SİYASET /
2013-03-23 17:07:15
MİLLİYETÇİ Hareket
Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Bursa'dan hükümeti uyardı. ''MHP'nin
'Milli Değerleri Koru ve Yaşat' mitinglerinin ilki Bursa'da 'Kuruluş' temasıyla
yapıldı.
Bursa Kent Meydanı'nda yapılan mitinge
ellerine Türk Bayrağı alarak gelen yüzbinler katıldı.
Bahçeli, Bursa
konuşmasında şunları söyledi:
Bu muhteşem tabloyu
görmekten, Bursa'nın heybetine şahit olmaktan gururluyum, mutluyum.
Bizleri kavuşturan, bizleri
buluşturan ve bizleri sımsıkı şekilde bir araya getiren Yüce Rabbime hamdü
senalar ediyorum.
Türkiye'nin 9 bölgesinde "Milli
Değerleri Koru ve Yaşat" adı altında düzenleyeceğimiz açık hava
toplantılarının ilki olan "Kuruluş Mitingi" için
buradayız, huzurlarınızdayız.
Bursa'nın geçmişimizin şanlı
sayfalarında göz kamaştırıcı bir yeri vardır.
Bu cennet köşesi şehrimiz kuruluşumuzun
ana damarlarından birisi, belki en önemlilerindendir.
Milletimizin tüm kazanımları,
tüm güzellikleri Bursa'nın maddi ve manevi bağrında saklıdır.
Ecdad yadigârı muhteşem
değerler, Evlad-ı Fatihan'ın muhterem anıları Bursa'nın her yerine sinmiş, her
yerine serpilmiştir.
Bursa tarih demektir.
Bursa fütuhat demektir.
Bursa hoşgörü, anlayış,
adalet, ihsan, yiğitlik ve kardeşliktir.
Ve Bursa elbette Türk, Türk
milleti ve Türk tarihidir.
Bursa elleri öpülesi kutlu
ceddimiz Orhan Gazi'nin mirasıdır.
Devletten İmparatorluğa giden
yolun kavşak ve karar noktasıdır.
Bursa dünüyle şeref duymakta,
yarınıyla umutlanmaktadır.
Bursa kimliğiyle övünmekte,
milletiyle iftihar etmektedir.
Mazimizden bugüne el üstünde
tutularak intikal eden; camiiler, hanlar, hamamlar, kervansaraylar, türbeler,
köprüler, saraylar Türk milletinin topyekûn birikimi ve beraberliğinin
tescilidir.
Bugün Bursa Uludağ gibi
görkemlidir.
Bugün Bursa Türk milletinin
yeni bir destanına, yeni bir dirilişine, yeniden şahlanışına şahitlik
etmektedir.
Kuruluşumuzun hatıraları şu
an bizimledir.
Ertuğrul Ocağının ülküleri şu
an yanımızdadır.
Erenler, evliyalar, Allah
dostu büyük âlimler, asırlarca Türk-İslam medeniyetini adım adım geliştiren
kahraman atalarımız şimdi aramızdadır.
400 çadırlık Türkmen
varlığının hedefleri kılavuzumuzdur.
Zafer sabahlarının, cihat ve
gazayla süslenmiş muazzam dönemlerin rahmet mesajları buradan yükselmektedir.
Çok şükür, kutlu ecdadımızın
emanetleri doğru yerde, doğru ellerdedir.
Çok şükür, Türklüğün
mukadderatı, millet varlığının hükmü şahsiyeti tertemiz vicdanların garantisi
ve güvencesi altındadır.
Tarihten süzülüp gelen
muhteşem hatıralar faziletli yüreklerce sahiplenmektedir.
Bursa Türk milletinin
yanında, Türklüğün tarafında ve vahdetin yolundadır.
Bursa hainlere korku
salmakta, eşbaşkanlara hezimet vaat etmektedir.
Bursa Türk milletine
saldıran, Türk kimliğini yıkmaya çabalayan kendini bilmezleri yenilgiyle
tanıştırmak için teyakkuzdadır.
Selam olsun Türkiye
sevdalılarına.
Selam olsun milliyetçi-vatansever
kalplere.
Selam olsun Türk milletinin
birliğinden yana olanlara.
Selam olsun; "Birim,
varım ve buradayım", diyen asil millet evlatlarına.
Selam olsun Bursa'nın her
insanına, selam olsun Bursa'nın her kokusuna, selam olsun Bursa'nın her rengine
ve selam olsun bin yıllık kardeşliğin tutkunlarına.
Selam olsun Türk bayrağına,
selam olsun Türklüğün yüzyılları aşan ümitlerine, selam olsun son vatanımızın
her yöresine.
Ve bu duygularla hepiniz hoş
geldiniz, sefalar getirdiniz ve şerefler verdiniz.
Büyük Türk Milleti,
Aziz Bursalılar,
Muhterem Dava Arkadaşlarım,
İçiniz kan ağlayarak
görüyorsunuz ki, Türkiye temellerinden sarsılmaktadır.
Meydanlarda bağımsızlığını ve
varlığını kazanmış Türk milleti, masada paylaşılmak istenmektedir.
Şehit kanlarıyla sınırları
çizilmiş Türk vatanı demokratikleşme ve özgürleşme yalanlarıyla parçalanmak
üzeredir.
1071'den beridir içinde
yaşadığımız son yurdumuz hainlerin emellerine ve ellerine bırakılmanın bir
önceki durağındadır.
Dün kovduklarımız bugün
tekrar başımıza üşüşmüşlerdir.
Dün def ettiklerimiz bugün
yeniden doğrulmuşlar ve işbirlikçileri eliyle kapımıza dayanmışlardır.
Ve dün mağlup ettiklerimiz,
bu defa hınç ve hırsla üzerimize çullanmışlardır.
Türk milletinin tarihi
mevcudiyetinden nefret duyan sömürgeci güçler, aslında hiçbir dönemde
kapatmadıkları kanlı hesaplarını yeniden açmışlardır.
Emperyalist oyunlar, karanlık
ilişkiler, bölünme kampanyaları tekrar hız kazanmış, bir kez daha sahneye çıkmıştır.
Biliniz ki,
√ 942 yıl önceki Malazgirt destanının hesabı sorulmak
istenmektedir.
√ 917 yıl önce başlayan ve Anadolu'nun her karışına mübarek
mücadelelerle gömülen Haçlı zihniyeti, geçmişin yarım kalan hesabını kapatmayı
ummaktadır.
√ 714 yıl önce Söğüt'ü yurt tutarak üç kıtaya mühür vuran
millet kudretini bitirmek ve silmek için yoğun çabalar sergilenmektedir.
√ 687 yıl önce fethedilen Bursa'nın intikamını almak için
sıraya girenler hevesle faaldir ve faaliyet içindedir.
√ 560 yıl evvel Türk milletinin hâkimiyetine geçen İstanbul'un
kaybını ve acısını unutamayanlar öç almak içine ellerini ovuşturmaktadır.
√ 98 yıl önce Çanakkale'de tepelenenler, yeni baştan şanslarını
denemek için harekete geçmişlerdir.
√ 93 yıl önce Sevr'deki rezil hesaplar içimizdeki gafillerin
desteğiyle tekrar canlanmıştır.
√ 91 yıl önce Sakarya'da durdurulan, 90 yıl önce Dumlupınar'da
yere serilen düşmanlıklar; şimdilerde dirilmiş, bilenmiş ve beslenmiş vaziyette
karşımıza dikilmiştir.
Türk milleti kuşatılmış ve milli değerlerimiz
alçakça hedef yapılmıştır.
Şurası açık bir gerçektir ki;
√ Etnik bölünmeyi amaçlayan kanlı terör meşrulaşmış, muhatap
kabul edilmiştir.
√ İmralı canisi çözüm ortağı ve barış elçisi olarak
gösterilmiştir.
√ Siyasi ayrılıkçılık hevesleri hız kazanmıştır.
√ Etnik bölünmeye zemin hazırlayan iç ve dış tahrikler anormal
ölçülerde artmıştır.
√ İç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhu yara almış ve
zayıflamıştır.
√ Terör inisiyatif elde etmiş, "Süreç, çözüm, barış,
ateşkes, pazarlık ve taviz kopartma" tuzaklarıyla alanını
genişletmiştir.
√ Cumhuriyetin ilke ve esasları tartışmaya açılmış, bölünmeye
anayasal kılıf bulma süreci ivme almıştır.
√ Kimlikler kaşınarak, sistemli tahriklerle kavga ve çatışma
ortamı körüklenmiştir.
√ Türkiye'nin milli devlet niteliği ve üniter yapısı hedef
alınmıştır.
√ Ve aziz milletimizin bin yıllık kardeşliği tesadüflerin eline
bırakılmıştır.
Türk milletini, dış tesir ve
müdahalelerden koruyacak ekonomik, kültürel, sosyal ve ahlaki güvenlik duvarları
AKP zihniyetinin teslimiyet anlayışı ile kırılma noktasına kadar bükülmüştür.
Türkiye AKP felaketi
altındadır.
Türk milleti AKP nifakıyla
karşı karşıyadır.
Türk vatanı AKP belasıyla
sarsılmaktadır.
Tek millet, tek devlet, tek
dil, tek bayrak ve tek vatan AKP'nin bölücü politikaları ve uygulamaları
sonucunda yıpratılmış ve yarılmıştır.
Etnik temelde bölünme, inanç
temelinde cepheleşme, mezhep temelinde ayrışma, devletin ana ilkeleri temelinde
kavga vahim bir aşamaya gelmiştir.
Cumhuriyetin temelleri,
demokratik rejim, milli ve manevi değerlerimiz çatışma ve istismar alanı haline
dönüşmüştür.
Türklük anayasadan
ayıklanmak, Türk kimliği bölücü seferlerle kıskaca alınmak istenmektedir.
Kamplaşma ve kutuplaşma
süreci her tarafa sıçramıştır.
AKP merkezli yıkıcı, yakıcı
ve yozlaştırıcı adımlar Türkiye'yi içten içe çürütmektedir.
Durum ciddidir.
Türkiye iyi durumda
değildir.
Türkiye iyi
yönetilmemektedir.
√ Bedeli kanla ödenerek kazanılmış bağımsızlığımız,
√ Bin yıl boyunca sevgi ile yoğurduğumuz kardeşliğimiz,
√ Asırlarca alın terimizle oluşturduğumuz mili
varlıklarımız,
√ Birlikte yaşanan binlerce yılın ürünü olan milli
kültürümüz,
√ Milli dayanışmanın temeli olan huzur ve asayişimiz,
√ Sağlıklı barınma, beslenme ve korunma gibi temel
ihtiyaçlarımız hüsrana uğramıştır.
AKP yönetimi altındaki Türkiye'de;
√ Türk olmak suçtur.
√ Türk kimliği suçludur.
√ Türk bayrağı tahriktir.
√ Türk milliyetçiliği ayaklar altındadır.
√ Türk milleti bölünmesi icap eden 36 parçadan ibarettir.
Bunlara karşılık;
√ PKK baş tacıdır.
√ İmralı canisi ezberleri bozan, umutları yeşerten iyilik
meleğidir.
√ Barzani gurur abidesidir.
√ Bölücülük hak arama yolu, terör kurtuluş reçetesidir.
Şimdi soruyorum sizlere ve yüksek sesle
cevabınızı duymak istiyorum:
√ Milli değerleri korumaya ve yaşatmaya hazır mısınız? (Evet)
√ Türk milletinin birliğini, bütünlüğünü ve varlık haklarını
sahiplenmeye var mısınız? (Evet)
√ Kuruluşumuzun aziz anılarını, Türklüğün namus ve şerefini
çiğnetmemeye kararlı mısınız? (Evet)
Bu evetler Bursa'nın
iradesidir.
Bu evetler milli değerlerin
teminatıdır.
Bu evetler Türk milletinin
tercihidir.
Hiç kimse hayale kapılmasın.
Hiç kimse rüyaya dalmasın.
Hiç kimse yanlış hesap
yapmasın.
Oğuz nesli mukadderatına
sahip çıkacaktır.
Ötüken ruhu hainlere geçit
vermeyecektir.
Kuruluşumuzun direkleri
bölücülerin kafasına arkası arkasına inecektir.
Eşkıyanın, teröristin,
bölücünün Tayyip Erdoğan abisi ve cani Öcalan şefi varsa, Türk milletinin
asırları aşan kuvveti, zalimleri ezen cesareti, Hakk'ı tutup kaldıran inancı
vardır ve buradadır.
İşte Bursa, işte millet, işte
milli vicdanlar bugün tümüyle teslimiyete meydan okumaktadır.
Buradan yükselen ses Osman
Gazi'nin pırıl pırıl parıldayan mesajıdır.
Burada coşan milli irade,
Orhan Gazi'nin irfan ateşi, Rumeli'yi kavrayan kahraman mücadelesinin eseridir.
Sırpsındığı'da Haçlıları
yerle bir eden, Kosova'da şahadet şerbetinden içen Murat Hüdavendigar'ın manevi
hatırası yüzyıllar sonra bu meydanın manevi semalarından bizlere yol
göstermektedir.
Ellerde bayrak, dillerde
zafer türküleri, gönüllerde vatan aşkı Bursa'dan fışkırmakta ve arşa
varmaktadır.
√ Sizlerin bankalarda milyonlarınız yoktur.
√ Sizlerin denizlerde yüzen gemicikleriniz yoktur.
√ Sizlerin medyacı, enerji santralcisi, mısırcı, dümenci,
dolandırıcı hısımlarınız, yandaşlarınız ve yakınlarınız yoktur.
√ Sizlerin düğünlerden elde ettiğiniz servetiniz yoktur.
√ Sizlerin yabancılara verdiğiniz sözleriniz, teröristlere
boyun eğen sefaletiniz de yoktur.
Çünkü sizler Türkiye'nin
gururusunuz, çünkü Bursa Türk milletinin kuruluşunun merkezidir, yeniden
doğruluşunun müjdesidir.
Çünkü Bursa hidayet ve
rahmetin izindedir.
Aziz Vatandaşlarım,
Değerli Dava Arkadaşlarım,
Başbakan Erdoğan, İmralı
canisiyle Türkiye'yi konuşmaktadır.
Başbakan Erdoğan, PKK'yla
Türk milletini müzakere etmektedir.
1 Ağustos 2009 tarihinde
başlatılan demokratik açılım denilen yıkım projesi, çözüm süreci isimli yeni
bir melanetle birleştirilmiş ve harmanlanmıştır.
Türk milleti çözüm sözleriyle
çözülme ve çöküşe götürülmektedir.
PKK, aradığı fırsat ve
imkânları sonunda AKP'nin kurduğu çözüm masasında bulmuş, tavizkar ve acziyetle
çerçevelenmiş kötürüm politikalara var gücüyle tutunmuştur.
Diyorlar ki, silahlar
susacak, PKK silah bırakacakmış.
Diyorlar ki, PKK'lı
militanlar emniyetli şekilde sınır dışına çıkacaklarmış.
Diyorlar ki, terör
bitecekmiş.
Diyorlar ki, analar
ağlamayacakmış.
Diyorlar ki, Türkiye huzura
kavuşacak, yatırımlar artacak, ekonomi sıçrama yapacakmış.
Türk milleti
kandırılmaktadır.
Aziz Bursalı kardeşlerim
yalanlarla oyalanmaktadır.
Sınır dışındaki kamplarda
yuvalanmış teröristler nasıl ülke dışına çıkarılacaktır?
PKK'nın silah bırakması nasıl
mümkün olacaktır?
Nitekim Başbakan Erdoğan
kanlı cinayet örgütüne neleri peşkeş çektiğini, neleri vermeyi taahhüt ettiğini
hala açıklayamamıştır.
Başbakan'a Bursa'dan soruyorum:
İmralı canisine hangi
sözleri, PKK'ya hangi umutları verdiniz?
Çözümle neleri kast ediyorsunuz?
Çözüm diyerek neleri yok
etmeye çırpınıyorsunuz?
Neyi çözmeye çalışıyorsunuz?
Neyin sürecini ilerletiyorsunuz?
Türk milleti kiminle küsmüş,
kimlerle savaşmıştır da barıştırmak için mesai harcıyorsunuz?
İmralı canisinin serbest
kalması çözüm müdür?
PKK'nın parlamentoya
taşınması çözüm müdür?
Türkiye'nin devleti ve
ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak çözüm müdür?
Şehit kanından ilhamını almış
Türk bayrağını provokasyon aracı olarak görmek çözüm müdür?
Özerk yönetimi, arkasından
çok dilli, çok kimlikli ortaklıklar devletini inşa etmek, nihayetinde de
Kürdistan'ın kurulmasını sağlamak çözümün bir parçası mıdır?
Başkanlık sistemine geçmek,
aynı zamanda koltuk ve mevki hırsını tatmin etmek çözümün bir aracı mıdır?
Sayın Başbakan çözümle neleri
çürütmeye, neleri küllemeye, neleri gömmeye çabalıyorsun?
Süreçle neyi süründürmeye,
neyi sündürmeye, neyi söndürmeye, neyi sürüklemeye uğraşıyorsun?
Senin başka bir işin yok
mudur?
Bursa'nın meseleleri dağ gibi
birikmişken, sen nelerle ve hangi cüretle meşgul oluyorsun?
Sen Türkiye'nin başına, yıkım
ve yok oluş memuru olarak mı tayin edildin?
BOP eşbaşkanlığının yanında,
mandacı mısın, sömürge piyonu musun, bölünme uydusu musun?
Yoksa İmralı canisi sana el
mi verdi, büyü mü yaptı, gözünü mü boyadı, PKK iradene pranga mı vurdu?
Türkiye'yi bu hale getirmeye
ne hakkın vardır?
Türk milletini bu denli
hafife almanın, bu kadar düşmanca tutum takınmanın sırrı ve esası nedir?
Genelkurmay başkanları
müebbet hapis cezasıyla yargılanmakta, terörist olarak izansızca itham
edilmektedir; fakat gerçek teröristlere methiyeler düzülmekte, tavsiyeleri
dinlenmekte, önem atfedilmektedir.
Genelkurmay başkanlığı yapan
ve terörle mücadele eden değerli komutanlar eğer; karakollara baskın düzenlemiş
olsalardı, bebekleri, kızları, anaları, babaları acımadan katletselerdi bugün
el üstünde tutululardı.
Mehmetçiği sırtından
vursalardı, polislere pusu kursalardı, canlı bombalarla yatıp kalksalardı çözüm
diyerek kapıları aşındırılırdı.
Habur'dan girselerdi,
Kandil'de yanaşık düzen eğitimi verselerdi, Oslo'da görünselerdi ve Barzani'nin
himayesinde olsalardı her işleri rast giderdi.
Yollara mayın döşeselerdi,
bedenlere mermi sıksalardı, canlara kıysalardı mesajları alınıp verilir,
müzakere masasının başköşesine kurulurlardı.
Şu kepazeliğe bakınız ki, PKK
dışarıda, TSK içerdedir.
TSK mahkûm ve müebbetlik, PKK
serbest ve güvencedir.
Biliyorsunuz ki, sözde darbe
davalarında tutuklu veya hükümlü bulunanlara atfen yöneltilen iddiaların en
başında hükümeti devirmek suçlaması gelmiştir.
Başbakan Erdoğan ve partisi
suçlu, suçsuz ayrımına gitmeden, önemli sayıdaki asker kişileri zan ve töhmet
altında bırakmış, hükümete karşı darbe planları yapmakla itham etmiştir.
Şimdi herkes bir an için
durup elini vicdanına koymalı ve şu soruların cevabını aramalıdır:
Hükümeti yıkmak isteyenler
kötüdür de, devleti yıkmak ve milleti bölmek isteyenler mi iyidir?
AKP zihniyetinin İmralı'da "al
gülüm ver gülüm" içinde görüşmeler yaptığı müebbet mahkûm, Türk
devletinin bir numaralı kanlısıdır.
Başbakan için devletin
yıkılması ve çatısının çökmesi doğal ve olağandır da, hükümetin yıkılması mı
tek sorundur?
Başbakan ve yandaşları bunu
mu söylemeye çalışmakta, bunu mu benimsetmeye uğraşmaktadır?
Askeri vesayeti kırmakla
övünenler, acaba kendilerinin PKK kapanına kısıldıklarını ve bölücülük
vasiliğine rıza gösterdiklerini ne zaman anlayacaklardır?
Türkiye'yi İmralı'nın ağzına
bakar hale getirmeye kimin ne hakkı vardır?
Katilden merhamet beklemek,
hainden vefa ummak hangi akla ve mantığa hizmettir?
Bu bakış, bu tespit, bu
propaganda asiliğin, namertliğin, densizliğin ve nimet bilmezliğin nerelere
kadar ulaştığını göstermektedir.
AKP Türk devletini yıkmak
için iştahlı olanlarla kol koladır, ancak hükümeti devirme tertibinde olduğunu
söyleyenlere karşı vahşidir, acımasızdır.
Sözde çözüm süreci, bu olan
biten çirkinlikleri daha da belirginleştirmiş ve ayyuka çıkarmıştır.
Siz Bursalı kardeşlerime sormak
istiyorum:
√ Çözüm süreci denilen PKK'yı aklama ve temize çıkarma densizliğine
müsaade edecek misiniz? (Hayır)
√ İmralı canisinin özgürlüğüne kavuşmasına, Türkiye'nin
müzakere masalarında çatır çatır bölünmesine sessiz duracak mısınız?
(Hayır)
√ Sürekli kendisiyle çelişen, bir dediği bir dediğini tutmayan,
çok yüzlü ve yalanın madeni haline gelen Başbakan'ın çözüm sözlerine itibar
edecek misiniz? (Hayır)
Sayın Başbakan gel de Bursa'yı gör.
Gel de Bursa'nın kararını işit.
Değerli Bursalılar,
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Başbakan ve hükümeti
Cumhuriyet'i yıkmak, rejimi değiştirmek, Türk milletini etnik kimliklere taksim
etmek için frensiz ilerlemektedir.
Başbakan'ın; aklının,
vicdanının, mantığının ve basiretinin yarısı İmralı canisinin kodesinde
hapsolmuş, diğer yarısı Kandil, Barzani ve Okyanus ötesi tarafından rehin alınmıştır.
Maalesef terör örgütü kanlı
saldırılarıyla ulaşamadığı ne varsa, elde etmeye ve erişmeye başlamıştır.
Başbakan katilden medet
ummaktadır.
Başbakan kanlı örgütten insaf
ve merhamet dilenmektedir.
Başbakan kendi gibi tükenmiş,
iflas etmiş, örselenmiş bir Türkiye yapısı özlemektedir.
İmralı canisiyle müştereken
giriştiği etnik kimlik ve bölücülük kazısını inatla, ısrarla ve akıl tutulması
içinde sürdürmektedir.
Başbakan ve hükümeti teröre
diz çökmüş, ipleri vermiş, iradesini devretmiştir.
Üstelik bölünmüş millet
yapısına onay vermiş, rıza göstermiştir.
21 Mart Nevruz Bayramı her
şeyi netleştirmiş, her şeyi gözler önüne sermiştir.
Bu yılki Bahar Bayramı İmralı
canisinin ve örgütünün propagandasına ahlaksızca havale edilmiş ve emre amade
duruma getirilmiştir.
Başbakan Erdoğan İmralı
canisini meydanlara taşımış, gıyabında kürsülere çıkarmıştır.
Kanlı fikirlerinin okunmasını
sağlamış, kalabalıklara alkışlatmış ve sözde liderliğini tasdik ettirmiştir.
Türk milleti Diyarbakır'daki
küstahlıkları, alçaklıkları, soysuzlukları ibretle izlemiştir.
Başbakan ve hükümetinin
izniyle, İmralı canisinin mesajları kuryeleri vasıtasıyla kuru bir kalabalığa
okunmuştur.
Türkiye müebbet hapis mahkûmu
bebek katilinin bölücülüğü resmileştiren, bağımsız Kürdistan'ın sözde kuzey
ayağını çizen cüretine şahitlik etmiştir.
Bilinmelidir ki, İmralı
canisi AKP sayesinde fiilen özgür kalmıştır.
Sırayı, buna hukuki kılıf
bulmak almıştır.
Süreç denilen ihanet adımları
bu gidişle vahim noktalara dayanacak, bölücülüğü ve terör örgütünü tam
manasıyla meşrulaştıracaktır.
Başbakan Erdoğan'ın,
önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar İmralı canisini serbest bırakması,
hatta düzenleyeceği mitinglerde "Beraber yürüdük biz bu
yollarda" şarkısını ortak olarak seslendirmesi kuvvetli ihtimaldir.
Ne hazindir ki, televizyonlar
Diyarbakır'dan ihanetin yayını canlı olarak servis etmiştir.
Gazeteler, manşetlerinden
rezaletler serisinin haberlerini büyük puntolarla vermiştir.
Herkes koro halinde, İmralı
canisinin, silahlı militanlarını sınır ötesine çekilmesini istediğini yazmış,
çizmiş ve duyurmuştur.
Oysaki canibaşı böyle bir şey
söylememiştir.
Yalnızca PKK'nın sınır
ötesine çekilme aşamasına geldiğini vurgulamıştır.
PKK'nın da yerinden
kımıldamaya hiç niyeti yoktur.
Hele namlusundan kan damlayan
silahını terk etmeye de hiç isteği görülmemektedir.
Çekilme talimatı başkadır,
çekilme aşamasına geldiğini ifade etmek elbette bambaşka bir şeydir.
İmralı canisi, yeni bir
başlangıç yapıldığını, bunun da mücadeleyi bırakmak değil, daha farklı bir
mücadeleyi başlatmak olduğunu iddia etmiştir.
Milli devleti insanlık dışı
bir imalat olarak ahlaksızca sunmuştur.
Kafasına göre Türk milletini
bölmüş, etnik ve coğrafi temelde parçalara ayırmıştır.
Sözlerinin arasında,
Kürdistan ve Anadolu diyerek Türk vatanını iki farklı eksene taşımıştır.
Bu kanlı katil, yeni bir
Türkiye'ye uyandıklarını hezeyan içinde duyurmuştur.
Şu işe bakınız ki, Başbakan
Erdoğan, teröristbaşının açıklamalarını olumlu bir gelişme olarak gördüğünü hiç
utanmadan, hiç gocunmadan ve en ufak yüz kızarıklığı emaresi göstermeden
söyleyebilmiştir.
Çünkü İmralı canisiyle
Başbakan aynı bölücülük havuzundan beslenmektedir.
Aynı zehirli atığın kıyısında
gezinmekte, aynı çamur akıntısının içinde kürek çekmektedir.
Bu ikili aynı kirli sudan içmektedir.
İkisinde de aynı üslup, aynı
ağız ve aynı nakaratlar görülmektedir.
Canibaşı milleti etnik
kimliklere bölmektedir, Başbakan'da bunu yapmaktadır.
Canibaşı "Silahlar
sussun, fikirler konuşsun" demektedir, Başbakan'da bu şekilde
konuşmaktadır.
Canibaşı Türk'e düşmandır,
Başbakan'da karşıdır.
Canibaşı milliyetçiliğe
tahammülsüzdür, Başbakan'da böyledir.
Canibaşı başkanlık sistemine
sempatik ve sıcaktır, Başbakan buna dünden hazırdır.
Canibaşı manevi değerlerimizi
istismara yönelmektedir, Başbakan'da bunu çoktandır yapmaktadır.
Yeni Türkiye'den canibaşı da
bahsetmektedir, Başbakan'da zaten bunu hedeflemektedir.
Canibaşının demokratik
Türkiye'siyle Başbakan'ın ileri demokrasisi esasen aynı kavramlardır.
Canibaşının halkların
kardeşliği sloganıyla, Başbakan'ın 36'ya ayrılmış millet yapısı bir ve aynıdır.
İkisi de Türk milletinden ve
Türkiye Cumhuriyeti'nden tiksinmektedir.
Bunların her ikisi şehitler
üzerinden pazarlık yapmış, şehitlerimizin kemiklerini sızlatmış ve şehit
ailelerini hüsrana uğratmışlardır.
Bunlar, ihanet komisyonunun,
bölünme furyasının kıdemli iki eşbaşkanıdır.
Bunlar, Türkiye'yi tabuta
koymaya çalışan iki mezar kazıcıdır.
Anlaşılan, İmralı canisinin
mesajları Başbakan'ın elinden geçmiş, düzeltmeleri bizzat kendisi yapmış ve
BDP'li postacılara vermiştir.
Diyarbakır'daki Nevruz
törenlerinde, Türk Bayrağının olmaması Başbakan'ı fazlaca rahatsız etmemiştir.
Ve bunu kuru, basit birkaç
tepkisel sözle geçiştirmiştir.
PKK'nın meydan okumasıyla geçen Nevruz
Bayramı'nda;
√ Türk bayrağı inmiş, PKK paçavraları yükselmiştir.
√ Türk milleti gerilemiş, Türkiyelilik ilerlemiştir.
√ Kardeşlik irtifa kaybetmiş, bölücü emeller palazlanmıştır.
√ Terörle mücadele düşmüş, terörle müzakere çıkmıştır.
√ Türkiye kaybetmiş, İmralı canisi ve yoldaşı Başbakan
kazanmıştır.
Başbakan Türk'e dair ne varsa
sabote etmiş, ayaklar altına almıştır.
Türk bayrağı eğer Türk
vatanında asılmıyorsa, bunun tek ve yegâne sorumlusu Recep Tayyip
Erdoğan'dır.
Başbakan'ın çözüm ve süreç
arkadaşları, Türk bayrağının derin anlamını hasıraltı ediyorlarsa bunun
vebalinin kimin üzerine olduğu da bellidir.
Siz muhterem kardeşlerime tekrar sormak
istiyorum:
√ Bayrağa sahip çıkacak mısınız? (Evet)
√ Vatana sahi çıkacak mısınız? (Evet)
√ Türklüğe, Türk milletine ve Türkiye'ye destek verecek
misiniz? (Evet)
Bayrağı tahrik unsuru olarak
gören densizler bu evetleri duymalıdır.
Bayrağı bir siyasi partiyle
özdeşleştirerek asmayan bölücü hainler bu evetleri kafalarının içine
sokmalıdır.
Batı'da tek milletten, doğuda
36'dan bahseden; batıda şehit istismarından, doğuda terörist ağzından fayda
uman; batıda Çanakkale ruhundan, doğuda Barzani dalkavukluğuna soyunan Başbakan
ve yandaşları bu evetleri mutlaka anlamalıdır.
Muhterem Vatandaşlarım,
Değerli Türkiye Sevdalıları,
Başbakan, İmralı canisi ve
PKK'yla birlikteliğini sağlama almak için milliyetçiliğe saldırmakta, Türklüğe
cephe açmakta ve partimize durmadan iftira atmaktadır.
Bu kafa yapısına göre MHP,
terör bitmesin diye uğraşmaktaymış.
Yine bu anlayışa göre, terör
biterse MHP'de bitermiş.
Milliyetçi Hareket, terörle
mücadeleyi engelliyormuş, kanın akmasını istiyormuş ve anaların ağlamasına
çanak tutuyormuş.
Bu müfterice beyanlar,
asılsız, düzmece ve uydurma ifadeler ancak ruhunu iblisle mübadele edenlere has
bir tavırdır.
Milliyetçi Hareket Partisi,
Türk milletine engel çıkaran, zarar veren, önünü kapatan ne varsa elinin
tersiyle itmekte, tam karşısında duruş göstermektedir.
Biz terörün de, bölücülüğün
de, bölünmenin de panzehiriyiz.
Başbakan Erdoğan bunu
anlayamaz.
Başbakan Erdoğan bunu hayatı
boyunca fark edemez.
Zira biz, Başbakan'ın PKK
havarisi tutumuna da, terörist ilgisine de, bölünme merakına da sonuna kadar
karşıyız.
Biz Türk milliyetçisiyiz.
Türkiye'yi canından aziz
bilen milliyetçi ve millet sevdalısı vicdanlarız.
Biz, İmralı canisinin eline
avucuna düşecek kadar yenilmiş, yutulmuş, yerlere serilmiş ve pespayeye dönmüş
bir anlayışta olmayız, olamayız.
Biz, İmralı'ya, ancak ve
ancak, canibaşının yalnızca hak ettiği cezayı vermek, döktüğü kanların hesabını
sormak ve yağlı urganı boğazına geçirmek için gideriz.
Başbakan Erdoğan artık
yolunu, yönünü çizmiş, tercihini yapmıştır.
Peygamberimizin övgüsüne
mazhar olmuş büyük Türk milletini inkar etmiş, Türk milliyetçiliğini şeytana
uymakla tanımlamış ve ayaklar altına almıştır.
Unutmayınız ki, Türk
milliyetçiliğini aşağılamak için bir insanın ya esir olması, ya işgalcilerin
kucağına düşmesi ya da mayasında ve sütünde bozukluk olması yeterlidir.
Şayet bu anlayış Sultan
Alparslan'da da olsaydı, Diyojenle çözüm ve barış görüşmeleri yapılır, Türk
milleti yersiz, yurtsuz ve yarınsız kalırdı.
Şayet bu mantık, 400 çadırlık
aziz Türkmen varlığında da bulunsaydı, dünyayı titreten bir güce ulaşmak mümkün
olmaz, tekfurlara çözüm bahanesiyle teslim olunurdu.
Şayet bu sefil bakış, Gazi
Mustafa Kemal'de de görülseydi, ne Türkiye'nin adından, ne de Türk milletinin
bağımsızlığından bahsedilebilirdi.
Milli kimliğin en temel harcı
ve mihenk taşı olan milliyetçiliği gözden düşürerek, Türk milletini kimlik
siyasetiyle boğmaya ve boşa düşürmeye cüret eden, arkasından da sömürgeci
planların asırlık emellerine meydan açmaya çalışan Başbakan bilsin ki;
Türk milliyetçiliği ülküsü,
Türk milleti kimliğinde birleşerek millet olgusuna birlikte vücut veren tüm
vatandaşlarımızı bir bütün olarak kucaklamaktadır.
Türk milliyetçiliği etnik,
ırkçı, ayrımcı ve bölücü tahriklere ve tuzaklara karşı Türkiye Cumhuriyeti'nin
koruyucu kalkanıdır.
Milli kimliğimizin ve birliğimizin
temeli ve birleştirici tutkalı olan bu milliyetçilik anlayışı, Türkiye'nin
mayasıdır.
Türk milliyetçiliği,
ırkçılık, etnik nefret ve düşmanlık üreten ve bunlardan beslenen değil, tam
tersine bu insanlık dışı duyguları mahkûm eden milli şuurun adıdır.
Bu bakımdan, "iç
düşman yaratma ihtiyacı" ve "biz ve ötekiler" gibi
kurgu ve kavramlar Türk milliyetçiliğine uzak ve yabancıdır.
Türk milliyetçiliği ile
demokrasi, birbirini tamamlayan ayrılmaz bir bütündür.
Milli birlik, beraberlik,
kardeşlik ve huzurun vazgeçilmez önemini çok iyi bilen Türk milliyetçileri,
bunları yıkmak isteyenlerle amansız mücadeleyi, fikir planında, demokratik ve
meşru zeminlerde yapacaktır.
Türk milliyetçiliği, vatanına
ve milletine, bunların temsil ve ifade ettiği tüm değerler manzumesine
karşılıksız bir aşkla, derin bir sevgi ve imanla bağlanmaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi bu
ortak paydada buluşan tüm vatansever ve milliyetçilerle Türkiye'nin geleceğini
kurtaracak, kuruluşunun emanetini yüceltecektir.
Kimin kalbi Türkiye için çarpıyorsa,
Türk milleti mensubiyetiyle kim iftihar ediyorsa bizim bağrımız da, kollarımız
da, kapımız da her daim açıktır.
√ Şırnak bizdendir, Edirne biziz.
√ Konya canımızdır, Giresun göz bebeğimiz.
√ Samsun tutkumuzdur, Bursa ruhumuz.
√ Diyarbakır sevgimizdir, Erzurum iftiharımız.
√ İstanbul heybetimizdir, Mersin incimiz.
√ Yozgat kaynağımızdır, İzmir direncimiz.
√ Ankara hepimizindir, hepimiz Ankara ve Türkiye'yiz.
Ülkemizin onurlu ve aydınlık
geleceği, herkesin ortak milli değerler manzumesi etrafında kenetlenerek
milliyetçilik şuuru ile Türkiye'nin yeniden yapılandırılmasına bağlıdır.
Milliyetçi hareket Partisi
buna taliptir, buna hazırdır.
Ayakların baş olduğu bu dönem
bitmelidir, muhakkak ki bitecektir.
Işık görülmüş, umut güneşi
doğmuş, AKP balonu sönmeye yüz tutmuştur.
Bursa bunun önsözüdür,
anafikridir, bu meydan Türkiye'nin umut aynası ve kanıtıdır.
Kuruluşumuzun merkezi,
kurtuluşumuzun sirenlerini çalmaktadır.
Bu nedenle kozmopolit,
kabileci, yönsüz, yolsuz, uğursuz, nursuz, köksüz, kimliksiz ve yabancılarla
düşüp kalkan AKP kesinlikle hak ettiğini bulmalıdır.
Türkiye sevdalısı, tertemiz
alınlı ve milli vicdanlı Türk milliyetçileri, fırsatını bulsa şeytanla
müzakereye oturmaktan dahi çekinmeyecek gafillerden, Mondrosçu zavallılardan,
Sevr hayranlarından hesap soracaktır.
Bunu sizlerden aldığım güçle
söylüyorum.
Bunu sizlerin coşkusuyla
haykırıyorum.
Başbakan Erdoğan'a buradan bir çağrıda
bulunmak istiyorum:
Çözüm denilen çözülme ve
çöküş planından vazgeç.
İmralı canisiyle yürüttüğün
müzakereleri bir an önce kes.
PKK'yı bitirmek için milletin
verdiği yetkiyi sadakatle kullan ve şerefinin hiç değilse birazını kurtar.
Yoksa Türk milleti seni
affetmeyecektir.
Bu gidişle, ismin her hatıra
geldiğinde beddualarla anılacaktır.
Bunu bil, bunları gör ve Türk
milletiyle daha fazla oynama.
Türkiye'nin önünü daha fazla
kapatma.
Merak etme Sayın Başbakan,
gün gelip arkana baka baka iktidardan gideceksin.
Gittiğin yerde de emin ol,
Türk yargısının önünde hesap vereceksin.
Bu meydanı teşrifleriyle
şenlendiren, heyecanlarıyla bizleri sevindiren ve umutlandıran Bursalı
kardeşlerimi, değerli dava arkadaşlarımı en içten sevgi ve saygılarımla
selamlıyorum.
Hepinize hayat yolunda
sağlık, başarı ve mutluluklar diliyorum.
Yolunuz, bahtınız, alnınız
açık olsun.
Sağ olun var olun, Cenab-ı
Allah'a emanet olun.
Bir
kez daha gür bir sesle haykıralım:
Ne
Mutlu Türküm Diyene.
Ne
Mutlu Türk Milletine.