4 Şubat 2013 Pazartesi

TÜRK GENÇLİĞİ'NE ÇAĞRI


RÖPORTAJ / 2013-02-03 15:42:50

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, 9 Şubat'ta Ankara Arena Spor Salonu'nda birlikteliğimizi vurgulayacak, yürekleri bizlerle birlikte atan aziz milletimizin katılacağı coşkulu bir kurultay yapacaklarını belirterek, Türk gençliğini Ankara'ya davet etti.
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, "9 Şubat'ta Ankara Arena Spor Salonu'nda birlikteliğimizi vurgulayacak yürekleri bizlerle birlikte atan aziz milletimizin katılacağı coşkulu bir kurultay yapacağız" dedi ve bütün Ülkücüleri Ankara'ya davet etti. Kılavuz, "Balgat'ta atan yürekle ülkenin tüm coğrafyalarında atan yüreğin ritmi de frekansı da aynı" dedi.
ORTADOĞU'ya önemli açıklamalar yapan Kılavuz, "Kurultaylar Türk devlet geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün demokrasi havariliğine soyunanların anlayamayacağı kadar demokratik ve katılımcı, ayrılıkçı sevdalara düşenlerin idrakine varamayacağı kadar bütünleştiricidir. Kurultaylar hiç şüphesiz bir araya gelmenin, birliğin göstergesi ve geleceğe umutla bakmanın ilk kıvılcımlarıdır" dedi.
YILDIRAY ÇİÇEK'in röportajı
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz, ORTADOĞU'ya çok önemli açıklamalar yaptı.
"9 Şubat'ta Ankara Arena Spor Salonunda birlikteliğimizi vurgulayacak yürekleri bizlerle birlikte atan aziz milletimizin katılacağı coşkulu bir kurultay yapacağız" diyen Kılavuz, "Kurultaylar Türk devlet geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün demokrasi havariliğine soyunanların anlayamayacağı kadar demokratik ve katılımcı, ayrılıkçı sevdalara düşenlerin idrakine varamayacağı kadar bütünleştiricidir. Kurultaylar hiç şüphesiz bir araya gelmenin, birliğin göstergesi ve geleceğe umutla bakmanın ilk kıvılcımlarıdır" açıklaması yaptı.
İşte sorular işte cevaplar:
Sayın Başkan , 9 Şubat 2013 tarihinde Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı olarak Türk Gençlik Kurultayı düzenleyeceksiniz , bu kurultayın anlamı ve içeriği hakkında kamuoyuna biraz bilgi verir misiniz?
9 ŞUBAT'TA ANKARA ARENA'DA...
Öncelikle sizlerin şahsında Ortadoğu gazetesine bir kez daha fikirlerimizi kamuoyuyla buluşturma imkanı verdiği için şükranlarımı sunuyorum. Malumları olduğu üzere Türk milliyetçiliği hareketi Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile beraber kurucu bir devlet fikri temelinde binlerce yıllık devlet geleneğimizin parlak bir mührü olarak vücut bulmuştur.
Zira "Türkiye Cumhuriyetinin temeli Türk kültürüdür." İfadesini vecizleştiren zihniyetin de Ziya Gökalp'in beslendiği Türk milliyetçiliği kaynağından ilham aldığı açık bir şekilde ortadadır. Bu açıdan bakıldığında 3 Mayıs 1944 olaylarına doğru giden süreçte devletin iktidar kadrolarının kurucu iradenin " Türk milliyetçiliği" temelinde belirlediği çizgiden tıpkı bugün olduğu gibi saptığı söylenebilir. Nasıl ki Türk gençliği Cumhuriyetin kurulmasında her türlü engeli aşarak kan ve irfanla büyük bir kahramanlık destanı yazdıysa aynı sivil genç irade 3 Mayıs 1944 tarihini de aynı ruh ve şuurla bayraklaştırmıştır.
Söz konusu dönemlerin tecrübesini şahsında toplayarak mücadele şuurunu kendisine alın yazısı yapan merhum Başbuğumuz Alpaslan Türkeş Bey'in bu manada Türk milliyetçiliği ülküsünün ilk elden siyaset alanında temsil edilmesi ihtiyacını tespit etmesi hareketimiz açısından bir dönüm noktasıdır.
Türk demokrasisinin kader çizgisini şekillendiren irade, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin 8-9 Şubat 1969 tarihlerindeki Adana kongresinde başbuğumuz merhum Alpaslan Türkeş Bey'in genel başkanlığında Milliyetçi Hareket Partisine dönüşmesiyle tecelli etmiştir.
Bu açıdan bakıldığında çalıştay ve kurultayımızın anlamını ve içeriğini seçilen tarihlerde okumak mümkündür. Sivil toplumun öneminin farkında olan Türk gençliği Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı bünyesinde aynı şuur ve idrak ile ülkemizin içinden geçtiği ateş çemberinden çıkmanın yollarını ararken çözüm önerilerini ortaya koyma çabasındadır. Birlikte olmak, bir olmak için kurultayımız bir vesile olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşuna kahramanca emek veren Türk gençliği, 3 Mayıs 1944'te iradesine sahip çıkma kararlılığını göstererek 8-9 Şubat 1969 tarihinde de Türk milliyetçiliği ülküsünü kurumsallaştırarak Türk milletinin yeg‰ne teminatı haline getirmiştir.
Bugün artık bulunduğumuz sıkıntılı süreçte başvurulacak tek kaynak yine o tarihten gelen milli şuura sahip o mücadele geleneğinin temsilcisi milliyetçi-ülkücü Türk gençliğidir. Liderimiz Devlet Bahçeli Bey'in de 19 Mayıs 2000 tarihindeki konuşmalarında işaret ettikleri üzere "Ülkücü gençlik, Türk gençliğinin milli duyarlılıklarının çelikleşmiş ifadesidir. Ülkü Ocakları da bu bilincin, duyarlılıkların, ülke ve millet sevgisinin yıkılmaz kaleleridir."
Bizde bu fikirlerden aldığımız ilhamla 8 Şubat 2013'te 4 oturumda 40'ar ülküdaşımızın katılacağı çalıştayda "Türk Dünyası Bağlamında Ülkücü Gençliğin Uluslararası Misyonu Vizyonu", "Günümüz İletişim Stratejileri ve Sivil Toplum Bağlamında Ülkücü Gençlik", "Türk Milliyetçiliğinin Kurumsal Kimliği", "Türk Gençliğinin Sosyo-Ekonomik Sorunları" nın tartışılması suretiyle bir durum analizi yaparak çözüm önerileri sunmayı planlıyoruz. 9 Şubat 2013'te ise Ankara Arena Spor Salonunda birlikteliğimizi vurgulayacak yürekleri bizlerle birlikte atan aziz milletimizin katılacağı coşkulu bir kurultay yapmayı arzu ettik.
"Türk Gençlik Kurultayı" için buradan Türk gençliğine ve Ülkü Ocaklarına ne gibi bir mesaj vermek istersiniz?
"KURULTAYLAR BİR ARAYA GELMENİN, BİRLİĞİN GÖSTERGESİ VE GELECEĞE UMUTLA BAKMANIN İLK KIVILCIMLARIDIR"
Kurultaylar Türk devlet geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün demokrasi havariliğine soyunanların anlayamayacağı kadar demokratik ve katılımcı, ayrılıkçı sevdalara düşenlerin idrakine varamayacağı kadar bütünleştiricidir. Kurultaylar hiç şüphesiz bir araya gelmenin, birliğin göstergesi ve geleceğe umutla bakmanın ilk kıvılcımlarıdır. Türk gençliği de Ülkü Ocakları mensuplarımız da kendilerinin yalnız olmadıklarını, hassasiyetlerini, doğrularını ve kaygılarını paylaşan binlerce insanın olduğunu bu kucaklaşma vesilesiyle bir kez daha hatırlayacaklardır. Bu sayede Liderimiz Devlet Bahçeli Bey'in işaret ettiği "Lider Ülke Türkiye" hedefine yürüme azim ve kararlılığını tazeleme fırsatı bulacaklardır.
Olcay Başkan, geçtiğimiz hafta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu illerinde Ülkü Ocaklarını ziyaret ettiniz. Bu ziyaretlerinizde gördünüz manzarayı ve atmosferi bizlerle paylaşır mısınız?
'BALGAT'TA ATAN YÜREKLE ÜLKENİN TÜM COĞRAFYALARINDA ATAN YÜREĞİN RİTMİ DE FREKANSI DA AYNI'
İnanın oraları görünce insan oralarda kalmak, gelmek istemiyor. Zamanımız oldukça kısıtlı olmasına ve programımızı 2 gün olarak planlamış olmamıza karşın bölgede karşılaştığımız sevgi ve teveccüh bizi 5 günlük bir ziyarete mecbur kıldı. Bu ülkenin şehit kanlarıyla bezenmiş ay yıldızlı bayrağının dalgalandığı her yer bizim vatan toprağımızdır bilinciyle yollara düştük. Büyük bir mutlulukla bölgedeki birçok ilimizdeki ülküdaşlarımızla kucaklaşma fırsatı bulduk. Ocak başkanlarımızın ne kadar hazırlıklı ve disiplinli olduklarını bu vesile ile müşahede ettik. Ancak üzülerek ifade etmek isterim ki iktidar teröre ve yandaşlarına teveccüh gösterirken milletine ve devletine yürekten bağlı olanlara o kadar uzak mesafede durmuş. Gönüller kırgın, umutlar tükenmiş. Terör bir yandan can almaya devam ederken, terörün karşısında aciz kalınması can yakmayı sürdürüyor. En yakınlarını teröre kurban verenler, şehit kanları üzerinden yapılan pazarlıkları anlayamadıklarını dile getiriyorlar. Sivil toplum örgütü adı altında bölgeye çöreklenmiş yapılar yabancı kaynakların desteğiyle ihanetin ağlarını örüyor. Ancak yüreklerindeki iman, ahlak ve milli şuurla dimdik duran yüzbinler bizlerin, ülkücülerin yollarını gözlüyorlar. Bizleri karşılarken gösterdikleri samimiyeti kelimelerle anlatmak mümkün değil.
Yüreklerindeki imanı, milletine ve devletine olan inanmışlığı Bingöl Ülkü Ocaklarımıza yaptığımız ziyaretin ardından Şehit Belediye Başkanımızın Hikmet Tekin Bey'in kabrini ziyaret etmek için Ilıcalı köyü mezarlığına giderken yaşadığımız bir hatırayla izah etmeye çalışayım. Bölge hepinizin bildiği üzere sarp yamaçlarla doludur. Kış şartları oldukça ağır ve neredeyse belimize gelen bir kar yığını söz konusu. Araçlarımızla ilerleyemez hale geldiğimizde yola yürüyerek devam etmek istedik. Sözde terörün üssü olan Karacehennem ormanları mevki civarında inerek kabristana yürümeye başladık. Bizimle yola çıkanlar hiçbir an duraksamadan bizlere eşlik ettiler. Yaklaşık 1,5-2 km yolu o soğukta, belimize kadar saplandığımız karda ancak kurt yürüyüşüyle tek sıra halinde hep birlikte kat ettik. Varlıklarını ve desteklerini bir an olsun bizden esirgemediler.
Liderimizin Diyarbakır'da düzenlemiş olduğu miting ile yalnız olmadıklarını hissettiklerini dile getirdiler. Aynı şekilde Ani'de kılınan Cuma namazının milletin cenaze namazını kılmak isteyenlere indirilen büyük bir şamar olduğunu sohbetlerimiz sırasındaki ifadelerden çıkardık.
Misafirperverliklerini zaten anlatmak mümkün değil. O kış kıyamet arasında inanın bir an üşümedik. Yürekleri sıcak, gönülleri sıcak ülküdaşlarımızla kah bir sobanın başında, kah bir yer sofrasında saatlerce hasbihal ettik, gönüllerden gönüllere uzanan mesafeleri kısalttık. Gün ağarmaya başlarken dahi semaver kaynamaya devam ediyor sohbetlerimizi derinleştiriyorduk. O sıcak muhabbet halkası içerisinde henüz istirahate çekilmeye vakit bulmuş değildik. Öyle ki gezimiz boyunca saatlerce süren yolculuklarımızda telefonlarımız susmadı, ayrıldığımız illerden bizi arayarak mutluluklarını dile getirenler bir yandan, gideceğimiz ile gelişimizi beklediklerini dile getirenler diğer bir yandan Ocak başkanlarımıza ve Milliyetçi Hareket Partisi ile ve ilçe başkanlarımız ile yönetimlerine ve onların şahsında tüm ülküdaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Gece yarılarında bizleri yollarda karşıladılar, güler yüzlerini esirgemediler. Sağ olsunlar, Allah güçlerini arttırsın, varlıklarını daim kılsın.
Balgat'ta atan yürekle ülkenin tüm coğrafyalarında atan yüreğin ritmi de frekansı da aynı, bunu gördük ve bir kez daha mutlu olduk. Şehidimiz Hikmet Tekin'in kabir başında bu davanın mensuplarının bu millet için hizmete talip olduklarında nasıl da katledildiğini hatırladık. Büyük bir kucaklaşma yaşadık memnun ve mutlu ayrıldık.
Ülkü Ocakları Genel Başkanlığına resmi olarak atanalı yaklaşık iki ay oldu. Bu zaman diliminde ne gibi faaliyetleriniz oldu?
9 Aralık 2012 tarihinde Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in teveccühlerine mazhar olarak göreve geldim. Daha gençliğe adım attığım ilk günlerden beri mensubu olmaktan onur duyduğum bu kutlu çatının altında genel başkanlık vazifemizin gerekliliklerinin farkında olarak ilk önce merhum Başbuğumuz Alpaslan Türkeş Bey'in kabirlerini ziyaret ederek duamızı ettik. Kızılcahamam'da Ülkücü şehitler anıtımızı ziyaret ederek şehitlerimizin bizlere haklarını helal etmesini istedik, bayrağı onlardan devraldığımızı ve en yükseğe çıkaracağımızın sözünü manevi huzurlarında verdik.
Bu süre zarfında ülkemizin pek çok yerinden hayırlı olsun ziyaretine gelen ülküdaşlarımızla tanıştık, sohbet ettik, dualarını aldık. Kendilerinin çalışmalarımız noktasında bizlere verebilecekleri katkıları, düşünceleri ve yapıcı eleştirilerini dinledik.
Ankara Ülkü Ocaklarımızı ziyaret ederek ülküdaşlarımızla kucaklaşmayı başlattık. İlçe ocak başkanları, üniversite ve ortaöğretim teşkilatlarımızın temsilcilerinin de katılımlarıyla istişare toplantıları düzenledik, sorunlarını ve çözüm önerilerini dinledik. Üniversitelerde milliyetçi gençlere karşı terör örgütlerinin saldırılarının yoğunlaştığı günlerde gerekli tedbirlerin alınması ihtiyacını yetkililere anlatmak ve arkadaşlarımıza yalnız olmadıklarını hissettirmek amacıyla Ankara Üniversitesi DTCF dekanıyla görüştük ve oradaki ülküdaşlarımıza misafir olduk.
Hareketimizin bizlere kattığı en büyük değerlerden biri olan Türk Dünyası sevgisinin bir parçası olarak Dünya Azerbaycanlılar Dayanışma Gecesine katıldık ve Türk Dünyasının birliğine bir kez daha vurgu yaptık. İl gezilerimiz d‰hilinde Mersin, Gaziantep, Şanlıurfa, Osmaniye, Van, Siirt, Bitlis, Muş, Kars, Bingöl, Erzurum, Ardahan, Iğdır da Ocak ve Parti ziyaretlerinde bulunduk, dava arkadaşlarımızla hasbihal etme, dertlerine ortak olma fırsatı bulduk. Bu arada Sayın Genel Başkanımızın emir ve destekleri ile Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından yaptırılan Aksaray ili Dikmen köyü Oğuzata İlköğretim okulunu ziyaret ederek öğrenci kardeşlerimizin karnelerini verdik ve onların heyecanlarını paylaştık.
Ayrıca mülakatımızın asıl konusunu teşkil eden 8-9 Şubat tarihinde düzenleyeceğimiz Türk Gençlik Çalıştayı ve Kurultayı'nın hazırlıklarına başladık inşallah adına yakışır bir şekilde nihayete erdireceğiz. Bunun yanında özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu gezilerimizde vurguladığımız, istişarelerimiz sonucu ortaya çıkan eğitim komisyonlarının oluşturulması çalışmaları da halen devam etmektedir. Her bölgede birkaç ilin birleşmesiyle oluşacak eğitim grupları ile başlatacağımız gönül seferberliğimiz davamızın dalga dalga tüm yurda yayılması fırsatını verecektir diye ümit ediyoruz.
Mevcut iktidar PKK açılımlarını yine hızlandırdı. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü noktasında çok hassas olan Ülkü Ocakları'nın Genel Başkanı olarak bu ihanet sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
"AÇILIM SAFSATASI ALTINDA ÜLKE ADIM ADIM TERÖRÜN VE ONUN UZANTILARININ ELİNE BIRAKILMAKTADIR"
Ülkü Ocakları olarak içinden geçilen sürecin herhangi bir parçasını kabul etmemiz mümkün değildir. Millet ve devlet olmanın gereklilikleri bellidir ve nettir. Bizler açısından ne oynanan Habur tiyatrosunun, ne de teröre ve yandaşlarına verilen desteğin mantığı ve meşruiyeti vardır. Tek millet, tek devlet ve tek bayrak asla aşılamayacak kırmızı çizgilerimizdir. Liderimizin işaret ettiği tehlikeleri, ülkemiz üzerinde özellikle gençlik üzerinde oynanmaya çalışılan oyunların farkındayız.
Üniversitelere sızmış terör uzantılarının nasıl kampüsleri terör yuvası haline getirdiği ortadadır. Ülkücü milliyetçi gençlere yapılan saldırılar sabittir. Açılım safsatası altında ülke adım adım terörün ve onun uzantılarının eline bırakılmaktadır. Sizin aracılığınız ile bir kez daha gençliğe seslenmek istiyorum. Her türlü provokasyon ve saldırının açılım süreciyle bağlantılı olarak gerçekleşmiş olması ihtimal d‰hilindedir. Kendi hatalarını örtbas etmek isteyenler bizlerin hassasiyetlerini istismar ederek karanlık süreçlere çekmek isteyeceklerdir. Bütün bunlara karşı dikkatli ve soğukkanlı olmak mecburiyetindeyiz. Dillerine doladıkları "ülkücüler neden sokaklarda değil" sorusu asla iyi niyetli bir ifade değildir.
Yürekli, yiğit bir kardeşimiz olan Yusuf'un hikayesini kimse dile getirmemektedir. Yusuf terör örgütü uzantılarınca yalnızca milli ve manevi değerlerine bağlı olduğu için, eğitim hürriyetini kullanmak istediği için önce DTCF'de hayatına kast edilerek, eğitim ve öğretim hakkı gasp edilmiş sonrasında ise Gazi Üniversitesine geçiş yapmak zorunda bırakılmış son olarak da Türkiye'nin başkentinin ortasında satırlar, döner bıçakları ve baltalarla saldırıya uğramış, bacakları kopma noktasına gelene dek hunharca darp edilmiştir. Şimdi vicdan taşıyan yüreklere sormak istiyorum. Bu mudur bir milleti sevmenin karşılığı? Bunu engelleyemeyenler, kardeşlerimizin can güvenliğini sağlayamayanlar hangi hesabın içindedirler? Bu ve benzeri hadiseleri karşıt görüşlü öğrencilerin kavgası şeklinde veren basın neyi arzu etmektedir? Sadece söz konusu terör gruplarının toplantılarına katılmadığı, düzenlemiş oldukları yasadışı gösterilerde yer almadıkları için ötekileştirilen, üniversiteler içerisinde bu çeteler tarafından düşman ilan edilerek her türlü eğitim ve öğretim hakkı elinden alınan gençlerimiz yaşadıkları mağduriyetlerinin yanında bu çatışmaların vazgeçilmez bir tarafıymış gibi gösterilerek insafsızca yaftalanmaktadır. Bunu hangi akıl, hangi vicdan, hangi ahlak kabul edebilir?
Bugün artık hainler ve onların destekçileri yurdun dört bir yanında cirit atmaktadırlar. Ancak kimse unutmasın ki Ülkücülerin yeri okullar, kütüphaneler, bilim yuvalarıdır. Bu ülkenin geleceği ülkücü gençliğin ellerinde şekillenecektir. Ve Türk milleti Ülkücü gençlikten çok şey beklemektedir. Bizler bu büyük sorumluluğun farkında olarak dün gibi bugün de üzerimize düşeni layığı ile yerine getirmenin kararlılığı ve azmindeyiz. Türk rastgele vaatte bulunmaz ve bir kere söz verdi mi asla dönmez. Başbuğumuzun ifade ettiği gibi yüksek vasıflı Türk olmaya mecburuz.
Bu ihanet sürecinde AKP yandaşı gazete ve televizyonlarda bugüne kadar ismi duyulmuş yahut duyulmamış kişiler "Eski Ülkü Ocakları Başkanı" sıfatıyla konuşturuluyor ve bu ihanet sürecini destekledikleri vurgulanıyor. Bu tür kişilere bir uyarınız olacak mı?
Aslına bakarsanız bu durum ihaneti tezgahlayanların toplumda hiçbir karşılığının olmadığının açık bir ifadesidir. Keza kendilerinin söylediklerinin hiçbir inandırıcılığının olmayacağının, ifadelerinin açık aleni ihanet olduğunun farkındadırlar. Bu yüzdendir ki düşüncelerini ve fiillerini kabul ettirmek için hayatlarının bir döneminde ülkücü kuruluşlarla belki yolları kesişmiş ancak sonrasında savrulup gitmiş kişilerden medet ummaktadırlar. Kısacası milletin önüne açılım iddiasıyla kuklalar ve palyaçolar çıkaranların iş birliği içerisinde oldukları "eski ülkücülerin" üçüncü dereceden taklidi kadar dahi hükmü ve karşılığı yoktur.
Üzüntümüz odur ki, kullandıkları insanlar eğer hayatlarının bir döneminde gerçekten ülkücü kuruluşlarla bir şekilde bağlantı kurmuş, o kutlu ocakların helal çaylarından bir yudum dahi içmişlerse aldıkları terbiyenin gereğini yerine getirebilecek kadar dirayetli olamamışlardır. Zira hiçbir zaman gerçek bir ülkücü Habur palyaçolarıyla, Oslo kuklalarıyla bırakın bir araya gelmeyi, isminin dahi beraberce anılmasına asla müsaade etmez.
Onlara bir uyarıdan ziyade bir tavsiyede bulunmak isterim. "Ülkücü" sıfatını kullanmadan kendilerini ifade edebilecek başka bir vasıfları var mı ona baksınlar. Sayın genel başkanımız Devlet Bahçeli Bey'in de ifade buyurdukları üzere "gittiği yerin yenisi olamayanlar" ülkücülük dışında hiçbir sıfatla kendilerini kabul ettiremeyeceklerinin bilincinde olduklarından kendilerini ihanet tezg‰htarlarının elinde alınır satılır hale getirmişlerdir. Bizim için bu durum asla kabul edilmemesi gereken bir haldir.
Sayın Olcay Başkan bu yoğun görev sürecinde bizlere verdiğiniz bu bilgi ve tespitler için teşekkürlerimizi sunuyoruz. Son mesajlarınız varsa onları da alalım.
Bütün ülküdaşlarımızın ve milletimizin hayırlara vesile olacağını temenni ettiğimiz kurultayımıza katılımları ile bizleri şereflendirmelerini arzu ediyoruz. Temennimiz odur ki birlik ve beraberliğimizi bir şölen havasında dosta düşmana gösterelim.
Ayrıca Ortadoğu ailesine de davamızın sesi olma konusundaki kararlılığınızdan ve dik duruşunuzdan ötürü teşekkürü bir borç biliyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.