25 Şubat 2013 Pazartesi

İmralı'nın hükümeti, hem milleti hem ümmeti bölüyor


SİYASET / 2013-02-25 08:31:02

Hükümetin alt yapısını hazırlamak için büyük uğraşlar vererek İmralı'ya gönderdiği BDP heyetinin terörist başından getirdiği mesajlar, Tayyip Erdoğan'ın açılım adıyla yürüttüğü sürecin ne anlama geldiğini son derece açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Türk milletine karşı işlediği suçların cezasını çekmek üzere tutulduğu adada semirtilen kanlı terör baronu, gönderdiği mesajda adeta Türk devletine karşı manifestosunu duyurmuştur.
Ellerindeki tutsaklardan bahsederek terör örgütüyle devletimizi eş tutacak cüreti göstermektedir. Bu cüreti PKK ile müzakere yürüten hükümetin başbakanı Tayyip Erdoğan'dan almaktadır. Türk Devletinin bu eli kanlı uluslararası cinayet şebekesiyle muhatap kılınması, terör örgütünün elindeki insanlarımız üzerinden eşitlik gösterisinin yapılması Türk milleti için en büyük zûldür. 40 bin insanımızın canından sorumlu bebek katilinin göndereceği mesajların yolunu gözleyen bir başbakan kabul edilemez. AKP hükümeti ne yazık ki izlediği politikalarla Türk milletinin değil, İmralı'daki caninin ve Kandil'deki katillerin hükümeti haline gelmiştir.
ÇÖZÜM DEDİKLERİ MİLLETİ ÇÖZMEKTİR
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın çözüm dediği şeyin, milleti çözmekten başka bir anlama gelmediği anlaşılmıştır. Tayyip Erdoğan yıllar önce diline doladığı 36 etnik gruba parçalama amacına ulaşmak için milleti bir araya getiren Türklüğe hücum etmektedir. Oysaki milleti bölmek Müslümanları da bölmek, milliyetçiliği yok sayarak ayaklar altına almak, İslam'ın özünü hiçe saymaktır. Çünkü yüce Türk milleti bin yıldır son hak din İslam'ın bayraktarıdır. Üç kıtada yedi düvele karşı ecdadımız İlay-ı Kelimetullah uğruna gaza yapmıştır. Ezan sesinin yükseldiği, al bayrağımızın dalgalandığı her yer hem Türk'ün hem de Müslümanın olmuştur. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Türk adının Müslüman, Müslüman adının da Türk anlamına geldiğini bilmemesi mümkün değildir. Bu gerçeği bütün dünya bilmektedir.
İslam'ın en büyük hizmetkârı olmuş Türk milletine savaş açanlar, İslam'a da en büyük düşmanlığı yapmaktadırlar. Bugün İslam âlemi içerisinde başka milletlere karşı başını dik tutabilenlerin en önünde büyük Türk milleti yer almaktadır. Mazlum ve zavallı bir İslam âlemi, haçlı zihniyeti taşıyan batının her zaman görmek istediği bir tablodur.
Bu köle ve sömürü düzenini sürdürmek için İslam ülkeleri üzerine saldırıların ardı arkası kesilmemektedir. Ne yazık ki bu ülkeler, kendilerini savunacak birlik ve bütünlüğe sahip olmadıkları için direnç gösterememekte, hep ezilmektedirler. Türkiye ise önemli konularda milli birlik ve beraberliğini sergileyebilecek bir toplumsal bilince, milli şuura sahiptir. Dışarıya karşı tek vücut olabilecek müştereklerimiz vardır. Bu sayede doğudan batıya bu vatanda yaşayan her ferdimiz için Çanakkale bir destandır, milli mücadele bir hakikattir. Ancak şimdi AKP hükümetinin yürüttüğü siyaset Türk milletini ayrıştırmaya, insanlarımızı ötekileştirmeye itmektedir. İnsanlarımız kendilerine başka başka tarihler ve yeni kimlikler aramaya zorlanmaktadır. Başbakan, mazlum İslam dünyasının tek istisnası Türk milletini de parçalara ayırma misyonunu yürütmektedir.
TÜRKLÜĞE SALDIRI PKK AĞZIDIR
Tayyip Erdoğan Türk milletini parçalara ayırmaya çalışırken, 36 etnik grup dediklerinin hepsinin aynı kıbleye secde ettiğinden habersiz midir? Camilerde aynı safta namaz kılan, düğününde ve cenazesinde birlik olan, kız alıp vererek kaynaşmış, bir olmuş insanlarımızı ayrıştırmanın faydası nerededir? Balkanlar'da mikro milliyetçilik operasyonları yapan güçlerin Türkiye'de de bu metodu uyguladığı gerçeğini devleti idare edenlerin görmeme, bilmeme lüksü olabilir mi?
Başbakanın "Türklükle karşıma gelmeyin" ve "milliyetçilik ayaklarımın altında" sözleriyle, PKK müzakerelerini eş zamanlı bir şekilde yürütmesi çok vahim bir tabloyu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye'de başbakanın tarif ettiği gibi ırkçı olan ve hatta bunun için sistemli bir şekilde katliam yapan sadece ve sadece PKK vardır. Türk milletinin bunca yıllık geçmişinde ırkçılık hiçbir zaman olmamıştır. Ama başbakanın karşısına oturttuğu terör örgütü ırkçıdır, Türk düşmanıdır.
Yoksa başbakan Türk milliyetçiliğini ayakları altına almaktan söz ederken, PKK'nın kendisine dikte ettiği sözleri mi tekrar etmektedir? Başbakan ayakları altına aldığını söylediği ırkçı milliyetçiliğin daniskasını yapan PKK'yı ve uzantısı BDP'yi başının üstünde gezdirmekte, sonra da onların ağzıyla Türk milletine ve Türk milliyetçilerine saldırmaktadır. Tayyip Erdoğan'ın zihniyeti de, tarafı da çok açık bir şekilde belli olmuştur. Türk milletinin başına çıkardığı bu zat, pervasızlaşarak ayaklarıyla milletini çiğnemeye çalışmaktadır.
'CUMALARDA 'SON HAK DİN İSLAM' DEDİRTMİYORLAR
Türk milliyetçilerinin gördükleri fotoğraf, AKP hükümetinin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ters bir program uygulamaya çalıştığıdır. Takip ettikleri siyaset yüzünden millet bölünmekte, vatan coğrafyası federasyon tarzı bir yapılanmayla parçalanmaya sürüklenmekte, ülkenin ve milletin manevi değerleri yok edilmektedir. İnanan insanlarımız aynı safta namaz kılamaz hale getirilmektedir. Milli değerlerimiz etrafında bütünleşmiş toplumumuzun 'Türküm' demekten çekinir hale gelmesi için operasyonlar yapılmaktadır. İnsanlarımızın evinin balkonuna bayrak asamadığı, astığında güvenlik yetkililerince tahrik unsuru sayılarak indirildiği bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. AKP hükümeti döneminde camilerimizde Cuma namazı hutbelerinde yüce dinimiz İslam'ın son din olduğu gerçeği söylenemez hale gelmiştir. Papaza, hahama, Avrupa Birliğine hoş görüneceğim diye, Türk milletinin yanı sıra dinimize de gizlice saldırılar yapılmaktadır.
Diyalog adı altında başka dinlere hoşgörünün ölçüsü o denli kaçırılmıştır ki, Ali İmran Suresi'nin 19. Ayeti'nde buyurduğu "Allah indinde tek din İslam'dır" (İnneddine indallahil İslam) Ayet-i Kerimesi Cuma hutbelerinden çıkartılmıştır. Başka dinlere hoşgörü gösterirken, son hak dinin İslam olduğu hakikatini dillendirmeyi engellemenin açıklamasını bu hükümet yapmalıdır. Çözüm diyenlerin kast ettiklerinin Türksüz ve İslamsız bir Anadolu olduğu açıkça belli değil midir?
TAYYİP ERDOĞAN KORKUSU AKP'Lİ SEÇİLMİŞLERİ SUSTURUYOR
Meclis Başkanı Cemil Çiçek açıkça ifade ediyor ki, Öcalan ile yapılan görüşmelerden ancak 5 kişinin haberi var. Devletin ve Türk milletinin kaderiyle ilgili kritik kararı bu beş kişi veriyor. Bu sır görüşmeleri, ne alınıp verileceğini bilen ve bir masa etrafında toplanan bu isimlerin bir tarafında Başbakan Tayyip Erdoğan, Beşir Atalay ve Hakan Fidan gibiler, diğer tarafta Abdullah Öcalan, Murat Karayılan gibi teröristler ve uzantıları yer alıyor.
Tayyip Erdoğan'ın bakanları, AKP'li milletvekillerinin yanı sıra, muhalefet partileri MHP ve CHP ile milletin hiçbir şeyden haberi yok. 5-6 kişi devleti teslim almış, öngörülerine ya da önlerine konan programa göre hareket ediyorlar. Eğer hata yaparlarsa, ya da yanlış yolda iseler bunun telafisi mümkün görünmüyor. Başbakan, seçildikten sonra anayasaya göre bütün Türkiye'yi temsil etmesi gereken milletvekillerini bölge bölge toplayarak eyalet sisteminin bir uygulamasını yapıyor. Güneydoğu milletvekillerini topluyor, onların nabzına göre bir şerbet veriyor. Karadenizi ayrı, İç Anadolu milletvekillerini ayrı topluyor ve onların nabzına göre başka bir şerbet veriyor. AKP'li vekiller ve hatta bakanlar ortağı oldukları bu ihanet projesini sessizce izliyorlar. AKP'li seçilmişlerdeki Tayyip Erdoğan korkusu ve gelecek kaygısı, Türk İslam hakikatine galip gelmiş, ne taviz verilse de içlerine sindiriyorlar.
YIKIM PROJESİ AKP'NİN SONUNUN HABERCİSİDİR
Hükümet PKK ile pazarlık masasına otururken bu meselenin anayasal boyutunu, iç ve dış politika boyutunu, güvenlik boyutunu ve daha da önemlisi Türk gerçeğini göz ardı edecek kadar gözünü karartmış bir fotoğraf veriyor. AKP milli birliği ve bütünlüğü bozucu suçu sabitlenmiş terör örgütüne güvenerek, ellerindeki kanlı silahlarla verdikleri sözler üzerinden devletin politikasını tayin etmeye çalışıyor. Ne yazık ki AKP hükümetinin attığı adımlar birer tavizdir. Terör örgütüne ne verirseniz verin tatmin olmayacakları ve istemeye devam edecekleri açıktır.
Terör örgütünün değil, onların asıl sahiplerinin nihai talepleri, Müslüman Türk milletinin Anadolu'dan çıkarılmasıdır. Bu yüzden ortadaki sorunun çözüm yolu teröristi muhatap almak ve istediklerini yerine getirmek olmamalıdır. Zaten Türk milletinin tasvip etmediği bir düzenlemenin hükümet eliyle yürütülmesi, Meclis'te yasalaşması hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Millet vicdanında kabul görmeyen dayatmalar çözüm değil, daha büyük sorunlara sebep olacaktır.
Hükümete ve bir kısım sözde aydın-medyaya hâkim olarak kamuoyunun algısını bir süreliğine karartsanız bile, millet aleyhine atılan adımların uyandıracağı tepkinin kaçınılmaz olacağı bilinmelidir. Eğer bir hırsız gibi el çabukluğu ile millet uyanmadan bazı adımlar atmaya çalışıyorsanız, biliniz ki geç kaldınız. Tıpkı Yunan'ın bozgun arifesinde geride kalan ne var ne yoksa yakıp yıkarak kaçtığı gibi, AKP iktidarının da kendi sonlarının farkına vararak bu yıkım projesini tatbik etmeye çalışmasının bir faydası yoktur.
Katille pazarlık masasına oturan hükümet, Türk milletinin temsilcisi olma niteliğini yitirmiştir. AKP hükümetinin açılım kepazeliğine son verecek sandıkta milletimizin bu zihniyete haddini bildirmesi şart olmuştur. Anadolu'nun her yerinden, 'teröriste yoldaşlık eden AKP belasını oylarımızla başımıza sardık, şimdi de sandıkta oylarımızla kurtulacağız' sesleri yükselmektedir. Türkiye'nin tamamında olağanüstü bir dip dalgası şahlanarak İmralı'yla Kandil'in hükümetliğine soyunan zihniyeti sürükleyip ait olduğu yere atmak için yükselmektedir.
ŞEFKAT ÇETİN