28 Mart 2013 Perşembe

Sallayın yıkılıyor


KÖŞE YAZILARI / 2013-03-27 19:17:06

Bursa mitinginin AKP'yi hücrelerine kadar sarstığı, milletin bu uyanışı, bu şahlanışı karşısında kimyalarının bozulduğu, feleklerinin şaştığı her hallerinden belli oluyor. Bursa mitingi, kendi yaptırdıkları kamuoyu yoklamalarında gördükleri çöküşün ve Türk milletinin AKP-PKK ortaklığına olan büyük tepkisinin meydanlardaki ifadesidir.
AKP'de bunu böyle gördüğü, böyle anladığı içindir ki, panik ve telaşları daha da büyütmüştür. Bu durum konuşmalarına, hareketlerine ve hatta icraatlarına da yansıyor. Daha da çarpıcı olanı AKP'yi hazırlayıp piyasaya sürenlerin de aynı telaşı yaşamalarıdır. Ancak ne Obama'nın gayreti, ne Netanyahu'nun özür tiyatrosu, bu defa AKP'yi kurtarmaya yetmeyecektir. Bu çabalar AKP gerçeğini Türk milletinin daha iyi görmesinden, yıllardır nasıl aldatıldığını ve hangi bedeller ödemek zorunda kaldığını daha iyi anlamasından başka bir sonuç doğurmuyor.

Bu sicille mi?
Bakanlar kurulu toplantısında saatlerce MHP'nin bu önlenemez yükselişini konuştukları, çaresizlik içinde çözüm üretmeyi tartıştıkları anlaşılıyor. Zira, gerek hükümet sözcüsü Bülent Arınç'ın kurul sonrasındaki açıklamaları, gerek Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın grup toplantısında söyledikleri bunun belgesidir. İktidarı kaybedecek olmanın korkusunun hücrelerine kadar sirayet ettiğini gizleyememişler, bölücü katil güruhuyla aynı jargonu, aynı cümleleri, aynı gerekçeleri kullanarak MHP'yi hedefe koymuşlardır.
AKP-PKK işbirliğinin MHP'ye karşı da sürdürüldüğünü Türk milleti ibretle izlemiştir. Özellikle Bülent Arınç'ın bir cinayet örgütü ve o örgütün elebaşıyla kurdukları ve Anayasa ve kanunlara göre kesin ve tartışmasız şekilde suç teşkil eden sicillerini görmezden gelip, MHP lideri Bahçeli'nin beyanları için savcıları göreve çağırması, bu milletin aklıyla alay etmenin yeni bir versiyonu olarak tarihe geçmiştir. Besleme ve yanaşmaların, gerek aldıkları talimatlarla, gerek durumdan vazife çıkararak, hemen MHP'yi karalama kampanyası başlatmaları varlık sebeplerine uygun bir durum olduğu için, artık ciddiye almaya bile gerek görmüyorum.

Ayna
Unutmamak lazımdır ki, kısa bir süre öncesine kadar Başbakan Erdoğan MHP'yi muhatap almayacağını söylüyordu. Beseleme ve yanaşmalar MHP'ye karşı ahlaksız ve alçak bir karartma uyguluyorlardı. Milletin büyük teveccühü ve MHP'nin şahlanışı karşısında sayısız defa örneklerini gördüğümüz gibi bu sözünü de unutmak ve unutturmak zorunda kalmış, konuşmalarının neredeyse tamamını MHP üzerine kurmaya başlamıştır. Çok şükür ki, haklı ve doğru eninde sonunda mutlaka ortaya çıkıyor. MHP'ye yaptıkları yakıştırmalar, ettikleri hakaretler, kısa süre sonra bir ayna olarak kendi karşılarına dikiliyor. Şeref tartışmaları bunun tarihe geçen ve bırakın bir siyasetçiyi, hiçbir insanın asla yaşamak istemeyeceği bir örneğidir. Zira, namert yakıştırmasının sonu da, daha üzerinden saatler geçmeden aynı olmuştur.

Ne yaparlarsa yapsınlar
Bu yalan, talan ve ihanet düzeni eninde sonunda yıkılacaktır. Nitekim, tünelin ucundaki ışık görülmüştür. Ne yaparlarsa yapsınlar, yargıyı, parayı, devleti sınırsız ve ölçüsüz şekilde kullanma imkanı kendilerini kurtarmaya yetmeyecektir. MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli'nin her konuşması, AKP'yi zaten olmayan temellerinden sarsıyor. Zira bu konuşmalar bir iddia, bir muhalefet etme gayreti olmanın çok ötesine geçip, AKP'nin bu millete reva gördüğü büyük yıkımı, en küçük bir endişeye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor. AKP-PKK ortaklığını ve ortaklığın bu ülkeye, bu millete, bu devlete biçtiği akıbeti bütün çıplaklığı ile ifşa ediyor. Sayın başbakan ve AKP sözcüleri bugüne kadar, sayın Bahçeli'nin konuşmalarına, yaptığı kesin tespitlere, sorduğu çok net sorulara asla cevap verememişlerdir. Bunun yerine hakaret ederek, zihin bulandırarak, karalayarak, yok sayarak, bu soruları unutturmaya ve milletten gizlemeye çalışmışlardır.

Sadece hararet ediyorlar
İşte bir grup toplantısını bu millet televizyonlardan canlı izleme fırsatı buldu. Sayın Bahçeli'nin yine çok açık beyanlarda bulundu. Çok hayati değerlendirmeler yaptı. Tespitlerini sıraladı ve bütün Türk milletinin aklında olan ve cevap aradığı sorular sordu. AKP sözcüleri eğer kendilerine güveniyor, yaptıklarının doğru olduğuna inanıyorlarsa, çıkar bunlara cevap verirler. Ahlak da, vicdan da, siyaset de bunu gerektiriyor. Ancak, bu beklenti hiçbir zaman yerini bulmadı ve asla bulmayacaktır. Nitekim, sayın Bahçeli'nin konuşmasının hemen ardından AKP grubu başladı. Bütün televizyon kanalları anında seferber oldu ve Sayın Başbakanın yaptığı konuşma canlı yayınlandı. Bu konuşmada hakaretten, saldırmaktan, karalamaktan ve içi boş övünmelerden başka bir şey duyan gören oldu mu?

Türk milletinin aklındaki sorular
Oysa sayın Bahçeli, sayın başbakana bütün milletin cevabını merak ettiği şu soruları sordu: "Acaba Başbakan en başta İmralı canisine neleri vaat etmiş, bölünmüş Türkiye için neleri gözden çıkarmıştır? İmralı canisinin çeyizi, PKK'nın ödülü, BDP'nin kazancı, peşmergenin sabırsızlıkla beklediği ödünler nedir, neleri kapsamaktadır? Vatansever ve mukaddes değerlere bağlı olduklarını bildiğim önemli sayıdaki AKP'li milletvekili arkadaşlarım acaba, PKK'yla el sıkışılmasını, zulme ortak olunmasını nasıl kabullenmektedir? Hükümet bu oyuna nasıl gelmiş, bu tuzağa, bu esarete nasıl düşmüş, bu tutsaklığa nasıl gözü kapalı eyvallah etmiştir? Başbakan Erdoğan İmralı canisine neyi ya da neleri peşkeş çekmiş, hangi sözleri vermiş, niçin kefil olmuş, halaskarlığını nasıl içine sindirebilmiştir? PKK terör örgütünün galibiyetini tanımıştır da toprak ve tazminat mı vermeyi aklından geçirmektedir? Başbakan'ın çözümü, Başbakan'ın barışı, Başbakan'ın süreci nereye dayanmaktadır, neleri kapsamaktadır?"
Sonrasına da şu beklentisini ekledi: "Başbakan lafı dolandırmadan, dolambaçlı yollara sapmadan, dümdüz şekilde ve dobra dobra konuşmalıdır." Başbakandan bu sorulara cevap beklemek bırakın bir siyasi parti liderini, bu ülkede yaşayan her vatandaşın en doğal hakkı değil midir?