15 Mart 2017 Çarşamba

Sözler havada kalmamalı

KÖŞE YAZILARI / 2017-03-14 08:53:26

Hollanda'nın kaba, rezil ve hiçbir şart altında kabul edilemez tutumu, aslında Avrupa'nın yaldızlı görüntüsünün altındaki gerçek yüzüdür. Avrupa özellikle Türk milletine karşı hiçbir zaman samimi ve sevecen olmamıştır. Tarihten gelen bir kinle, hep fırsat kolladı, arkadan dolandı ve kazık attılar. Bu dün böyleydi, bugün de böyle ve yarın farklı olmayacak.
                        
AVURAPA MI HAÇLI BİRLİĞİ Mİ?
             Bizim Avrupa ile ilişkilerimiz her zaman mesafeli oldu ve bu mesafeyi koyan her zaman karşı taraftır. Sadece Hollanda'yı kastederek bunu söylemiyoruz, Almanya'dan Danimarka'ya, Fransa'dan İtalya'ya Norveç'ten Yunanistan'a kadar hepsi için durum aynıdır. Nitekim, daha dün ortaya çıkan ve ekonomileri, siyasi yapıları, birikimleri, müktesebatları bizim çok gerimizde olan bir çok ülke Avrupa Birliği'ne tam üye olarak alındı, ama sıra Türkiye'ye gelince kırk dereden su getiriliyor. Kelimenin tam anlamıyla karşımızda bir haçlı birliği var. Bu birlik duruma, vaziyete ve menfaate göre bazen demokrasi, hukuk ve insan hakları gibi değerlerle kendini kamufle eder, bazen gerçek yüzünü gösterip Nazi dönemlerini bile aratır. Bir çırpıda bu ikiyüzlülüğün onlarca örneğini sayabiliriz. Almanya gibi soykırımın tarihini yazmış bir ülkenin Ermeni iftiralarını bize karşı kullanmak için meclisinden geçirmesinden tutun da, terör örgütlerine yapılan açık ve aleni desteklere kadar ne ararsanız var. Dolayısı ile Avrupa ile ilişkilerimiz hiçbir zaman dürüst, eşit ve ilkeli bir mecrada olmadı, bundan sonra da olmayacak. Menfaat nereye kadar izin veriyorsa, ilişkiler oraya kadar ilerleyebiliyor. Sonrası yok.
                          
SÖYLEDİĞİMİZİ YAPMALIYIZ
Bu durum elbette, Avrupa ile kavga etmemiz, yok saymamız anlamına gelmiyor. Ancak, bu gerçeği bilerek hareket edeceğiz. Ona göre politika geliştirecek, ilişkilerimizi buna göre düzenleyeceğiz. Geri çekilmemiz, taviz vermemiz bize bir şey kazandırmadığı gibi, bu haçlı güruhuna daha ümitlendiriyor. Hollanda'nın yaptığı karşısında millet olarak topyekün tepki vermemiz çok isabetlidir. Ancak bu yetmez. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, ülke idaresini elinde bulunduranlar ve siyasi partilerimiz, haklı olarak çok sert değerlendirmeler yapmışlardır. Özellikle bakanlarımıza karşı yapılan kabalıkların, rezilliklerin karşılıksız kalmayacağı ve mutlaka cevap verileceği ilan edilmiştir. İşin püf noktası tam da burasıdır. Söylenenlerin mutlaka arkasının doldurulması gerekmektedir. Uluslararası ilişkilerde yüksek sesle konuşmak, esip gürlemek bir sonuç vermiyor. Gücünüz ve bu gücü kullanma hüneriniz ne kadarsa, etkiniz de o kadar oluyor. Ve bir önce yaptığınız, bir sonrakine emsal teşkil ediyor. Eğer söylediğinizin arkasında durur ve gereğini yaparsanız, bu durum daha sonra olacaklarda çok önemli bir caydırıcı unsur olacağı gibi, benzer davranışta bulunacak olanlara da gözdağı oluşturur. Aksi halde, sadece bugün değil, yarın da kaybetmeye mahkum kalırsınız. Şimdi ayrıntısına girmeyeceğiz, ama ne yazık ki, son yıllarda bunun acı örneklerini yaşadık.
                 
DEMOKRATİK TEPKİ
Hollanda'ya iki ayrı nota verdik. Yazılı özür beklediğimizi ilettik. Şimdi bu talebimizin karşılığını bekliyoruz. Hollanda seçimleri ve sonuçlarına bağlı olarak bazı gelişmelerin yaşanması muhtemeldir. Diğer taraftan Hollanda ile iş yapan çevreler daha şimdiden tansiyonu düşürmek ve her şeyin üzerine sünger çekmek için harekete geçmişlerdir. Yatırım, ticaret, ekonomi elbette önemlidir. Ancak, sözümüzün arkasında durmak zorundayız. Hollanda'nın yaptığı yanına kalmamalıdır. Bunun için elimizde çok önemli bir imkan var. Avrupa'nın her yerinde milyonlarca Türk vatandaşı yaşıyor. Bu vatandaşlarımızın demokratik yoldan ve tamamen yapılan haksızlığı, kabalığı ve rezilliği esas alacak şekilde tepkilerini ortaya koymaları en doğru ve etkili yoldur. Nitekim, Hollanda'nın bakanımıza karşı rezil tavrına, orada bulunan Türk unsurlarının gösterdiği demokratik tepki, bütün dünyada yankı bulmuş ve her şeyin önüne geçmiştir. Hollanda'nın bu tepkiye itleriyle, atlarıyla cevap vermeye kalkışması bir acizlik ve vandallık olarak öne çıkmışır.
              
EN GÜZEL ÜLKE EN SORUNLU BÖLGE
Dünyanın en güzel ülkesinde, ama en sorunlu bölgesinde yaşıyoruz. Bütün kanlı hesapların ve Haç'ın koyduğu hedeflerin hayata geçirilmesi, bizim varlığımızla ve direncimizle doğru orantılıdır. Biz güçlü, iri ve diri olursak dünyaya da, bölgeye de huzur geliyor. Bunu bildikleri için de bütün hesaplar Türk milletinin üzerinden yapılıyor. Her fırsatı kullanıyor ve kuşatmayı amansız hale getirmeye uğraşıyorlar. İşte biz hiç olmadık sebepler yüzünden Hollanda ile, Almanya ile cebelleşirken, bir baktık PKK uzantısı olan terör örgütü fırsatı kaçırmamış ve Menbiç'de özerklik ilan etmiş. Daha doğrusu bu kanlı örgütün asıl sahipleri kendilerine böyle bir rol vermiş. Daha önce Irak'da ne yaptılarsa, bugün Suriye'de aynı şeyi uyguluyorlar. Kuzey Irak'da Barzani çapulcusuna devlet kurma ümidi verenler, Suriye'de de PKK türevi örgüt üzerinden aynı oyunu oynuyorlar. Ne Hollanda'yı görmezden gelme, ne Menbiç'deki oldu-bittiye seyirci kalma gibi bir şansımız yok. Hepsiyle birden mücadele etmek zorundayız. Bunu yapacak gücümüz de, irademiz de var. Yeter ki, hamlelerimizi doğru yapalım, kendi menfaatlerimizi her şeyin önünde tutalım ve milletimize güvenelim.
                      
TÜRK CUMHURİYETLERİ
Yeri gelmişken bir önemli hususa daha dikkat çekmek istiyorum. Avrupa'nın kirli yüzü, bölgemizin hazin durumu bizi çok yoruyor. Çok defa yalnız kalıyoruz ve ağır bedeller ödüyoruz. Oysa, Türk Cumhuriyetleri var. Bu devletler bizim öz kardeşlerimiz. Biraraya gelir ve ortak hareket edersek, çok büyük ve etkili bir güç oluruz. Bundan bütün Türk Cumhuriyetleri karlı çıkar. Ne yazık ki, bu imkan bugüne kadar kullanılamadık. Uğradığımız haksızlıklar, kabalıklar ve kalleşlikler, bu gerçeği bir defa daha düşünmemizi ve bir şeyler yapmamızı zorunlu kılıyor.