SİYASET / 2013-02-20 09:27:06
Yine bir Salı günü yaşadık.
Parti liderleri grup toplantılarında konuştular. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin
yaptığı konuşma ile Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığının ve devamının masaya yatırıldığı
bu ihanet sürecinde, Türk milletinin yüreğine su serptiğine bir defa daha şahit
olduk. Arkasından AKP grup toplantısı da geldi. Artık çok alıştığımız temelsiz,
çarpık, yanlış, içi boş övünmeler, dün söyleneni bugün tersine çevirmeler,
üslubun, seviyenin yerlerde sürünmesi ve buna bağlı aslı astarı olmayan
suçlamalar, ihanete kılıf bulma çabaları ve bindirilmiş kıtaların kontrolündeki
bir tiyatro salonu.
ALLAH'IM AKLIMA MUKAYYET OL
Sayın Başbakanın sadece
birkaç cümlesini hatırlatmanın, ne olup bittiğini anlamaya yeterli olacağı
kanaatindeyim. "Devletin kurumlarının İmralı'daki terörist başı ile
konuşması müzakere değildir. Bu çözüm sürecinde bir imkânın
değerlendirilmesidir. Bunu kim masaya oturmak olarak sunuyor? Bu nasıl bir kan
sevdasıdır, nasıl bir vicdansızlıktır? Bizim teröre taviz verdiğimizi iddia
edenler, Hangi tavizi verdiğimizi açıklamayan müfteridir, namerttir. Diyor. Bu
konuşmayı dinlerken defalarca, "Allah'ım sen aklıma mukayyet ol" diye dua ettim. Çünkü zerre kadar aklı
olanın bu konuşma karşısında hayrete düşmemesi, "pes artık" dememesi mümkün değildir.
MASA TENİSİ OYNAMAYA MI GİTTİLER?
Devletin İmralı'daki terörist
başı ile konuşması müzakere değilmiş. Peki, nedir sayın başbakan? Devlet oraya bebek katili ile masa
tenisi oynamaya mı gidiyor?
Yoksa verdiğiniz televizyonda birlikte maç izleyip, sonrada gönderdiğiniz
malzemeyle aletli jimnastik mi yapıyorlar? Belki farkında değilsiniz, ama daha
sonraki cümlenizde müzakere yürütüldüğünü zaten itiraf ediyorsunuz.
Bebek katilinin devreye girmesinin
ve talimat vermesinin çözüm sürecinin imkânı olduğunu ve bunu
değerlendirdiğinizi söylüyorsunuz. Bunu zaten biliyoruz da, o imkanın karşılığı nedir? Siz ona hangi
sözü veriyorsunuz ki, o da size bu imkanı sunuyor? Bunu bir türlü
söyleyemiyorsunuz. Sayın
başbakanın sözlerinden bu müzakerenin masaya oturarak değil de, ayakta
konuşarak veya sahilde dolaşarak yapıldığı anlaşılıyor. "Bunu kim masaya oturmak olarak
sunuyor?" sözü ile anlatılmak istenen bu olmalı. Masaya oturmak kan
sevdası ve vicdansızlık, ayakta konuşmak normal ve yasal.
TAVİZİN İSPATI
Gelelim konuşmanın en çarpıcı
yerine: Sayın başbakan ,"Bizim teröre taviz verdiğimizi iddia edenler,
hangi tavizi verdiğimizi açıklamayan müfteridir, namerttir" diyor. Teröre
taviz verildiğini söyleyip de açıklamayan müfteri ve namerttir. Tamam bunu
kabul ediyoruz. Peki,
teröre taviz verildiğini söyleyenlerin, bunu açıklayıp ispat etmesine ne
diyeceksiniz sayın başbakan? Teröre taviz verenler için bulduğunuz bir sıfat var mı? Mesela sıfırlanmış terörün devri
iktidarınızda bu noktalara gelmesi, ülkenin kan gölüne dönmesi, ağlamayan ana
kalmaması taviz yoluyla olmadıysa, nasıl olduğunu izah edebilir misiniz? Terör yapanların isteyip de elde
edemediği ne kaldı?
Açın PKK'nın belgelerini
okuyun? Siyasi uzantıları BDP'nin taleplerini yanına koyun ve sonra da sizin
yaptıklarını üstüne örtün. Nasıl
bir birini tamamladığını, nasıl pişti olduklarını çok net göreceksiniz ki,
zaten kendi milletvekiliniz ve bakanlarınız terör örgütünün isteyip de
alamadığı hiçbir şeyin kalmadığını defalarca itiraf ettiler. Taviz başka nasıl olur? İmralı canisinin
yattığı delikten çıkarıp, ona her türlü konforu ve imkanı sağlamak, hatta bir
iddiaya göre yatlarda dolaştırıp, otellerde ağırlamak, taviz dışında hangi
kelime ile, hangi cümle ile izah edilebilir? Aslına bakarsanız, "taviz"
en hafif kelimedir. Doğru kelime, "teslim oldunuz" demektir
ki, PKK'nın yıllardır silah zoruyla alamadığı ne varsa teslim ettiniz.
NEYİ ÇÖZÜYORSUNUZ?
Bütün bu teslimiyetin adına
da çözüm diyor ve bu masalla milleti oyalıyor ve en ağır ihanetleri bile
hazmettirmeye uğraşıyorsunuz. Nedir bu çözüm? Neyi çözüyorsunuz? Sayın Bahçeli
grup toplantısında size bunu sordu. Meseleleri başka yerlere çekmeyi, Sivas'ın
ötesine sınır çizmeyi bırakın da şu sorulara cevap verin: "Başbakan Erdoğan'a buradan
sormak isterim ki; Çözüm nedir ve neleri kapsamaktadır? Çözümün parametreleri
ve teklif ettiği hususlar nelerden ibarettir?
Başkanlık sistemini
tesis etmek, Türk milletini milli tezlerinden koparmak ve hepsinden önemlisi
PKK'yla anayasa yapacak kadar çukura düşmek çözümün bir parçası mıdır? Çözüm
İmralı canisinin ve kanlı cinayet örgütünün siyasete taşınması için bir
müdahale ve bir araç mıdır? Türkiye'nin üniter nitelikli milli devlet sistemini
çökertmek için, milletimize çözüm zehri içirilmek mi istenmektedir? Sayın
Başbakan çözümle neyi hedefliyorsun ve barış sözleriyle neyi bitirmeye
çırpınıyorsun? Bize cevap ver, büyük milletimize bunları açıkla."
YEDİĞİ EKMEK HARAM
Bütün bunlar milliyetçilik ve
milliyetçilere saldırıların sebebini de çok net ve kesin biçimde ortaya
koyuyor. İmralı canisi dost edinilmiş, bu ülkenin varlığının, birliğinin ve
devamının teminatı olan milliyetçilik ayaklar altına alınmıştır. Bu AKP'nin
Türk'e ve Türkiye Cumhuriyeti'ne bakışında ve İmralı canisi ile kolkola
girilerek varılmak istenen hedefi de çok net biçimde ortaya koyuyor. Sayın
Bahçeli, hedefi Türk'ü ve Türkiye Cumhuriyeti'ni yok etmek olanlara grup
konuşmasında tarihi bir cevap vermiştir. Tamamını haber sayfalarımızda
okuyacağınız konuşmanın bir paragrafını hatırlatmakla yetinelim: "Bize göre, Türklüğe hareket eden,
milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyebilecek kadar ileriye giden
birisinin yediği ekmek haram lokma, içtiği su zehir olacak ve boğazına
duracaktır.
Ayakların baş olduğu
Türkiye fotoğrafında, bu sözlerin işitilmesi bir bakıma normal görülmelidir.
Varlıklarını küresel ve kanlı hesaplara paspas edenlerin milliyetçiliği
ayaklarının altına aldığını uluorta beyan etmeleri ve bununla yetinmeyerek
Türklüğe saldırmaları asırlık sömürgeci planların kimlere kadar nüfuz ettiğini
göstermesi bakımından anlamlıdır. Şanlı mazimiz, tıpkı Başbakan Erdoğan gibi,
Türk milliyetçiliğini ve Türklüğü ayaklar altına almaya heveslenenlerin ne
hallere, hangi zavallı durumlara düştüğünün kanıtlarıyla doludur."
ORHAN KARATAŞ