MHP Genel Başkanı Bahçeli Osmaniye de
Türk milletine güven düşmanlarına korku veren bir kalabalığa konuştu.
06 Nisan 2013 Cumartesi 20:21
Muhterem Hemşerilerim,
Aziz Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Kıymetli Basın Mensupları,
Hepinizi en içten duygularımla
selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Osmaniyeli kardeşlerimle bir kez daha bir
araya gelmenin bahtiyarlığını yaşıyorum.
Bugün buraya, Osmaniye Belediyesi’nin
gıpta edilecek başarılarını görmek için geldik.
Bugün burada, Osmaniye Belediyesi’nin
takdir edilmesi gereken çalışmalarını muhterem vatandaşlarımla buluşturmak için
toplandık.
Allah nazardan saklasın, Osmaniye
Belediyesi tüm gücüyle ve imkânıyla faal haldedir.
Osmaniye adeta yeni baştan imar ve inşa
edilmektedir.
Şehrimiz güzelleşmekte, engellerinden
uzaklaşmakta ve hizmetlerle donanmaktadır.
Osmaniye yüklerinden kurtulmakta, ayak
bağlarından sıyrılmaktadır.
Çok şükür içinde doğup büyüdüğüm bu
şehrimizin talihi değişmekte, bahtı açılmaktadır.
Burada temelini attığımız Yeni Belediye
Hizmet Binasıyla, açılışını gerçekleştirdiğimiz;
√Yeni Hal
Binası’nın,
√Kent
Müzesi’nin,
√Korkutata
Heykeli’nin,
√Samet Aybaba
İzcilik ve Spor Tesisleri’nin
√Rahime Hatun
Meydanı ve Otopark’ın Osmaniyeli kardeşlerime hayırlı olmasını Cenab-ı
Allah’tan diliyorum.
Osmaniye Belediye Başkanımız Sayın Kadir
Kara Bey başta olmak üzere, belediye meclis üyelerini, her kademedeki belediye
çalışanını kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Partimizin görüşlerini yılmadan,
usanmadan ve yorulmadan anlatan, mesajlarımızı Osmaniye’nin her tarafına
ulaştıran başta il başkanımız olmak üzere tüm dava arkadaşlarımı tebrik
ediyorum.
Osmaniye’de taş üstüne taş koyan,
Osmaniye’nin gelişmesi için fedakârlık gösteren her kardeşime şükranlarımı sunuyorum.
Osmaniye’ye vefa gösteren, yetiştiği bu
toprakları unutmayan herkese teşekkür ediyorum.
Çünkü Osmaniye her şeyin en güzeline
layıktır.
Çünkü Osmaniye büyümeyi ve kalkınmayı hak
etmektedir.
Çünkü Osmaniye bizim için her şey
demektir.
Aziz Osmaniyeli Kardeşlerim,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Türkiye’nin önündeki yaklaşık iki yıllık
zaman zarfında ciddiyetle ele alınması gereken 3 siyasi dönüm noktası
bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi 30 Mart 2014
tarihinde yapılacak olan Mahalli İdareler Seçimi’dir.
İkincisi 28 Ağustos 2014 tarihinde
gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı Seçimi’dir.
Üçüncüsü ise normal zamanı 2015 yılının
Haziran ayı olan Milletvekilliği Genel Seçimi’dir.
Bu üç seçim yakın tarihimizin en önemli
sonuçlarına gebe demokratik süreçler olarak dikkat çekmektedir.
Milletçe önümüzün aydınlanması,
karşımızda dikilen korkulukların yıkılması ve çıkarılan zorlukların aşılması
için bu seçimler tarihi kavşak noktasıdır.
√Devletimizi
kuran yüksek ahlakın devamlılığı,
√Milletimizi
yüzyıllarca yaşatan iradenin payidarlığı,
√Ecdadımızın
emanetlerini yükseltecek ve zirveye çıkaracak inancın varlığı,
√Türkçeyi
heyecanla taşıyacak, Türklüğü var edecek, milli haysiyete gözü gibi bakacak
eşsiz sahipleşin mevcudiyeti,
√Milli ve manevi
değerlerimizi koruyup kollayacak şuurun muhafazası bu üç seçime doğrudan
doğruya bağlıdır.
Bu kapsamda ilk durak hiç şüphesiz 30
Mart 2014 tarihindeki Mahalli İdareler Seçimi’dir.
Bu seçimle yalnızca belediye
başkanlarını, belediye meclis üyelerini, il genel meclis üyelerini, köy ve
mahalle muhtarlarını değil, aynı zamanda geleceğinizi belirleyeceksiniz.
Bu seçimle huzuru ve refahı tayin
edeceksiniz.
Bu seçimde Türkiye’nin içler acısı
durumuna müdahale edip istikrarı, düzeni ve güvenliği oylayacaksınız.
AKP bu seçimle uyarılacak, tahammül
sınırlarını aşan politikaları hakkında milli irade ilk hükmünü verecektir.
İnancım odur ki, Osmaniyeli kardeşim her
zaman olduğu gibi yine ülkesine destek verecek, yarınlarını heba etmeyecektir.
Yine Türk milletinin birlikteliğine sahip
çıkacak, birlikte yaşama tercihinden kopmayacaktır.
Yanlışa, yozlaşmaya, çürümeye ve
karanlığa bir kez daha yüz çevirecek, cesaretle de haddini bildirecektir.
Önümüzdeki Mahalli İdareler Seçimi
önemlidir.
358 gün sonraki bu demokratik yarış Türk
milletinin kaderini yakından etkileyecektir.
Bu siyasi imtihanda;
√Millet ve
devlet bekası oylanacaktır.
√Türkiye’nin
varlığı ve birliği oylanacaktır.
√Türk milletinin
hayat hakları, bin yıllık kardeşlik hukuku oylanacaktır.
√Türkiye’nin
üniter milli devlet yapısı oylanacaktır.
√Milli
kimliğimiz, milli benliğimiz, milli bünyemiz, milli dilimiz ve milli
geleceğimiz oylanacaktır.
√Ve elbette
Türkiye ve Türk milleti topyekûnoylanacaktır.
Biliniz ki bu seçim;
√İhanetle
sadakatin,
√Temizlikle
kirliliğin
√Doğruyla
yanlışın,
√Beraberlikle
ayrılığın,
√Kardeşlikle
hasımlığın,
√Milliyetçilikle
bölücülüğün mücadelesine sahne olacaktır.
Osmaniye’nin coşkusundan anlıyorum ki,
AKP önümüzdeki seçimde Gavurdağı’ndan esen milli rüzgârla sarsılacaktır.
Osmaniye’nin heyecanından görüyorum ki,
AKP’yi gelecek yıl çok zor günler beklemektedir.
Osmaniyeli kardeşimin tepkisinden fark
ediyorum ki, AKP inecek, Milliyetçi Hareket Partisi iktidara yükselecektir.
Her şeyiyle ortadadır ki;
√AKP
başaramamıştır.
√AKP aldığı
millet iradesini sakatlamıştır.
√AKP bağlanan
ümitleri boşa çıkarmıştır.
√AKP milli ve
manevi emanete hıyanetlik etmiştir.
√AKP kötü
niyetin, işbirlikçiliğin ve gafletin siyaset markası olmuştur.
Açık yüreklilikle ve ikazla söylemek
isterim ki,
√Türkiye
bitmeden AKP gitmelidir.
√Türk milleti
çözülmeden AKP yenilmelidir.
√Türk vatanı
parçalanmadan AKP sandıkta mahkûm edilmelidir.
√Türk bayrağı
daha fazla inmeden AKP düşmeli ve bir daha da başını kaldıramamalıdır.
Osmaniye’nin desteği yolumuzu
aydınlatacaktır.
Osmaniye’nin mertliği ve milli duruşu
bize güç verecektir.
Allah’ın izniyle Osmaniyeli kardeşim
önümüzdeki Mahalli İdareler Seçimi’nde bir kez daha Üç Hilal’e mührünü
vuracaktır.
Bir kez daha Osmaniye Belediyesi’ni
Milliyetçi Hareket’in yönetimine emanet edecektir.
Hepinize sormak ve cevabınızı duymak
istiyorum:
√Vatana, millete
ve Türkiye’ye sahip çıkacak mısınız? (Evet)
√Milliyetçi
Hareket’e destek verecek misiniz? (Evet)
√Türkiye’yi
bölmeye çalışanlara karşı gösterdiğimiz dik duruşta yanımızda olacak
mısınız? (Evet)
Biz bu evetlerin hakkını vereceğiz.
Umutları Allah’ın izniyle karşılıksız
bırakmayacağız.
Zira Osmaniye’ye daha çok şeyler
yapacağımızın idrakindeyiz.
Hiç kimseyi ayırt etmeden, kökenine ve
mezhebine bakmadan, doğduğu yeri, anasının dilini araştırmadan herkese
kucağımızı açacağız
Osmaniye’de yaşayan, ekmeğini kazanan,
işinin derdinden olan, geçim kaygısı güden her kardeşimi bağrımıza basacağız.
Bizim için kimin nereli olduğu ya da
nereden geldiği önemli değildir.
Biz bu vatanın her bir karışına, her
santimetrekaresine aynı göz, aynı duygu ve aynı ölçüde yaklaşırız.
Bunun için milli birliği savunur,
yüceltir ve sahipleniriz.
Son yurdumuzun üzerinde yaşayan her bir
kardeşim bizim için paha biçilmez bir değer ve etnik kantara vurularak
ölçülemeyecek kadar bütünleşmiş bir cevherdir.
Bunun için siyasi görüşü ne olursa olsun;
geleceğini Osmaniye’de gören, bu aziz vatan köşesinde soluk alıp veren
vatandaşlarıma elimizi uzatacağız ve ocaklarının tütmesini sağlayacağız.
Yapay ayrımlara izin vermeyeceğiz.
Sanal ayrılıklara ortam açmayacağız.
Osmaniye’de yaşayan kardeşlerimi oradan
geldi, buradan göçtü diyerek tasnif etmeyeceğiz.
Bizim üslubumuzda ayrılık, küslük ve
ötekileştirme yoktur.
Bizim siyasetimizde düşmanlık,
yabancılaştırma ve kutuplaştırma yoktur.
Bizim anlayışımızda hizip, tahrik,
kışkırtma, milleti etnik uçlara götürme yoktur.
Hele hele Bizim kitabımızda terör
örgütüyle görüşme, bölücülükten medet umma, şehitlerimizin katillerinden lütuf
bekleme asla yoktur ve olmayacaktır.
Bizim için herkes büyük Türk milletinin
eşit ve onurlu birer ferdidir.
Farklılıklar üzerinden millet tanımı
bizim yabancı ve uzak olduğumuz bir sapma halidir.
Demokrasi ve özgürlük sözlerini paravan
yaparak binyıllık hukuku bozmaya çalışanlar, bizim için kötülüğün ve ihanetin
bizzat temsilcileridir.
Buna yardım ve yataklık edenler, her
alana yaydıkları şirret kampanyayı ileri demokrasi diyerek yutturmaya
çalışanlar bölünmenin teşrifatçısı, bölücülüğün tetikçisi, terörün tepeden
tırnağa teşvikçisi olarak anılacaklardır.
Bize göre kimsenin kimseye üstünlüğü
yoktur.
Osmaniye’nin ekmeğini yiyen, suyunu içen
her bir kardeşim milletimizin bir parçasıdır, vazgeçilmez bir değeridir.
Bizim gönlümüz herkese açıktır.
Bizim kalbimizde herkese yetecek sevgi
vardır.
Bizim muhabbetimiz herkese ulaşacaktır.
Osmaniyeli her kardeşimi milli ve
milliyetçi mücadelemize davet ediyorum.
Osmaniyeli her hemşerimi Milliyetçi
Hareket’in saflarına bekliyorum.
Gelin birlikte olalım, bir kalalım.
Gelin Türkiye’nin karşısındaki fitneyi
beraberce harabeye çevirelim.
Gelin Türk milletine kurulan tuzakları
hurdalığa dönüştürelim.
Gelin hainlere, teröristlere, kendini
akil zanneden aklı karışıklara, BOP’un kıdemli eşbaşkanlarına her şeyimizle
kapalı duralım.
Gelin Türk milletini iktidar yapalım.
Gelin bayrağımızı omuz omuza
dalgalandıralım.
Değerli Hemşerilerim,
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
Türkiye zor, sıkıntılı ve gergin günler
geçirmektedir.
Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi, ülke
yönetimini eline, gözüne, yüzüne bulaştırmış ve sınıfta kalmıştır.
AKP’nin 10 yıllık iktidar döneminde,
bölücülük azmış, terör cesaret ve cüret kazanmış, milli kimlik erozyona
uğratılmıştır.
Başbakan Erdoğan Türkiye’nin kurucu
ideolojisi ve Türk milletinin kurtuluş heyecanı olan Türk milliyetçiliğini
ayaklar altına almıştır.
Türklüğü dışlamış ve Türk bayrağının
saygınlığını gölgelemiştir.
Kafasına göre milleti 36’ya ayırmış,
üniter yapıyı temelinden dinamitleyecek eyalet modelini gündeme getirmiştir.
Başbakan Erdoğan başkan olabilmek için
her yola müracaat edeceğini göstermiş, hatta bu konuda İmralı canisiyle bile
fikir birliğine varmıştır.
Bununla da yetinmemiş, PKK ile anayasa
hazırlayacak kadar kontrol ve dengeyi kaybetmiştir.
AKP-BDP-PKK ve İmralı canisi ortaklığı da
tüm yönleriyle deşifre olmuştur.
Geçtiğimiz 10 yıl boyunca tükenmeye yüz
tutmuş terör örgütünün siyasal uzantıları hükümetten yüz bulmuş, milli birlik
ve beraberliğimiz ve bin yıllık kardeşliğimiz AKP tarafından temelinden
sorgulanır hale getirilmiştir.
Bu istikametteki gelişmeler, meseleleri
Türkçe okuyan ve Türkiye perspektifinden bakabilenler için karşılaşacağımız
felaketin adım adım habercisi olmuştur.
Ne ilginçtir ki, bebek katili Başbakan
Erdoğan’ın başkanlık heveslerine yattığı yerden destek vermiş ve bu çerçevedeki
zehirli düşüncelerini bölücü ulaklar kanalıyla ilan etmiştir.
Ve Başbakan Erdoğan ile İmralı canisi
tamamen aynı hedefte buluşmuştur.
Bu ikili Türkiye’nin parçalanması için
müştereken faaliyete geçmişlerdir.
İmralı’da, canibaşıyla müzakere masaları
kurulmuş, ihanet görüşmeleri arkası arkasına gerçekleştirilmiştir.
Ada’ya BDP’li heyetlerin birisi gitmiş,
diğeri gelmiş; İmralı canisi sanki hakkı yenilmiş, özgürlüğü gasp edilmiş
mağdur bir siyaset figürü seviyesine çıkarılmıştır.
Başbakan Erdoğan’ın müsaadesiyle Nevruz
Bayramı bölücü terörün hain emellerine teslim edilmiş, teröristbaşının kanlı
mesajları kalabalıklara haysiyetsiz bir şekilde okunmuştur.
Böylelikle Türk milleti vahim bir bölünme
sürecine sokulmuştur.
Bunun adına da çözüm denilmiştir.
PKK’yla görüşmeler barış kılıfının içine
saklanmıştır.
Başbakan Erdoğan Türk milletini çözmek,
Türkiye’yi dağıtmak için süreç isimli ihanete her şeyini bağlamıştır.
Bunun da bahanesi olarak terörle
mücadeleyi göstermiştir.
Elbette terör son bulmalı, şiddet ortadan
kalkmalı, vatandaşımız huzur ve emniyet bulmalıdır.
Bunun aksini savunmak ve söylemek mümkün
değildir.
Biz geçmişte her fırsat ve ortamda
hükümetin terörle mücadelesine destek verdik, eleştirilere rağmen arkasında
durduk.
Beklentimiz terörün kökünün kazınması,
bölücülüğün de tümden bitirilmesi olmuştur.
Ne var ki, gelişmeler aksi istikamette
vuku bulmuştur.
AKP, bölücü terör örgütüyle mücadele
etmek yerine pazarlık yapmayı tercih etmiştir.
Şüphesiz eline silah alarak ülkemizi
bölmek için dağa çıkmış teröristlerin bütün taleplerini karşılamak ve cinayetle
başaramadıklarını bahşetmek dünyada eşine benzerine rastlanmamış bir
zafiyettir.
Hiçbir güçlü devlet ve hiçbir kudretli
millet teröre teslim olmamış, gönül rızasıyla hain isteklerine boyun
eğmemiştir.
AKP hükümeti Türk milletinin itibarını ve
imrenilecek kuvvetini bir avuç eşkıyanın insafına bırakmıştır.
Biliniz ki, böylesi bir acziyet ile ne
Çanakkale savunulabilirdi, ne de milli mücadele yapılabilirdi.
AKP zihniyeti bundan 90 yıl önce
yönetimde olsaydı, İzmir’i Yunanlıya bırakır, İstanbul’u İngiliz’e teslim eder,
Anadolu’yu da işgalcilere çözüm adı altında devreder ve sonra da kaybolup
giderdi.
Böylece pürüzler ve sorunlar ortadan
kalkmış ve AKP’nin tanımındaki barış da sağlanmış olurdu.
Şurası bir gerçektir ki, bugüne kadar
sorunları çözmek adına isyankârlara, teröristlere ve bölücülere teslim olan hiç
bir ülkenin ayakta kaldığına şahit olunmamıştır.
Özellikle yakın tarihimiz bunun örnekleri
ile doludur ve bundan ders almak gerekmektedir.
Gelişmeler 29 yıldır Türkiye’ye musallat
olan terör örgütünün görevini tamamladığını, silahlı bölücülüğün silahsız olana
devir teslim yaptığını göstermektedir.
PKK’nın ve uzantılarının bütün
tasavvurları artık AKP tarafından temsil edilmektedir.
PKK’nın teröre başvurarak isteklerini
dayatmasına gerek duyacağı şart ve ortam birer birer kalkmaktadır.
Bütün istekleri Başbakan tarafından zaten
dile getirilmekte ve savunulmaktadır.
Sonuçta böyle olacak idiyse, 1984 yılında
ilk silahlı eylem başladığında ne ordu sevk etmeye gerek duyulurdu, ne de
Mehmetçiklerimizin, polislerimizin ve korucularımızın yıllar süren fedakârca
mücadelelerine ihtiyaç olurdu.
Bölücü hainler ne istiyorsa verilir,
terör örgütü ne dayatıyorsa teslim edilir ve ihanet süreci çok önceden hayata
geçirilerek Türk milleti parçalanıp yutulurdu.
Bu halde Türkiye’ye de gerek kalmazdı.
Ve kayıplarımız olmaz, ancak Türk vatanı
tam olarak karanlığa gömülmekten kurtulamazdı.
Şayet geriye kalana da Türkiye
diyebilirsek, bir avuç toprak parçasında haysiyetini kaybetmiş, bağımsızlığını
yitirmiş, dağılmış, örselenmiş ve tükenmiş halde yaşamaktan başka bir
seçeneğimiz de kalmazdı.
Bugün gelinen aşamada Türkiye’nin
bölünmesi için AKP, PKK’nın teklif ve tezlerine odaklanmış ve sanki PKK’yla
bölücülük yarışına girişmiştir.
Başbakan Erdoğan, Kandil kadrolarının
bütün niyetlerini siyaset zemini içinde çözmeyi kafasına koymuş ve bölücülüğün
yeni liderliğine soyunmuştur.
Ve bu konuda İmralı Canisi ile uyum ve işbirliği
halinde olmaktan da geri durmamıştır.
Başbakan’ın tüm gücüyle sürdürdüğü sözde
çözüm adımları; İmralı canisinin, terör örgütünün dağ kadrosunun, etnik bölücü
mihrakların, peşmerge başının ve küresel kanlı niyetlerin etrafında
kenetlendiği Türk milletine kefen biçme sürecinden başka bir anlama
gelmemektedir.
Başbakan’ın hesabı ortadadır:
Böyle giderse, bu süreç ihaneti
kapsamında, İmralı canisiyle birlikte teröristlere örtülü siyasi af
çıkartılacak, etnik temelli bölücülerin kimlik ve dil eksenindeki talepleri
karşılanacak, özerklik temin edilecek, bağımsız Kürdistan’a zemin açılacaktır.
Bunun da adına çözüm denilecek, barış
olarak tanımı yapılacaktır.
Ne var ki, aziz milletimiz, çok yakında yaşayacağı
vahim gelişmelerle Başbakanın ve AKP’nin foyasını görecek; kendisine huzur,
esenlik, refah ve onur kazandırsın diyerek bu zihniyete verdiği desteğin
pişmanlığını duyacaktır.
Ve tarihimizde göremeyeceğimiz bu
alçalmanın adresi AKP, mihrakı işbirlikçiler, odağı ise Başbakan Erdoğan’dan
başkası olmayacaktır.
İşte İmralı canisi ve PKK’nın önerdiği,
Başbakan ve hükümeti tarafından şevkle, heyecanla kurulan sözde “Akil Adamlar
Heyeti” Türk milletini böylesi bir karanlığa ve köhnemişliğe ikna etmek için
harekete geçmişlerdir.
63 kişilik aklı kararmış ve kafası
karışmış güruh çözüm diyerek PKK’nın tekliflerini milletimize anlatacaklar ve
buna da inandırmaya çalışacaklardır.
Osmaniye’de sormak isterim ki, bu sözde
Akil Adamlar;
√Neyi
çözdüklerinin farkında mıdır?
√Neye alet
olduklarının bilincinde midir?
Bunlar için çözüm nedir?
Bu PKK elçileri barıştan ne anlamaktadır?
Türk milletine ne anlatacaklar, neyi
kabullendirmeye çalışacaklardır?
Başbakan Erdoğan ve sözde akil kadrosu
kim ya da kimlerle halleşmenin yolunu açmaktadır?
Türkiye’de huzur PKK’ya teslim olunarak
mı sağlanacaktır?
Türkiye’de refah ve istikrar İmralı
canisini kahraman, bölücülüğü de meşrulaştırarak mı temin edilecektir?
Bu akılsızlar, hangi akla hizmet Başbakan
Erdoğan’ın yanına sığınmışlardır?
Milli değerlerimizle bu kadar ters düşen
aklını yitirmişler, Türk milletinin karşısına nasıl çıkacaklar, Türkiye’de
utanmadan, yüzleri kızarmadan nasıl gezeceklerdir?
Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüyle
oynamak, sözüm ona kanın durması için inisiyatif alıyoruz diyerek PKK’ya
payandalık yapmak kimin cüret edeceği bir kepazeliktir?
Başbakan ve aklını yemişler Türk
milletini ne hakla küçük görmekte, terörün taleplerine ikna olacağını nasıl
zannetmektedir?
Bunlar Türk milletini tanımakta mıdır?
Bunlar Türklüğün destansı gücünü bilmekte
midir?
Bunlar şehitlerimizin aziz hatırlarının,
gazilerimizin mübarek mücadelelerinin farkında mıdır?
Türk milletinin kutsallarıyla oynamak
film çevirmeye, şarkı söylemeye, salonlarda ahkam kesmeye, ticaret yapmaya,
ders anlatmaya, kuru sıkı atmaya ve gazete sayfalarında zehir kusmaya asla
benzemez, benzemeyecektir.
Aziz milletimiz bu ihanete çanak
tutanları, bu ihanetin taraflarını affetmeyecektir.
Sözde barış adına yapılan rezillikleri,
kandırma girişimlerini bağışlamayacaktır.
Kurulduğu günden bu yana, milli varlığı
ve milli devleti benimsemekte tereddüt içinde olan bazı zavallılar, Türkiye
Cumhuriyeti’ne karşı zaman zaman sonuçsuz kalan silahlı kalkışma eylemi içinde
olmuşlardır.
Vatan bütünlüğüne yönelik her isyan,
milletimizin kahredici çoğunluğu tarafından lanetlenmiş, failleri başta olmak
üzere, hadiselere karışanlar, destek verenler, alkışlayanlar hak ettikleri
cevabı tarih boyunca almışlardır.
Bundan sonra da olacak budur.
Başbakan ve yanına aldığı akıl fukaraları
Türk milletinin tepki ve itirazlarıyla muhakkak tanışacaklardır.
Düne kadar böyle olmuştur, bugün ve yarın
da bu şekilde olacaktır.
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Değerli Hemşerilerim,
AKP’nin PKK’yla yürüttüğü müzakerelerin
bir ayağında da Anayasa hazırlığı bulunmaktadır.
Hükümet, bölücü terör örgütünü memnun
etmek ve rahatlamak için her şeyi denemekte ısrarlıdır.
Türklüğün anayasadan çıkarılması ve ilk
üç maddenin ayıklanması konusunda AKP, PKK’yla hemfikirdir.
Bu çerçevede İmralı canisi, Başbakan ve partisini
her şeyiyle desteklemekte ve yön vermektedir.
Bu ortam içinde, Osmaniye’den bir kez
daha duyurmak ve bildirmek isterim ki,
√Türkiye
Cumhuriyeti tektir ve üniter bir devlettir.
√Türk milleti
ayrılık kabul etmeyen bir bütündür.
√Türk vatanı
ebedi yurdumuzdur.
√Al bayrağımız
bağımsızlığımızın, egemenliğimizin sembolüdür.
√İstiklal
Marşımız, kahramanlık ve bağımsızlık destanıdır.
√Milli birlik ve
bütünlüğümüzün temelleri tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek
dil ülküsüdür.
Bunların dışında her şey bizim için
uçurumdur, sonu ve dibi olmayan karanlıktır.
Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında
milli varlığını ve birliğini koruyacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi, bu kutlu
değerleri ve kutsal emanetleri muhafaza etme konusunda yeminlidir.
Osmaniye yanımızdadır ve tüm bölücülük
aktörlerini izlemekte ve gerekli notlarını almaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olduğu
müddetçe Türk milleti yaşayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi olduğu sürece
çözümcüler, müzakereciler, teröristler, akılsızlar ve yabancı projeler hüsrana
uğrayacaktır.
Bu düşüncelerle siz muhterem
hemşerilerimi ve aziz dava arkadaşlarımı bir kez daha sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye sevdalısı olan herkesin, “Türk
milleti” ortak paydasında buluşacaklarına, milli değerler etrafında
kenetleneceklerine yürekten inanıyorum.
Hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.
Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.
Ne Mutlu Türküm Diyene.