RÖPORTAJ / 2013-02-03 15:42:50
Ülkü
Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, 9 Şubat'ta Ankara
Arena Spor Salonu'nda birlikteliğimizi vurgulayacak, yürekleri bizlerle
birlikte atan aziz milletimizin katılacağı coşkulu bir kurultay yapacaklarını
belirterek, Türk gençliğini Ankara'ya davet etti.
Ülkü
Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, "9 Şubat'ta
Ankara Arena Spor Salonu'nda birlikteliğimizi vurgulayacak yürekleri bizlerle
birlikte atan aziz milletimizin katılacağı coşkulu bir kurultay yapacağız"
dedi ve bütün Ülkücüleri Ankara'ya davet etti. Kılavuz, "Balgat'ta atan
yürekle ülkenin tüm coğrafyalarında atan yüreğin ritmi de frekansı da
aynı" dedi.
ORTADOĞU'ya
önemli açıklamalar yapan Kılavuz, "Kurultaylar Türk devlet geleneğinin
ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün demokrasi havariliğine soyunanların
anlayamayacağı kadar demokratik ve katılımcı, ayrılıkçı sevdalara düşenlerin
idrakine varamayacağı kadar bütünleştiricidir. Kurultaylar hiç şüphesiz bir
araya gelmenin, birliğin göstergesi ve geleceğe umutla bakmanın ilk
kıvılcımlarıdır" dedi.
YILDIRAY ÇİÇEK'in
röportajı
Ülkü
Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, ORTADOĞU'ya çok
önemli açıklamalar yaptı.
"9
Şubat'ta Ankara Arena Spor Salonunda birlikteliğimizi vurgulayacak yürekleri
bizlerle birlikte atan aziz milletimizin katılacağı coşkulu bir kurultay
yapacağız" diyen Kılavuz, "Kurultaylar Türk devlet geleneğinin
ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün demokrasi havariliğine soyunanların
anlayamayacağı kadar demokratik ve katılımcı, ayrılıkçı sevdalara düşenlerin
idrakine varamayacağı kadar bütünleştiricidir. Kurultaylar hiç şüphesiz bir
araya gelmenin, birliğin göstergesi ve geleceğe umutla bakmanın ilk
kıvılcımlarıdır" açıklaması yaptı.
İşte sorular işte
cevaplar:
Sayın
Başkan , 9 Şubat 2013 tarihinde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı olarak
Türk Gençlik Kurultayı düzenleyeceksiniz , bu kurultayın anlamı ve içeriği
hakkında kamuoyuna biraz bilgi verir misiniz?
9 ŞUBAT'TA ANKARA ARENA'DA...
Öncelikle
sizlerin şahsında Ortadoğu gazetesine bir kez daha fikirlerimizi kamuoyuyla
buluşturma imkanı verdiği için şükranlarımı sunuyorum. Malumları olduğu üzere
Türk milliyetçiliği hareketi Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk
ile beraber kurucu bir devlet fikri temelinde binlerce yıllık devlet
geleneğimizin parlak bir mührü olarak vücut bulmuştur.
Zira
"Türkiye Cumhuriyetinin temeli Türk kültürüdür." İfadesini
vecizleştiren zihniyetin de Ziya Gökalp'in beslendiği Türk milliyetçiliği kaynağından
ilham aldığı açık bir şekilde ortadadır. Bu açıdan bakıldığında 3 Mayıs 1944
olaylarına doğru giden süreçte devletin iktidar kadrolarının kurucu iradenin
" Türk milliyetçiliği" temelinde belirlediği çizgiden tıpkı bugün
olduğu gibi saptığı söylenebilir. Nasıl ki Türk gençliği Cumhuriyetin
kurulmasında her türlü engeli aşarak kan ve irfanla büyük bir kahramanlık
destanı yazdıysa aynı sivil genç irade 3 Mayıs 1944 tarihini de aynı ruh ve
şuurla bayraklaştırmıştır.
Söz
konusu dönemlerin tecrübesini şahsında toplayarak mücadele şuurunu kendisine
alın yazısı yapan merhum Başbuğumuz Alpaslan Türkeş Bey'in bu manada Türk
milliyetçiliği ülküsünün ilk elden siyaset alanında temsil edilmesi ihtiyacını
tespit etmesi hareketimiz açısından bir dönüm noktasıdır.
Türk
demokrasisinin kader çizgisini şekillendiren irade, Cumhuriyetçi Köylü Millet
Partisi'nin 8-9 Şubat 1969 tarihlerindeki Adana kongresinde başbuğumuz merhum
Alpaslan Türkeş Bey'in genel başkanlığında Milliyetçi Hareket Partisine
dönüşmesiyle tecelli etmiştir.
Bu
açıdan bakıldığında çalıştay ve kurultayımızın anlamını ve içeriğini seçilen
tarihlerde okumak mümkündür. Sivil toplumun öneminin farkında olan Türk
gençliği Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı bünyesinde aynı şuur ve idrak ile
ülkemizin içinden geçtiği ateş çemberinden çıkmanın yollarını ararken çözüm
önerilerini ortaya koyma çabasındadır. Birlikte olmak, bir olmak için
kurultayımız bir vesile olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşuna
kahramanca emek veren Türk gençliği, 3 Mayıs 1944'te iradesine sahip çıkma
kararlılığını göstererek 8-9 Şubat 1969 tarihinde de Türk milliyetçiliği
ülküsünü kurumsallaştırarak Türk milletinin yeg‰ne teminatı haline getirmiştir.
Bugün
artık bulunduğumuz sıkıntılı süreçte başvurulacak tek kaynak yine o tarihten
gelen milli şuura sahip o mücadele geleneğinin temsilcisi milliyetçi-ülkücü
Türk gençliğidir. Liderimiz Devlet Bahçeli Bey'in de 19 Mayıs 2000 tarihindeki
konuşmalarında işaret ettikleri üzere "Ülkücü gençlik, Türk gençliğinin
milli duyarlılıklarının çelikleşmiş ifadesidir. Ülkü Ocakları da bu bilincin,
duyarlılıkların, ülke ve millet sevgisinin yıkılmaz kaleleridir."
Bizde bu
fikirlerden aldığımız ilhamla 8 Şubat 2013'te 4 oturumda 40'ar ülküdaşımızın
katılacağı çalıştayda "Türk Dünyası Bağlamında Ülkücü Gençliğin
Uluslararası Misyonu Vizyonu", "Günümüz İletişim Stratejileri ve
Sivil Toplum Bağlamında Ülkücü Gençlik", "Türk Milliyetçiliğinin
Kurumsal Kimliği", "Türk Gençliğinin Sosyo-Ekonomik Sorunları"
nın tartışılması suretiyle bir durum analizi yaparak çözüm önerileri sunmayı
planlıyoruz. 9 Şubat 2013'te ise Ankara Arena Spor Salonunda birlikteliğimizi
vurgulayacak yürekleri bizlerle birlikte atan aziz milletimizin katılacağı
coşkulu bir kurultay yapmayı arzu ettik.
"Türk
Gençlik Kurultayı" için buradan Türk gençliğine ve Ülkü Ocaklarına ne gibi
bir mesaj vermek istersiniz?
"KURULTAYLAR
BİR ARAYA GELMENİN, BİRLİĞİN GÖSTERGESİ VE GELECEĞE UMUTLA BAKMANIN İLK
KIVILCIMLARIDIR"
Kurultaylar
Türk devlet geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün demokrasi havariliğine
soyunanların anlayamayacağı kadar demokratik ve katılımcı, ayrılıkçı sevdalara
düşenlerin idrakine varamayacağı kadar bütünleştiricidir. Kurultaylar hiç
şüphesiz bir araya gelmenin, birliğin göstergesi ve geleceğe umutla bakmanın
ilk kıvılcımlarıdır. Türk gençliği de Ülkü Ocakları mensuplarımız da
kendilerinin yalnız olmadıklarını, hassasiyetlerini, doğrularını ve kaygılarını
paylaşan binlerce insanın olduğunu bu kucaklaşma vesilesiyle bir kez daha
hatırlayacaklardır. Bu sayede Liderimiz Devlet Bahçeli Bey'in işaret ettiği
"Lider Ülke Türkiye" hedefine yürüme azim ve kararlılığını tazeleme
fırsatı bulacaklardır.
Olcay
Başkan, geçtiğimiz hafta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu illerinde Ülkü
Ocaklarını ziyaret ettiniz. Bu ziyaretlerinizde gördünüz manzarayı ve atmosferi
bizlerle paylaşır mısınız?
'BALGAT'TA
ATAN YÜREKLE ÜLKENİN TÜM COĞRAFYALARINDA ATAN YÜREĞİN RİTMİ DE FREKANSI DA
AYNI'
İnanın
oraları görünce insan oralarda kalmak, gelmek istemiyor. Zamanımız oldukça
kısıtlı olmasına ve programımızı 2 gün olarak planlamış olmamıza karşın bölgede
karşılaştığımız sevgi ve teveccüh bizi 5 günlük bir ziyarete mecbur kıldı. Bu
ülkenin şehit kanlarıyla bezenmiş ay yıldızlı bayrağının dalgalandığı her yer
bizim vatan toprağımızdır bilinciyle yollara düştük. Büyük bir mutlulukla
bölgedeki birçok ilimizdeki ülküdaşlarımızla kucaklaşma fırsatı bulduk. Ocak
başkanlarımızın ne kadar hazırlıklı ve disiplinli olduklarını bu vesile ile
müşahede ettik. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki iktidar teröre ve yandaşlarına
teveccüh gösterirken milletine ve devletine yürekten bağlı olanlara o kadar
uzak mesafede durmuş. Gönüller kırgın, umutlar tükenmiş. Terör bir yandan can
almaya devam ederken, terörün karşısında aciz kalınması can yakmayı sürdürüyor.
En yakınlarını teröre kurban verenler, şehit kanları üzerinden yapılan
pazarlıkları anlayamadıklarını dile getiriyorlar. Sivil toplum örgütü adı
altında bölgeye çöreklenmiş yapılar yabancı kaynakların desteğiyle ihanetin
ağlarını örüyor. Ancak yüreklerindeki iman, ahlak ve milli şuurla dimdik duran
yüzbinler bizlerin, ülkücülerin yollarını gözlüyorlar. Bizleri karşılarken
gösterdikleri samimiyeti kelimelerle anlatmak mümkün değil.
Yüreklerindeki
imanı, milletine ve devletine olan inanmışlığı Bingöl Ülkü Ocaklarımıza yaptığımız
ziyaretin ardından Şehit Belediye Başkanımızın Hikmet Tekin Bey'in kabrini
ziyaret etmek için Ilıcalı köyü mezarlığına giderken yaşadığımız bir hatırayla
izah etmeye çalışayım. Bölge hepinizin bildiği üzere sarp yamaçlarla doludur.
Kış şartları oldukça ağır ve neredeyse belimize gelen bir kar yığını söz
konusu. Araçlarımızla ilerleyemez hale geldiğimizde yola yürüyerek devam etmek
istedik. Sözde terörün üssü olan Karacehennem ormanları mevki civarında inerek
kabristana yürümeye başladık. Bizimle yola çıkanlar hiçbir an duraksamadan
bizlere eşlik ettiler. Yaklaşık 1,5-2 km yolu o soğukta, belimize kadar
saplandığımız karda ancak kurt yürüyüşüyle tek sıra halinde hep birlikte kat
ettik. Varlıklarını ve desteklerini bir an olsun bizden esirgemediler.
Liderimizin
Diyarbakır'da düzenlemiş olduğu miting ile yalnız olmadıklarını hissettiklerini
dile getirdiler. Aynı şekilde Ani'de kılınan Cuma namazının milletin cenaze
namazını kılmak isteyenlere indirilen büyük bir şamar olduğunu sohbetlerimiz
sırasındaki ifadelerden çıkardık.
Misafirperverliklerini
zaten anlatmak mümkün değil. O kış kıyamet arasında inanın bir an üşümedik.
Yürekleri sıcak, gönülleri sıcak ülküdaşlarımızla kah bir sobanın başında, kah
bir yer sofrasında saatlerce hasbihal ettik, gönüllerden gönüllere uzanan
mesafeleri kısalttık. Gün ağarmaya başlarken dahi semaver kaynamaya devam
ediyor sohbetlerimizi derinleştiriyorduk. O sıcak muhabbet halkası içerisinde
henüz istirahate çekilmeye vakit bulmuş değildik. Öyle ki gezimiz boyunca
saatlerce süren yolculuklarımızda telefonlarımız susmadı, ayrıldığımız illerden
bizi arayarak mutluluklarını dile getirenler bir yandan, gideceğimiz ile
gelişimizi beklediklerini dile getirenler diğer bir yandan Ocak başkanlarımıza
ve Milliyetçi Hareket Partisi ile ve ilçe başkanlarımız ile yönetimlerine ve
onların şahsında tüm ülküdaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Gece
yarılarında bizleri yollarda karşıladılar, güler yüzlerini esirgemediler. Sağ
olsunlar, Allah güçlerini arttırsın, varlıklarını daim kılsın.
Balgat'ta
atan yürekle ülkenin tüm coğrafyalarında atan yüreğin ritmi de frekansı da
aynı, bunu gördük ve bir kez daha mutlu olduk. Şehidimiz Hikmet Tekin'in kabir
başında bu davanın mensuplarının bu millet için hizmete talip olduklarında
nasıl da katledildiğini hatırladık. Büyük bir kucaklaşma yaşadık memnun ve
mutlu ayrıldık.
Ülkü Ocakları Genel
Başkanlığına resmi olarak atanalı yaklaşık iki ay oldu. Bu zaman diliminde ne
gibi faaliyetleriniz oldu?
9 Aralık
2012 tarihinde Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in teveccühlerine
mazhar olarak göreve geldim. Daha gençliğe adım attığım ilk günlerden beri
mensubu olmaktan onur duyduğum bu kutlu çatının altında genel başkanlık
vazifemizin gerekliliklerinin farkında olarak ilk önce merhum Başbuğumuz
Alpaslan Türkeş Bey'in kabirlerini ziyaret ederek duamızı ettik.
Kızılcahamam'da Ülkücü şehitler anıtımızı ziyaret ederek şehitlerimizin bizlere
haklarını helal etmesini istedik, bayrağı onlardan devraldığımızı ve en yükseğe
çıkaracağımızın sözünü manevi huzurlarında verdik.
Bu süre
zarfında ülkemizin pek çok yerinden hayırlı olsun ziyaretine gelen
ülküdaşlarımızla tanıştık, sohbet ettik, dualarını aldık. Kendilerinin
çalışmalarımız noktasında bizlere verebilecekleri katkıları, düşünceleri ve
yapıcı eleştirilerini dinledik.
Ankara
Ülkü Ocaklarımızı ziyaret ederek ülküdaşlarımızla kucaklaşmayı başlattık. İlçe
ocak başkanları, üniversite ve ortaöğretim teşkilatlarımızın temsilcilerinin de
katılımlarıyla istişare toplantıları düzenledik, sorunlarını ve çözüm
önerilerini dinledik. Üniversitelerde milliyetçi gençlere karşı terör
örgütlerinin saldırılarının yoğunlaştığı günlerde gerekli tedbirlerin alınması
ihtiyacını yetkililere anlatmak ve arkadaşlarımıza yalnız olmadıklarını
hissettirmek amacıyla Ankara Üniversitesi DTCF dekanıyla görüştük ve oradaki
ülküdaşlarımıza misafir olduk.
Hareketimizin
bizlere kattığı en büyük değerlerden biri olan Türk Dünyası sevgisinin bir
parçası olarak Dünya Azerbaycanlılar Dayanışma Gecesine katıldık ve Türk
Dünyasının birliğine bir kez daha vurgu yaptık. İl gezilerimiz d‰hilinde
Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa, Osmaniye, Van, Siirt, Bitlis, Muş, Kars, Bingöl,
Erzurum, Ardahan, Iğdır da Ocak ve Parti ziyaretlerinde bulunduk, dava arkadaşlarımızla
hasbihal etme, dertlerine ortak olma fırsatı bulduk. Bu arada Sayın Genel
Başkanımızın emir ve destekleri ile Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı
tarafından yaptırılan Aksaray ili Dikmen köyü Oğuzata İlköğretim okulunu
ziyaret ederek öğrenci kardeşlerimizin karnelerini verdik ve onların
heyecanlarını paylaştık.
Ayrıca
mülakatımızın asıl konusunu teşkil eden 8-9 Şubat tarihinde düzenleyeceğimiz
Türk Gençlik Çalıştayı ve Kurultayı'nın hazırlıklarına başladık inşallah adına
yakışır bir şekilde nihayete erdireceğiz. Bunun yanında özellikle Güneydoğu ve
Doğu Anadolu gezilerimizde vurguladığımız, istişarelerimiz sonucu ortaya çıkan
eğitim komisyonlarının oluşturulması çalışmaları da halen devam etmektedir. Her
bölgede birkaç ilin birleşmesiyle oluşacak eğitim grupları ile başlatacağımız
gönül seferberliğimiz davamızın dalga dalga tüm yurda yayılması fırsatını
verecektir diye ümit ediyoruz.
Mevcut
iktidar PKK açılımlarını yine hızlandırdı. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü
noktasında çok hassas olan Ülkü Ocakları'nın Genel Başkanı olarak bu ihanet
sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
"AÇILIM
SAFSATASI ALTINDA ÜLKE ADIM ADIM TERÖRÜN VE ONUN UZANTILARININ ELİNE
BIRAKILMAKTADIR"
Ülkü
Ocakları olarak içinden geçilen sürecin herhangi bir parçasını kabul etmemiz mümkün
değildir. Millet ve devlet olmanın gereklilikleri bellidir ve nettir. Bizler
açısından ne oynanan Habur tiyatrosunun, ne de teröre ve yandaşlarına verilen
desteğin mantığı ve meşruiyeti vardır. Tek millet, tek devlet ve tek bayrak
asla aşılamayacak kırmızı çizgilerimizdir. Liderimizin işaret ettiği
tehlikeleri, ülkemiz üzerinde özellikle gençlik üzerinde oynanmaya çalışılan
oyunların farkındayız.
Üniversitelere
sızmış terör uzantılarının nasıl kampüsleri terör yuvası haline getirdiği
ortadadır. Ülkücü milliyetçi gençlere yapılan saldırılar sabittir. Açılım
safsatası altında ülke adım adım terörün ve onun uzantılarının eline
bırakılmaktadır. Sizin aracılığınız ile bir kez daha gençliğe seslenmek
istiyorum. Her türlü provokasyon ve saldırının açılım süreciyle bağlantılı
olarak gerçekleşmiş olması ihtimal d‰hilindedir. Kendi hatalarını örtbas etmek
isteyenler bizlerin hassasiyetlerini istismar ederek karanlık süreçlere çekmek
isteyeceklerdir. Bütün bunlara karşı dikkatli ve soğukkanlı olmak mecburiyetindeyiz.
Dillerine doladıkları "ülkücüler neden sokaklarda değil" sorusu asla
iyi niyetli bir ifade değildir.
Yürekli,
yiğit bir kardeşimiz olan Yusuf'un hikayesini kimse dile getirmemektedir. Yusuf
terör örgütü uzantılarınca yalnızca milli ve manevi değerlerine bağlı olduğu
için, eğitim hürriyetini kullanmak istediği için önce DTCF'de hayatına kast
edilerek, eğitim ve öğretim hakkı gasp edilmiş sonrasında ise Gazi
Üniversitesine geçiş yapmak zorunda bırakılmış son olarak da Türkiye'nin
başkentinin ortasında satırlar, döner bıçakları ve baltalarla saldırıya
uğramış, bacakları kopma noktasına gelene dek hunharca darp edilmiştir. Şimdi
vicdan taşıyan yüreklere sormak istiyorum. Bu mudur bir milleti sevmenin
karşılığı? Bunu engelleyemeyenler, kardeşlerimizin can güvenliğini
sağlayamayanlar hangi hesabın içindedirler? Bu ve benzeri hadiseleri karşıt
görüşlü öğrencilerin kavgası şeklinde veren basın neyi arzu etmektedir? Sadece
söz konusu terör gruplarının toplantılarına katılmadığı, düzenlemiş oldukları
yasadışı gösterilerde yer almadıkları için ötekileştirilen, üniversiteler
içerisinde bu çeteler tarafından düşman ilan edilerek her türlü eğitim ve
öğretim hakkı elinden alınan gençlerimiz yaşadıkları mağduriyetlerinin yanında
bu çatışmaların vazgeçilmez bir tarafıymış gibi gösterilerek insafsızca
yaftalanmaktadır. Bunu hangi akıl, hangi vicdan, hangi ahlak kabul edebilir?
Bugün
artık hainler ve onların destekçileri yurdun dört bir yanında cirit
atmaktadırlar. Ancak kimse unutmasın ki Ülkücülerin yeri okullar, kütüphaneler,
bilim yuvalarıdır. Bu ülkenin geleceği ülkücü gençliğin ellerinde
şekillenecektir. Ve Türk milleti Ülkücü gençlikten çok şey beklemektedir.
Bizler bu büyük sorumluluğun farkında olarak dün gibi bugün de üzerimize düşeni
layığı ile yerine getirmenin kararlılığı ve azmindeyiz. Türk rastgele vaatte
bulunmaz ve bir kere söz verdi mi asla dönmez. Başbuğumuzun ifade ettiği gibi
yüksek vasıflı Türk olmaya mecburuz.
Bu ihanet
sürecinde AKP yandaşı gazete ve televizyonlarda bugüne kadar ismi duyulmuş
yahut duyulmamış kişiler "Eski Ülkü Ocakları Başkanı" sıfatıyla
konuşturuluyor ve bu ihanet sürecini destekledikleri vurgulanıyor. Bu tür
kişilere bir uyarınız olacak mı?
Aslına
bakarsanız bu durum ihaneti tezgahlayanların toplumda hiçbir karşılığının
olmadığının açık bir ifadesidir. Keza kendilerinin söylediklerinin hiçbir
inandırıcılığının olmayacağının, ifadelerinin açık aleni ihanet olduğunun
farkındadırlar. Bu yüzdendir ki düşüncelerini ve fiillerini kabul ettirmek için
hayatlarının bir döneminde ülkücü kuruluşlarla belki yolları kesişmiş ancak
sonrasında savrulup gitmiş kişilerden medet ummaktadırlar. Kısacası milletin
önüne açılım iddiasıyla kuklalar ve palyaçolar çıkaranların iş birliği
içerisinde oldukları "eski ülkücülerin" üçüncü dereceden taklidi
kadar dahi hükmü ve karşılığı yoktur.
Üzüntümüz
odur ki, kullandıkları insanlar eğer hayatlarının bir döneminde gerçekten
ülkücü kuruluşlarla bir şekilde bağlantı kurmuş, o kutlu ocakların helal
çaylarından bir yudum dahi içmişlerse aldıkları terbiyenin gereğini yerine
getirebilecek kadar dirayetli olamamışlardır. Zira hiçbir zaman gerçek bir
ülkücü Habur palyaçolarıyla, Oslo kuklalarıyla bırakın bir araya gelmeyi,
isminin dahi beraberce anılmasına asla müsaade etmez.
Onlara
bir uyarıdan ziyade bir tavsiyede bulunmak isterim. "Ülkücü" sıfatını
kullanmadan kendilerini ifade edebilecek başka bir vasıfları var mı ona
baksınlar. Sayın genel başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in de ifade buyurdukları
üzere "gittiği yerin yenisi olamayanlar" ülkücülük dışında hiçbir
sıfatla kendilerini kabul ettiremeyeceklerinin bilincinde olduklarından
kendilerini ihanet tezg‰htarlarının elinde alınır satılır hale getirmişlerdir.
Bizim için bu durum asla kabul edilmemesi gereken bir haldir.
Sayın
Olcay Başkan bu yoğun görev sürecinde bizlere verdiğiniz bu bilgi ve tespitler
için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Son mesajlarınız varsa onları da alalım.
Bütün
ülküdaşlarımızın ve milletimizin hayırlara vesile olacağını temenni ettiğimiz
kurultayımıza katılımları ile bizleri şereflendirmelerini arzu ediyoruz.
Temennimiz odur ki birlik ve beraberliğimizi bir şölen havasında dosta düşmana
gösterelim.
Ayrıca
Ortadoğu ailesine de davamızın sesi olma konusundaki kararlılığınızdan ve dik
duruşunuzdan ötürü teşekkürü bir borç biliyor, çalışmalarında başarılar
diliyorum.