17 Aralık 2015 Perşembe

Oymacılık Ve Ahmetli’de Su Kabağı Oymacılığı



 

Ahmetli’de de Su Kabağından Lamba, abajur ve avize Yapılmaktadır.

         Manisa’nın Ahmetli İlçesinde emekli oto boyacısı Mehmet Tekeli ve tekel ve sayısal bayii Hakan Akarsu, su kabağından lamba yapımı, abajur ve avize yapımı ile uğraşmakta; evlerimizde kullanabileceğimiz birbirinden güzel desen ve renklerle abajur ve avizeler ortaya çıkarmaktadırlar.
         Maden, taş, ağaç vs. gibi maddelerin yüzeylerini özel araç-gereçlerle oyarak veya delerek önceden tasarlanan şekil, motif ve cisimleri işleme sanatı. Ağaç ve taş parçalarına böyle şekil yapmaya “oyma”, bu işle uğraşana “oymacı”, yapılan sanata da “oymacılık” denmektedir.
            Oymacılık sanatının tarihi; çok eski zamanlarda insanların taş, mermer ve ağaçlar üzerine çeşitli şekil ve motifleri işlemeleriyle başlar. Oymacılıkla meydana getirilen ilk eserler heykeller olmuştur. Birçok kabartma taşlarının asırlar sonra yer altından ortaya çıkması bunun delilidir. Eski Mısır ve Yunan medeniyetinden kalma ağaç ve taş üzerine oyulmuş heykel ve mezarlar mevcuttur. Ortaçağda Özellikle ağaç bakımından zengin olan memleketlerde oymacılık daha da gelişerek kendini göstermiştir. İskandinavya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde o zamandan kalma ağaçtan oyma eserler bulunmaktadır. 
            Roma'da da kabartma ve oymacılık sanatı ile kiliseler tabiatten alınan çiçeklerin motiflerinden meydana gelen şekillerle süslendi. Bu durum putperestliği önleme ve onun içerisine düşmek korkusuyla yapıldı ve heykelcilik terk edildi. Aynı düşünce yedinci yüzyıldan, 12. asıra kadar devam etti. On ikinci yüzyılda Gotik üslubunun kabartma oymacılığa girmesi, heykelin tekrar kiliselere girmesine yol açtı.
            İslamiyeti kabul etmeden evvel Orta Asya Türklerinin de birçok kabartma ve oyma resim şeklinde heykel yaptıkları bilinmektedir. Bunlar Orhun'da yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Türkler İslamiyeti kabul edince, put sayılan heykellerin yapımından vazgeçip tezyini oyma sanatı ile uğraştılar. Bu sanat Türkistan'da gelişerek altın çağını yaşadı. Buradan Selçuklulara geçti. Oymacılık Selçuklularda cami, saray, medrese vs. gibi yerlerin kapı ve pencereleriyle binaların dış yüzeylerinde yapıştırma şeklinde kendini gösterdi. Selçuklulardan Osmanlılara geçen oymacılık ve kabartma sanatı daha da gelişti.
Oymacılık sanatında genelde iki metod takip edilir:
1.      Alçak kabartma usulü: İstenen ve tasarlanan biçim ve şekilleri sert bir aletle herhangi bir maddenin üzerine oymak.

2.      Yüksek kabartma usulü: Oyulması tasarlanan şekillerin, oyulan cisim üzerinde bırakılmasıdır. 
            Bu şekildeki oymacılık usulleri taş vs. gibi cisimlerin tek yüzlerinin kullanılmasında uygulanır. Şayet oymacılık sanatıyla cisimlerin her tarafı oyulur ve kullanılır hale getirilirse buna da heykel ismi verilmektedir. Aynı usuller ağaç oymacılığı için de geçerlidir. Ayrıca ağaç oymacılığında şebeke ve geçme usulleri de uygulanmaktadır. 

            Şebeke oyma tekniği: Tasarlanan motifleri çevreleyen düzeyin olduğu gibi oyularak çıkarılmasıdır. Bu tekniğin uygulandığı ağaçların çok sert olmaması gerekmektedir.

            Geçme oyma tekniği: Selçuklu Türklerinde oyma ile yapılan geometrik motifler. Osmanlılar zamanında geçme parçalar kullanılarak tezyini değeri arttırıldı ve canlandırıldı. Süleymaniye Camiinin tahta kürsüsü, Zağanos Paşa Camiinin kapı kanatları bu teknikle yapılmıştır.

            Selçuklular ve Osmanlılarda taş oymacılık gerek şehircilik, gerek yapı mimarisi dalında çok uygulanan bir sanattır. Diyarbakır, Konya, Kayseri, Erzurum gibi şehirlerde yapılan camilerde, hanlarda, hamamlarda, çeşmelerde taş oymacılık sanatının değişik biçimde örnekleri görülmektedir. Çeşmelerin yalaklarında ve aynalarında kullanılan motiflerle kitabelerde rastlanan yazı şekillerinde değişik üslup özellikleri görülmektedir. Sultanahmed'deki Üçüncü Ahmed Çeşmesi, Tophane ve Azapkapı çeşmeleri taş oyma sanatının ince özelliklerini ortaya koyan birer eserdir.
 
            Türklerde ağaç oymacılık sanatı, taş oymacılığı kadar bol değildir. Selçuklu devri ağaç oymacılığı üslup ve şekillerini Beyşehir-Eşrefoğlu Camii, Konya-Alaeddin Camii ve Manisa-Ulu Caminin minberleri; Karamani İbrahim Beyin imarethanesi ile Sadreddin Konevi Türbesinin pencere kanatları; Keykavus Rahlesi Selçuklu ağaç oyma eserlerine Örnekdir. 

            Osmanlılar ise ağaç oyma işçiliğine kendilerine has özel bir üslup uyguladılar. Selçukluların geometrik ve rumi süsleme şekli, Osmanlılarda çiçekli, değişik motiflerle daha da geliştirildi. Ayrıca ağaç oyma sanatına sedef, bağa ve fildişi kakmasını da ekleyen Osmanlılar Selçuklularda görülen kufi yazısının yerine sulüs yazı tekniğini kullandılar.

(Kaynak: Rehber Ansiklopedisi) 

Su Kabağından Lamba Yapımı

 Abajur ve Avize Yapımı 

            Nasıl Yapılır: İlk önce özenle seçilmiş en uygun boyutlardaki su kabakları temin edilir (20x30 en çok kullanılan ölçülerdir - orta boy). Genellikle bu işi yapan insanlar su kabaklarını kendileri yetişitrirler. Kabakların üzerindeki kabuğu, pası, küfü silmek için suya sokulur. Suyun içinde alüminyum bulaşık teliyle ovularak iyice zemizlenir. Bu işlemi zımpara ile yapmak pek uygun değildir. Temizledikten sonra, kabağın kuruması için beklenir. Kuruyan kabağın şekline göre bir desen tasarlanır. Üzerine tasarlanılan motifler çizilir. Kabağın şekline, büyüklüğüne, küçüklüğüne göre lale, karanfil, geometrik desenler veya minyatür bir resim olabilir. Sonra desenlerin üzerinden ince uçlu küçük matkapla, küçük delikler açılır. (Dremel kullanmak hem uclarının zenginliği hemde elde daha iyi tutulabilecek olmasından dolayı daha rahat olacaktır.) İnce bir işçilikte bu delikler en az 1000 - 2500 civarında olabiliyor. Bir sonraki aşamada deliklerin boncuklarla süslenmesi gelir. Boncukları deliklere monte edip, çaktıktan sonra yapıştırılır ve kabağın içine bir ampul yerleştiriyorum. En son işlem olarak da ince bir vernik atılır. Bunun haricinde istenirse kabağın üzeri su bazlı herhangi bir boya ile renklendirilebilir ve vernik sürülür. 

            Su Kabağı Halk dilinde su kabağı olarak bilinen, bazı yörelerde yemeği yapılan bir sebze diyebiliriz. Bu arada yemeğide çok lezzetli olur. Yetişmesi tohumdan olgun bir su kabağı halini alması tam bir yıl sürer. İrili ve ufaklı olarak büyürler. En güzeli de boğumlu olarak büyüyendir ki bunun üzerinde motif çizmesi, delmesi, çalışması ayrı bir zevk verir. Tamamen el işçiliği yapılmaktadır. Kuruduktan sonra içi boşaltılıp dış kısmı temizlenir.Üzerine modeller çizilerek yerine göre cam boncuk eklenerek bir aşaması bitirilir. Kabağın üzerine dış etkilerden korumak için vernik veya Gomalak cila atılır ki bu onun ömrünü ikiye katlar. Daha sonra elektrik aksamı yapılır ve yine isteğe göre asma ve abajur veya ayaklı abajur olarak tasarlanır. İşçiliğe, üzerine konan boncuğa göre fiyatları değişir. Amerika ve Çin’de de yapılan ismi gourd lamp, hyoutan lamp olarak geçen su kabağı işletmeciliği sadece üzeri boyanarak ve kabartma olarak yapılmakta ve bu ülkelerde geniş sektörlere hitap etmektedir. Resimlerde gördüğünüz su kabağı lambası elektrik aksamı, iki metre kablo ve açma kapama anahtarı bir adet ampul ile teslim edilir. Ayrıca Üzüm deveği dediğimiz üzüm ağacındanda sallama gece lambası modeleri de vardır. Su kabağı; kabakgillerden olup sarmaşık türünde yetişen bir bitkidir.Latince adı Lagenaria Vulgaris'tir. Form olarak sayısız şekilde olan su kabağı kurutulduktan sonra tarih boyunca çeşitli alanlarda kullanılmıştır. İçi çakıl ve tuzlu su ile temizlendiği zaman içme suyunun depolanması için kullanılmış ve hatta sıcak yaz günlerinde suyu soğuk tutma özelliğinden dolayı bir termos vazifesi görmüştür. Şimdiki zamanda balıkçıların kullandıkları şamandralar önceden çoğunlukla su kabağından olmuştur. Sıcak suyu bir yerden bir yere aktarmakta kullanılmış ve halk dilinde ''Kevki'' olarak adlandırılmıştır. Ayrıca eski mutfakların vazgeçilmez gerecidir. Yağ, un gibi malzemeleri saklamak için kullanılmış, evlerde şekerlik, kolonyalık ve çiçek saksıları olarak yerini almıştır. 

Ahmetli’de de Su Kabağından Lamba, abajur ve avize Yapılmaktadır.

         Manisa’nın Ahmetli İlçesinde emekli oto boyacısı Mehmet Tekeli ve tekel ve sayısal bayii Hakan Akarsu, su kabağından lamba yapımı, abajur ve avize yapımı ile uğraşmakta; evlerimizde kullanabileceğimiz birbirinden güzel desen ve renklerle abajur ve avizeler ortaya çıkarmaktadırlar.  


















         Evinin bir odasını atelyeye çeviren emekli oto boyacısı,  boş zamanlarını değerlendirmek ve hobi olarak başladığı ve esnaflar arasında da çizim, boya ve desen çalışmalarıyla becerikli olduğu bilinen Mehmet Tekeli’nin evinin altındaki atelyesindeki ziyaretimizde rafların çeşit çeşit avize ve gece lambaları ile dolduğunu gördük. Boş zamanlarını değerlendirmek amacıyla başladığı su kabağından lamba yapımı oymacılık sanatının güzel örneklerini ortaya çıkarmış. Tekel ve Sayısal Bayii Hakan Akarsu da dükkanındaki boş zamanlarını değerlendirmek adına başladığı su kabağından lamba abajur ve avize yapımı ile Ahmetli ilçesinde, su kabağından çeşitli süs eşyalarının yapıldığı oymacılık sanatının yaşamasına vesile olmaktadırlar.