“
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün gerçekleştirilen Merkez Yönetim Kurulu
(MYK) toplantısında son siyasi gelişmeleri değerlendirdi. „
MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli, dün gerçekleştirilen Merkez Yönetim Kurulu (MYK)
toplantısında son siyasi gelişmeleri değerlendirdi. Bahçeli, "Başbakan
Erdoğan milliyetçiliğin törpülenmesi, Türklük değerlerinin ayaklar altına
alınması için Karadeniz'i deney sahası olarak görmüş ve buradaki kardeşlerimizi
ahlaksızca kullanmaya ve test etmeye cüret etmiştir. Şayet Karadeniz olur
verirse, bölünmenin ve dağılmanın kolayca hayata geçeceğini şuursuzca hesap
etmiştir. Elbette yanlış hesap Karadeniz'den dönmüş ve AKP'nin kucağında patlamıştır" diye konuştu.
MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli'nin MYK Toplantısı'nda gerçekleştirdiği konuşma şu
şekilde: AKP hükümetinin cepheleşmeyi kışkırtan ve toplumsal huzuru
baltalamayı amaçlayan falsolu siyaset tercihi bugünkü ortamda ülkemizin en
önemli sorunu haline gelmiştir.
Türkiye,
hükümetin sevk ve idaresinde akıllara durgunluk veren çelişkiler halkasının ve
çetrefilli hadiseler yumağının içine kısılmıştır.
Bölücülüğün
AKP tarafından zirveleştirilip kurumsallaştırılmaya çalışılması, kardeşlik
bağlarının yıpratılmasına, etnik tahrik ve provokasyonların genişleyerek
tehlikeli bir eşiğe dayanmasına yol açmıştır.
Milli
ve manevi değerlere karşı yapılan tesir düzeyi yüksek saldırıların, infaz girişimlerinin
bölücü terör örgütüyle eşzamanlı ve koordinasyon halinde ilerletilmesi
tehditlerle dolu bir mecranın kilidini açmıştır.
Bu
itibarla, “Biz” kavramının içinin boşaltılması, mensubiyet bilincinin
altının oyulması ve birlikte yaşama hissiyatının hırpalanması önümüzdeki
çok çetin ve var olma, yok olma sınırında geçecek bir imtihana işaret
etmektedir.
Türk
milleti, bir yanda “Süreç, barış, çözüm” sacayağında ağır bir
şantaja maruz kalırken, diğer yanda geri dönülmesi çok zor olacak dağılma ve
parçalanma girdabına sokulmak istenmektedir.
“BAŞBAKAN ERDOĞAN İMRALI
CANİSİNE KARŞI DİZ ÇÖKMÜŞ”
AKP’nin,
PKK ve İmralı canisiyle yürüttüğü müzakerelerin, teslim görüşmelerinin ve
acizce sürdürdüğü mütareke arayışlarının ise bu gidişatı kontrolden çıkaracağı
neredeyse kesine yakın bir durum olarak görülmektedir.
Başbakan
Erdoğan İmralı canisiyle Türkiye’nin ve Türk milletinin kaderini akıl almaz ve
hiçbir şekilde izahı olmaz şekilde masaya yatırmıştır. Bu masada bin yıllık
kardeşlik, Türk milletinin anlam ve hayat kaynakları meze yapılarak iştahla
yenilmektedir. Gelişmeler göstermiştir ki, etnik temelli bölücü terör AKP’yi
felç etmiş, karar alma özelliklerini ve milli onurunu bir daha canlanmamak
üzere gömmüştür.
Başbakan
Erdoğan İmralı canisine karşı diz çökmüş, PKK taleplerine boyun eğmiş ve milli
tezlerden hiçbir siyasi iktidarda görülmediği kadar taviz vermiştir.
Bu
şahsiyetsizliğin, kimliksizliğin ve siyasi ahlak bozukluğunun arka planında
Türk milletine şaşı ve yanlış bakış oldukça belirleyici bir rol icra etmiştir.
Maalesef,
İmralı adasında müebbet hapis cezasıyla yatan teröristbaşı ülkemizin kaderi
ve milletimizin akıbeti hakkında söz ve yetki sahibi mevkiine çıkmıştır.
“BDP'Lİ HEYETİ
PAKETLEYEREK YOLCULUK İÇİN HAZIR ETMİŞTİR”
İbret
verici şekilde ortadadır ki, günlerce, İmralı’ya
kimlerin gideceği tartışılmış, AKP’yle BDP arasında yaşanan isim pazarlıkları
herkesin gözü önünde ve hiçbir kaygı gözetilmeksizin gerçekleştirilmiştir.
Bu iki
aynı evsaftaki bölücülük figürleri arasında İmralı hasretinin dinmesi adına; karşılıklı beyanlar,
usulen yapılan sızlanmalar, sözde vize anlaşmazlıkları her şeyin önüne geçmiş
ve Türkiye gündemi buraya hapsedilmiştir.
AKP,
BDP’li bazı isimlere yalandan ambargo koymuş, kamuoyu tepkisini frenleyebilmek
için yalama haline gelen veto kartını kullanmış, yapılan beyhude açıklamalarla
karşılıklı söz düellosuna dönen İmralı ziyaretlerinin makul isimlerle
yapılmasında ısrarcı olmuştur. Sonunda AKP muradına ermiş, belirlediği BDP’li
heyeti paketleyerek yolculuk için hazır etmiştir.
Başbakan
Erdoğan’ın, işini gücünü bırakıp varlığını ve taşıdığı siyasi sorumluluğunu
İmralı canisiyle kim yâda kimlerin görüşeceğine adaması bölücülüğe merak salan
birisinin hezeyanlarından başka bir anlama gelmeyecektir.Ne acıdır ki, İmralı
canisi, AKP sayesinde Türkiye’nin ağırlık merkezi haline dönüştürülmüş, aynı
zamanda gelişmelerin boyutunu ve yönünü tayin edecek sözde akil adam seviyesine
çıkarılmıştır.
Başbakan
Erdoğan göz göre göre, tüm umut ve beklentisini, başkanlık hedefini onbinlerce
insanımızın kanına girmiş caniye bağlamıştır. Bunun için İmralı
bekçiliğine soyunmaktan, İmralı havarisi olmaktan ve İmralı müşahidi rolünden
gocunmamış, bundan da rahatsızlık duymamıştır.
Başbakan
Erdoğan, siyasi menfaati doğrultusunda ve ikbal endişelerinin izdüşümünde,
İmralı canisiyle her anlamda ittifak kurmuş ve birlikteliklerini çözüm süreci
isimli çöküşün şahitliğiyle nikâh aşamasına getirmiştir. Kanlı ve saldırgan
emellerden, kirli ve karanlık hesaplardan, silah ve bomba taraflarından barış
ve çözüm uman bu zihniyetin Türk milletine büyük bir vefasızlık ve insafsızlık
yaptığı her türlü izahtan varestedir.
Başbakan’ın
bu uğurda, dün her türlü kötü ve yutulması mümkün olmayan hakaretleri
sıraladığı bölücülüğün siyaset ayağı BDP’yi, gizli bir koalisyon ortağı gibi
yanına alması tam bir rezalet ve ilkesizlik örneğidir.
AKP-BDP
ortaklığı tüm tezgâhların, tüm tahriklerin ve gündemdeki etnik kutuplaşmaların
faili olarak Türkiye’nin birlik ve kardeşliğini sakatlamaya küstahça
yönelmiştir.
“KARADENİZ İNSANIMIZI İHANET PLANLARINA DAHİL ETME YÜZSÜZLÜKLERİNİ İYİ OKUMAK GEREKİR”
“KARADENİZ İNSANIMIZI İHANET PLANLARINA DAHİL ETME YÜZSÜZLÜKLERİNİ İYİ OKUMAK GEREKİR”
Hiç
şüphesiz BDP’nin Çorum’da başlayıp şimdilik Samsun’da durmak zorunda kaldığı
Karadeniz turu bunlardan yalnızca birisi olmuştur.
Adına
çözüm süreci denilen “Çöküş ve Çözülüş” planının toplumsal
tabanda kabullendirilmesi ve aziz milletimizin alt etnik kimliklere sapması konusunda
ikna edilmesi amacıyla AKP’nin teşvik ve yol açmasıyla BDP’li bir grup
milletvekilinin başlattığı Karadeniz turu hassasiyetlerin aldığı ve ulaştığı
boyutu göstermesi bakımından son derece anlamlıdır.
AKP ve
BDP’nin eşgüdüm ve rol paylaşımı halinde sinsice Karadeniz’i hedef almasını,
asil ve cesur Karadeniz insanımızı ihanet planlarına dahil etme yüzsüzlüklerini
iyi okumak ve anlamlandırmak gerekmektedir.
Hatırlanmalıdır
ki, Başbakan Erdoğan bu ayın başında, partisinin Karadeniz illerinin
milletvekilleriyle bir araya gelmiş, bilhassa PKK ve İmralı canisiyle onursuzca
yürütülen müzakerelerin kendi yörelerinde anlatılmasını ve itirazların
giderilmesini istemiştir. Peşinden, yine Başbakan’ın müsamahası ve
icazetiyle BDP’li dört milletvekili Karadeniz’e adeta çıkarma yapmış ve İmralı
canisiyle yapılan görüşmeleri masumiyet kisvesiyle yapıldığını anlatmak üzere
görevlendirilmişlerdir. Maksat çözüm süreci rumuzlu çöküş ve çözülüş planı
konusunda Karadeniz’in tertemiz insanını kandırmak ve yanlışa rıza göstermesini
temin etmek noktasında düğümlenmiştir. Bu zamana kadar milletimizin hiçbir
meselesine ilgi ve alaka göstermeyen, varsa da yoksa da PKK’nın dümen suyunda
zehir saçan kişilerin Karadeniz’e açılmaları milli dalgayla kesilmiş ve yarım
bırakılmıştır.
AKP ve
BDP sınırlı sorumlu bölücülük kooperatifinin artniyetli ve köksüz isimleri,
Karadeniz’in mert insanlarına kafatası koalisyonu, derin yapılanma,
saygısızlar, Ergenekon uzantıları, gladyo temsilcileri iftirasını vurmaya
kalkışmamalı, şerefli insanlarımızı daha fazla karalamayı sürdürmemelidir.
“BDP'LİLERİ KARADENİZ'E İTEREK TÜRKİYE'Yİ GERGİNLİĞE HAVALE ETMİŞTİR”
“BDP'LİLERİ KARADENİZ'E İTEREK TÜRKİYE'Yİ GERGİNLİĞE HAVALE ETMİŞTİR”
Başbakan
Erdoğan; PKK’nın yedeği suçlamasıyla hakir görüp azarladığı, Kandil’e gitsinler
diyerek istikamet gösterdiği, teröristlerle kucaklaştıklarını söyleyerek
aleyhlerine yeri göğü ayağa kaldırdığı BDP’lileri Karadeniz’e iterek
Türkiye’yi gerginliğe havale etmiştir.
Bilinmelidir
ki, Sinop ve Samsun’da meydana gelen olayların müsebbibi ve birinci dereceden
azmettiricisi daha düne kadar süren beyanlarıyla BDP’lileri hedef gösteren
Başbakan Erdoğan’dan başkası değildir.
BDP’lileri
PKK’nın uşağı olarak gösterip, hatta Kandil’in boğzalarındaki ipi gevşetmeden
hiçbir şeyi yapamayacaklarını söyleyen Başbakan’ın, Sinop ve Samsun’daki
olaylardan Milliyetçi Hareket Partisi’ni sorumlu göstermeye çalışması
izansızlığın, körlüğün ve dayanaksız atmanın bu şahsiyetin zihnini esir
aldığını göstermiştir.
Bu
gerçekler ortada dururken, kendisinin “Teröristle kucaklaşanlarla
görüşmem” diyerek terslediği BDP’lilere şimdi saygı gösterilmesini
öfkeyle dile getirmesi, tükenmiş ve iflas etmiş bir siyasetçinin nafile
bayanlarından başka bir manaya gelmeyecektir.
Karadeniz’in
mert insanları aslında AKP’nin PKK’ya yanaşmasına ve yanında haince durmasına
itiraz etmiş ve bu yolla da tepkisini dile getirmiştir.
Daha
birkaç ay önce, asılması konusunda görüşler ileri sürüp, hatta idam cezasının
tekrar geri getirilmesini dillendiren Başbakan Erdoğan’ın, şimdi terörist
başından sözde barış ve çözüm umar bir duruma gelerek, vatandaşlarımızın da bu
şekilde davranmasını beklemesi tarifi olmayan bir çelişkinin ve basiretsizliğin
ürünü olsa gerektir.
Başbakan’ın
her sözünden, bir süre sonra anında dönüş göstermesi, dünüyle taban tabana
zıtlıklar sergilemesi kendisi açısından normal ve sıradan olabilecektir. Fakat Türk milleti
böylesi bir tutarsızlığın ve ahlaki kırılmanın hiçbir zaman içinde olmayacak,
doğrularından ve ilkelerinden dönemsel şartlar öyle gerektiriyor bahanesiyle
ayrılmayacaktır.
“YANLIŞ HESAP KARADENİZ'DEN DÖNMÜŞ VE AKP'NİN KUCAĞINDA PATLAMIŞTIR”
“YANLIŞ HESAP KARADENİZ'DEN DÖNMÜŞ VE AKP'NİN KUCAĞINDA PATLAMIŞTIR”
Başbakan
Erdoğan milliyetçiliğin törpülenmesi, Türklük değerlerinin ayaklar altına
alınması için Karadeniz’i deney sahası olarak görmüş ve buradaki kardeşlerimizi
ahlaksızca kullanmaya ve test etmeye cüret etmiştir.
Şayet
Karadeniz olur verirse, bölünmenin ve dağılmanın kolayca hayata geçeceğini
şuursuzca hesap etmiştir. Elbette yanlış hesap Karadeniz’den dönmüş ve AKP’nin
kucağında patlamıştır.
Şüphesiz
Başbakan Erdoğan ve
hükümetinin Türklük değerlerini, millet anlayışını ve Türk milliyetçiliğini
anlamsızlığa, boşluğa ve hiçliğe taşıma uğraşları, karşılaştığımız
en ciddi meselelerin liste başına yerleşmiştir.
Bölücülüğü
tahkim, Türk milliyetçiliğini tahrip ve milleti taciz ederek hain projelerine
ulaşacağına saflıkla inanan Başbakan ve hükümetinin, fitne elçiliğine ve nifak
üretimine odaklanması Milliyetçi Hareket Partisi var olduğu müddetçe mümkün
olmayacaktır.
Kimse
boşuna uğraşmamalıdır; Türk-Kürt
kavgası çıkarmaya, derin kardeşlik hukukunu yağma etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Devamlı
körüklenen etnik kutuplaşmanın Türkiye’nin mahvına neden olacağı, son yurdumuzu
Yugoslavya’nın bir kopyası haline dönüştüreceği hesaba katılmalı ve herkes, en
başta da hükümet aklını başına almalıdır.
AKP’nin
İmralı canisi ve çetesiyle birlikte, Türk milletini 36’ya ayırma kalleşliğine
karşı ne büyük güvence milletimizin asırları aşan, güçlükleri bir bir yenen
birlikte yaşama idealidir.
Kim ne
yaparsa yapsın bundan ödün verilmeyecek ve bölücülük lobisine sırtını yaslayan
gafil ve densizlere fırsat tanınmayacaktır.
Büyük
Türk milleti, milli kıymetlerini ayaklar altına almaya, milliyetçiliği
karalamaya çalışan BOP kurnazlığını en kısa sürede sandıkta ayağının altına
alacak ve çiğneyecektir.
İmralı
canisiyle ısrar ve hevesle sürdürülen ihanet görüşmelerini meşrulaştırmak ve
karşı çıkışları hafifletmek için Türk milliyetçiliği düşmanlığının ana tema
olarak seçilmesi bizzat Türk milleti tarafından ezilecek ve sahiplerinin
başında paralanacaktır.
“ENİNDE SONUNDA HESAP
VERECEKLER”
Başbakan’ın
Türk milliyetçiliğini ırkçılık, ayrımcılık ve kafatasçılık olarak mahkûm etmeye
yeltenen bitmek bilmeyen provakatif çıkışları inşallah maya
tutmayacak, doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm Türk vatandaşları buna karşı
seslerini yükseltecektir.
Milliyetçi
Hareket Partisi, Türkiye’nin varlığına, milli onuruna ve geleceğine heyecanla
sahip çıkmaya devam edecek, Türk milletinin birliğinin ve milli kimliğinin
üzerinde özenle titreyecektir.
Artık
Başbakan konuştukça batmakta, battıkça da tüm denge ve ölçülerinden kopmaktadır.
Şuur
altında, millet ve milliyetçiliğe yönelik olarak bastıramadığı ön yargılar,
kompleksler ve düşmanlık duyguları bulunan bu kafa yapısının siyaseten imha
olması yakındır.
Başbakan’ın
yeminli milliyetçilik hasımlığı, Türklüğü yok etmeye ve Türkiye’nin üniter
yapısını bozmaya ayarlı niyetleri kısa süre içinde hüsrana uğrayacaktır.
Zira
asırlarca bir ve beraber kalmış, bundan dolayı da iri ve diri durmuş büyük Türk
milleti, kendini bilmez bir meczup tarafından teslim alınamayacak ve bozguna
uğratılamayacak kadar güçlü ve kudretlidir.
Kucaklayıcı,
birleştirici, akılcı ve kardeşliği temel alan Türk milliyetçiliği fikriyatını, “Mayınlanmış yasak bölge” ilan
etmeye çalışan, bunun için milli
değerlere karşı saldırganca tutum takınan ve kurumsallaşmış Türkiye
düşmanlığını siyasi kariyer olarak görenlerin sonu hazin ve acıklı olacaktır.
Bu
şartlar altında Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yönetim Kurulu asil ve yedek
üyeleri 21 Şubat 2013 tarihinde toplanmış ve bundan sonra uygulanacak
politikalarını gözden geçirmiştir.
Partimiz
vatanımızın her köşesinde, milletimizin her ferdiyle, hiçbir ayrım ve farklılık
gözetmeksizin bululaşacak ve çalışmalarını heves ve inanmışlıkla sürdürecektir.
Bu
çerçevede tehlikeleri anlatacak, sözde çözüm özde çöküş sürecinin gerçek yüzünü
her platformda dile getirecek, buna karşılık gerçek çare ve selamet yollarını
göstererek, Türkiye’ye ve Türk milletine eksiksiz ve tavizsiz arka çıkacaktır.
Türkiye’nin
karanlıktan, karmaşadan, teröristlerin ve bölücülerin tasallutundan
kurtulmasının yegâne çıkışı Milliyetçi Hareket Partisi’nin iktidarından
geçmektedir.
Türk
milliyetçiliğini ve Türk milletini inkâr edip ayaklarının altına almaya kadar
işi vardıranlar, eninde sonunda da hesap verecekler, yaptıklarının bedelini
mutlaka ödeyeceklerdir.
Bunun ise
sadece zaman, zemin ve sabır işi olduğunu hiç kimse unutmamalıdır.