beka sorunuyla karşı karşıyadır. Türkiye'nin milli varlığı tehlikededir. Ülkemizi etnik tuzakların içine çekmek isteyen küresel oyunların AKP'yle başını kaldırıp inisiyatif elde ettiği anlaşılmaktadır.
1919 RUHU ÜÇ HİLALDE CANLANDI
İşbirlikçiler sıra sıra dizilmiş, emperyalizmin uşakları saf saf hizalanarak AKP'de buluşmuştur. 1919'lu yıllardaki milli kuvvet üç hilalde canlanmıştır.
Türkiye'nin yıkılması için atılan yıkım yolunda PKK dayatmalarının hayata geçirilmesi için psikolojik ortam hazırlanacak ve idari ve hukuki düzen hayata geçirilecektir. İmralı canisinin hapishane koşullarının iyileştirilmesi gündeme gelecek. Kanun değişikliği gerektiren konularda değişiklikler yapılmaya çalışılacaktır. 3. aşamada Anayasal değişikliğe gidilecek ve üniter yapı bozulacaktır. Türk milli kimliğinin değişmesi ikinci bir dilin eğitim dili haline gelmesi, AB yerel yönetimler özerklik şartının hayata geçirilmesiyle federasyona geçirilmesi taksit taksit hayata geçirilecektir. Bıçak artık kemiğe dayanmıştır. İçine sürüklendiğimiz bu şartlar karşısında milli bir seferberlik bilinciyle harekete geçmeliyiz. Devlet ve toplum hayatımızın her alanının kemirilmesine ilgisiz ve tepkisiz kalmak gaflet olacaktır. MHP bu hassasiyetle hareket edecek ve gücüyle Türkiye'ye ve Türk milletine sahip çıkacaktır. Türk milleti yeni yılın ilk gününden itibaren yeni bir müzakere ve mütareke arayışlarına şahitlik etmektedir.
AKP'NİN İMRALI ADASINA DÜŞKÜNLÜĞÜ YENİ DEĞİL
Başbakan İmralı'yla görüştüğünü ifşa etmiştir. AKP'nin İmralı adasına düşkünlüğü yeni değildir. Yeni olan BAşbakan'ın pervazsızlığı ve meseleyi sıradan görerek topluma kabul ettirme çabasıdır. Başbakan Erdoğan çizmeyi aşmış, eşiği aşmıştır ve imralıya demir atmıştır. Pazarlık masasına oturularak Türk milletinin geleceğiyle oynuyorlar. Cumhurbaşkanı Gül'ün 9 Mayıs 2009 yılında sarf ettiği ister terör ister güneydoğu meselesi deyin bu sorun mutllaka çözülmelidir sözleri sonrası Türkiye karanlık bir sürece girmiştir.
KANDİL ŞEBEKESİ AKP'Yİ TUŞ ETMİŞTİR
PKK ile yürütülen pazarlıklar ilk olarak 1 Ağustos'ta gerçekleştirildi. 12 kötü adamla polis akademisi zemininde görüşmeler yapıldı. 19 Ekim 2009 tarihli HAbur terörist karşılama görüntüleri almıştır. Davul ve zurnalarla karşılanan teröristler AKP'yi sınırdan teslim almıştır. Çadır mahkemelerde aklanmalar Türk tarihinin şahit olduğu en rezil manzaraların başında gelmektedir. Katillerin örgüt elemanları kan dökmeye can  almaya devam etmişlerdir. Başbakan'ın süreci sil baştan yaparız çıkışları nafile olarak kalmaya mahkum olmuştur. Kandil şebekesi AKP'yi tuş etmiştir. İlerleyen süreçte analar ağlamasın projesi çökmüş hergün omuzlardaki şehit cenazeleri birbirini izlemiştir. Olan Türk milletine olmuştur. Ellerinde kaleşnikof ve havan topu olanlarla demokrais konuşulmuş barış çubukları içilmiştir. Habur'dan sonra da görüşmeler başlanmış, Oslo görüşmeleri bu şekilde cereyan etmiştir. Parti olarak bu görüşmeleri ilk kez dillendirdiğimizde bize hakaret etmişti. Kendisi Kayseri Cumhuriyet meydanındaki konuşmasında 'Bizim PKK ile bir araya geldiğimiz yönünde şerefsizliğini gösterenler. ' demişti. Bir sonraki gün 23 Ağustos'ta bir TV programında İmralı ile yapılan görüşmeleri kabul etmek zorunda kalmıştır.
BATAN BÖLÜCÜLÜK TEKNESİ OKYANUSTAN NASIL ÇIKARTILACAKTIR
Biz hükümet olarak görüşmüyoruz. Devletin istihbarat örgütleri görüşüyor diyerek devleti sorumlu göstermiştirt. Devletin sürekliliği varbizden önce de İmralı'da görüşmeler yapılmış diyerek kendisini aklamaya çalışıyor. Benim ve ya arkadaşlarmın masaya oturduğunu ispatlamazsanız şerefsizsiniz kabalığını göstermiştir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanmış, pinokyoluk kimseye bir şey katmamıştır. Bu görüşmeler ortaya çıktığına göre şerefsiz kimdir. Şerefsizlik kimin payına düşmüştür. HEr defasında ikmale kalmışların Türk devletinin şerefini sahipalenmesi nasıl mümkün olacaktır. BAtan şeref teknesi bölücülük okyanusundan nasıl çıkarılacaktır. Gelin şu bonusu bazlasıyla artan şerefsizlik bahsini kapatalım. Bizim payımıza gecikmiş iadeyi itibarı size de yüz kızarıklı düşsün.
MÜZAKERE EDİLEN KONU BAŞLIKLARI BELLİ
Teröre can suyu vermeyi, PKK'ya teslim olmayı marifet saymaktadır. Terörle mücadele siyasi temsilcilerle müzakere ile PKK'nın bir numaralı faillerini siyasi temsilci düzeyine taşımaktadırlar. AKP 30 bin kişinin kanını elinde taşıyan birinden insaf beklemektedir. MİT Müsteşarının Başbakan'ın emri doğrultusunda İmralı canisiyle görüşmesi, 2 BDP milletvekilinin İmralı'da görüşmesi bir Genelkurmay BAşkanı daha gözaltına alınmış ve adli kontrol yasasıyla serbest bırakılmıştır. İmralı'nın ayağına gidenler Genelkurmay Başkanlığı yapmış birini ayaklarına getirmekten utanmamışlardır. Müzakere edilen konu başlıkları arasında Anadilde eğitimdeki zamanlama, Türk ifadesinin anayasadan çıkartılması, KCK'lıların serbest bırakılması, İmralı'daki şartların değiştirilmesi var. Müzakereden sızan başlıklar ihanetin daniskası değil de nedir. Türkiye'nin parçalanması için daha neler uygulamaya konulacaktır. Şehitlerimiz boşuna mı evlatlarını kaybetmişlerdir. Bundan sonra sınırda nöbet tutan mehmetçiğe polise koruyucuya ne diyeceğiz.
BEN OLSAM APO'YU ASARDIM DİYEN SEN DEĞİL MİYDİN
Daha düne kadar PKK'lılarla kucaklaşanların dokunulmazlığını kaldıracağız diyen sen değil miydin. Ben olsam asardım diyordun şimdi BDP'lşilerle kucak kucağasın yanak yanağasın. Bu olan biten Türk milletinin başına gelebilecek en büyük beladır. Milliyet msevgisi noksan olanlar bir vücutta bulunmuşlar. PKk terörü imralı canisi Türk milletinden ve Türk devletinden hınçla diyet ödetmek için avuç ovuşturmaktadır. CHP komşuda pişer bize de düşer diyerek AKP ve PKK'nın yanında kredi açma pozisyonunu üstlenmektedir.
İBRAHİM TATLISES'E SERT GÖNDERME
Urfalı bir Türkücü bile sosyal paylaşım sitesi üzerinden bu projeye ortak olmaktadır. Bu projenin bir tarafında Kandil ve İmralı'nın olduğunu anlamamakta ya da zihniyeti bunu kabullenmektedir. Tüm bunlar olurken BAşbakan Erdcoğan sorumluluğu devlete atmaktadır. Sayın başbakan merak etmekteyiz ki sen muz cumhuriyetinin mi başbakanısın yoksa patagondaya'dan mı geldin.
Cengiz Çandar moderatörlüğünde İmralı'da yapılacak bir televizyon programına birlikte katılın. Uzlaşırsanız çözümden ne kast ettiğinizi açıkça ifade edin. Çözüm dediğiniz önce özerklik sonra federasyon mudur? Vatan'ın ikiye ayrılması size göre bir çözüm müdür? Dağa piknik yapmak için çıkmadık diye Hasan Cemal'e konuşan yılanbaşının sözleri size ne ifade ediyor. Bize göre çözüm belli. Tüm PKK2lılar ya teslim alınacak ya da teslim olacaklardır. Sonra haklarında verilecek yargı kararına saygı gösterilecektir. Bizim terörle mcüadeleden anladığımız şey budur. Terörle mücadele örgütün sıon elemanın tesirsiz hale getirilmesine kadar sürdürülmelidir. Aksi halde iblise fikrini ipotek edenler bilmeli ki şehitlerimizin kemikleri sızlayacaktır.
SİZ İMRALI'DAKİYLE GÖRÜŞÜYORSANIZ BEND E SİLİVRİ'DE 26. GENELKURMAY BAŞKANIMIZLA KUCAKLAŞACAĞIM
Madem İmralı'ya ziyaret sıklaşmıştır, terörist başına gitmek kutsallaşmıştır. O imralı teröristi sizin olsun. Biz de Silivri'ye gidip terörle mücadeledede muazzam bir görev yapmış İlker Başbuğ'la en kısa sürede kucaklaşacağız.
 
http://www.sonkale.org/devlet-bahceli-nin-son-parti-grubu-konusmasi-h194110.html

Devamını oku...

8 Ocak 2013 Salı

AKP rakam cambazlığı yapıyor


EKONOMİ / 2013-01-08 14:56:55

MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, Türkiye ekonomisinin nereye gittiğini bütün yönleri ile değerlendirdi. Tanrıkulu, ''Bir yandan özelleştirme gelirleri, diğer yandan çok yüksek rakamlara ulaşan borç rakamları ve İşsizlik Fonu'nun belli bir kısmına el atılarak kullanılmasına rağmen, kamu yatırımları her geçen bütçede daha da azalmaktadır. Artık paralarımızın nereye harcandığını sorgulama zamanı gelmiştir'' dedi.
Tanrıkulu, ''Bu yüzden, ülkemizi yönetenlerin biran önce bu zamana kadar yaptıkları gerçek dışı söylemlerinden vazgeçerek, rakam cambazlığını bir yana bırakarak, gerçekleri itiraf etmeleri gerekmektedir. Ya da vatandaşlarımız siyasi tercihlerini bir kez daha gözden geçirmeleri gereklidir. Başarı ancak böyle yakalanabilecektir'' açıklaması yaptı ve uyarılarını sıraladı.
  Yavuz MÜFTÜOĞLU'nun röportajı  
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, iç, dış ve ekonomide yaşanan gelişmeleri bütün yönleri ile ORTADOĞU'ya değerlendirdi.
Röportajın dünkü bölümünde, ''AKP'nin ekonomi yönetimi hastalığı tedavi edeceğine, estetik tedbirlerle çürük dişe altın dolgu yapıyor'' diyen Tanrıkulu, ''Bu yıl da vatandaşımızın hayâlleri, hükümetin yaptığı zamlara takıldı…Geçtiğimiz günlerde açıklanan asgari ücret zam oranları tam bir fiyasko olmuştur'' açıklamaları yaptı.
Tanrıkulu, röportajımızın bugünkü bölümünde de, Türkiye ekonomisinin nereye gittiğini bütün yönleri ile ortaya koydu,
İşte sorular, işte cevaplar
ÖZELLEŞTİRDİK Mİ? GELECEĞİMİZİ DAHA UCUZA MI KIRDIRDIK?
* AKP, hükümeti ''Özelleştirme'' adı altında her şeyi peşkeş çekiyor. Bu ne kadar sürecek?
Evet geçtiğimiz günlerde köprü ve otoyolların 25 yıllık idaresinin özelleştirilmesi böyle oldu. Burada devlet 25 yıllık gelirini peşin alma yöntemine gitse de, sonuç ülkemiz açısından tam bir hüsran olmuştur. Devlet 25 yılda alacağı yaklaşık 11 milyar dolarlık gelirinden, 5 milyar 640 milyon dolar karşılığı vazgeçmiştir. Çünkü köprü ve otoyolların 2012 yılı ilk 11 aylık geliri 450 milyon dolardır. Bu şekilde özelleştirme yapılmayıp, Hazine'nin tahvil veya bono yöntemiyle borçlanmasıyla, hem daha yüksek rakamlar elde edilebilecek, hem de geri ödeme faizleri çok daha düşük olacak.
Görüleceği üzere bir yandan özelleştirme gelirleri, diğer yandan çok yüksek rakamlara ulaşan borç rakamları ve işsizlik Fonu'nun belli bir kısmına el atılarak kullanılmasına rağmen, kamu yatırımları her geçen bütçede daha da azalmaktadır.
GEÇTİĞİMİZ 10 YILLIK DÖNEME AKP AÇISINDAN BAKTIĞIMIZDA, ASLINDA CİLALI VE HORMONLU BİR DÖNEM GÖRMEKTEYİZ
* Üretimi yeterli olmayan ülkenin, döviz rezervi ekonomik büyümeye katkı sunabilir mi?
Artık paralarımızın nereye harcandığını sorgulama zamanı gelmiştir. Bu yüzden, ülkemizi yönetenlerin biran önce bu zamana kadar yaptıkları gerçek dışı söylemlerinden vazgeçerek, rakam cambazlığını bir yana bırakarak, gerçekleri itiraf etmeleri gerekmektedir. Ya da vatandaşlarımız siyasi tercihlerini bir kez daha gözden geçirmeleri gereklidir. Başarı ancak böyle yakalanabilecektir.
Bu aralar Merkez Bankası'nın rezervlerinden bahsedilerek 120 milyar doları geçtiği söyleniyor. Oysa bu tespit eksik ve yanıltıcıdır.
Merkez Bankası en son Ekim 2012 itibariyle 'Uluslararası Yatırım Pozisyonu' (UYP) tablosunu yayınladı. Bu tablo ne işe yarar derseniz, ülkenin döviz fazlası veya açığı olup olmadığını göstermektedir. Ülkenin döviz varlıkları vatandaşımızın yurtdışındaki yatırımları, parası ve yurtiçindeki döviz birikimleri ile Merkez Bankası ve bankaların rezervindeki döviz ve altın mevcududur. Ülkenin döviz yükümlülükleri ise yabancıların Türkiye'deki doğrudan ve portföy yatırımlarını, bankalardaki döviz mevduatları ile kamu ve özel sektörün kullandığı dış krediler nedeniyle oluşan toplam döviz borcudur.
AKP iktidara geldiğinde -85,1 milyar dolar olan net pozisyon, Ekim 2012 itibariyle -390,2 milyar dolara çıkmıştır. Bu bağlamda Merkez Bankası'nın altın dahil rezervleri, ülkemizin uluslararası yükümlülüğünü karşılayamamaktadır.
Yani geçtiğimiz 10 yıllık döneme AKP açısından baktığımızda, aslında cilalı ve hormonlu bir dönem görmekteyiz.
KARŞILIKSIZ ÇEK SAYISINDA CİDDî ARTIŞ VAR..
·         Karşılıksız çek sayısı patladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çek sistemi aslında ticari ödeme sisteminde de bir sıkıntıya neden oldu. İnsanların birbirine güveni kalmadığı için ticari itibarsızlaştırma olduğu için hem çek de, hem de senetlerde bir sıkıntı oldu.
Karşılıksız çek sayısında da ciddî bir artış var. Bence bunlarda 2012'de büyümenin neden yüksek gelmediğinin başka bir göstergesi olarak alınmalıdır.
Birde bunu etkileyen konulardan bir tanesi de tasarruf meselesidir. Biz 2002 sonunda yüzde 18,6 olarak teslim ettik yurtiçi tasarrufların millî gelire oranını. Şu anda yüzde 13 seviyesinde. Asıl vahim nokta bu. Tamamıyla dış tasarrufa yönelik bir politika uygulanıyor. Son 10 yılda dış finansman yoluyla sıcak para girmiş Türkiye'ye. Türkiye yapısal dönüşümünü yapamamış, tasarruf oranlarını artırmaya yönelik hiçbir tedbir alamamıştır.
YENİ BİR MODEL İLE TÜRKİYE EKONOMİSİNE HIZ VERMEMİZ GEREKİYOR
IMF'in 4. maddeye göre yazdığı son raporda, ülkemizdeki toplam tasarruf eğiliminin düşmesini onlarda önemsemişler. IMF'de tasarrufların yüzde 12'ler seviyesine düşmesini önemli bir durum olarak tespit etmiş. Çünkü iç tasarruflar yükselirse, dış tasarruf ihtiyacı ortadan kalkacak burada bir sıkıntımız var. Bence Türkiye önceden yüksek büyüme yüksek cari açık ile karşı karışaydı. Şimdi düşük büyüme yüksek açığa döndü. İlk defa böyle bir deneyim yaşıyoruz.
Daha öncekini biliyoruz gaza bastıkça fark açılıyordu. Şimdi frene bastılar buna rağmen cari açığın düşme hızı ile büyümenin düşme hızı arasında çok büyük bir fark var. İstenildiği kadar hızlı düşmüyor cari açık. Bunun artık nerede duracağı belli değil. Belki artık yeni bir modeli konuşmanın zamanı geliyor. Bence burada neresinden bakarsak bakalım bu sorun yapısal bir sorun ve bu sorunu palyatif tedbirlerle çözmemiz mümkün değil. Orta vadede yapısal reformların kapısını çok ciddî bir şekilde aralayıp, yeni bir model ile Türkiye ekonomisine hız vermemiz gerekiyor.
*MHP olarak ülkemiz için ne öngörüyorsunuz?
2013'ü ve önümüzdeki yılları kurtarmak için yeni bir büyüme modeli ve yeni bir üretim sistemi öngörüyoruz. Sanayinin ön plana çıkmasını sağlayacak, yatırım iklimini daha rahatlatacak tedbirler alınıp, ekonomik araçların ortaya konması lâzım. Bu araçlardan biri teşvik sistemidir. 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu 2012'de sona erdi.
Bu geçiş sürecindeki şikâyetler halen giderilmemiş, girişimcimiz yine sıkıntılarıyla tek başına bırakılmıştır. O kadar yanlış şeyler yaptılar ki, iki komşu il bir birine düşman oldu. Fabrikalar bir ilden sökülüyor, öteki ile gidiyor. Buna da yeni yatırım diyorlar. Halbuki katma değer artırımına ve ileri teknolojiye yol açacak yatırım yapılması lâzım. Şimdi ki yeni diye sunulan teşvik sisteminde; örneğin Diyarbakır'da peynir mandırası için kurulan teneke fabrikası en üst teşviki alabilirken, İzmir'de yüksek teknolojili bir tesise ise daha az teşvik veriliyor. İkisini ayırmak lâzım. Bölgesellikten ziyade ürün bazına indirilecek, ürün desenini artıracak bir sisteme gitmek gerek. Ayrıca bu teşvik sisteminin KOBİ ayağı da eksik kalmıştır. KOBİ'nin olmadığı bir teşvik sisteminin hedefine ulaşması beklenmemelidir.
ÜLKEYİ YÖNETEN MAKAMLARIN İNANDIRICILIĞI KALMAMIŞTIR…
On yıldır ülkemizi yönetenler, yeni bir kalkınma ve üretim modeli sunamamışlardır. Bu yüzden, bulundukları makamlarının inandırıcılığını yitirmiş olduğunu düşünüyorum. Bir ülke ne kadar çok üretirse, o kadar büyür. Sanayileşmemizi tamamlamak ve küreselleşmeye yön vermek için, öncelikli olarak ülkemizin ve sanayimizin ihtiyacı olan yeni politika ve stratejileri oluşturmalıyız. Yeni politika oluşturmanın da ön şartı, mevcut durumu tam ve doğru olarak tespit edip, geleceğe dönük ayakları yere basan projeler yapmaktan geçer.
Biz projelerimizi hazırladık ve Milletimizden artık bu güzel Ülkeyi yönetme vizesini bize vermesini bekliyoruz.
Bu yüzden Milletimizin spot ışıklarının çevrildiği illüzyoniste değil, karanlıkta kalan hakikâtlere dikkat etmesini istiyoruz...
http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?id=26928
Devamını oku...

AHMETLİ BELEDİYESPOR İKİNCİ YARIYA DA KÖTÜ BAŞLADI!




Ahmetli Belediyespor, Açıköğretim Sınavları nedeniyle Salı günü saat 14.00’de kendi sahasında oynanan Kula Spor maçında 2-1 skorla mağlup oldu.

Süper Amatör Küme B Grubunda mücadele eden Ahmetli Belediye Spor kendi sahası Ahmetli Belediye Stadında birinci yarıda misafir ekip Kulaspor’un attığı 2 gol ve ikinci yarıda  ev sahibi Ahmetli Belediyespor’un penaltıdan attığı 1 golle sahadan 2-1 yenik ayrılarak puan alamadı.
Çok soğuk bir havada yapılan karşılaşmada birinci yarıda misafir ekibin 2 golü ile maça hakim olan Kula Spor, ikinci yarıda aynı performansı gösterememesine rağmen Ahmetli Belediye Spor ikinci yarıda penaltıdan bir gol atarak sahadan yenik ayrıldı. Maçın son dakikalarında Kula Sporlu bir oyuncu kırmızı kart görerek saha dışı kaldı.
Maç boyunca seyirciler Ahmetli Belediyespor’lu oyunculara ve maçı çok kötü yöneten hakeme tepki gösterdiler. 
Devamını oku...

7 Ocak 2013 Pazartesi

AHMETLİ’DE ÇOK SAYIDA MOTORSİKLETE EL KONULDU!

Ahmetli Emniyet Müdürlüğüne bağlık Trafik Ekipleri geçtiğimiz Cuma günü yaptıkları kontrollerde çok sayıda motosiklete el koydu.


Ahmetli ilçe merkezinde çarşı ve sanayide kontrol çalışması yapan trafik ekiplerinin, evrakları eksik olan, tescili ve sigortası olmayan motosikletlere el koyması trafik ekiplerinin doğal görevlerinden olup vatandaşlar tarafından da “devletin normal işleri” olarak kabul edilmektedir. Emniyet yetkilileri tarafından yapılan bu denetlemelerin amacı, güvenli bir trafik akışını sağlamak, motosiklet kazalarına engel olmak, motosiklet hırsızlığına engel olmak, sonuçta vatandaşların can güvenliğini sağlamak olduğu Ahmetlili vatandaşlarca da bilinmektedir. 

Ancak; vatandaşın yadırgadığı, kabul etmekte zorlandığı, ekiplerin çarşıda, caddede, sanayine, hatta; sanayide dükkanlarda başında sahibi bulunmayan -plakasından sorgulanan- motorsikletlere de el konularak; Kaymakamlık binasının bahçesinde alıkonulması. 

Vatandaşların ortak kanaatı başında sahibi bulunmayan motorsikletlere el konulmasının yanlış olduğu, geniş kapsamlı bu kontrollerden önce konunun ilan edilerek, vatandaşlara eksikliklerini tamamlamaları için süre verilmesinin daha doğru olacağı kanaatidir. Yoksa; Ahmetlili vatandaş, devletine, devletinin görevlilerine ve özellikle de emniyet görevlilerine karşı saygılıdır. Yetkililerin de vatandaşa devletin güler yüzlü yüzünü göstermede daha anlayışlı, vatandaşın işlerinde kolaylıklar göstermesini beklemektedir. 

Devamını oku...

TÜRKİYE EKONOMİSİ NEREYE GİDİYOR?



Ahmetli Gündem: TÜRKİYE EKONOMİSİ NEREYE GİDİYOR?:

MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, iç, dış ve ekonomide yaşanan gelişmeleri bütün yönleri ile ORTADOĞU'ya değerlendirdi. 
TANRIKULU, ''Siyasi istikrar artık darbe almaya başladı. İçeride süregiden Anayasa tartışmaları ve yükselen terör; dışarıda yürütülen başarısız dış politikayla bütün komşularımızla gerginlik yaratarak, siyasi istikrarımız tehdit altına girdi. On yıldır ülkemizi yönetenler, yeni bir kalkınma ve üretim modeli sunamamışlardır. Bu yüzden, bulundukları makamlarının inandırıcılığını yitirmiş olduğunu düşünüyorum'' açıklaması yaptı.
TANRIKULU, ''Hükümet, konut, damga, motorlu taşıt vergisinden, pasaport, tapu, mahkeme harçlarının yanısıra sigara ve diğer mamul ve hizmetlere yaptığı zamlar ile vatandaşlarımızın yeni yılda da hayallerini çalarak, ekonomik tacize devam edeceğini göstermiştir. İki yakası bir araya gelmeyen bütçeyi toparlamak için adeta Deli Dumrul vergileri koyan AKP hükümeti, maliye politikasında da yolun sonuna gelmiştir'' dedi.
  Yavuz MÜFTÜOĞLU'nun röportajı  
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, ORTADOĞU'ya çok önemli açıklamalar yaptı.
İç, dış ve ekonomide yaşanan gelişmeleri bütün yönleri ile değerlendiren Tanrıkulu,''On yıldır ülkemizi yönetenler, yeni bir kalkınma ve üretim modeli sunamamışlardır. Bu yüzden, bulundukları makamlarının inandırıcılığını yitirmiş olduğunu düşünüyorum'' dedi.
İşte sorular, İşte cevaplar:
 AKP'nin 10 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de siyasi istikrar tabu haline getirildi. Bu hale getirilmesinin başlıca sebebi; bizim de içinde bulunduğumuz (MHP+DSP+ANAP) Koalisyonu hariç, eski yıllardaki bazı uyumsuz ve güçsüz koalisyonların Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemesidir. 'Siyasî istikrar ekonomik istikrarı getirir' diye bir çıkarım yaptılar. Bu bir süre işledi. Ancak 2012'de farklı bir döneme geldik. Siyasi istikrar artık darbe almaya başladı. İçeride süregiden Anayasa tartışmaları ve yükselen terör; dışarıda yürütülen başarısız dış politikayla bütün komşularımızla gerginlik yaratarak, siyasî istikrarımız tehdit altına girdi. Suriye ile savaşın eşiğine gelmiş durumdayız. Irak'la ve İran'la farklı alanlarda çatışmalarımız var. Kaçınılmaz olarak ekonomi ile dış politika eskisine göre birbirini fazlasıyla etkilemeye başladı.
AKP'NİN EKONOMİ YÖNETİMİ HASTALIĞI TEDAVİ EDECEĞİNE, ESTETİK TEDBİRLERLE ÇÜRÜK DİŞE ALTIN DOLGU YAPIYOR
*Ülkemizin mevcut ekonomik durumunu nasıl görüyorsunuz?
Ekonomiyle ilgili olarak üç önemli başlık hemen göze çarpıyor.
Birinci önemli başlık ekonomik büyümedir. Bize yumuşak iniş yapılacak diye bir efsane dayatılmaya çalışılıyor. Halbuki gördük ki; yumuşak yumuşak çakılmaya başlıyoruz. Sert inişle çakılan bir ekonomi var. Yüzde 3,2'lik büyüme hedefinde dokuz aylık gerçekleşme 2,6. 2012'de artık yüzde 3'ün üzerinde bir büyüme beklenmiyor. Bize ne deniyordu; büyüme ekonominin en önemli göstergesidir. Halbuki büyüyememe sorunu 2013'e kötü miras olarak kalacak.
İkinci önemli bir konu; Türkiye ekonomisinin cari açıkla ilgili bir makyajla karşı karşıya kalması ve ihracat büyümesinin şişirilmesi! İthal doğalgaz karşılığının altın olarak ödenmesinin ekonomik rakamları yükselttiğini artık kimse inkâr edemiyor. İhracatın büyümesi, altın ihmal edilirse %13'lerde değil %3,5'larda seyrediyor. Ekonomik büyümenin gerçekliği de altın balonu patladığında kayboluyor. Bazı hesaplamalara göre; altın etkisinden arındırılmış büyüme %1'lerin de altında. Özetle; AKP'nin ekonomi yönetimi hastalığı tedavi edeceğine, estetik tedbirlerle çürük dişe altın dolgu yapıyor.
Diğer yandan performansa bakılırsa şu anda Irak, bizim Almanya'dan sonra en çok ihracat yaptığımız ülke ama bu yapı devam ederse birinci ülke olmaya doğru gidiyoruz. Yalnız burada bir fark var, Irak'la yapılıyor denilen bütün ihracat Erbil merkezli. Erbil'de şu anda 8 bin 500 tane Türk kökenli firma var. Kendi elleriyle bir sorun yaratılıyor. Irak merkezî hükümeti yerine, Barzani ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden bir ekonomik bir faaliyet yürütülüyor. Geçtiğimiz Ekim ayında Uluslararası Enerji Ajansı bir rapor açıkladı. Bu rapora göre gelecek 20 yılda Irak bu petrol üretimine devam ederse, bölgenin ikinci Suudi Arabistan'ı olacağı öngörülüyor. Ancak bu rezervlerin yüzde 10'u Kuzey Irak'ta, yani Erbil kontrolünde. Biz ülke olarak yanlış yerde konumlandırılıyoruz. Bizim çıkarlarımız Erbil'de değil, merkezî yönetiminin olduğu yerde olması lâzım. Burada da dış politikanın ekonomide nasıl yanlış kullanıldığını görüyoruz. Nasıl ki; Kıbrıs millî meselemiz ise, Kerkük de millî meselemizdir. Ve öyle de kalacaktır. AKP ise bizi tam tersi, bir takım ayrılıkçı unsurların yanında konumlandırıyor. Öte yandan Kerkük'ün bütünüyle kürtlerin eline geçmesi riski var. AKP'nin bu başarısız dış politikası resmen 'kendi ayağımıza kendimizin kurşun sıkması' gibi bir durum. Bir de bu konuyla ilgili olarak enerji arzı çeşitliliğine de dikkat etmemiz gerekmektedir.
Üçüncü olarak bizi zorlayacak başlık işsizliktir. 2002'de yüzde 10,3 olarak bıraktığımız işsizlik oranında, 10 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen 1 puanlık bir düşüş bile söz konusu değildir. Ekonomik büyümenin; istihdama yönelik bir büyüme olmadığı ve cilalanmış, hormonlu bir büyüme olduğunu görüyoruz. Üstelik oldukça uzun bu dönemde, üretime yönelik ciddî bir tedbir de alınmamıştır.
2013'te dikkat etmemiz gereken önemli bir diğer konu da; komşularımızla yaşanan sorunlardır. İhracat profiline baktığımızda ağırlıklı olarak AB ve OECD ülkeleri ile ticaret yapıyoruz. 2002'de bıraktığımız bir İhracat Büyüme Strateji Raporu vardı. O dönemde yapılan projeksiyonda Türkiye'nin ortalama %5 - 6'lık bir ihracat büyümesiyle 2023 yılında 460 milyar dolar hedefe ulaşacağı öngörülüyordu. Bunlar, bunu aldılar yuvarladılar 500 milyar dolar ihracat dediler. Yani ortaya çok büyük bir hedef de koyamadılar. Öngörüsüzlük var. İnsanlara serap gösteriyorlar, çabuk unutulduğu için yeniymiş izlenimi yaratıyorlar.
ORTA VADELİ PROGRAM'DAKİ RAKAMLARLA BİZDEN ÇALDIKLARI 2023 HEDEFLERİNE ULAŞMALARI MÜMKÜN DEĞİL… MHP'NİN ÖNGÖRÜSÜ VE MİLLETİNE OLAN SAYGISI BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKTI…
*Ekonomi veriler ile AKP'nin rakamları çok farklı gözükmektedir. Bunu nasıl değerlendirmek lazım?
AKP; 57'nci Hükümet döneminde her türlü siyasî risk alınarak, milletimizin menfaati için uygulamaya konan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" ve özellikle dış konjonktürün yardımıyla ekonomiyi bugünlere getirdi. Kaptanın iyisi fırtınada gemisini sağ salim karaya ulaştırandır. AKP'li ekonomi kaptanlarının başarısızlıklarını, olumsuz ekonomik göstergelerden görmekteyiz.
Bu başarısız ekonomi kaptanlarının; ülkemizin önümüzdeki dönem öngörüleri de iddiasız ve tutarsızdır. Oysa gelecek plânlarının hedefleri -özellikle ekonomik veriler- insanlarımıza güven vermelidir. Girişimcilerimiz bu verilere güvenip, yatırımlarını buna göre plânlarlar. Ekonomi ve girişimci çevrelerinin gelecek öngörüleri, AKP'nin rakamlarından çok farklı gözükmektedir. Demek ki; AKP'nin 2013 yılını da heba edeceği bugünden belli.
Bu durumu artık kendileri de itiraf eder oldular. Geçtiğimiz günlerde ekonomi yönetiminden sorumlu bir bakan; 'Türkiye'nin bugünkü üretim ve ihracat yapısıyla 2023 hedeflerini yakalamasının asla mümkün olmadığını' belirtmiş ve sanayimizde bir zihniyet devrimine ihtiyaç olduğunu dile getirmiştir. Bu söze MHP olarak biz, 'günaydın' diyoruz.
Partimiz'in 1997 yılından bu yana savuna geldiği projeyi sahiplenmeye kalkıp, milletimize yeni bir proje gibi sunmaya kalkıyorsunuz, hem de mevcut öngörüleriniz ve rakamlarınızla böyle bir iddiayı gerçekleştiremeyeceğinizi itiraf ediyorsunuz. Bizim; "2023 Lider Ülke Türkiye" projemizi rakamları ve öngörüleri ile alabilseydiniz, bu mahcubiyetler yaşanmazdı.
Bir kere AKP'nin 2023 hedeflerindeki çakma rakamlarına ulaşılabilmesi için, ülkemizin her yıl % 7-8 oranında büyümesi gerekiyor. Halbuki; 2013-2015'i kapsayan Orta Vadeli Program'da (OVP) 2013'te %4, 2014'te %5 ve 2015'te %5 büyüme hedefi koymuşsunuz. 2012 için büyüme hedefiniz neydi? Başlangıçta %4, sonra revize ederek % 3,2, ancak görülmektedir ki 2012 yılını %3'ün dahi altında
kapatacaksınız. Diğer yandan enflasyon hedefleriniz 10 yıldır çok ciddî olumsuz sapmalar gösteriyor. Önümüzdeki dönem enflasyon hedeflerinizi bugünden 'Ayşe Teyzem' dahi gerçekçi bulmuyor.
Bugün baktığımızda faizler düşüyor ancak kur yükselmiyor. Bu yüzden enflasyon kontrol altındaymış gibi duruyor. Kur yükselmeyince dolar cinsinden GSYİH'mız ve kişi başına düşen gelirimiz, gerçekten büyümüşüz gibi enflasyon oranı kadar artıyor. Bunu marifet olarak adlandırmak mümkün mü?
On yıllık imtihan göstermektedir ki; AKP'nin ekonomi politikası, asla sürdürülebilirlik gayesini gütmemiş; konjonktürel genişlemelerle yetinilmiştir. Neticede küresel anlamda yerimize bakıldığında, Türkiye bu "serâbı" AKP'nin makyöz ve estetisyenlerinin mahirliğine borçludur.
BU YIL DA VATANDAŞIMIZIN HAYâLLERİ, HÜKÜMETİN YAPTIĞI ZAMLARA TAKILDI…
*AKP, hükümeti herşeyi güllük gülistanlık gösteriyor. Ancak rakamlar bunu yalanlıyor. Bu durum ne kadar devam edecek?
Anlaşılan o ki; Hükümet, konut, damga, motorlu taşıt vergisinden, pasaport, tapu, mahkeme harçlarının yanısıra sigara ve diğer mamul ve hizmetlere yaptığı zamlar ile vatandaşlarımızın yeni yılda da hayallerini çalarak, ekonomik tacize devam edeceğini göstermiştir.
İki yakası bir araya gelmeyen bütçeyi toparlamak için adeta deli dumrul vergileri koyan AKP hükümeti, maliye politikasında da yolun sonuna gelmiştir.
Mevcut ekonomi politikası artık tamamen dar gelirlinin ve fukaranın sırtına bindirilen zam ekonomisi haline gelmiştir. Sadece zamlar ve vergilerle sürdürülebilir ekonomi politikası olmaz.
Bizim ekonomik alanda bu olumsuz tespitlerimizdeki haklılığımızı, maalesef milletimiz kaliteli yaşamdan yoksun kalarak görüyor. Bu yaşamı milletimize hak olarak görenler, bilmelidirler ki bu sayılı günler geçicidir.
KİŞİ BAŞI MİLLÎ GELİR YALANI; ASLINDA KİM DAHA ÇOK PAY ALIYOR…
Milli gelirden alınan payda gelir uçurumu var. Kişi başı alındığı söylenen dolarlar kimin cebine giriyor?
2012 yılı 3. çeyrek itibarıyla kişi başı millî gelir rakamının 10 bin doların üzerinde olduğu söylenmektedir. Bugün çalışanlarımızın % 47'si asgari ücret ile çalışmaktadır. Diğer yandan 4,5 milyonun üzerinde işsiz vatandaşlarımız bulunmaktadır. Tarım kesiminde çalışan yevmiyeli vatandaşlarımızın geliri ise neredeyse karınlarını doyuracak kadardır. Peki kişi başına düşmesi gereken bu 10 bin dolar kimlerin cebine girmektedir?
TÜİK'in geçtiğimiz Eylül ayında açıkladığı 2011 yılına ait gelir ve yaşam şartları araştırmasına göre; yüzde 20'lik gruplarda, en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay % 46,7 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay % 5,8'dir. Bu durumda yoksul daha da yoksullaşmıştır. Kişi başı alındığı söylenen dolarlar da AKP'nin türedi zenginlerinin cebindedir.
SİMİT PARASINA ASGARİ ÜCRET…
Açıklanan asgari ücreti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde açıklanan asgari ücret zam oranları tam bir fiyasko olmuştur. Tabir caizse, 'dağ, fare doğurmuştur'. Sanki büyük bir fark varmış gibi açıkladıkları zam; 2013 yılının ilk 6 ayı için % 4,1 artışla yani 34 lira ile net 739.79'liradan, 774 liraya yükselttildi. Bu 34 lira zamla; 34 simit, 1,3 kg. kıyma, 3,5 kg. kıyma alınabiliyor.
Bize göre; asgari ücreti tespit edilirken, mutlaka enflasyon farkı ve refah payının da verilmesi gerekliydi.
İlginç bir durum da; AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, asgari ücret tespit toplantısından önce verdiği bir demeçte gönlünden geçenin bin lira olduğunu söylemişti. Görüyoruz ki; bunların gönlünden geçenlerle, akıllarından geçenler birbiri ile aynı değilmiş.
Şimdi acı gerçeklere bakarsak; asgari ücretlinin alım gücü dolar bazında 2000 yılı ile karşılaştırıldığında % 52 oranında azalmıştır. Ancak 2012 itibariyle, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 985 lira, yoksulluk sınırı ise 3 bin 208 liradır. Şimdi siz varın artık hesaplayın; verilen bu ücretin neye yaradığını. Asgari ücretli bir sihirbaz olmalı geçinebilmek için.
Bizim anlayışımız; işçinin hakkının tam ve zamanında verilmesi yönündedir. Devlet kayıtdışı ekonomideki kaçağı ve vergi kaybını dar gelirli vatandaşımızın sırtına yüklememelidir.
MHP olarak her Seçim Beyannamesi'nde 'asgari ücret vergi dışı kalsın' dedik. Yenilenen Anayasa çalışmalarında da bu konuda damgamızı vurarak, asgari ücretin vergi dışında kalmasını sağladık.

Yarın : ÖZELLEŞTİRDİK Mİ? GELECEĞİMİZİ DAHA UCUZA MI KIRDIRDIK?

Kaynak: http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?id=26872
Devamını oku...

6 Ocak 2013 Pazar

TÜRKİYE EKONOMİSİ NEREYE GİDİYOR?

EKONOMİ / 2013-01-05 15:39:28


Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, "Ülkemizin mevcut ekonomik durumu, Hükümet, milletimizin hayallerine cevap verebildi mi?, Kişi başı mill” gelir yalanı, Simit parasına asgari ücret, Özelleştirdik mi, geleceğimizi daha ucuza mı kırdırdık? Ülkenin kaynakları nerelere harcanmaktadır? MHP olarak ülkemiz için öngörüleri nelerdir?" sorularına cevap veriyor.
 
 Yavuz MÜFTÜOĞLU'nun Röportajı Yarın Gazeteniz Ortadoğu'da

Kaynak: http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?id=26872
Devamını oku...

3 Ocak 2013 Perşembe

Değişim yeni yılda da devam edecek






Değişim yeni yılda da devam edecek

MANİSA Belediye Başkanı Cengiz Ergün, bir mesaj yayınlayarak, tüm Manisalıların yeni yılını kutladı. Geride kalan 2012 yılı içinde ‘Manisa Değişiyor’ sloganıyla kentte insan odaklı birçok önemli projeyi hayata geçirmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade eden Başkan Ergün, “Göreve geldiğimiz 2009 yılından bu yana olduğu gibi, 2013 yılında da insanlarımızı mutlu edecek, onların yüzünü güldürecek çalışmaların içinde olacağız” dedi.
Manisa’da Belediye Başkanlığı’na geldikleri 2009 yılından bu yana insan odaklı, Manisalıların en çok ihtiyacı olan sosyal alanların arttırılması, 7’den 70’e tüm kentte yaşayanların mutlu olacağı projelerle, içinde mutlu ve güler yüzlü insanların yaşadığı bir kent oluşturmak için projeler ürettiklerini belirten Belediye Başkanı Cengiz Ergün, 2013 yılında da bu projeleri sürdüreceklerini söyledi. Her yeni gelen yılın insanlar için yeni bir umut teşkil ettiğini vurgulayan Başkan Ergün, “Acısıyla, tatlısıyla bir yılı daha geride bırakıyoruz. Geride kalan 3,5 yıllık görev süremiz içerisinde Manisalı hemşerilerimizin mutlu olacağı, yüzlerini güldürecek projeleri hayata geçirdik. Bu projelerimizin büyük bir kısmını tamamladık, bir kısmının da yapımı devam ediyor. Geride bıraktığımız 2012 yılında ‘Manisa Değişiyor’ sloganıyla kentimizde insan odaklı birçok projeyi hayata geçirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Göreve geldiğimiz 2009 yılından bu yana olduğu gibi, 2013 yılında da insanlarımızı mutlu edecek, onların yüzünü güldürecek çalışmaların içinde olacağız. Kısacası kentimizde başlattığımız değişim, yeni yılda da devam edecek” dedi.
Kentimiz için çalışmaya devam edeceğiz
2013 yılında Manisa’yı daha ileri götürecek projeler üretmeye devam edeceklerinin altını çizen Başkan Ergün, “Daha yaşanabilir bir Manisa diyerek yola çıktığımız bu yolda, kendimiz için değil, kentimiz için çalışmaya devam edeceğiz. Büyüyen, değişen ve gelişen Manisa’mızın ileriye gideceği çalışmaları hayata geçirmek için daha önce olduğu gibi, yeni yılda da mesai mefhumu gözetmeden çalışacağız. Bu duygu ve düşüncelerle tüm Türk Milleti’nin ve değerli hemşerilerimin yeni yılını kutluyorum. Geleceği oluşturacak her yeni günün, bir öncekinden daha umut dolu geçmesi ve daha mutlu olmanız dileğiyle. Mutlu yıllar diliyorum” diye konuştu.

Devamını oku...

Emekliler şokta


EKONOMİ / 2013-01-02 15:57:44
SERBEST çalıştığı halde, bunu SGK'ya bildirmeyen ve "emekli aylıklarından yüzde 15 Sosyal Güvenlik Destek Primi kesintisi yaptırmayanlardan emekli aylıklarına, geriye dönük haciz uygulanarak aylıklarının 1/4'ünün kesilmesi işlemine başlandı. Tespit edilen 100 bin kişi de yakında takibe alınacak. Emekliler şokta. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, emeklilerin borçlarını yeniden yapılandırılarak 36 aya kadar taksitlendirme imkanı getirileceğini açıkladı
EMEKLİ olduktan sonra, serbest çalışan ama bu durumlarını Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) bildirmeyen 400 bin kişi tespit edildi. Sosyal Güvenlik Kurumu ile Maliye Bakanlığı'nın ortak operasyonu sonucu, 400 bin emeklinin serbest çalıştığı halde, bunu SGK'ya bildirmediği ve " emekli aylıklarından yüzde 15 Sosyal Güvenlik Destek Primi (SGDP) kesintisi yaptırmadıkları " ortaya çıktı. Maaşının 1/4'ünün kesildiğini gören pek çok emekli yılın son günlerinde soluğu SGK'da alırken henüz bu kesintilerle ilgili çok net bir bilgi alamadılar. SGK-Maliye'nin SGDP operasyonu devam ediyor. 400 bin rakamının daha da artması bekleniyor.
EMEKLİ OLAN ÇALIŞIRSA BİLDİRMELİ
SSK, Bağ-Kur ve TC Emekli Sandığı'ndan emekli olduktan sonra, çalışmaya devam eden birkaç milyon emekli var.
·          Bunlardan, ücretli olarak çalışanlar açısından sorun yok. Ücret ödemelerinden bordro üzerinde SGDP kesintisi yapılıyor. Onlar rahat olsunlar.
·          Diğerlerine gelince, onlar için durum karışık.
- Emekli olduktan sonra, vergi dairesine kayıtlı olarak serbest çalışanlar veya emekli oldukları halde, serbest çalışmaya devam edenler (Bakkal, konfeksiyoncu, ayakkabıcı, gözlükçü, kitapçı, lokantacı, tamirci, doktor, avukat ve benzeri kişiler,
- Emekli olduktan sonra bir anonim şirkette yönetim kurulu üyesi olanlar ile limited şirketlerde (yüzde 1 dahi olsa) hissedar olanlar, SGK'ya başvurup, " emekli aylıklarının yüzde 15'ini " SGDP olarak kestirmeleri gerekiyordu. Ancak 10 Eylül 2012 tarihli Hürriyet'te de yazdığımız gibi, serbest çalışıyor gözüken ve aylıklarından yüzde 15 SGDP kesintisi yaptıran emekli sayısı sadece 13 bin 289 idi!..
Daha açık bir anlatımla, sayısı 10 milyonu aşan emekliler arasında 13.289'u " serbest çalışıyorum " diye bildirimde bulunup, emekli aylıklarından yüzde 15 SGDP kesintisi yapılmasını talep etmişti.
NE OLDU?
Emeklilerin binde birinin serbest çalışıyor gözüktüğünü fark eden SGK, Maliye Bakanlığı ile işbirliği yaparak, kapsamlı bir " destek primi operasyonu " başlattı.
İlk aşamada, aylıklarından yüzde 15 SGDP kesintisi yaptırması gereken, 400 bin emekli tespit edildi.
Operasyon bütün hızıyla devam ediyor. Yakında bu sayının katlanarak artması bekleniyor.
Tespit edilen 400 bin emekliden, 300 bini takibe alındı ve emekli aylıklarına, geriye dönük haciz uygulanarak aylıklarının 1/4'ünün kesilmesi işlemine başlandı. Tespit edilen 100 bin kişi de yakında takibe alınacak.
SGK yönünden " zamanaşımı " süresi 10 yıl olduğu için örneğin 6 yıl öncesinin SGK primi de talep edilebiliyor.
MİLLETVEKİLLERİNE AYRICALIK
Emekli Milletvekillerinin, milletvekilliği görevleri devam ederken serbest çalışmaları ya da bir anonim şirkette yönetim kurulu üyesi veya limited şirkette ortak olmaları durumunda, emekli aylıklarından yüzde 15 SGDP kesintisi yapılmıyor.
Nedenine gelince; Anayasa'nın 86. maddesinde, kesinti yapılamayacağına dair " özel hüküm " var.
AYLIĞI KESİLEN NASIL İTİRAZ EDER?
VKİRA, faiz, borsa kazancı olanlardan eğer yüzde 15 SGDP kesintisi yapılmışsa bunların SGK'ya başvurup düzeltme talep etmeleri kesintinin iadesi için yeterli olacak. Ancak bunun dışında kalan serbest çalışanların emekli aylığından, yüzde 15 SGDP kesilmesi yasal bir uygulama olduğu için itiraz etmek mümkün değil. Ancak " milletvekilleri yönüyle " ya da (yönetim kurulu üyesi olmayan) anonim şirket ortaklarına uygulanmazken, limited şirket ortaklarına uygulanması, Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvuruya konu olabilir. Mevcut Anonim Şirket yönetim kurulu üyesi ya da limited şirket ortağı emeklilerin de bu görevlerinden ayrılmaları veya hisseyi devretmeleri de olayın bundan sonrası için çözüm olabilir. 
4.900 EMEKLİYE DE ORTALAMA 2 BİN TL BORÇ ÇIKARILDI
EMEKLİLERİN çoğu, intibak yasasından dolayı aylıklarındaki artış tutarını Hürriyet'teki dizi yazısınzdan öğrenirken, " aylıklarında azalma şoku " yaşayan emekliler de var.Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'ndan aldığımız bilgilere göre, şu ana kadar 4.900 emekliye " fazla aylık ödendiği " ortaya çıktı. Kurum yetkililerinden öğrendiğimize göre, fazla ödenen aylık tutarı " ortalama 2 bin lira ". Ancak bu tutar ortalama bir rakam; toplamda 500 lira fazla aylık ödenen olduğu gibi, 5 bin hatta 10 bin lira fazla aylık ödenen de var.
Son Torba Yasa'ya geçici bir madde eklenerek, Kurum'un fazla ödemelerden kaynaklanan yaklaşık 9 milyon 800 bin lirayı silmesi öngörülüyordu. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu'nun buna karşı olması nedeniyle, " borç silme " yasa tasarısından çıkartıldı.
Yakında bu konuda yeni bir yasa ile " borç silme " operasyonu yapılmazsa, fazla ödemeler, emekli aylıklarından " 1/4 kesinti " şeklinde geri alınacak. Fazla ödemelere, (kurumun hesaplama hatasından kaynaklanması) nedeniyle, faiz uygulanmaması beklentisi var ancak faiz uygulanırsa o da sürpriz olmasın.
BORCU OLANLARA KOLAYLIK SAĞLANACAK
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, SGK'ya Sosyal Güvenlik Destek Primi borcu bulunanlara kolaylıklar getirileceğini belirterek, bugün görüşülecek bir kanun tasarısıyla bu kapsamdaki emeklilerin borçlarını yeniden yapılandırılarak 36 aya kadar taksitlendirme imkanı getirileceğini ve TÜFE/ÜFE dışında gecikme faizinin uygulanmayacağını bildirdi.
Bakan Çelik, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, emekli olduktan sonra herhangi bir ticari faaliyette bulunanların SGK'ya yüzde 15 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi ödemeleri gerektiğini anımsattı. Kurumun bir süredir yaptığı araştırmalarda vergi kaydı bulanan yaklaşık 600 bin emeklinin zamanında destek primi ödemediklerinin tespit edildiğini ifade eden Çelik, şu bilgiyi verdi:
" Zamanında ödenmeyen primlere gecikme zammı ve gecikme cezası uygulanması halinde bu durumda olan emeklilerimizin önemli oranda mağduriyet yaşayacağı görülmektedir. Bu nedenle vatandaşlarımızın lehine birçok düzenlemenin yer aldığı ve TBMM Genel Kurulunda görüşülecek bir yasa tasarısı paketi hazırlanarak bu durumdaki emeklilerimizin borçlarını 36 aya kadar taksitlendirme imkanı getirilmektedir. Ayrıca, bu durumdaki emeklilerin borçlarına TÜFE/ÜFE dışında herhangi bir gecikme faizi de uygulanmayacaktır. Emeklilerimiz kendilerine uygun bir şekilde borçlarını 36 aya kadar istediği vadede taksitlendirebileceklerdir.  (AA)

Devamını oku...