Yıkım yolunda
MHP'nin şanlı direnişiyle karşılaşanların nasıl bir ruh haline girdiklerini ve
bu psikoloji ile neler yapıp, neler söylediklerini ibretle izliyoruz. Hırs ve
kinle atmadıkları iftira, söylemedikleri yalan kalmıyor. Ama çok şükür ki, her
söyledikleri dönüp kendilerini buluyor.
Kendi üzerlerine yapışıyor
Bütün Türk milleti şahittir ki,
bu büyük ihanet karşısında MHP bugüne kadar zerre kadar taviz vermedi. Bu oyunu
bozmak ve Türk milletine ifşa etmek için tarihi bir görev yaptı ve yapıyor. MHP
lideri Devlet Bahçeli'nin her tespiti doğru çıktı, her söylediği haklılık
kazandı. Buna karşılık güya MHP'yi yıldırmak ve sindirmek için söylenen her
söz, yapılan her açıklama havada kaldı. Bunun sayısız örneklerine
rastladık. En başta ve en çarpıcı olanı İmralı canisiyle kurulan masanın
ifşadır. Sayın Bahçeli, bunu ifşa ettiği sırada, paniğe kapılanların
ettikleri hakaretlerin, sonra kendi üzerlerine nasıl yapıştığı tarihe
geçmiştir. Şerefin ne hallerde olduğu ve edilen küfürlerin kimin hanesinde
yazılı olduğunu Türk milletiyle birlikte, bütün dünya artık çok iyi biliyor.
MHP'nin elinde olsaydı 3 günde
asardı
İdamı MHP'nin kaldırdığı
yalanından başlayan ve bebek katilini MHP'nin asmadığına uzanan iftiraları
atanların daha sonra ne durumlara düştükleri hafızalardadır. O kadar ki, İmralı
canisi bile "MHP'nin elinde olsaydı, beni 3 günde asardı" derken,
bu iftira güruhunu susturabilmek için idam cezasını kaldırmanın altında
kimlerin imzası olduğunu ortaya koyan meclis tutanaklarını, birkaç defa
yayınlama durumunda kaldık. Bu yalanların fayda etmemesi üzerine kafa kafaya
verip yeni karalama gerekçeleri aradılar. Ancak her defasında ayaklarına
dolandı. MHP'nin bankaları batırdığı masalını kendi bakanları yalanladı. Sayın
Bahçeli'nin hodri meydanı karşısında darmadağın oldular. Kendi talanlarının
ortaya çıkması ve gündeme gelmesi ihtimalinin belirmesi üzerine, önce
sulandırdı, sonra da yutkunup unuttular.
MHP sorguladı, AKP pazarlık etti
İmralı canisiyle MHP'nin iktidar
ortağı dönemde de görüşüldüğü iddiası bir başka çaresizlik tezahürüdür. Devlet
arşivleri elinizde. MHP döneminde bebek katiliyle görüşüldüğünü ortaya koyan
her hangi bir belge bulacaksınız ve bunu bugüne kadar kullanmayacaksınız, öyle mi?
MHP döneminde bu caniyle devlet yetkililerinin teması, bu ihanetin
ayrıntılarının ortaya çıkarılması, dağdaki katillerin yakalanması için bir
sorgulamanın ötesine geçmemiştir. MHP döneminde yapılan bu bebek katilinin
ifadesinin alınmasıdır ki, zaten ne hallere düşüp, nasıl yalvardığı gazete
arşivlerinde mevcuttur. AKP döneminde ise bu katili adam yerine koydular,
yattığı yeri parti genel merkezine çevirdiler, oturdu pazarlık yaptılar ve
oradan örgüt yönetmesine, parti yönetmesine ve gündem belirmesine yol verdiler.
Ver başkanlığı, al federasyonu
Bu telaş, bu kızgınlık
boşunadır. Çırpındıkça daha çok kendinizi ele veriyorsunuz. Hani idamı tekrar
getiriyordunuz? Hani eli silahlı teröristlerle kucaklaşanların dokunulmazlığını
kaldırıyordunuz? Hani dağdaki katiller silahlarını bırakıp gideceklerdi? Hadi
çıkıp bu sözleri söylemediğinizi ve söylediklerinizin arkasında durduğunuzu
söyleyin de görelim. Buna karşılık sayın Bahçeli'nin her söylediği gibi,
"ver başkanlığı, al federasyonu" tespiti de doğru çıkmıştır.
AKP'nin meclise sunduğu taslak ve parti sözcülerinin açıklamaları bunun
ispatıdır. BDP ile birlikte Anayasa değiştirme noktasına geldiklerini kendileri
söylüyor. Şimdi bunun ayrıntılarının görüşüldüğü anlaşılıyor.
Ölüme sevinen insan değildir
Bir başka iftira malzemesi de
MHP'nin terörün bitmesini istemediği ve şehit tabutlarından siyasi rant elde
ettiğidir. Bu konuda MHP'nin nerede durduğunu daha birkaç gün önce sayın
Bahçeli çok net şekilde ortaya koydu. Hala anlamayan ve bu iftiralara devam eden
varsa, artık söylenecek söz kalmamıştır: "AKP'nin içinde bulunduğu
bölücü koro, aylardır şehit haberinin gelmemesi kötü bir şey midir diyerek bizi
hedef almaktadır. Bunlar, Allah korusun, şehitlerin gelmesini istiyormuşuz gibi
asılsız sözler ve iftiralar üretmektedirler. Vatan evlatlarının şehit olmaması
hepimiz için vazgeçilmez önemdedir. Doğal ve olması gereken de zaten budur. Kim
ölümlerden dolayı seviniyorsa, kim kayıplardan dolayı nemalanıyorsa
insanlığından şüphe edilmelidir. Bizim için vatan evlatlarının canı her şeyin
üzerinde ve önündedir. Ve hiçbir pazarlığın konusu, hiçbir tartışmanın ana
gündemi yapılamayacaktır. Bize şehitleri istismar ettiğimizi söyleyenler
canilerin kapı kuludur. Bize şehitlerden medet umduğumuzu hayasızca atfedenler
iblisin yeryüzü elçileri, kan akmasından içten içe sevinen soyu sopu
karmakarışık alçaklardır."
Hani pazarlık yoktu?
Siz MHP'ye iftira etmeyi
bırakın. Yel kayadan ancak toz alırmış. Bu iftiralar, bir süre sonra sizin
itiraflarınıza dönüşüyor. Siz önce bu ihanetin hesabını millete verin.
İmralı'daki caniye hangi sözleri verdiğinizi açıklayın. Hala "pazarlık
yapmadık" diyerek bu milleti kandırmaya uğraşıyorsunuz. O halde sayın
Bahçeli'nin sorduğu şu sorulara dürüstçe cevap verin: "Sayın Başbakan
madem pazarlık yapmıyorsun, o halde senin Oslo'da ne işin vardır? Madem
pazarlık yapmıyorsun, İmralı canisiyle haşır neşir olmanın gayesi nedir? Madem
pazarlık yapmıyorsun, PKK'nın ve İmralı canisinin çarşaf çarşaf basına yansıyan
ve Türkiye'nin imhası demek olan hıyanet tekliflerine ve dayatmalarına neden
sessizsin, neden cevap vermiyorsun?
Milletimizin menfaatinden başka
bir düşüncesi olmayan Milliyetçi Hareket Partisi'ne hakaretler ederken, PKK'ya
kucak açmak, militanları siyasete davet etmek, çözüm için özerkliği şart koşanlara
bigâne kalmak pazarlık değil midir? Müebbet terör suçlusu bir katille sözde
çözüm ve barış sakızı çiğnemek pazarlık değil midir? BDP'lilerin İmralı, Kandil
ve Avrupa arasında mektup taşıyıcılığına ortam açmak pazarlık değil midir?
Nevruz Bayramı'nda, İmralı canisinin mesajlarının okunmasına imkân sağlamak
pazarlık değil midir? Oslo'da PKK militanlarına söz ve vaatler vermek, KCK
tutuklularını birer birer salıvermek pazarlık değil midir?Sayın Başbakan sen
pazarlıktan ne anlıyorsun? İmralı'da at pazarlığı mı, tarla pazarlığı mı, yoksa
ev pazarlığı mı yapıyorsun?"