5 Haziran 2013 Çarşamba

"ORANTISIZ ZEKA KULLANIMI ! "



SİYASET / 2013-06-05 15:30:26

-Biliyoruz ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..
-Görüyoruz ki; Telefonla konuşurken bile ; "Ya sus, başımıza iş almayalım" korkusu tarih oldu..
-Telefondan korkan bir millet, panzerden korkmaz oldu..
-MEMLEKET elden giderken bir fiske yemekten korkup susan bir millet, TOMA'nın karşısına geçip tazyikli su yemekten korkmadı..
-MEMLEKETİ tarumar etmeye çalışan ÇÖZÜM İŞBİRLİKÇİLİĞİ, ağaç dallarına takılıp, yara aldı..
-Altımızdan MEMLEKETİ çekmeye çalışan, üstündeki AĞACI dert etti.(!) Tecavüzcü Coşkun'dan, Mecnun çıkarmaya kalkıştı..
-Biber gazı milletin gözyaşlarını sele çevirirken, dikkat buyurun, Bülent Arınç hiç ağlamadı.. Zaten milletin ağladığına ağladığı pek görülmemişti..
-Aynı Arınç, olan bitenle ilgili olarak ilk görüşme için bula bula Sırrı Süreyya Önder'i buldu.. Bu tavrıyla da "Hastanın ölmeyeceği oradan belli ki, yatağı bırakıp, yastığa pisliyor" sözünü hatırlattı..
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Başbakan "MİLLETİ, MİLLETLE" tehdit etti..
-Bu tehtide en anlamlı cevap genç bir kadından geldi: "SAYIN Başbakanım, yüzde 50'yi evde zor tutuyoruz" diyorsunuz ama, ben AK PARTİLİYİM ve evde değilim zaten, eylemdeyim..
-Eylemciler polisi "Polis çağırmakla" tehdit etti..
-Başbakan'ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, "Tayyip Erdoğan'ı kimseye yedirtmeyiz" diyerek, millete yamyam muamelesi yaptı..
-Melih Gökçek kendisine yakışanı yaptı ve "Vallahi sizi bir kaşık suda boğarız" dedi..
-Aynı Melih Gökçek 4 saatliğine Twitter'dan ayrıldı.. Adap ve edep "SEVİYESİ" hızla yükselince "RİSK OLARAK GÖRÜP", 4 saat sonra kapakları açtırdı, geri döndü..
-Şahan Gökbakar, "Üniversitedeki profesör zulmüne" başkaldıran Recep İvedik duyarlılığının bile gerisinde kaldı.. Korsan CD alıp, korsanlara sitem eden Recep İvedik ikilemine düştü..
-Literatürümüz yeni bir tanım kazandı; ORANTISIZ ZEKA KULLANIMI..
-ORANTISIZ ZEKA KULLANANLAR, Afrika'yla işbirliği yaptı.. Başbakan Kuzey Afrika'ya gidince "DİREN AFRİKA" kampanyası başlattı..
-Yeni özlü sözlerimiz oldu; "Piknik tüpünü çakmakla kontrol eden, gazdan mı korkacak?"
-Pankartlarda, insan doğasıyla siyasetin doğası buluştu: BU KADAR GAZ ÇIKARAN BİR İKTİDARIN S.. SI YAKINDIR"
-Çözüm süreciyle,"Demokrasi ve barış şampiyonu" ilan ettiği Başbakanının emriyle biber gazını yiyince, Yavuz Bingöl de isyan etti.. Buradan da anladık ki, biber gazı nefesi tıkıyor ama aklı açıyor..
-"Ay şekerim, demokrasi geliyor" diye milleti oyalayan "YETMEZ AMA EVETÇİLER", bu kez milletin değil ama ileri demokrasinin "GAZINI" aldı..
- Gelin ve damat nikahtan sonra geldikleri Taksim Meydanı'nda Başbakan'a sordu; Sayın Başbakan, bizden de bizim gibi 3 çocuk ister misin?
-ESAD "Erdoğan barışçıl gösterilere sert müdahalelere son vermelidir" diyerek, dünyanın gözü önünde Başbakanımızla alay etti..
-İktidarın, "Her konuda mutabıkız" diyerek gururlandığı ABD bile "münafıklık" edip uyarıda bulundu..
Tüm bunların yanında ve sonunda, en acı haber Hatay'dan geldi.. Geçiniz siyasi kimliğini, bir genç yaşamını yitirdi..
Ölçü kaçınca akl-ı selim ağız birliği etti ve "DEVLET" diyor.. Doğru da diyor.. Bu tecrübeden kazandıklarımız da var, kaybettiklerimiz de.. Ancak hiçbir kazancımız ya da kaybımız 22 yaşındaki Abdullah Cömert'in ölümünden daha önemli değil..
İnsanı yaşatamazsak, devleti nasıl yaşatacağız?