KÖŞE
YAZILARI / 2013-03-27 19:17:06
Bursa mitinginin AKP'yi
hücrelerine kadar sarstığı, milletin bu uyanışı, bu şahlanışı karşısında
kimyalarının bozulduğu, feleklerinin şaştığı her hallerinden belli oluyor. Bursa
mitingi, kendi yaptırdıkları kamuoyu yoklamalarında gördükleri çöküşün ve Türk
milletinin AKP-PKK ortaklığına olan büyük tepkisinin meydanlardaki ifadesidir.
AKP'de bunu böyle gördüğü,
böyle anladığı içindir ki, panik ve telaşları daha da büyütmüştür. Bu durum
konuşmalarına, hareketlerine ve hatta icraatlarına da yansıyor. Daha da çarpıcı
olanı AKP'yi hazırlayıp piyasaya sürenlerin de aynı telaşı yaşamalarıdır. Ancak
ne Obama'nın gayreti, ne Netanyahu'nun özür tiyatrosu, bu defa AKP'yi
kurtarmaya yetmeyecektir. Bu çabalar AKP gerçeğini Türk milletinin daha iyi
görmesinden, yıllardır nasıl aldatıldığını ve hangi bedeller ödemek zorunda
kaldığını daha iyi anlamasından başka bir sonuç doğurmuyor.
Bu sicille mi?
Bakanlar kurulu toplantısında
saatlerce MHP'nin bu önlenemez yükselişini konuştukları, çaresizlik içinde
çözüm üretmeyi tartıştıkları anlaşılıyor. Zira, gerek hükümet sözcüsü Bülent
Arınç'ın kurul sonrasındaki açıklamaları, gerek Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın
grup toplantısında söyledikleri bunun belgesidir. İktidarı kaybedecek
olmanın korkusunun hücrelerine kadar sirayet ettiğini gizleyememişler, bölücü
katil güruhuyla aynı jargonu, aynı cümleleri, aynı gerekçeleri kullanarak
MHP'yi hedefe koymuşlardır.
AKP-PKK işbirliğinin MHP'ye
karşı da sürdürüldüğünü Türk milleti ibretle izlemiştir. Özellikle Bülent
Arınç'ın bir cinayet örgütü ve o örgütün elebaşıyla kurdukları ve Anayasa ve
kanunlara göre kesin ve tartışmasız şekilde suç teşkil eden sicillerini
görmezden gelip, MHP lideri Bahçeli'nin beyanları için savcıları göreve
çağırması, bu milletin aklıyla alay etmenin yeni bir versiyonu olarak tarihe
geçmiştir. Besleme ve yanaşmaların, gerek aldıkları talimatlarla, gerek
durumdan vazife çıkararak, hemen MHP'yi karalama kampanyası başlatmaları varlık
sebeplerine uygun bir durum olduğu için, artık ciddiye almaya bile gerek
görmüyorum.
Ayna
Unutmamak lazımdır ki, kısa
bir süre öncesine kadar Başbakan Erdoğan MHP'yi muhatap almayacağını
söylüyordu. Beseleme ve yanaşmalar MHP'ye karşı ahlaksız ve alçak bir karartma
uyguluyorlardı. Milletin büyük teveccühü ve MHP'nin şahlanışı karşısında
sayısız defa örneklerini gördüğümüz gibi bu sözünü de unutmak ve unutturmak
zorunda kalmış, konuşmalarının neredeyse tamamını MHP üzerine kurmaya
başlamıştır. Çok şükür ki, haklı ve doğru eninde sonunda mutlaka ortaya
çıkıyor. MHP'ye yaptıkları yakıştırmalar, ettikleri hakaretler, kısa süre sonra
bir ayna olarak kendi karşılarına dikiliyor. Şeref tartışmaları bunun tarihe
geçen ve bırakın bir siyasetçiyi, hiçbir insanın asla yaşamak istemeyeceği bir
örneğidir. Zira, namert yakıştırmasının sonu da, daha üzerinden saatler
geçmeden aynı olmuştur.
Ne yaparlarsa yapsınlar
Bu yalan, talan ve ihanet
düzeni eninde sonunda yıkılacaktır. Nitekim, tünelin ucundaki ışık görülmüştür.
Ne yaparlarsa yapsınlar, yargıyı, parayı, devleti sınırsız ve ölçüsüz şekilde
kullanma imkanı kendilerini kurtarmaya yetmeyecektir. MHP lideri Sayın
Devlet Bahçeli'nin her konuşması, AKP'yi zaten olmayan temellerinden sarsıyor.
Zira bu konuşmalar bir iddia, bir muhalefet etme gayreti olmanın çok ötesine
geçip, AKP'nin bu millete reva gördüğü büyük yıkımı, en küçük bir endişeye yer bırakmayacak
şekilde ortaya koyuyor. AKP-PKK ortaklığını ve ortaklığın bu ülkeye, bu
millete, bu devlete biçtiği akıbeti bütün çıplaklığı ile ifşa ediyor. Sayın
başbakan ve AKP sözcüleri bugüne kadar, sayın Bahçeli'nin konuşmalarına,
yaptığı kesin tespitlere, sorduğu çok net sorulara asla cevap verememişlerdir.
Bunun yerine hakaret ederek, zihin bulandırarak, karalayarak, yok sayarak, bu
soruları unutturmaya ve milletten gizlemeye çalışmışlardır.
Sadece hararet ediyorlar
İşte bir grup toplantısını bu
millet televizyonlardan canlı izleme fırsatı buldu. Sayın Bahçeli'nin yine çok
açık beyanlarda bulundu. Çok hayati değerlendirmeler yaptı. Tespitlerini
sıraladı ve bütün Türk milletinin aklında olan ve cevap aradığı sorular sordu. AKP
sözcüleri eğer kendilerine güveniyor, yaptıklarının doğru olduğuna
inanıyorlarsa, çıkar bunlara cevap verirler. Ahlak da, vicdan da, siyaset
de bunu gerektiriyor. Ancak, bu beklenti hiçbir zaman yerini bulmadı ve asla
bulmayacaktır. Nitekim, sayın Bahçeli'nin konuşmasının hemen ardından AKP grubu
başladı. Bütün televizyon kanalları anında seferber oldu ve Sayın Başbakanın
yaptığı konuşma canlı yayınlandı. Bu konuşmada hakaretten, saldırmaktan,
karalamaktan ve içi boş övünmelerden başka bir şey duyan gören oldu mu?
Türk milletinin aklındaki sorular
Oysa sayın Bahçeli, sayın
başbakana bütün milletin cevabını merak ettiği şu soruları sordu: "Acaba
Başbakan en başta İmralı canisine neleri vaat etmiş, bölünmüş Türkiye için
neleri gözden çıkarmıştır? İmralı canisinin çeyizi, PKK'nın ödülü, BDP'nin
kazancı, peşmergenin sabırsızlıkla beklediği ödünler nedir, neleri
kapsamaktadır? Vatansever ve mukaddes değerlere bağlı olduklarını bildiğim
önemli sayıdaki AKP'li milletvekili arkadaşlarım acaba, PKK'yla el
sıkışılmasını, zulme ortak olunmasını nasıl kabullenmektedir? Hükümet bu oyuna
nasıl gelmiş, bu tuzağa, bu esarete nasıl düşmüş, bu tutsaklığa nasıl gözü
kapalı eyvallah etmiştir? Başbakan Erdoğan İmralı canisine neyi ya da neleri
peşkeş çekmiş, hangi sözleri vermiş, niçin kefil olmuş, halaskarlığını nasıl
içine sindirebilmiştir? PKK terör örgütünün galibiyetini tanımıştır da toprak
ve tazminat mı vermeyi aklından geçirmektedir? Başbakan'ın çözümü, Başbakan'ın
barışı, Başbakan'ın süreci nereye dayanmaktadır, neleri kapsamaktadır?"
Sonrasına da şu beklentisini
ekledi: "Başbakan lafı dolandırmadan, dolambaçlı yollara sapmadan, dümdüz
şekilde ve dobra dobra konuşmalıdır." Başbakandan bu sorulara cevap
beklemek bırakın bir siyasi parti liderini, bu ülkede yaşayan her vatandaşın en
doğal hakkı değil midir?