SİYASET / 2013-02-25 08:31:02
Hükümetin alt yapısını hazırlamak için büyük uğraşlar vererek
İmralı'ya gönderdiği BDP heyetinin terörist başından getirdiği mesajlar, Tayyip
Erdoğan'ın açılım adıyla yürüttüğü sürecin ne anlama geldiğini son derece açık
ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Türk milletine karşı işlediği suçların
cezasını çekmek üzere tutulduğu adada semirtilen kanlı terör baronu, gönderdiği
mesajda adeta Türk devletine karşı manifestosunu duyurmuştur.
Ellerindeki tutsaklardan bahsederek terör örgütüyle devletimizi
eş tutacak cüreti göstermektedir. Bu cüreti PKK ile müzakere yürüten hükümetin
başbakanı Tayyip Erdoğan'dan almaktadır. Türk Devletinin bu eli kanlı
uluslararası cinayet şebekesiyle muhatap kılınması, terör örgütünün elindeki
insanlarımız üzerinden eşitlik gösterisinin yapılması Türk milleti için en
büyük zûldür. 40 bin insanımızın canından sorumlu bebek katilinin göndereceği
mesajların yolunu gözleyen bir başbakan kabul edilemez. AKP hükümeti ne
yazık ki izlediği politikalarla Türk milletinin değil, İmralı'daki caninin ve
Kandil'deki katillerin hükümeti haline gelmiştir.
ÇÖZÜM
DEDİKLERİ MİLLETİ ÇÖZMEKTİR
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çözüm dediği şeyin, milleti çözmekten
başka bir anlama gelmediği anlaşılmıştır. Tayyip Erdoğan yıllar önce
diline doladığı 36 etnik gruba parçalama amacına ulaşmak için milleti bir araya
getiren Türklüğe hücum etmektedir. Oysaki milleti bölmek Müslümanları da
bölmek, milliyetçiliği yok sayarak ayaklar altına almak, İslam'ın özünü hiçe
saymaktır. Çünkü yüce Türk milleti bin yıldır son hak din İslam'ın
bayraktarıdır. Üç kıtada yedi düvele karşı ecdadımız İlay-ı Kelimetullah uğruna
gaza yapmıştır. Ezan sesinin yükseldiği, al bayrağımızın dalgalandığı her
yer hem Türk'ün hem de Müslümanın olmuştur. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın
Türk adının Müslüman, Müslüman adının da Türk anlamına geldiğini bilmemesi
mümkün değildir. Bu gerçeği bütün dünya bilmektedir.
İslam'ın en büyük hizmetkârı olmuş Türk milletine savaş açanlar,
İslam'a da en büyük düşmanlığı yapmaktadırlar. Bugün
İslam âlemi içerisinde başka milletlere karşı başını dik tutabilenlerin en
önünde büyük Türk milleti yer almaktadır. Mazlum ve zavallı bir İslam
âlemi, haçlı zihniyeti taşıyan batının her zaman görmek istediği bir tablodur.
Bu köle ve sömürü düzenini sürdürmek için İslam ülkeleri üzerine
saldırıların ardı arkası kesilmemektedir. Ne yazık ki bu ülkeler, kendilerini
savunacak birlik ve bütünlüğe sahip olmadıkları için direnç gösterememekte, hep
ezilmektedirler. Türkiye ise önemli konularda milli birlik ve beraberliğini
sergileyebilecek bir toplumsal bilince, milli şuura sahiptir. Dışarıya karşı
tek vücut olabilecek müştereklerimiz vardır. Bu sayede doğudan batıya bu
vatanda yaşayan her ferdimiz için Çanakkale bir destandır, milli mücadele bir
hakikattir. Ancak şimdi AKP hükümetinin yürüttüğü siyaset Türk milletini
ayrıştırmaya, insanlarımızı ötekileştirmeye itmektedir. İnsanlarımız
kendilerine başka başka tarihler ve yeni kimlikler aramaya zorlanmaktadır.
Başbakan, mazlum İslam dünyasının tek istisnası Türk milletini de parçalara
ayırma misyonunu yürütmektedir.
TÜRKLÜĞE
SALDIRI PKK AĞZIDIR
Tayyip Erdoğan Türk milletini parçalara ayırmaya çalışırken, 36
etnik grup dediklerinin hepsinin aynı kıbleye secde ettiğinden habersiz midir?
Camilerde aynı safta namaz kılan, düğününde ve cenazesinde birlik olan, kız
alıp vererek kaynaşmış, bir olmuş insanlarımızı ayrıştırmanın faydası
nerededir? Balkanlar'da mikro milliyetçilik operasyonları yapan güçlerin
Türkiye'de de bu metodu uyguladığı gerçeğini devleti idare edenlerin görmeme,
bilmeme lüksü olabilir mi?
Başbakanın "Türklükle karşıma gelmeyin" ve
"milliyetçilik ayaklarımın altında" sözleriyle, PKK müzakerelerini eş
zamanlı bir şekilde yürütmesi çok vahim bir tabloyu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye'de
başbakanın tarif ettiği gibi ırkçı olan ve hatta bunun için sistemli bir
şekilde katliam yapan sadece ve sadece PKK vardır. Türk milletinin bunca
yıllık geçmişinde ırkçılık hiçbir zaman olmamıştır. Ama başbakanın karşısına
oturttuğu terör örgütü ırkçıdır, Türk düşmanıdır.
Yoksa başbakan Türk milliyetçiliğini ayakları altına almaktan
söz ederken, PKK'nın kendisine dikte ettiği sözleri mi tekrar etmektedir? Başbakan
ayakları altına aldığını söylediği ırkçı milliyetçiliğin daniskasını yapan
PKK'yı ve uzantısı BDP'yi başının üstünde gezdirmekte, sonra da onların ağzıyla
Türk milletine ve Türk milliyetçilerine saldırmaktadır. Tayyip Erdoğan'ın
zihniyeti de, tarafı da çok açık bir şekilde belli olmuştur. Türk milletinin
başına çıkardığı bu zat, pervasızlaşarak ayaklarıyla milletini çiğnemeye
çalışmaktadır.
'CUMALARDA
'SON HAK DİN İSLAM' DEDİRTMİYORLAR
Türk milliyetçilerinin gördükleri fotoğraf, AKP hükümetinin
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ters bir program uygulamaya
çalıştığıdır. Takip ettikleri siyaset yüzünden millet
bölünmekte, vatan coğrafyası federasyon tarzı bir yapılanmayla parçalanmaya
sürüklenmekte, ülkenin ve milletin manevi değerleri yok edilmektedir. İnanan
insanlarımız aynı safta namaz kılamaz hale getirilmektedir. Milli değerlerimiz
etrafında bütünleşmiş toplumumuzun 'Türküm' demekten çekinir hale gelmesi için operasyonlar
yapılmaktadır. İnsanlarımızın evinin balkonuna bayrak asamadığı, astığında
güvenlik yetkililerince tahrik unsuru sayılarak indirildiği bir Türkiye gerçeği
ile karşı karşıyayız. AKP hükümeti döneminde camilerimizde Cuma namazı
hutbelerinde yüce dinimiz İslam'ın son din olduğu gerçeği söylenemez hale
gelmiştir. Papaza, hahama, Avrupa Birliğine hoş görüneceğim diye, Türk
milletinin yanı sıra dinimize de gizlice saldırılar yapılmaktadır.
Diyalog adı altında başka dinlere hoşgörünün ölçüsü o denli kaçırılmıştır
ki, Ali İmran Suresi'nin 19. Ayeti'nde buyurduğu "Allah indinde tek din
İslam'dır" (İnneddine indallahil İslam) Ayet-i Kerimesi
Cuma hutbelerinden çıkartılmıştır. Başka dinlere hoşgörü gösterirken, son
hak dinin İslam olduğu hakikatini dillendirmeyi engellemenin açıklamasını bu
hükümet yapmalıdır. Çözüm diyenlerin kast ettiklerinin Türksüz ve İslamsız bir
Anadolu olduğu açıkça belli değil midir?
TAYYİP
ERDOĞAN KORKUSU AKP'Lİ SEÇİLMİŞLERİ SUSTURUYOR
Meclis Başkanı Cemil Çiçek açıkça ifade ediyor ki, Öcalan ile
yapılan görüşmelerden ancak 5 kişinin haberi var. Devletin ve Türk milletinin
kaderiyle ilgili kritik kararı bu beş kişi veriyor. Bu sır görüşmeleri, ne
alınıp verileceğini bilen ve bir masa etrafında toplanan bu isimlerin bir
tarafında Başbakan Tayyip Erdoğan, Beşir Atalay ve Hakan Fidan gibiler, diğer
tarafta Abdullah Öcalan, Murat Karayılan gibi teröristler ve uzantıları yer
alıyor.
Tayyip Erdoğan'ın bakanları, AKP'li milletvekillerinin yanı
sıra, muhalefet partileri MHP ve CHP ile milletin hiçbir şeyden haberi yok. 5-6
kişi devleti teslim almış, öngörülerine ya da önlerine konan programa göre
hareket ediyorlar. Eğer hata yaparlarsa, ya da yanlış yolda iseler bunun
telafisi mümkün görünmüyor. Başbakan, seçildikten sonra anayasaya göre bütün
Türkiye'yi temsil etmesi gereken milletvekillerini bölge bölge toplayarak
eyalet sisteminin bir uygulamasını yapıyor. Güneydoğu milletvekillerini
topluyor, onların nabzına göre bir şerbet veriyor. Karadenizi ayrı, İç Anadolu
milletvekillerini ayrı topluyor ve onların nabzına göre başka bir şerbet
veriyor. AKP'li vekiller ve hatta bakanlar ortağı oldukları bu ihanet projesini
sessizce izliyorlar. AKP'li seçilmişlerdeki Tayyip Erdoğan korkusu ve gelecek
kaygısı, Türk İslam hakikatine galip gelmiş, ne taviz verilse de içlerine
sindiriyorlar.
YIKIM
PROJESİ AKP'NİN SONUNUN HABERCİSİDİR
Hükümet PKK ile pazarlık masasına otururken bu meselenin
anayasal boyutunu, iç ve dış politika boyutunu, güvenlik boyutunu ve daha da
önemlisi Türk gerçeğini göz ardı edecek kadar gözünü karartmış bir fotoğraf
veriyor. AKP milli birliği ve bütünlüğü bozucu suçu sabitlenmiş
terör örgütüne güvenerek, ellerindeki kanlı silahlarla verdikleri sözler
üzerinden devletin politikasını tayin etmeye çalışıyor. Ne yazık ki AKP
hükümetinin attığı adımlar birer tavizdir. Terör örgütüne ne verirseniz verin
tatmin olmayacakları ve istemeye devam edecekleri açıktır.
Terör örgütünün değil, onların asıl sahiplerinin nihai
talepleri, Müslüman Türk milletinin Anadolu'dan çıkarılmasıdır. Bu
yüzden ortadaki sorunun çözüm yolu teröristi muhatap almak ve istediklerini
yerine getirmek olmamalıdır. Zaten Türk milletinin tasvip etmediği bir
düzenlemenin hükümet eliyle yürütülmesi, Meclis'te yasalaşması hiçbir anlam
ifade etmeyecektir. Millet vicdanında kabul görmeyen dayatmalar çözüm değil,
daha büyük sorunlara sebep olacaktır.
Hükümete ve bir kısım sözde aydın-medyaya hâkim olarak
kamuoyunun algısını bir süreliğine karartsanız bile, millet aleyhine atılan
adımların uyandıracağı tepkinin kaçınılmaz olacağı bilinmelidir. Eğer bir
hırsız gibi el çabukluğu ile millet uyanmadan bazı adımlar atmaya
çalışıyorsanız, biliniz ki geç kaldınız. Tıpkı Yunan'ın bozgun arifesinde
geride kalan ne var ne yoksa yakıp yıkarak kaçtığı gibi, AKP iktidarının da
kendi sonlarının farkına vararak bu yıkım projesini tatbik etmeye çalışmasının
bir faydası yoktur.
Katille pazarlık masasına oturan hükümet, Türk milletinin
temsilcisi olma niteliğini yitirmiştir. AKP hükümetinin açılım kepazeliğine son
verecek sandıkta milletimizin bu zihniyete haddini bildirmesi şart olmuştur. Anadolu'nun
her yerinden, 'teröriste yoldaşlık eden AKP belasını oylarımızla başımıza
sardık, şimdi de sandıkta oylarımızla kurtulacağız' sesleri yükselmektedir.
Türkiye'nin tamamında olağanüstü bir dip dalgası şahlanarak İmralı'yla
Kandil'in hükümetliğine soyunan zihniyeti sürükleyip ait olduğu yere atmak için
yükselmektedir.
ŞEFKAT
ÇETİN