1 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir başbakan bu hallere düşer mi?


KÖŞE YAZILARI / 2013-04-30 12:25:55

            Her ne şekilde olursa olsun, bu milletten yüzde 50 oy almış, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devleti yöneten, 10 yıldır başbakanlık koltuğunda oturan birinin; yanlışlarını, teslimiyetini, ülkeyi soktuğu çıkmaz yolu gizleyebilmek için düştüğü durumlar, gerçekten çok acıdır. Siyaset adına acıdır, millet adına acıdır, ülke adına acıdır, ahlak adına acıdır, insanlık adına acıdır. 

Siyaset tarihine geçtiler
            Yaklaşık çeyrek asırdır Türkiye'nin başkentinde ve bizzat içinde siyaset takip ediyorum. Daha öncesini de okumak ve yaşayanlardan dinlemek fırsatım oldu. Böylesi ne duyulmuş, ne görülmüştür, ne de AKP sonrasında duyulup görülecektir. Siyasette yakıştırmalar, eleştiriler, göndermeler, hatta uydurmalar zaman zaman olabilir. Ama AKP'nin yaptığı başka bir şey. Bunu hiçbir ölçüyle, hiçbir değerle izah edebilmek mümkün değildir. Bunların milleti kandırabilmek ve o koltukta kalabilmek için feda edemeyecekleri hiçbir değer yoktur. O kadar ki tek bir istisna dahi bulunmamaktadır. Şeref sözlerinin nereden gelip nereye gittiği sadece Türk siyasetine değil, dünya siyaset tarihine geçmiştir. Aklınıza gelen veya gelmeyen, olmuş veya olmamış, özel veya toplumsal her ne varsa, bu zihniyet için malzemedir ve hiç tereddüt etmeden kullanılmaktadır.

Bu sicille mi?
            Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın MHP için söyledikleri bütün bu tespitlerimizin ne kadar haklı ve doğru olduğunun belgesidir. İnsan aklıyla alay etmenin, her değeri harcamanın da bir sınırı olmalı. İddia ile söylüyorum, milletin kendi aralarındaki sohbetlerde, bulduğu yakıştırmalarda çok daha fazla mantık, çok daha fazla gerçeklik, çok daha fazla seviye var. Kim veriyor bu akılları? Söylerken hiç mi, verilecek cevaplar kaşsında düşülecek durum akıllara getirilmiyor?
MHP'yi İşçi Partisi ile bir araya getirirken, PKK ile kurduğunuz rezil ortaklığın önünüze konulmayacağını mı zannediyorsunuz? Dün de yazdık, Doğu Perinçek'in Kandil'de İmralı canisi ile görüşmesi eğer bir ölçü olacaksa, bu ancak ve ancak sizin sicilinize ölçü olabilir. O Kandil'de görüştü, siz İmralı'da. Üstelik onun görüşme rezilliği sadece kendini bağladı, siz koca bir ülkeyi, Türkiye Cumhuriyeti devletini bu katilin önünde diz çökertiyorsunuz. MHP'ye laf söylemeden önce aynaya baksaydınız, bunları görecek ve en azından bir yutkunma gereği hissedecektiniz.

Hangi yüzle milletin karşısına çıkacaklar?
            Sayın başbakan siz nereden gelip nereye gittiğinizi daha kendi başkanlarınıza anlatamamışsınız. Bu yüzden de karşınıza oturttuğunuz il ve ilçe başkanlarını fırçalıyor ve yetersiz kalmakla suçluyorsunuz. Parti olarak hızla çöküşünüzün acısını onlardan çıkarıyorsunuz. Güya onlara taktik veriyor, ne yapmaları gerektiğini söylüyorsunuz. Ama sorulan sorulara, gittikleri yerlerde önlerine konulacaklara verebilecekleri cevap hala yok.
            O başkanlardan zerre kadar aklı ve vicdanı olan birisi kalkıp, "sayın başbakan MHP'yi akla hayale gelmeyecek şeylerle karalamak iyi de, bize bu katiller ordusuna ne verdimiz soruyorlar. Bir şey vermediğimizi söyleyince Kandilli Karayılan'ın bebek katilinin yol haritaları ve sıraladıkları şartlar hatırlatılıyor. Bu güruhun neyin zaferini kutladıkları soruluyor. İmralı canisinin yattığı yeri parti genel merkezine çevirip, oradan partiyi yönetmesinin, ülkenin gündemini belirlemesinin hesabını veremiyoruz. PKK ile kurduğumuz işbirliği önümüze konuluyor. Aylardır dağdaki katillerin meydan okumalarına niye sessiz kaldığımızın izahını yapamıyoruz. Bunların hiç birine cevap veremiyoruz. Siz de cevap veremediniz. Hangi yüzle milletin karşısına çıkacağız?" deseydi, ne diyecektiniz?

Her kafada ayrı bir soru
            Bir başkası kalkıp "akil insan diye piyasaya sürdüklerinize destek vermemizi, sahip çıkmamızı istiyorsunuz. Bunları akıllı diye bizim önümüze geçirip piyasaya sürdünüz. Onların akıllı sıfatlarıyla yapamadıklarını, biz nasıl yapalım? Bizi milletin karşısına atıp, rezil etmeyin. Bırakın bu rezil olma işi onlara kalsın, biz kendi işimize bakalım" deseydi, acaba verilecek bir cevap var mıydı? O toplantıya katılan, her il başkanının, her ilçe başkanının kafasında bu ve buna benzer onlarca soru olduğundan asla şüphem yok. Ve bu soruların hiç birine cevap bulamadan, sadece MHP'ye nasıl iftira edileceğini, nasıl hakaret edileceğini; bunun karşısında PKK ve uzantılarının meydan okumalarına nasıl sessiz kalınacağını öğrenmiş olarak o toplantıdan ayrılacaklar. Bu arada içi boş övünmeler konusunda, milletin aklıyla ve değerleriyle alay etmede ince taktikler aldıklarını da izlediğimiz canlı yayında gördük.

ABD'ye niye gidiyorsunuz?
            Bu çırpınışlar beyhudedir. Takke düşmüş, kel görünmüştür. AKP'nin ne olduğu, BOP yolunda bu ülkeyi nereye sürüklediği, hangi akıbeti öngördüğü artık kesin ve net bir şekilde anlaşılmıştır. Siz MHP'ye saldırmayı bırakın da, İl başkanlarınız adına bizim sorduğumuz sorulara cevap verin.
            Böyle bir süreçte ABD'ye niye gideceğinizi, BOP yolunda hangi yeni ve derin teminatları vereceğinizi bu millete izah edin. Kızgınlığınız, telaşınız, çabalarınız kendinizi daha çok ele vermekten başka bir sonuç doğurmuyor. MHP'ye atılan iftiraları bu millet ibretle izliyor. Çaresizlik içinde söylenenlerin bir sonuç doğurmadığı, Türk milletinin MHP'ye kucaklaşmasının gün geçtiçe büyüdüğü gerçeği uykularını kaçırıyor, kimyalarını bozuyor. Çırpındıkça batıyor, battıkça çırpınıyorlar.