SİYASET / 2013-03-14 09:24:14
MHP Lideri Bahçeli "Oslo, İmralı derken hükümet bölücü terörle
içli dışlı olmuş ve Türk devlet geleneğini iki paralık etmiştir" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Kocaeli'nin Darıca ilçesinde
partisinin Belediye Başkan adayının tanıtım toplantısında vatandaşlara hitap
etti.
Bahçeli konuşmasında şu sözlere yer verdi:
"En son olarak, PKK'nın kaçırarak aylardır elinde tuttuğu
sekiz kamu görevlerimiz iğrenç bir pazarlığa konu edilmiştir.
PKK, hükümetin acziyet ve ikramcı politikaları sayesinde koskoca
Türk devletini küçültücü ve gurur kırıcı bir pozisyona sokmuştur.
Bu olacak ve normal görülecek bir şey değildir.
Terör örgütü döktüğü kanların, işlediği cinayetlerin yanında insan kaçırarak
da sicilini zaten iyice karartmış ve kirlendirmiştir.
PKK, şantajlar altında ve altığı tavizlerle sekiz kamu görevlimizi
neye hizmet ettiği malum olan bir heyete teslim tutanak ve imza karşılığında
teslim etmiştir.
Bu caniler kimdir ki tutanak tanzim edebilecek kadar cüret ve
cesarete sahip olabilmişlerdir?
AKP Hükümeti Türk milletini de, tutanakla, karşılıklı imzalarla
teröre ve bölücülere peşkeş mi çekecektir?
Bu nasıl bir rezalet, bu nasıl bir alçaklıktır?
Evlatlarımızın kaçırılması zaten adice işlenmiş bir suçtur ve
sorumluları mutlaka cezalandırılmalıdır.
Ancak suçlular AKP'yle çözüm konuşmaktadır.
İnsan kaçakçıları AKP'yle sözde barışı müzakere etmektedir.
Görüldüğü kadarıyla hükümet, PKK'yla gizli kapaklı işlere
girdiğinden ve teröre karşı derin hoşgörüsünden dolayı kendisini çoktan mahkûm
etmiş, ipleri teröristlere gönül huzuruyla vermiştir.
Bunun sonucunda, AKP tarafından 4'ncü yargı paketinde PKK'nın
beklediği ilave değişikliklerin yapılması da gündeme gelebilecektir.
Ne üzücüdür ki, Başbakan ve hükümeti PKK'yla masaya otururken,
TBMM'yi bölünmeye alet etmektedir.
Oslo, İmralı derken hükümet bölücü terörle içli dışlı olmuş ve Türk
devlet geleneğini iki paralık etmiştir.
Başbakan'ın buna hakkı yoktur.
PKK'ya şirinlik yapan, İmralı canisine kucak açan, Kandil'e heyecan
ve cesaret aşılayan bu zihniyet, Türk milletine, Türk milliyetçiliğine ve milli
birliğimizin her eserine ateş püskürmektedir."
Bahçeli ayrıca partisinin Darıca Belediye Başkan adayı olarak Arif
Gülen'i vatandaşlara tanıttı.
Bahçeli'nin konuşmaıs şu şekilde:
Aziz
Dava Arkadaşlarım,
Muhterem
Darıcalılar,
Sayın
Basın Mensupları,
Hepinizi en samimi duygularımla selamlıyor, sevgi ve saygılarımı
sunuyorum.
Çok şükür bugün Darıca’dayız, Darıcalı kardeşlerimle birlikteyiz.
Burada bulunmaktan, sizlerin coşkusuna şahit olmaktan büyük bir
bahtiyarlık duyuyorum.
30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerine tüm
gayretimizle hazırlanıyoruz.
Önümüzdeki yıl yapılacak bu demokratik yarışın önemini, hayati
özelliklerini fazlasıyla biliyor ve benimsiyoruz.
Bu itibarla erkenden milletimizle buluşmak ve tam bir kucaklaşma
sağlamak amacıyla yola koyulduk.
24 Ocak 2013 günü kutlu ecdadımızın manevi hatırası şahitliğinde
Söğüt’ten ilk adımı attık, ilk hamleyi yaptık.
Söğütlü kardeşlerime partimizin belediye başkan adayını takdim
ettik, destek istedik.
Arkasından da 9 Mart 2013 günü partimizin Aksaray İl Belediye
Başkan adayını coşku içinde ilan ettik.
Şimdi ise Darıca’lı vatandaşlarımın huzurundayız ve Darıca Belediye
Başkan Adayımızı takdim etmek için bir aradayız.
382 gün sonra yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri Türkiye’nin
geleceğini belirleyecek, önünü gösterecektir.
İnanıyorum ki Darıca, Milliyetçi Hareket Partisi’ni;
Darda koymayacaktır.
Dara düşürmeyecektir.
Kardeşliğimizi daraltmaya çalışanlara Darıca izin vermeyecektir.
Türk milletini dağıtmayı aklından geçirenlere Darıca engel
olacaktır.
Karşımıza çıkarılan dargeçitler Darıcalı kardeşlerimin inancıyla,
cesaret ve adanmışlığıyla dümdüz hale gelecektir.
Millet gerçeğini anlamayan, huzur ve istikrar kaygısı taşımayan,
refah ve güvenlik derdi gütmeyen dar kafalılar Darıca’nın müdahalesiyle
titreyecek ve irkileceklerdir.
Darıca dargınlığa imkân tanımaz, bundan sonra da tanımayacaktır.
Darıca düşkünlüğe fırsat vermez, bundan sonra da vermeyecektir.
Ve Darıca milli ve manevi değerlerin yolundan ayrılmaz, bundan
sonra da ayrılmayacaktır.
Darıcalı hanımlar, Darıcalı beyler, Darıcalı gençler, Darıcalı
çocuklar ve tüm Darıcalı hemşerilerim bir ve beraber kalma talep ve özlemi
içindedir.
Biliyorum ki,
Kötü niyetler Darıca’da darmadağın olmaya mahkûmdur.
Karamsarlıklar Darıca’da ezilmeye mecburdur.
Karanlık niyetler, hain senaryolar, derin komplolar, bayat tuzaklar
Darıca’nın önüne bile çıkamayacak, karşısında bile duramayacaktır.
Bu güzel vatan yöremizin muhterem fertleri; temizliğin,
maneviyatın, milli ruhun, cömertliğin, âlicenaplığın ve vatanperverliğin sembol
isimleri arasındadır.
Bunun için sizlerle gurur duyuyor, sizlere sonuna kadar güveniyor
ve hepinize hoş geldiniz diyorum.
Muhterem
Dava Arkadaşlarım,
Değerli
Darıcalı Kardeşlerim,
İnsan var olabilmek için öncelikle kendi özüne, kendi gerçeklerine
ve kendi benliğine sadık kalmalı, kimliğinden, kişiliğinden ve kim olduğundan
habersiz bulunmamalıdır.
Olmuş olanla, olacak olanın sonsuz sayıdaki münasebetlerine ev
sahipliği yapan hayat düzlemi, değerlerine yabancılaşan, transfer ve taklit
yöntemlerle yürümeye çalışan toplumların her devirde acıklı öykülerine sahne
olmaktadır.
Geçmişle gelecek arasındaki derin ve kopmaz ilişkiyi görmezden
gelen, sırf değişim nakaratlarına tutunmak amacıyla, başkalaşma kirine
bulanmaktan rahatsız olmayan toplumlar için yıkım ve yok oluş adeta kaçınılmaz
bir akıbettir.
Nereden, hangi olayları aşarak ve ne tür vasıtalarla geldiğimizin
beyanı olan tarihe, şuurla bakılmadıktan sonra; üzerinde yaşadığımız vatan
coğrafyasının zaman içinde geçirdiği merhaleler dikkatle değerlendirilmedikçe
milli varlığın güvenceye alınması ve devamlılığının sağlanması bir hayli
zordur.
Hele bir de, hepimizin medarı iftiharı olması gereken ve asırlar
içinde sayısız kez sağlaması yapılarak bugünlere ulaşan millet yapısını yıkma
ve imha çabaları göz önüne alındığında, var olma ülkümüzün, dimdik durma
hedefimizin ne kadar tehditlerle çevrelendiği daha iyi anlaşılabilecektir.
Geçmişin temelleri üzerine geleceğin çatısını inşa etmek,
yarınların dünden doğduğunu bilmek zor ve zahmet dolu medeniyetler
mücadelesinde milletçe bizim en büyük kozumuz olacaktır.
Unutmayalım ki, dünden aldıklarımızı yarına katkı ve ilaveler
yaparak ödemek durumundayız.
Nesiller arasındaki rabıta, bağlılık ve uyum; milli tezlerimizin ve
manevi iddialarımızın rehberliğinden ayrılmayacak tutum bizi eninde sonunda
arzuladığımız ve hedeflediğimiz noktalara taşıyacaktır.
Türk milletinin ve Türk devletinin bekası buna bağlıdır.
Kardeşçe yaşamamızın çaresi buna dayalıdır.
Türkiye’nin şu anda yaşadığı sıkıntıların en başında; bu
söylediklerimi umursamayan, milli ruhu hatırlamayan, milli ilkeleri aklına dahi
getirmeyen bir iktidar tarafından yönetilmesi gelmektedir.
AKP hükümeti ülkemizi iyi yönetmediği gibi, bizi biz yapan her
değerimizi de incitmiş, sarsmış ve maalesef ağır hasar vermiştir.
İkilemler, ikbal düşkünlükleri ve ikiyüzlülükler bu iktidarı teslim
almıştır.
İkircikli tavırlar, kaypak duruşlar, yalan sözler, asabi çıkışlar,
temelsiz vaatler, boş boş konuşmalar bu iktidarı kontrol altında tutmuştur.
Ülkemiz her yönden sorunlarla ve soru işaretleriyle kuşatılmıştır.
AKP iktidarı 10 yılda her alanda başarısız, her düzeyde yetersiz
kalmıştır.
Aldığı görevi layıkıyla yapamamış, millete hizmet etmenin hakkını
verememiş, kendisine bağlanan umutları heba etmiştir.
Türk milleti fuzuli işlerle meşgul edilmiş, kuru laf kalabalığıyla
oyalanmış ve huzuru gasp edilmiştir.
AKP hükümeti başarısızlığın tescilli ve gedikli bir siyasi ismi olarak;
milletimizin tarihi yürüyüşünü geciktirmiş ve hatta geriletmiştir.
Daha vahimi de Türk milletini bölünmenin, etnik kimliklere
ayrılmanın eşiğine kadar getirmiş olmasıdır.
Bugün, aziz milletimizin üzerinde oynanan oyunların başlangıcı,
esasen yirminci asrın başında Çanakkale’ye çarpıp dönen stratejik senaryolarda
gizlidir.
Günümüzde gerçekleşenler, şu zaman diliminde olan olaylar; kahraman
ecdadımızın Lozan’da durdurduğu emperyalist sürecin, yeniden ve farklı
formatlarla boy vermesinden başka bir şey değildir.
Lozan’dan önceki son durak Sevr ve son ders ise Çanakkale
Savaşlarıdır.
Çanakkale ile başarılamayan, ancak Sevr’de dayatılanlar, Türk
milletinin ayrılmasını, bölünmesini, parçalanmasını ve yok olmasını
amaçlamıştır.
Milli mücadele ruhunun silindir gibi üzerinden geçtiği sömürgeci
ahlaksızlık; bugün işbirlikçileri vasıtasıyla tekrar altımızı oymak,
birliğimizi bozmak ve içimizi karıştırmak üzere canlanmış ve ayaklanmıştır.
Bu
nedenle;
Türklüğe karşı yapılan saldırılar nedensiz değildir.
Milliyetçiliği ayaklar altına alacak kadar klinik vaka haline
gelenlerin iktidarda bulunması tesadüf sayılmamalıdır.
PKK terör örgütüyle masaya oturmak, İmralı canisinin çekimine
kapılarak Türkiye ve Türk milletinin müzakere edilmesi şaşırtıcı
görülmemelidir.
Çünkü Türk milletine düşmanlık hiç bitmemiştir.
Bugünkü ortamda, değişik araç ve yollarla birliğimiz,
beraberliğimiz ve son yurdumuzdaki bütün halinde kalma hedefimiz aşındırılmak
istenmektedir.
Bunlar son derece acıklı ve hüzün verici gerçekler arasındadır.
Sanal çözüm ve barış sözleriyle, ip üstünde derin ve uzun bir
uçurumu İmralı canisiyle birlikte geçmeye çalışan Başbakan yanlışın içine
gömülmüş gitmiştir.
Ve üstelik çözümden neyi umduğu, çözümden neyi beklediği tam
açıklığa kavuşturulmamıştır.
Başbakan Erdoğan İmralı canisiyle ne görüşmekte, nelerin
pazarlığını yapmaktadır?
Türk milletinin nasıl bölüneceğini mi konuşmaktadır?
Başkanlık sistemini müştereken nasıl kuracaklarından mı
bahsetmektedir?
İmralı canisinin özgür kalması, teröristlerin diğer siyasi
bölücülerin saflarına getirilmesi için gerekli adım ve girişimleri nasıl
hazmettireceğini mi planlamaktadır?
Başbakan Erdoğan İmralı canisiyle neyin pazarlıklarına soyunmuştur?
Mümkün olursa, PKK’nın silah bırakması hangi tavizlerle, hangi iki
büklüm hallerle ve hangi aşağılayıcı geri adımlarla olacaktır?
Başbakan, bağımsız Kürdistan’ın kurulması için ikna mı olmuş veya
bunu kabullenmek durumunda mı kalmıştır?
Süreç isimli millet varlığını sökme ve kardeşliğimizi sürgün etme
planı yabancı ülkelerin bir oyunu, küresel aktörlerin bir gözdağı mıdır?
AKP hükümeti bile bile buna lades mi demiştir?
Süreç laflarıyla İmralı canisinin türbülansına kapılan, kanlı
cazibesine aldanan Başbakan ve hükümeti, akıl almaz şekilde milletimizin
emanetlerine leke sürdürmektedir.
AKP hükümeti PKK’nın dümen suyuna girmiş, bölücülüğün kodesine
kendi rızasıyla düşmüştür.
Terör örgütü hükümetin gafleti sonucunda maalesef psikolojik
üstünlükler elde etmiştir.
En son olarak, PKK’nın kaçırarak aylardır elinde tuttuğu sekiz kamu
görevlerimiz iğrenç bir pazarlığa konu edilmiştir.
PKK, hükümetin acziyet ve ikramcı politikaları sayesinde koskoca
Türk devletini küçültücü ve gurur kırıcı bir pozisyona sokmuştur.
Bu olacak ve normal görülecek bir şey değildir.
Terör örgütü döktüğü kanların, işlediği cinayetlerin yanında insan
kaçırarak da sicilini zaten iyice karartmış ve kirlendirmiştir.
PKK, şantajlar altında ve altığı tavizlerle sekiz kamu görevlimizi
neye hizmet ettiği malum olan bir heyete teslim tutanak ve imza karşılığında
teslim etmiştir.
Bu caniler kimdir ki tutanak tanzim edebilecek kadar cüret ve
cesarete sahip olabilmişlerdir?
AKP Hükümeti Türk milletini de, tutanakla, karşılıklı imzalarla
teröre ve bölücülere peşkeş mi çekecektir?
Bu nasıl bir rezalet, bu nasıl bir alçaklıktır?
Evlatlarımızın kaçırılması zaten adice işlenmiş bir suçtur ve
sorumluları mutlaka cezalandırılmalıdır.
Ancak suçlular AKP’yle çözüm konuşmaktadır.
İnsan kaçakçıları AKP’yle sözde barışı müzakere etmektedir.
Görüldüğü kadarıyla hükümet, PKK’yla gizli kapaklı işlere
girdiğinden ve teröre karşı derin hoşgörüsünden dolayı kendisini çoktan mahkûm
etmiş, ipleri teröristlere gönül huzuruyla vermiştir.
Bunun sonucunda, AKP tarafından 4’ncü yargı paketinde PKK’nın
beklediği ilave değişikliklerin yapılması da gündeme gelebilecektir.
Ne üzücüdür ki, Başbakan ve hükümeti PKK’yla masaya otururken,
TBMM’yi bölünmeye alet etmektedir.
Oslo, İmralı derken hükümet bölücü terörle içli dışlı olmuş ve Türk
devlet geleneğini iki paralık etmiştir.
Başbakan’ın buna hakkı yoktur.
PKK’ya şirinlik yapan, İmralı canisine kucak açan, Kandil’e heyecan
ve cesaret aşılayan bu zihniyet, Türk milletine, Türk milliyetçiliğine ve milli
birliğimizin her eserine ateş püskürmektedir.
Bu karanlık gidişe son verilemez ise,
Türkiye önce iki dilli ve iki ortaklı can çekişen tek devlete;
Sonra çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına
doğru yol alacaktır.
Teslimiyetin dozuna ve hızına bağlı olarak değişecek bu aşamadan
sonra ise Türkiye iki seçenek arasına sıkıştırılacaktır:
Bunlardan birincisi; ayrı ayrı kimlik oluşturmuş ve milletten
ayrılmış kardeşlerin ve coğrafyaların da birbirinden uzaklaştığı parçalanma ve
küçülme sürecidir.
Diğeri ise, küresel gücün öncelik vererek dayatacağı model olan
Irak ve Suriye’nin kuzeyini içine alacak ve aşiret reislerini kucaklayacak
şekilde çok devletli ve milletli konfederal bir devlet yapılanmasıdır.
Sahibi Amerika Birleşik Devletleri olan ve Eşbaşkanlığını övünerek
Başbakan Erdoğan’ın yaptığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye’ye dayattığı ve
Başbakanı arkasından ittiği uçurum budur.
Yıkım projesine eklemlenerek yürütülen sözde “Çözüm Süreci” denilen
vahim gidişatın devamı halinde, Türkiye Cumhuriyeti’ne yegane anlam kazandıran
ve mevcudiyetine derinlik veren üç temel unsurdan;
Vatanını oluşturan coğrafyanın,
Beşeriyetini oluşturan milletin ve
İradesini temsil eden devletin bugünkü sınır, nüfus ve yapı ile
devamı kesinlikle mümkün olmayacaktır.
Tehlike bu kadar yakın ve görünür hal almıştır.
Başbakan’ın iftiharla Eşbaşkanlığını yaptığı ve İslam dünyasına kan
ve gözyaşından başka bir sonuç getirmeyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye
ayağı, rol paylaşımı içinde olan PKK, BDP, CHP ve AKP ortaklığıyla
yürümektedir.
Bugün karşı karşıya kaldığımız tehlikelerin bitmesi, sonlanması
size bağlıdır, sizin tercihlerinizle direkt ilgilidir.
Milliyetçi Hareket Partisi’ne vereceğiniz her destek,
göstereceğiniz her yardım belaların biraz daha uzaklaşmasına neden olacaktır.
Rengini şehitlerimizin kanıdan almış al bayrağımızın düşmesini,
Bağımsızlığımızın haykırışı olan İstiklal Marşımızın susmasını,
Nifak ile bin yıllık kardeşliğimizin bozulmasını, asla sineye
çekemeyeceğimizi herkes bilmelidir.
Türkiye’yi bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Türk milletini ayırmaya hiçbir faninin nefesi yetişmeyecektir.
Küresel planlar bizi yolumuzdan çıkaramayacaktır.
Allah’ın izniyle biz hepsiyle, tüm şer güçlerle sizlerin desteğiyle
başa çıkarız.
Biz hepsine Türk milletinin gücünü ve kudretini gösteririz.
Yeter ki Darıca buna evet desin.
Yeter ki Darıca Milliyetçi Hareket’e destek çıksın.
Aziz
Vatandaşlarım,
Değerli
Dava Arkadaşlarım,
Biliyorum ekonomik sorunlarınız had safhada artmıştır.
İşsizlik ve yoksulluk her haneyi yakmıştır.
Borçlar katlanmış, mutfaklar boşalmış, siftahlar kesilmiştir.
Üretim durmuş, sanayinin çarkları paslanmıştır.
Çiftçi üzgün, esnaf sıkıntılı, emekli bezgin, memur yılgın, işçi
perişandır.
Herkes şikayetçidir.
Herkes dertlidir.
Ama bunlar çözümsüz değildir.
Bunlar kader olarak da görülmemelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi her sorunun üstesinden gelmek için hazır
ve inançlıdır.
Türkiye’nin önünde çok ciddi üç siyasi imtihanı vardır.
Birincisi, 30 Mart 2014 tarihindeki Mahalli İdareler Seçimi’dir.
İkincisi, 28 Ağustos 2014 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’dir.
Üçüncüsü ise, 2015 yılının Haziran ayında yapılması gereken
Milletvekilliği Genel Seçimi’dir.
İlk etapta yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri, sonrakilerinin
yönünü ve sonucunu aşağı yukarı yakından etkileyecektir.
Bu kapsamda Türkiye’nin huzur, güvenlik, refah ve esenlik içinde
olabilmesi, içine girdiği bölünme sürecinin durdurulması için AKP’nin
demokratik yollardan tasfiyesi şart olmuştur.
Bunun için Mahalli İdareler Seçimleri hayati bir nitelik arz
etmektedir.
AKP’ye bu seçimde, iktidardan gideceğinin işareti verilmeli, yanlış
ve ihanete varan politikalarının cezası sandık marifetiyle kesilmelidir.
Biliniz ki, millet olma şuurunun daha fazla gevşetilmesi, daha da
köreltilmesi yok olmamızı sağlayacaktır.
Şehit ruhunun incinmemesi, ecdat yadigârı bu aziz vatanın mahcup
düşmemesi için ilk durak önümüzdeki seçimdir.
Allah’ın izniyle, Mahalli İdareler Seçimi bir uyanış,
Cumhurbaşkanlığı seçimi bir ikaz ve Milletvekilliği Genel Seçimi de Milliyetçi
Hareket Partisi iktidarının tescili olacaktır.
Bu kapsamda, Darıca Belediye Başkan adayımız olarak değerli dava
arkadaşım Sayın Arif Gülen’i ilan ediyor, hepinizin desteklerini bekliyor ve
Darıca Belediyesi’ni sizlerden istiyorum.
Aynı zamanda Kocaeli Büyükşehir Belediyesi seçiminde de iddialı
olduğumuzu ısrar ve inançla beyan ediyorum.
Üşenmeyiniz, her eve giriniz.
Yorulmayanız, her eli tutunuz.
Durmayınız; Darıca’nın her mahallesine, her sokağına ve her
köşesine mesajlarımızı götürünüz.
Darıca’nın çaresiz olmadığını haykırınız.
Darıca’nın ümitsiz olmadığını anlatınız.
Milliyetçi Hareket Partisi siyasi inanışı ne olursa olsun her
Darıcalı kardeşimin oyuna taliptir.
Biz, kardeşliğin teminatıyız.
Biz, bir olmanın, bir kalmanın ve beraberce yaşamanın sözcüyüz.
Biz Türkiye’yiz, hep birlikte Türk milletiyiz.
Varlık ve birlik yolunda hepinize başarılar diliyorum.
Hayırlı haberlerinizi bekliyor, tüm Darıcalı kardeşlerime
selamlarımı götürmenizi istiyorum.
Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Cenab-ı
Allah’a emanet ediyorum.
Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.
Ne Mutlu Türküm Diyene.