10 Temmuz 2013 Çarşamba

BAŞBAKAN TEHDİT Mİ EDİLİYOR?



KÖŞE YAZILARI / 2013-07-09 10:03:04

MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli, Çankırı'da belediye başkan adayını tanıtmak için düzenlenen toplantıda Mısır'daki darbeyle ilgili hükümetin tutarsızlıklarına dikkat çekmiş, Türkiye'nin içinde bulunduğu vahim durumu değerlendirmiş ve "başbakan tehdit mi ediliyor?" diye sormuştu. Bu soru ve ayrıntıları gazetemizin manşetinde yer aldı. 

MANTIKLI İZAHI YOK 
Türkiye'nin AKP sayesinde içine düşürüldüğü durum bu soruyla özetlenmektedir. Aksi halde aklı başında, gerçekten Türk milletine dayanan, ülkenin birlik ve bütünlüğünü savunan bir hükümetin, bu yaşananlara sebep olması da, seyirci kalması da düşünülemez. Bu yaşadıklarımız bir akıl tutulması veya kasıt değilse, ancak hükümetin tehditlerle teslim alınmasıyla izah edilebilir. Kaldı ki, sadece PKK'la sınırlı kalmayan, içeride ve dışarıda akıl ve mantık ölçüleri içinde izahı imkasınsız çok çarpıca gelişmelere de şahit oluyoruz. 

ABD'YE TEK LAF ETMEDİ 
Sayın başbakanın son ABD gezisi çok gürültülü ve olağanüstü anlamlar yüklenerek başlamış, ancak Obama görüşmesinin unutturulduğu, kırmızı oda görüşmelerinin üzerinin kapatıldığı, kısır ve güdük seçim tartışmalarının öne çıkarıldığı bir şekilde sonuçlanmıştı. Giderken söylenenlerin unutulması ve unutturulması, hükümete BOP yolunda yeni ayar verildiğini ortaya koymuştu. Nitekim, AKP hükümeti ABD ziyareti sonrasında ağır ve büyük bedeller ödemek zorunda kaldığımız Suriye'yi unutmak, Gazze gezisini ertelemek, buna karşılık İsrail'i ziyadesiyle memnun edecek bir gelişmeye imza atarak NATO'ya tam üye olmasının önünü açmak durumunda kaldı. Bütün bunların üzerine bir de Mısır tiyatrosu eklendi. ABD, Mursi'nin ordu tarafından devrilmesini "darbe" olarak değerlendirmedi.

Her ne hikmetse Mısır'da yaşananları kendisine karşı yapılmış gibi karşılayan sayın başbakan, içeride ve dışarıda kendi beklediği sertlikte tepki vermeyen her ülkeyi ve her lideri topa tuttu, ancak ordunun müdahalesini "darbe" olarak dahi nitelendirmeyen ABD için tek bir laf edemedi. Bütün bunların AKP'nin kendi iradesiyle olduğunu söylemek imkansızdır ve "başbakan tehdit mi ediliyor?" sorusunu haklı çıkarmaktadır. Gezi Parkı ve Taksim olaylarının seyri ve AKP'nin bunu dış mihraklara bağlayan beyanları bu haklılığı daha da arttırmaktadır. 

HÜKÜMETE "ADIM AT" DEDİLER 
İçerideki durum da farklı değildir. AKP'nin PKK ile kurduğu ortaklık artık bütün dünyanın malumudur. Bu ortaklık Habur'da şekillenmiş, Oslo'da detaylandırılmış, İmralı'da sonuca bağlanmıştır. Sonrasında da ortaklar gereğini yapmak için harekete geçmişlerdir. 63 aklı karışık adam bu ihanet ortaklığını hazmettirmek için görevlendirilmiş, sonrasında da bunu bir rapora bağlamışlardır.

Ancak gereğinin yapılması sırasında aralarında güven bunalımı doğduğunu ibretle gördük. PKK çekilmenin tamamlanmak üzere olduğunu ilan ederken, sayın başbakan henüz yüzde 15'lerde kaldığını duyurmuştur. Bunun üzerine PKK, AKP'den bu kadarla yetinmesini istemekle kalmamış biran önce verilen sözler tutmasını istemiş ve tehditler savurmuştur. Siyasi uzantı BDP, "hükümete adım at" mitingleri başlatmış ve baskıyı arttırmıştır. AKP'den bu isteklere ve bu tehditlere en küçük bir itiraz gelmediği gibi, Cizre ve Lice'de bu ortaklığın nereye varacağını acı biçimde ortaya koyan rezilliklere seyirci kalınmıştır. Bu da yetmemiş, İmralı'daki caniden fırça yemiş, Kandil'deki sürüngenden ikaz almıştır. Avrupa'daki ihanet güruhundan, "AKP sözlerini yerine getirmezse, aramızda varılan anlaşmanın ayrıntılarını açıklarız, insan içine çıkamazlar. Bu anlaşmanın belgeleri devletin arşivlerindedir" gibi açıklamalar gelmiştir. 

BDP'YLE BİRLİKTE HAZIRLIYORLAR 
Bütün bunların karşılığı AKP'nin harekete geçmesi olmuştur. PKK'nın madde madde sıraladığı, 63 akıl fukarasının rapor haline getirdiği her ne varsa tamamını masaya koymuş ve meclisten geçirmek için hazırlıklara başlamıştır. Atlanan veya unutulan bir şey olmaması ve yapılanların onaylanması için de BDP'lilerle bir araya gelinerek, yapılan hazırlık gözden geçirilmiştir. Gelinen noktada BDP ile AKP koalisyon ortağı gibidirler. Birlikte karar veriyor, birlikte hazırlıyor, birlikte uyguluyorlar. Ancak bu kadarı bile ihanet güruhuna yetmiyor. İmralı'daki canini bir an önce serbest bırakılması için bastırıyorlar. AKP'nin sessizliği bu konuda da gelişmeler yaşanabileceğini acı biçimde ortaya koyuyor. 

ADINI BİLE KOYDULAR! 
Bu gidişin sonunun nereye varacağını aklı başında olan herkes görüyor. Zaten kimsenin bir şey görmesine de gerek yok, ihanet ortaklığının PKK tarafı açık ve aleni şekilde ilan ediyor. "Bağımsızlık" diyor, "Kuzey Kürdistan" olarak adını koyuyor, anayasa ilan ediyor ve sınır çiziyor. Bu gidişin sonu bölünmedir ve buna sebep olanlar her iki cihanda da hesap vermekten kurtulamayacaklar. Bu ülkenin bağımsızlığını, bölünmez bütünlüğünü savunan ve bunu görev bilen bir hükümetin, bu durumu kabullenmesi, desteklemesi ve gereğini yapması imkansızdır. 

Bunlara, "halının altına süpürmeyin, kullanın" diye takdim edilmeyi de eklemek gerekiyor. Bütün gelişmeleri, bütün bu yaşananları gördükten sonra, "başbakan tehdit mi ediliyor?" sorusu daha da bir önem ve anlam kazanıyor. Sayın Bahçeli, bu soruyla bir defa daha AKP'nin maskesini düşürmüş ve herkesi yeniden düşünmeye mecbur bırakmıştır.