23 Aralık 2013 Pazartesi

Devlet Bahçeli ve Kız Kardeşi Doç. Dr. ŞENOL KANTARCI




Devlet Bahçeli ve Kız Kardeşi


23 Aralık 2013 3309 kez okundu. Yazar E-posta:skantarci@hotmail.com

2004-2006 yılları arasında Isparta’da Süleyman Demirel Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptım. Gerek şehrin güzelliği gerekse Isparta şehrinin insanlarının iyiliği, Isparta’yı benim için özel kılmıştır.

Ayazmana’sı, Gökçay’ı, Eğirdir’i, Gölcük’ü ve hatırşinas insanı ile güller ve göller diyarı bir Isparta yaşadım.


İki yıllık Isparta yaşamım sürecinde elbette ki, çok değerli dostlarım oldu. Isparta’ya ilk gittiğimde tanıma fırsatına eriştiğim insanlardan birisi de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin kız kardeşi Prof. Dr. Semiha Bahçeli oldu.


Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Semiha Bahçeli ile ilk tanıştığımda itiraf etmem gerekir ki, oldukça şaşırmıştım. Çünkü karşımda MHP Genel Başkanı ve daha iki yıl öncesine kadar Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcılığı yapmış bir liderin kız kardeşi vardı.


Ne bekliyordum?


Tabiî ki, Türkiye’de alışılmış şekliyle önemli bir partinin Genel Başkanı’nın, Başbakan Yardımcılığı yapmış bir şahsiyetinin kız kardeşinin burnu havalarda, havalı yapısını.


Oysa hayal kırıklığına uğramıştım. Çünkü öylesine zarif, öylesine alçak gönüllü yani öylesine mütevazı bir hanım efendi… Aynı zamanda bilim insanı ve saygın bir profesör duruyordu karşımda.


Öylesine bir alçakgönüllülük ve samimiyet vardı ki, Semiha Hocam da sonraları Semiha abla demeye başlamıştım.


Yıl 1995…


Akademik kariyerime ilk başladığım yıllar. Çok değerli bir hocamla/abimle

 Prof. Dr. İsmail Doğan’la Ankara’da, o dönemde MHP Genel Sekreterliği görevinde olan Devlet Bahçeli’yi ziyarete gitmiştik.


Bahçeli’nin odasına girdiğimizde şaşırmıştım.


Sanki üniversitede bir akademisyenin odasındaydım.


Odanın dört bir yanı kitaplıklarla çevrelenmiş ve raflarda binlerce kitap. Aynı şekilde masasının üzerinde abartısız yüze yakın kitap ve o kitapların arkasından görülen bir Bahçeli silueti.


Ve son derece sevecen ve bir o kadar mütevazı ve bir o kadar kibar bir insan.

Bir saate yakın bir sohbetten sonra yanından ayrılmıştık.


Sayın Bahçeli, yanından ayrılışımızda ayakta bir şekilde çıkışımıza kadar refakat etmişti.

Prof. Dr. İsmail Doğan hocam iyi bilir, çok etkilenmiştim.


Türkiye’de zihinlerde yanlış olarak yerleşmiş olan ülkücü profilinden çok farklı, entelektüel bir ülkücü ile tanışmıştım.


Yıl 2004… Isparta’dayım…


Isparta’da üniversite ile şehir arası mesafe yaklaşık olarak 10-12 km ve düz bir yol.

Evden çıktım, arabamla üniversiteye gidiyorum. Üniversiteye giderken, yolda otobüs durağında tanıdık bir sima gözüme çarptı. Hemen az ileride durdum ve o tanıdık simanın yanına saygıyla yaklaştım. “Semiha Hocam, üniversiteye gidiyorum, buyurun birlikte gidelim.” dedim.


Arabası yoktu Semiha Hocam’ın. Oysa Türkiye’nin en köklü partilerinden birisi olan MHP’nin Genel Başkanı’nın hatta Başbakan Yardımcılığı yapmış bir şahsiyetin kız kardeşinin ya arabası ya da özel şoförlü arabası olmalıydı.

Garip, ama yoktu…


Isparta’da görev yaptığım 2004/2006 yıllarında iki yıl boyunca çok değerli hocam/ablam, Prof. Dr. Semiha Bahçeli’yi otobüs durağında üniversiteye otobüs beklerken her gördüğümde gerekli saygıyı göstererek üniversiteye götürdüm.

2006 yılında Isparta’dan ayrıldığımda bende iz bırakan isimlerden birisi olmuştu Semiha Bahçeli…


Artık 2010’lu yıllar…


Ankara’da Milliyetçi Hareket Partisi’nde “Siyaset ve Liderlik Akademisi”nde ders vermeye ve Devlet Bahçeli’yi daha yakından tanımaya başladığım dönem…

Kendisini her ziyarete gittiğimde kapısının hemen önünde, ayakta sizi karşılarken “hoş geldiniz” nezaketinde bulunan bir genel başkan.

Gittikçe daha çok tanımaya başladım Devlet Bahçeli’yi.


Şehit ailelerine yaptığı yardımları, öğrencilere verdiği şahsi bursları, TSK Vakfı’na, Darüşşafaka’ya bağışlarını, yaptırdığı camileri öğrendim. Ama öğrendiğim en ilginç şeylerden birisi, bütün bunları gizli tutması, kamuoyundan gizlemesi olmuştu. Hatta milletvekilliği “kıyak emeklilik” maaşını kabul etmeyip, akademisyen kimliği ile emekli olup bu emekli maaşını da şehit ailelerine bağışlayan bir Bahçeli tanımıştım.


Ve tanıdığım bu Bahçeli’nin Türk siyasal hayatındaki en önemli özelliği neydi biliyor musunuz?


Aktif siyasete atıldıktan sonra, mal varlığı azalan tek siyasetçi olmasıydı…

Son söz: (Son söz okuyucuların olmalı)…