Ahmetli Gündem: TÜRKİYE EKONOMİSİ NEREYE GİDİYOR?:
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, iç, dış ve ekonomide yaşanan gelişmeleri bütün yönleri ile ORTADOĞU'ya değerlendirdi.
TANRIKULU, ''Siyasi istikrar artık darbe almaya başladı. İçeride süregiden Anayasa tartışmaları ve yükselen terör; dışarıda yürütülen başarısız dış politikayla bütün komşularımızla gerginlik yaratarak, siyasi istikrarımız tehdit altına girdi. On yıldır ülkemizi yönetenler, yeni bir kalkınma ve üretim modeli sunamamışlardır. Bu yüzden, bulundukları makamlarının inandırıcılığını yitirmiş olduğunu düşünüyorum'' açıklaması yaptı.
TANRIKULU, ''Hükümet, konut, damga, motorlu taşıt vergisinden, pasaport, tapu, mahkeme harçlarının yanısıra sigara ve diğer mamul ve hizmetlere yaptığı zamlar ile vatandaşlarımızın yeni yılda da hayallerini çalarak, ekonomik tacize devam edeceğini göstermiştir. İki yakası bir araya gelmeyen bütçeyi toparlamak için adeta Deli Dumrul vergileri koyan AKP hükümeti, maliye politikasında da yolun sonuna gelmiştir'' dedi.
Yavuz MÜFTÜOĞLU'nun röportajı
MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, ORTADOĞU'ya çok önemli açıklamalar yaptı.
İç, dış ve ekonomide yaşanan gelişmeleri bütün yönleri ile değerlendiren Tanrıkulu,''On yıldır ülkemizi yönetenler, yeni bir kalkınma ve üretim modeli sunamamışlardır. Bu yüzden, bulundukları makamlarının inandırıcılığını yitirmiş olduğunu düşünüyorum'' dedi.
İşte sorular, İşte cevaplar:
AKP'nin 10 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP'nin 10 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de siyasi istikrar tabu haline getirildi. Bu hale getirilmesinin başlıca sebebi; bizim de içinde bulunduğumuz (MHP+DSP+ANAP) Koalisyonu hariç, eski yıllardaki bazı uyumsuz ve güçsüz koalisyonların Türkiye'yi istikrarsızlığa sürüklemesidir. 'Siyasî istikrar ekonomik istikrarı getirir' diye bir çıkarım yaptılar. Bu bir süre işledi. Ancak 2012'de farklı bir döneme geldik. Siyasi istikrar artık darbe almaya başladı. İçeride süregiden Anayasa tartışmaları ve yükselen terör; dışarıda yürütülen başarısız dış politikayla bütün komşularımızla gerginlik yaratarak, siyasî istikrarımız tehdit altına girdi. Suriye ile savaşın eşiğine gelmiş durumdayız. Irak'la ve İran'la farklı alanlarda çatışmalarımız var. Kaçınılmaz olarak ekonomi ile dış politika eskisine göre birbirini fazlasıyla etkilemeye başladı.
AKP'NİN EKONOMİ YÖNETİMİ HASTALIĞI TEDAVİ EDECEĞİNE, ESTETİK TEDBİRLERLE ÇÜRÜK DİŞE ALTIN DOLGU YAPIYOR
*Ülkemizin mevcut ekonomik durumunu nasıl görüyorsunuz?
Ekonomiyle ilgili olarak üç önemli başlık hemen göze çarpıyor.
Birinci önemli başlık ekonomik büyümedir. Bize yumuşak iniş yapılacak diye bir efsane dayatılmaya çalışılıyor. Halbuki gördük ki; yumuşak yumuşak çakılmaya başlıyoruz. Sert inişle çakılan bir ekonomi var. Yüzde 3,2'lik büyüme hedefinde dokuz aylık gerçekleşme 2,6. 2012'de artık yüzde 3'ün üzerinde bir büyüme beklenmiyor. Bize ne deniyordu; büyüme ekonominin en önemli göstergesidir. Halbuki büyüyememe sorunu 2013'e kötü miras olarak kalacak.
İkinci önemli bir konu; Türkiye ekonomisinin cari açıkla ilgili bir makyajla karşı karşıya kalması ve ihracat büyümesinin şişirilmesi! İthal doğalgaz karşılığının altın olarak ödenmesinin ekonomik rakamları yükselttiğini artık kimse inkâr edemiyor. İhracatın büyümesi, altın ihmal edilirse %13'lerde değil %3,5'larda seyrediyor. Ekonomik büyümenin gerçekliği de altın balonu patladığında kayboluyor. Bazı hesaplamalara göre; altın etkisinden arındırılmış büyüme %1'lerin de altında. Özetle; AKP'nin ekonomi yönetimi hastalığı tedavi edeceğine, estetik tedbirlerle çürük dişe altın dolgu yapıyor.
Diğer yandan performansa bakılırsa şu anda Irak, bizim Almanya'dan sonra en çok ihracat yaptığımız ülke ama bu yapı devam ederse birinci ülke olmaya doğru gidiyoruz. Yalnız burada bir fark var, Irak'la yapılıyor denilen bütün ihracat Erbil merkezli. Erbil'de şu anda 8 bin 500 tane Türk kökenli firma var. Kendi elleriyle bir sorun yaratılıyor. Irak merkezî hükümeti yerine, Barzani ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden bir ekonomik bir faaliyet yürütülüyor. Geçtiğimiz Ekim ayında Uluslararası Enerji Ajansı bir rapor açıkladı. Bu rapora göre gelecek 20 yılda Irak bu petrol üretimine devam ederse, bölgenin ikinci Suudi Arabistan'ı olacağı öngörülüyor. Ancak bu rezervlerin yüzde 10'u Kuzey Irak'ta, yani Erbil kontrolünde. Biz ülke olarak yanlış yerde konumlandırılıyoruz. Bizim çıkarlarımız Erbil'de değil, merkezî yönetiminin olduğu yerde olması lâzım. Burada da dış politikanın ekonomide nasıl yanlış kullanıldığını görüyoruz. Nasıl ki; Kıbrıs millî meselemiz ise, Kerkük de millî meselemizdir. Ve öyle de kalacaktır. AKP ise bizi tam tersi, bir takım ayrılıkçı unsurların yanında konumlandırıyor. Öte yandan Kerkük'ün bütünüyle kürtlerin eline geçmesi riski var. AKP'nin bu başarısız dış politikası resmen 'kendi ayağımıza kendimizin kurşun sıkması' gibi bir durum. Bir de bu konuyla ilgili olarak enerji arzı çeşitliliğine de dikkat etmemiz gerekmektedir.
Üçüncü olarak bizi zorlayacak başlık işsizliktir. 2002'de yüzde 10,3 olarak bıraktığımız işsizlik oranında, 10 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen 1 puanlık bir düşüş bile söz konusu değildir. Ekonomik büyümenin; istihdama yönelik bir büyüme olmadığı ve cilalanmış, hormonlu bir büyüme olduğunu görüyoruz. Üstelik oldukça uzun bu dönemde, üretime yönelik ciddî bir tedbir de alınmamıştır.
2013'te dikkat etmemiz gereken önemli bir diğer konu da; komşularımızla yaşanan sorunlardır. İhracat profiline baktığımızda ağırlıklı olarak AB ve OECD ülkeleri ile ticaret yapıyoruz. 2002'de bıraktığımız bir İhracat Büyüme Strateji Raporu vardı. O dönemde yapılan projeksiyonda Türkiye'nin ortalama %5 - 6'lık bir ihracat büyümesiyle 2023 yılında 460 milyar dolar hedefe ulaşacağı öngörülüyordu. Bunlar, bunu aldılar yuvarladılar 500 milyar dolar ihracat dediler. Yani ortaya çok büyük bir hedef de koyamadılar. Öngörüsüzlük var. İnsanlara serap gösteriyorlar, çabuk unutulduğu için yeniymiş izlenimi yaratıyorlar.
ORTA VADELİ PROGRAM'DAKİ RAKAMLARLA BİZDEN ÇALDIKLARI 2023 HEDEFLERİNE ULAŞMALARI MÜMKÜN DEĞİL… MHP'NİN ÖNGÖRÜSÜ VE MİLLETİNE OLAN SAYGISI BİR KEZ DAHA ORTAYA ÇIKTI…
*Ekonomi veriler ile AKP'nin rakamları çok farklı gözükmektedir. Bunu nasıl değerlendirmek lazım?
AKP; 57'nci Hükümet döneminde her türlü siyasî risk alınarak, milletimizin menfaati için uygulamaya konan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" ve özellikle dış konjonktürün yardımıyla ekonomiyi bugünlere getirdi. Kaptanın iyisi fırtınada gemisini sağ salim karaya ulaştırandır. AKP'li ekonomi kaptanlarının başarısızlıklarını, olumsuz ekonomik göstergelerden görmekteyiz.
Bu başarısız ekonomi kaptanlarının; ülkemizin önümüzdeki dönem öngörüleri de iddiasız ve tutarsızdır. Oysa gelecek plânlarının hedefleri -özellikle ekonomik veriler- insanlarımıza güven vermelidir. Girişimcilerimiz bu verilere güvenip, yatırımlarını buna göre plânlarlar. Ekonomi ve girişimci çevrelerinin gelecek öngörüleri, AKP'nin rakamlarından çok farklı gözükmektedir. Demek ki; AKP'nin 2013 yılını da heba edeceği bugünden belli.
Bu durumu artık kendileri de itiraf eder oldular. Geçtiğimiz günlerde ekonomi yönetiminden sorumlu bir bakan; 'Türkiye'nin bugünkü üretim ve ihracat yapısıyla 2023 hedeflerini yakalamasının asla mümkün olmadığını' belirtmiş ve sanayimizde bir zihniyet devrimine ihtiyaç olduğunu dile getirmiştir. Bu söze MHP olarak biz, 'günaydın' diyoruz.
Partimiz'in 1997 yılından bu yana savuna geldiği projeyi sahiplenmeye kalkıp, milletimize yeni bir proje gibi sunmaya kalkıyorsunuz, hem de mevcut öngörüleriniz ve rakamlarınızla böyle bir iddiayı gerçekleştiremeyeceğinizi itiraf ediyorsunuz. Bizim; "2023 Lider Ülke Türkiye" projemizi rakamları ve öngörüleri ile alabilseydiniz, bu mahcubiyetler yaşanmazdı.
Bir kere AKP'nin 2023 hedeflerindeki çakma rakamlarına ulaşılabilmesi için, ülkemizin her yıl % 7-8 oranında büyümesi gerekiyor. Halbuki; 2013-2015'i kapsayan Orta Vadeli Program'da (OVP) 2013'te %4, 2014'te %5 ve 2015'te %5 büyüme hedefi koymuşsunuz. 2012 için büyüme hedefiniz neydi? Başlangıçta %4, sonra revize ederek % 3,2, ancak görülmektedir ki 2012 yılını %3'ün dahi altında
kapatacaksınız. Diğer yandan enflasyon hedefleriniz 10 yıldır çok ciddî olumsuz sapmalar gösteriyor. Önümüzdeki dönem enflasyon hedeflerinizi bugünden 'Ayşe Teyzem' dahi gerçekçi bulmuyor.
Bugün baktığımızda faizler düşüyor ancak kur yükselmiyor. Bu yüzden enflasyon kontrol altındaymış gibi duruyor. Kur yükselmeyince dolar cinsinden GSYİH'mız ve kişi başına düşen gelirimiz, gerçekten büyümüşüz gibi enflasyon oranı kadar artıyor. Bunu marifet olarak adlandırmak mümkün mü?
On yıllık imtihan göstermektedir ki; AKP'nin ekonomi politikası, asla sürdürülebilirlik gayesini gütmemiş; konjonktürel genişlemelerle yetinilmiştir. Neticede küresel anlamda yerimize bakıldığında, Türkiye bu "serâbı" AKP'nin makyöz ve estetisyenlerinin mahirliğine borçludur.
BU YIL DA VATANDAŞIMIZIN HAYâLLERİ, HÜKÜMETİN YAPTIĞI ZAMLARA TAKILDI…
*AKP, hükümeti herşeyi güllük gülistanlık gösteriyor. Ancak rakamlar bunu yalanlıyor. Bu durum ne kadar devam edecek?
Anlaşılan o ki; Hükümet, konut, damga, motorlu taşıt vergisinden, pasaport, tapu, mahkeme harçlarının yanısıra sigara ve diğer mamul ve hizmetlere yaptığı zamlar ile vatandaşlarımızın yeni yılda da hayallerini çalarak, ekonomik tacize devam edeceğini göstermiştir.
İki yakası bir araya gelmeyen bütçeyi toparlamak için adeta deli dumrul vergileri koyan AKP hükümeti, maliye politikasında da yolun sonuna gelmiştir.
Mevcut ekonomi politikası artık tamamen dar gelirlinin ve fukaranın sırtına bindirilen zam ekonomisi haline gelmiştir. Sadece zamlar ve vergilerle sürdürülebilir ekonomi politikası olmaz.
Bizim ekonomik alanda bu olumsuz tespitlerimizdeki haklılığımızı, maalesef milletimiz kaliteli yaşamdan yoksun kalarak görüyor. Bu yaşamı milletimize hak olarak görenler, bilmelidirler ki bu sayılı günler geçicidir.
KİŞİ BAŞI MİLLÎ GELİR YALANI; ASLINDA KİM DAHA ÇOK PAY ALIYOR…
Milli gelirden alınan payda gelir uçurumu var. Kişi başı alındığı söylenen dolarlar kimin cebine giriyor?
Milli gelirden alınan payda gelir uçurumu var. Kişi başı alındığı söylenen dolarlar kimin cebine giriyor?
2012 yılı 3. çeyrek itibarıyla kişi başı millî gelir rakamının 10 bin doların üzerinde olduğu söylenmektedir. Bugün çalışanlarımızın % 47'si asgari ücret ile çalışmaktadır. Diğer yandan 4,5 milyonun üzerinde işsiz vatandaşlarımız bulunmaktadır. Tarım kesiminde çalışan yevmiyeli vatandaşlarımızın geliri ise neredeyse karınlarını doyuracak kadardır. Peki kişi başına düşmesi gereken bu 10 bin dolar kimlerin cebine girmektedir?
TÜİK'in geçtiğimiz Eylül ayında açıkladığı 2011 yılına ait gelir ve yaşam şartları araştırmasına göre; yüzde 20'lik gruplarda, en yüksek gelire sahip gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay % 46,7 iken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay % 5,8'dir. Bu durumda yoksul daha da yoksullaşmıştır. Kişi başı alındığı söylenen dolarlar da AKP'nin türedi zenginlerinin cebindedir.
SİMİT PARASINA ASGARİ ÜCRET…
Açıklanan asgari ücreti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçtiğimiz günlerde açıklanan asgari ücret zam oranları tam bir fiyasko olmuştur. Tabir caizse, 'dağ, fare doğurmuştur'. Sanki büyük bir fark varmış gibi açıkladıkları zam; 2013 yılının ilk 6 ayı için % 4,1 artışla yani 34 lira ile net 739.79'liradan, 774 liraya yükselttildi. Bu 34 lira zamla; 34 simit, 1,3 kg . kıyma, 3,5 kg . kıyma alınabiliyor.
Bize göre; asgari ücreti tespit edilirken, mutlaka enflasyon farkı ve refah payının da verilmesi gerekliydi.
İlginç bir durum da; AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, asgari ücret tespit toplantısından önce verdiği bir demeçte gönlünden geçenin bin lira olduğunu söylemişti. Görüyoruz ki; bunların gönlünden geçenlerle, akıllarından geçenler birbiri ile aynı değilmiş.
Şimdi acı gerçeklere bakarsak; asgari ücretlinin alım gücü dolar bazında 2000 yılı ile karşılaştırıldığında % 52 oranında azalmıştır. Ancak 2012 itibariyle, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 985 lira, yoksulluk sınırı ise 3 bin 208 liradır. Şimdi siz varın artık hesaplayın; verilen bu ücretin neye yaradığını. Asgari ücretli bir sihirbaz olmalı geçinebilmek için.
Bizim anlayışımız; işçinin hakkının tam ve zamanında verilmesi yönündedir. Devlet kayıtdışı ekonomideki kaçağı ve vergi kaybını dar gelirli vatandaşımızın sırtına yüklememelidir.
MHP olarak her Seçim Beyannamesi'nde 'asgari ücret vergi dışı kalsın' dedik. Yenilenen Anayasa çalışmalarında da bu konuda damgamızı vurarak, asgari ücretin vergi dışında kalmasını sağladık.
Yarın : ÖZELLEŞTİRDİK Mİ? GELECEĞİMİZİ DAHA UCUZA MI KIRDIRDIK?